• koca evrende bir toz zerreciği bile olmadığımız ve önemli sandığımız her şeyin aslında bir karıncanın sıçmasının plüton'a etkisi kadar önemli olduğunu düşünmek olabilir.
  • karsindaki insani ciplak dusunmek bastiriyormus heycani diye duymustum ama karsindakini ciplak dusununce heycanlanirsan onu nasil bastiriyorsun bilmiyorum.
  • beyne yeterince oksijen göndermekten ibarettir. yeterli oksijen kalbin gereğinden hızlı atmasının gerekçesi olan satürasyonu istenen seviyeye getirir. uygun tempoda nefes alamayanlar bunun yerine sigara tüketirler
  • (bkz: mastürbasyon)
  • garip gelebilir belki, ama bence bu durumda şöyle düşünmek gerek: (bkz: ölümden öte köy yok).
    hakikaten de öyle ama yani. sonuç olarak heyecan duymamıza sebebiyet veren genellikle bir stres faktörü oluyor ki bu faktör o anda bizim elimizdeki kontrolü azaltarak durumu bizim aleyhimize çevirecek şekilde yer buluyor hayatımızda. o sebepten; ' eğer, bu tabii ki tatlı bir telaş değil de az evvel söylediğim gibi stresli bir kalp çarpıntısına dönüşecek bir heyecan ise; durum ne vaziyete gelirse gelsin, hiçbir şekilde dünyanın sonu olmadığını, sonunda da zaten olsa olsa herkesin bildiği malum sonun tezahür edeceğini, olabilecek en kötü şeyin de bundan daha kötü olamayacağını; yarın hayatın kaldığı yerden devam edeceğini ve o anda yaşama olasılığımız olan düş kırıklığının da zamanla onarılmasının hiç de güç olmadığını düşünerek derin bir nefes alarak bu heyecanımızın kimi zaman kalbimizi çok fazla zorlayarak sağlığımız konusunda da uzun vadede bir birikim yaparak bizi bir hezeyana uğratmasına mahal vermeden; zaten en büyük düşmanımızın da bocalayacak olmamız olduğunu, dışarıdan da bunun rahatça sezilebilen ve bizi daha saldırıya açık bir hale getiren bu heyecanlanma halini tüm bunları düşünerek başımızdan acilen savuşturmak gerek,, diye düşünüyorum.
  • bol bol nefes alıp vermek.. tabii bunu çaktırmadan yapın.. yoksa çekilen ilgi heyecanı nirvanaya değdirebilir..
  • heyecanla baş etmenin en etkili yolu onu bastırmaktan ziyade kabul etmektir. söylediğim şeyin ne kadar zor olduğunu bilsem de gerçek olanı belirtmek durumundayım. bu konuyla alakalı yaşadığım güzel bir anıyı paylaşmak isterim.

    bir dönem sırf kapalı ortam diye derslere girmek bile benim için başlı başına bir mesele haline gelmişti. çıkışın olmadığı veya çıkmanın belli yaptırımlara sebebiyet verdiği ortamlarda anksiyete krizi geçirmeye başladım. üniversitenin son dönemi bu nedenle eziyet oldu bana; her sınava bira içerek girdim. günü kurtarmıştım kurtarmasına ancak özgüvenim ciddi bir yara almıştı. nereye kadar kaçabilirdim? insanın sevmediği ot dibinde biter hesabı bu sorunlarla boğuşurken ehliyet sınavına girmem gerekti. araba kullanmakta herhangi bir sorunum yoktu, en ufak bir yanlışım dahi olmamıştı. ancak işin adı sınav olunca gerginlik ve heyecan sınava girmeden önceki haftada bile beni yeterince germişti. hocama şakayla karışık ehliyet sınavına alkollü girersem ne olacağını bile sormuştum. tatmin edici bir cevap alsaydım içerek gidecektim.

    ehliyet sınavından önceki gün yürüyüşe çıktım. muazzam derecede stresli olduğumu hatırlıyorum. yürüyüp durdum ve bu işin nasıl üstesinden geleceğimi sorguladım. o sırada bir eczanenin yanından geçiyordum. kapatıyorlardı. son bir manevra ile içeri girebilir ve sakinleştirici bir ilaç alabilirdim. bunu ciddi anlamda düşündüm ve olduğum yerde bekledim. eczane köprüden önceki son çıkış gibi göründü gözüme. kapanana kadar dikildim karşısında ancak içeri girmedim. ilahi şeylere inanmasam da sanki gizli bir el bunu engellemişti. eczane kapandı, yarın erken saatlerde gireceğim sınav için önümde herhangi bir dayanak noktası da kalmadı. biraz daha oyalanıp eve döndüm. ehliyet sınavı bir insanın hayatında verip verebileceği en kolay sınavdır. ancak ben bir rüzgara kapılmış vaziyetteydim; yardımsız hiçbir işin üstesinden gelemeyeceğini düşünüyordum. bin bir zorlukla uyudum, ertesi sabah erkenden kalktığımda düşündüğüm tek şey bira içmekti. iki tane içsem bir şey olmaz diyordum; sorarlarsa önceki gün içtiğimi söyler konuyu kapatırdım. ancak buna cesaret edemedim. zor bir dönemde olmasına rağmen beni ehliyet kursuna yazdıran babama saygısızlık olurdu. o kadar emek vermişsin ve oğlun alkol aldığı için sınavdan eleniyor. bunu ona yapamazdım.

