• batı dünyasındaki popülerliği ve aldığı ödüllerle ilgilenmemekle birlikte farhadi sinemasını çok özel bulan bir izleyici olarak ayrıcalıklı bir yere koyamadığım bir filmdir. yönetmenin oluşturduğu sinema dilini görmezden gelerek tekrara düştüğünü söylemek acımasızlık olur ama farhadi'den daha çarpıcı ve etkileyici bir film beklerdim.
  • aşağıdaki videonun 22:57 dakikasından itibaren, forushande üzerine kısa bir muhabbet izleyebilirsiniz..

    https://youtu.be/sphvsfeb8ju
  • çok sağlam geçirmiş bir filmdir. törel anlamda edimlerimizi sorgulayan ve tokat gibi yüzümüze çarparak kuşkuya sokan farhadi'nin par excellence'i.
  • sevdiğim yönetmen çoktur ama asla kötü film yapmaz dediğim nadir yönetmenlerden asghar farhadi.

    olmuş filmdir, dahası da gelecektir farhadi'den. takibe devam.
  • sonlarına doğru şu düşüncenin beni alıkoyduğu filmdir:

    --- spoiler ---

    kalp hastası olan bir yaşlı; erişkin bir kadını nasıl ciddi biçimde darp edip tecavüz edebilir(takdir edersiniz ki büyük bir efor var ardında) ve bir tokat sonrası akut koroner sendrom geçirir; nasıl para bırakacak kadar düşünecek zamanı olup da telefonunu ve aracının anahtarını unutur?

    --- spoiler ---
  • dvd'lerin bulunduğu yerde "uzak" filmini görüp herkes yazmış, bizde görseli koyup bayrakları asalım. asghar farhadi'nin her zamanki gibi formunu koruduğu filmi.
  • (bkz: iran şiiri)
  • en güçlü anlattığı karakter/hikayelerden biri de, tek bir kare bile göstermediği karakter ve onun hikayesi olan film. farhadi'yi muazzam bir yönetmen yapan zaten hep göstermedikleridir bence.

    --- spoiler ---
    filmin göz önündeki "düğüm"ünden ötede, bir de karakterlerimizin evin eski kiracısının "fahişe" olduğunu öğrenmesi ile "çözülenler" vardır. o dakikaya kadar; komşuların ev sahibine imaları, verdiği sözü tutmaması ile tek başına baktığını bildiğimiz çocuğunun duvara çizdiği resimlerle uyanan merhametimiz, kendisinin de zor durumda kalışı, evsahibinden zarar gördüğünü sezmemiz arasında kurulan iyi-kötü dengesi; kiracının "gerçek" kimliğinin ortaya çıkmasıyla bir daha değişmemem üzere bozulur filmde. esas karakter konumunda olan kocanın yaşayacağı ahlaki dönüşlerin ilki de, esasen bu bilgi üzerinedir. filmin başında kendi eşyaları yerleşemeyecek olsa bile, karısını ve ev sahibi arkadaşını başkasının kişisel eşyalarına dokunmamak için ikna etmeye çalışır; fahişe olduğunu öğrendiği kadın içinse artık bir "mahrem" yoktur, eşyaları, telefon mesajları da taciz edilebilir. takside "tacizci" imasına muhatap kaldığında olgun bir anlayışlılıkla hesaba aldıkları, kendisinin intikam duygusunu hafifletebilecek yegane şeyin banyodaki kadının "fahişe kadın" sanılmış olmasına dair bir iffet hesabına dönüşür. çıplaklığı pardesüsüyle oynamak zorunda kalan oyuncunun provalardaki "oyunda bile fahişe olmam, bana saygı duymamasına yetiyor" repliği de, gelir yerli yerine oturur böylece. eski kiracının varlığının tek gölgesi eşyaların, evin içinde kabul edilebilirliğinin sınırları da giderek daralır. ev sahibi arkadaş, eşyaları evden aldığında kendi utancının da üstünü örtmüş olur, eşyaların gitmesiyle eski kiracı da hikayeden gider.
    --- spoiler ---

    forushande'yi, hiç görünmeyen "satıcı" ile kurulan ilişkiler üzerinden okuyan kritik pek görmemiz, farhadi'nin ustalık hanesine mi yazılsa, ondan emin değilim bak.
  • boğazımda bir yumru oluştu film bitince.

