• namusu zarına, şerefi kanına, havli götüne, arı damarına, kudreti taşaklarına, vicdanı ciğerine, bilgisi işkembesine endeksli, tüm değerleri anatomi atlasından çıkma bir kafanın ana insan klasifikasyon standardı olması normaldir.
  • deri rengine göre yapılan sınıflandırmalara dayalı olamayacak kavram.
    keza bilimadamları, bu şekilde tanımlanan ırk kavramınının biyolojik hiçbir temeli olmadığından artık eminler.(açın okuyun arkadaş)
    deri renginin siyah, beyaz, sarı ya da mor olmasının, biyolojik olarak bir getirisi götürüsü olmadığı gibi, örneğin mesela bildiğin bitter çikolata modundaki afrikalı arkadaşlarımızın kendi aralarındaki genetik farklılıkların, siyahlar ile beyazlar arasındaki genetik farklılıklardan çok daha fazla olduğu biliniyor. bu sebeple bilimadamlarına göre deri rengine dayalı ırk tanımlaması tamamıyla sosyal sebeplere dayalı olan sınıflandırma, kategorize etme merakından geliyor. yani mesela diyelim sen ırkçısın, zencilerden nefret ediyon, şöyle kötüler, böyle aptallar filan diyorsun (bkz: james watson), ama senin yapıya bir bakiyoruz, zenciyle bir sürü ortak noktan var, sen de bildiğin zencisin aslında, bir tek derin koyu değil.

    ah aaah..
    işte ben de bilimin, bu tür ırkçı, kafatasçı, cahil cüheyla işi saçmalıklara son vereceği günleri bekliyorum.
    benim işim de zor be.
    onu bekle bunu bekle, nereye kadar?
  • şu günlerde meşhur olan kavram. ilginçtir, eğer yanılmıyorsam, ırk kavramını ya da kafkas ırkını ortaya atan ilk kişi bir fizyolog idi. elimden geldiğince anlatayım ırk nedir, ne değildir.

    ırk kavramı da pek çok kavram gibi zamana göre değişen bir kavramdır, örneği başlık içinden vereyim. (bkz: #2080930). bu arada şu linkte kavramın gelişimi var.

    ya da bildiğimiz gibi sarı, siyah ve beyaz olmak üzere üç ırk vardır; fakat aksini iddia edenler de var, örneğin (bkz: #11183647).

    şimdilerde ise haplogrup üzerinden tanımlanmaya çalışan kavram, bu tanım yurtdışında atalarınız şuralarda şuralarda yaşamış olabilir iken bizim türkeida daha çok herhangi bir ırk yok şeklinde yapılmaktadır. haplogrup için şöyle bir grafik var. grafiğin tepesinde adem peygamber koyulmuş, nuh peygamberin çocukları da olabilir diyenler var (bkz: #6996638). haplogruplar nedir diyenler şuraya göz atsınlar.

    olaya mitolojik yaklaşıp, ırkları ele alalım: yunanların görüşünü verdim, slavlar için leh çek ve rus miti var slav ırkının nasıl ayrıldığı hakkında bir fikir sahibi olabileceğimiz. başka bir örnek olarak oğuz kağan'ın ağaç kovuğunda bulduğu kadından olan çocuğuna kıpçak adını koyması, ardından oğuz itbarakları yenilgiye uğratınca bu toprakları kıpçak'a vermesi ve orada yaşayanlara kıpçak denilmesi gibi. başka bir örnek verelim, macar mitolojisine göre kral nimrud'un* iki oğlu ava çıkar* geyiğin peşinden giderler, çocuklardan birinin adı magyor iken* diğerinin adı hunor'dur. veya başka bir eserden, yahudi togarmah'ından bakalım: togarmah'ın oğulları sırasıyla şunlardır: hazar, peçenek, aliqonasz*, bolgar, ragbiga*, turqi*, buz*, zabuk*, ungari**, tilmaç*.