    yola çıktık rahatlatmaya çalışıyordum kendimi. aslında bir sorunum yoktu lakin direksiyon başına geçtiğimde beni esir alacak heyecanı hissedebiliyordum. sınavın yapılacağı yere gelip beklemeye başladık. o sırada bir teselli niyetine babama açtım düşüncelerimi; şimdi bir sorun yok ama direksiyona geçtiğimde aşırı heyecanlanacağımı söyledim. babaların çok garip özellikleri var. öylesine söylediği cümleler bile insanı derinden etkileyebiliyor bazen. babam korkulacak bir şey olmadığını uzun uzun anlattı ve sonunda ekledi: “bunlar yaşanması gereken heyecanlar.”

    çok matah bir söz değildi elbette ancak beni çok etkiledi. o zamana kadar heyecanın hemen her türlüsünü bastırmaya çalışıyor bunun için elimden gelen her şeyi yapıyordum. babamın söylediği sözün beni etkilemesinin nedeni olaya farklı bir bakış açısı kazandırmasıydı. neden her heyecanı bastırmaya çalışıp onu yok ediyordum? onu itmek yerine kabul etmek daha mantıklı olmaz mıydı? heyecanı bastırmaya çalışan insanların çoğu bunun bir felaketle sonuçlanacağını düşünüyor. heyecandan bayılmak, kusmak veya kriz geçirmek gibi seçenekler çok yakın görünüyor o an. ancak bunun böyle devam edeceğini ve felaketle sonuçlanmayacağını düşünemiyor insan. ben de bu hataya kapılmıştım. bundan çıkardığım bir diğer sonuç ise şuydu: geçmiş günlere baktığımda yüzümü güldüren bütün anılarda heyecan faktörü vardı. ilk kez bir kıza çıkma teklif ettiğim anı unutamıyorum örneğin. ne konuştuğumu, neler yaptığımı hatırlamıyorum.. yıllar sonra anladım ki o günü unutulmaz yapan şey yaşadığım heyecanımdı. o gün başımdan def etmek istediğim şey zaman geçtikçe değere binmişti. hayatı çekilir kılan şeylerden biri budur. her fırsatta onu öldürmeye çalışmak yararlı bakterileri öldürmek gibi bir şeydi. babamın o sözü bu gerçekle yüzleşmemi sağladı. çok küçük bir mesele olmasına rağmen hayatta aldığım en güzel derslerde birisiydi bu.

    o andan itibaren heyecanımı bastırmak gibi bir gayretim hiç olmadı. zaman geldi, hocalarla tanışıp direksiyon başına geçtim. korku görmezden gelindiğini anlayınca işlevini kaybediyor. kontağı çevirdim, iyi bir kalkış yaptım ve başladı sınav. insan yaşadığı olaya konsantre olunca böyle dertleri unutuveriyor. arabayı bir güzel sürdüm, ufak tefek hatalar dışında sorun çıkmadı. bitiş çizgisine geldiğimde sadece ehliyet değil çok önemli bir hayat dersini de kazandım.
  • sosyal fobi ya da cekingen kisilik bozukluguna sahipseniz bi kere en bastan tedavi olmak. bu ikisi de yoksa heyecanin toplum onune cikan herkesin basina gelen olağan bi olay oldugunu ve bu durumda kim olsa insani olarak ayni duygulari yasayabilecegini dusunmek. ayrica dogru nefes alip verme egzersizi yaparak psikosomatik etkileri azaltmak. cok ciddi ve cool gorunmek icin kendini kasmamak ve mumkunse konusmaya ya da sunuma herneyse, saka veya espri gibi ortami yumusatacak biseyle baslamak. bi arkadasim dinleyen herkesi bostandaki lahanalar olarak dusunmek gibi bir yol benimsiyor ama ben bunun ise yarayacagi noktasinda supheliyim. bence esas mesele kafadaki mukemmeliyetci imajla ilgili. kursuye cikan herkes kafasinda mukemmel bi konusma yapma, herkesi etkileme, dinleyenlerin agzini acik birakma, fareli köyün kavalcısı gibi kitleleri peşinden sürükleme vb. gibi amaclarla cikar az veya cok, ancak bu mukemmeliyetci ve cogunlukla gercek disi dusunce insanda gereksiz stres yaratir. hatta insan bazen kendisiyle de dalga gecebilmelidir. cunku sizin rahatliginiz dinleyicilere de sirayet eder (bkz: ayna nöronlar). sonucta bu tavsiyeler de yerine ve kisisine gore farklilik arzeden seylerdir ama genelde ise yaradigi tecrubeyle sabittir. sonuçta kürsüye çıktınız mı kendinizi bişey zannetmeyin, ulusa sesleniş değil bu, ki olsa kaç para...

    not: isbu entry cogunlukla topluluk onune cikmakla ilgili heyecan durumu goz onune alinarak yazilmistir.
  • burundan derin bir nefes alınır ve ağızdan yavaşça bırakılır, bunu üç ile on defa yaptığınızda oksijen fazlalığından sakinleştiğinize tanık olacaksınız. bizzat tarafımdan denenmiştir.
  • biraz viski. bu kadar basit.
hesabın var mı? giriş yap