    --- spoiler ---

    şimdi herkes kalp hastası bir adamın yetişkin bir kadını nasıl darp edebileceğine şaşırmış. kadın duşta ve gelen kişinin kocası olmadığını farkedince muhtemelen eli ayağı boşalıyor ve şoka giriyor. o durumda kendisini savunamaması bana absürd gelmedi. tacize uğrayan kişiler daha iyi bilirler. o andan sonra hep kendine kızarsın "niye tepki veremedim" diye. gerçekten algın kapanıyor o an. belki bir tür inkar, savunma psikolojisi bilemiyorum. bunu yaşadığına inanamıyorsun. o yüzden adamın kadına yaptıkları bana gerçek dışı gelmedi.

    anahtar unutma meselesi de cahil ve yaşlı bir adamın panikle (kadın çığlık atıyor ve adam korkuyor) yapabileceği bir şey.

    filmin sonu beni baya salladı. adamı polise götürsen yasalar "karınız kapıyı kendi açmış" diye seni haksız çıkartacak. adamı öldürmeye kalksan hümanist bir insan olarak dünya görüşüne aykırı, o kadar iyi birisin ki adam ışığı kapatma bari diyince ışıkları yakıyorsun. rezil edeyim diyorsun araya vicdanın giriyor.

    --- spoiler ---
  • benim de en beğendiğim asghar farhadi filmi olmadı ama yine çok tanıdık ama çok da farklı iran'dan bir kesit görmek her zamanki gibi büyük bir zevkti. polise olan güvensizliği görmek korkutucu, iran'dan tiyatro sahneleri izlemek ilginç, "kötü kadına" olan önyargılar üzücüydü. yalnız yorumlara şöyle bir baktım da sanırım bir tek ben ana olayı farklı yorumladım ve sanırım bu yüzden de yanlıştayım:

    --- spoiler ---

    ben filmde taciz-saldırı olduğuna nedense inanmadım. olay benim anladığım şekliyle şöyle gerçekleşti:

    kadın kapıyı açıp duşa geri döndü. "tacizci" diye yaftaladığımız adam belli ki müdavimliğinin verdiği alışkanlıkla içeri girdi. duştakini tanıdığı fahişe zannetti. işte anahtarlarını, parasını, çorabını çıkardı falan. sonra sürpriz yapmaya duşa girdi ama hem kendisi hem de duştaki yeni kiracı hiç beklemedikleri bir olay yaşadılar: iki yabancı bir banyoda karşılaştılar. bu panikle kadın düştü kafasını çarptı, adam da kaçıp o durumdan kurtulmak istedi. yani asıl olay taciz-saldırı falan değil, aşırı baskıcı bir toplumda yanlışlıkla yabancı bir adamın yabancı bir kadını çıplak görmesi ve buna verdikleri tepki.

    hatta sinirli koca yaşlı adamı sorgularken "evin içinde hiç mi değişiklik görmedin? nasıl anlamazsın adam artık başka birilerinin o evde oturduğunu??!" falan diye sorduğunda adam "değişiklikler vardı ama çocuğa aldığım hediye bisiklet bile orada duruyordu, düşünemedim" vb. gibi bir cevap verdi.

    bana tüm olay yukarıda anlattığımmış gibi geldi ama baskıcı toplum böyle bir olayı bile deve yapacağından ne bu kadarcık bir olaydan bile kendini "kirletilmiş" sayan kadın, polislerle, sağlık görevlileriyle ve konu komşuyla uğraşmak istedi ne de kadın düşüp kafasını vurduğunda ona aslında yardım etmesi gereken yaşlı adam "sonra durumumu nasıl açıklarım" tasasıyla kalıp yardım edebildi - hatta neyi var neyi yoksa bırakıp kaçtı.

    çünkü ne yazık ki biz bile biraz tahmin edebiliyoruz ki baskıcı bir toplumda olayın aslını dinleyecek polis, psikolog ya da konu komşu kadına "tanımadığın adamlara kapıyı ne diye açıyorsun? öyle ya da böyle tüm bedenini yabancı bir adama gösterdin" diyeceklerdi ve adama da "yaşlı başlı adamsın orospularla olmaya utanmıyor musun?" diye soracaklardı. kadının benim anladığım versiyonunda tacize/saldırıya uğramamasına rağmen travmaya girmesinin nedeni de işte bu baskıcı zihniyetti: kendi algısında bile hiçbir şey olmamasına rağmen "namusunu koruyamamış olması".

    --- spoiler ---

    yani benim anladığım şekliyle bu konuyu amerikan sineması filmleştirecek bir olay olarak işleyemez, ingiliz sitcomu da bu konudan komik bir şeyler çıkarırdı. mesela coupling'in "her best friend's bottom" bölümü gibi ama olay iran'da geçince olay nerelere geliyor.
hesabın var mı? giriş yap