    bir üstte mitolojiye değinme nedenim giambattista vico'nun bir topluluğun ulus olması için o topluluğun mitolojisi olması gerektiği şeklindeki görüşüydü, şurada birazcık değinmiştim(bkz: 3 mayıs türkçülük günü/@flavius aetius). mitoloji bu bakımdan önemlidir, çünkü mitolojiye sahip olan bir topluluk başka bir topluluk ile arasındaki farkı ortaya koyabilir. aksi hâlde de fark ortaya koyulabilir, fakat o şu örneğe benzer şekilde olur: onlar osmanlı biz selçukiyiz.

    bu kısım kenarda dursun, devam edelim. abd'ye göre ırklar yedi çeşittir, bunlar: beyazlar, siyahiler/afro amerikalılar, asyalılar, amerika yerlileri ve alaska yerlileri, hawaii yerlileri ve pasifikteki adalarda yaşayan diğer yerliler, diğerleri ve ek olarak multiracial dedikleri grup. örneğin diğerleri içerisinde meksikalılar, kübalılar falan var iken abd vatandaşı olan hispanikler sanırım beyazlar kategorisinde değerlendiriliyorlar. yine de sözlükte görmüştüm, idam edilen mahkumların son sözleri vardı, o başlıktaki linkten bakıldığında hispanikler de bir ırk kategorisi altındaydı, etnisite değil.

    şimdi genetik ve kültürel tanımlara göre aşağı yukarı yüz sene olan iki farklı haritayı sunalım.

    genetiğe göre
    19.yy'un sonunda basılmış olan harita
    şurada ise aşağı yukarı 2000 sene önceki y-dna dağılımına ait tahmini bir harita verilmiş.

    şimdi burada birkaç taş atayım. türkiye'nin alles gute über fantastische bir yerde bulunup medeniyetler beşiği olmasını bir yana bırakacak olursak şu soruyu sormamız gerekir: eğer ırk kavramı y-haplogrup sonuçlarına göre yapılacaksa denekler kimlerdir? şimdi takdir edersiniz ki daha azınlık olan gruplardan denek alırsanız sonuçlar farklı çıkar. bakın burada dışa göre daha kapalı olan toplulukların genelde kendi içlerinde evlenmelerine falan değinmiyorum. diyelim ki deneklerin hepsini ülkenin doğusundan seçtik, ama seçtiğimiz yerler ulupamir ile malakanların yaşadığı köyler olsun; sonuç ne çıkar hafız? bu denekleri %50ye %50 aldık diyelim; al sana cillop gibi sonuç; doğuda yaşayan insanların yarısı orta asyalı diğer yarısı ise doğu avrupalı. oldu mu? tabii ki olmadı amk. bir başka örnek vereyim, şuradan tatarlar ile ruslar arasındaki haplogrup oranlarına bakılabilir. şimdi burada haklı olarak şu soru sorulabilir:

    - verilmiş olan rus ve tatar grupları ırk değil millettir.(opsiyonel olarak etnisite de denilebilir)

    cevap gelsin: etnisitenin de zaman zaman ırk olarak kullanılan bir kelime olduğu doğrudur. öte yandan örnekler verilirken tatar ırkı ve slav ırkı ile ilgili de örnekler daha önce verilmiştir, bu iki topluluk da önceki örneklerde ırk olarak verilmiş derim.

    yine de vermiş olduğum cevap bir bakıma kasıtlı olarak yanlış örneklere dayandırmadır. çünkü tatar örneği 19.yy'ın sonlarında verilmiş iken slavlık ile ilgili örnekler haplogrup bazlıdır ve bu yüzyıla aittir. bu arada (bkz: tatar/@flavius aetius). etimolojiden nefret etsem de yazdığım fantastik bir çalışma için(bkz: frenk/@flavius aetius).

    aslında bu durumdaki sıkıntı ırk ve etnisite hakkında yapılan tanımlardan dolayıdır, tanımları olabilecek en düz mantık şekilde yapalım:

    ırk: genetik yollar ile aktarılan ve doğuştan gelen fizyolojik özellikler ile birbirlerine benzeyen canlılardan oluşan grup. tdk'ya göre soy anlamı da var.
    etnisite: ortak bir dil, kültür vs'ye sahip olan popülasyon. biyolojiden anlamasam da lgs'de feni fullemiştim sosyali de fullemiştim gerçi, her neyse popülasyon belirli bir türe ait aynı bölgede yaşayan canlılardan oluşan topluluk.

    duruma olabilecek en absürt örneği vereyim: banker bilo filminde münih diye istanbul'a getirilen ilyas salman sokaktaki insanlardan birisi ile aynı soydan olduğuna kanaat getirir. nasıl anladın sorusuna ise cevabı basittir, "baksana yere tükiriyii" der. veyahut osurana aferin geğirene bravo diyen bir "millet" olduğunu varsayarsak sorunun cevabı bu kavramların birbirine girmiş olduğunu anlamamıza yardımcı olacaktır, şöyle açıklayayım.

    etienne balibar ve immanuel wallerstein'ın yazmış olduğu ırk, ulus ve sınıf isimli eserde ırkçılık iki şekilde ele alınır, bunlardan ilki tepkisel/duygusal ırkçılık iken ikincisi kurumsal ırkçılıktır. konuya dair örneği ben vereyim.

    örn: madem ırkçılığa girdik örneğimiz tabii ki iii.reich'dan gelecek. bu arada arbeite du für den sieg. her neyse tepkisel ırkçılık: yahudiler çok rererö. kurumsal ırkçılık: aryanlar ve üstün insanlar, yani herrenvolk. burada kelimeyi açayım, herr=almanca bey(mr.) anlamına geldiği gibi ortaçağ'da bir soyluluk ünvanı da vardır(bkz: ortaçağ/@flavius aetius). volk ise halk demek, bir bakıma soylu halk, ingilizce diyecek olursak master race. peki kurumsal ırkçılık aryanlığa mı dayanıyordu? işte ırk tanımındaki sıkıntı bize bu sorunun cevabını bir nebze de olsa verebilir.

    iii.reich'ın kurumsal ırkçılığı aryan ırkına hem dayanıyordu hem de dayanmıyordu, şu şekilde: beyaz* ırkının altındaki aryan ırkı. aryan ırkı geniş bir anlama geleceği için ve ortada bir fark koyulması gerekliliğinden ötürü aryan ırkı da cermenlerin kuzeyde yaşayanları şekilde sınıflandırıldı. bunun temel nedeni ise kuzeylilerin diğer uluslara göre daha sterilize bir ortamda yaşamaları idi, yani diğer hint-avrupalılara göre dışarıdan evliliklerin daha az olmasıydı. misalen hitler'in ressamlıktan nsdap'ya geçişini anlatan filmlerden birisinde* siyah saçlı almanların olma nedenini vaktinde romalılar ile etkileşime bağlar. tabii bu arada ırkçı teorinin temelini anlamak lazım.

    üstteki linklerden birisinde ırk kavramının gelişimi coğrafi keşifler ve ardından başlayan kolonileştirme ile başladığını görmüştük, burası çıkış noktamız olsun. beyazlara göre beyaz ırk daha üstündü diyelim. peki nasyonel sosyalistler neden daha kuzeylileri daha üstün olarak tasnif ettiler sorusunun cevaplarından birisini üstte verdim. işin psikolojik** versiyonunu göz önünde bulundurursak o da şu şekilde olur, sanırım: ortaçağ esnasında beyaz ten soyluluk sembollerinden birisiydi, bu durumun nedenlerinden biri de sanırım soyluların toprakta çalışmamaları olabilir. dolayısıyla ne kadar beyaz ten o kadar soyluluk şeklinde düz mantık bir yorum yapabiliriz. velhasılı kelam ırk kavramının temel dayanak noktalarından birisi insanların fizyolojik olarak farklılıklarıdır.

    öte yandan benim anladığım kadarıyla gen dizilimi falan filan biraz karambole olan şeyler, misalen çok uzaktan değil bizzat tanıdığım birisini örnek vereyim. arkadaşım kumral, elmacık kemikleri çıkık, sakalları seyrek, bıyıkları benimkine benziyor yani kavimler göçü'nden yeni geldim bıyığı, gözleri çekik ve ilginçtir çakır gözlü. yani uzaktan görseniz aha yeni göçmüş bir arkadaş diyeceğiniz bu kişi beyaz ırkta daha yaygın olan renkli gözlere sahip. absürt.

    ***

    yukarıda pek bir şey anlatmadım, fakat son zamanlarda meşhur olan yasin aktay'ın yazıları hakkında iki kelam edeyim. yazılar şunlar:

    http://yenisafak.com.tr/…hramanlardan-cektigi/42828
    http://yenisafak.com.tr/…r-irk-olarak-turkluk/42825

    mesela sayın aktay jean paul roux'nun kitabından örnek vermiş, bahsi geçen kısım sayfa 28 ve 29'da ırk ya da dil başlığı altında. öte yandan aynı kitapta ortak paydalar kısmında sayfa 27'de şu satırlar da vardır:

    "zihniyet, dilin yansıması(ya da dil zihniyetin yansıması) olduğuna göre, bu özelliklerin aynı zamanda bu özelliklerin aynı zamanda türkçenin özellikleri olduğunu söylememiz yadırganmamalıdır."

    bu satırların ardından yazar ırk ve dil başlığı altında aktay'ın alıntı yaptığı yerlerden bahsediyor. yine de aktay bahsi geçen kısımlardan alıntı yaparken şu satırları sanırım görmedi:

    "türklerle ilgili kabul edilebilecek tek tanım dilbilimsel olandır. türk, türkçe konuşandır. başka bir tanım son derece yetersiz kalır. bir ansiklopedide, türklerin, türkiye cumhuriyetinin yurttaşları olduğunu yazarsak, sözcüğün geniş anlamında, türkçe konuşan ya da konuşmuş bütün insan topluluklarını dışta tutmuş oluruz. öte yandan da türk hükümetinin yönetiminde oldukları için, türkiye'deki azınlıkları, özellikle, iranlı olan ve kendilerini türk saymayan kürtleri türk saymış oluruz."(sf.28)

    "şayet türk gerçekliğini ele almak amacıyla, sadece kendilerini türk olarak adlandıran halkları türk saysaydık, araştırma alanımızı çok daraltmış ve çoğu zaman türkçe konuşmuş olan toplulukları dışta bırakmış olurduk."(sf.28)

    "buna karşılık göçebe bulgar türk toplulukları tamamen slavlaşmış, türkçe konuşanlar dünyasından kesinlikle çıkmış ve türk dünyasının bunlarla bir ilgisi kalmamıştır: aldatıcı görünümlere karşın, yegane ölçüt hep dil olmuştur."(sf.29)

    "bu ölçüt asla etnik değildir."(sf.29)

    ***

    yukarıdaki örneklere bakacak olursak ırk kavramı biraz da işe gelinen bir şekilde ele alınmaktadır. bahsi geçen kitaptan benim cımbızladığım kısımları gördünüz ve aktay'ın alıntı yaptığı kısımları da okudunuz*. aşağı yukarı üç sayfa süren bir bölümden ırk kavramı iki farklı düşünceye göre biçimlendirilmiştir.

    eldeki örneklere bakınca şunu diyebiliriz ki ırk kavramı bir etnisite gibi temel dayanakları daha tutarlı olabilecek kavram değildir. ırk kavramı düz mantık bir ifade ile söyleyecek olursak biz-onlar kavramının cemaatlere** göre uyarlanmasıdır.

    ***

    daha yazardım ama metin çok dağıldı. slavik ya da cermenik qızıl saçlı mavi gözlü qızlar eqlesin.
  • neye gore belirlendigi, tanimlandigi belli olmayan, ayrimcilik, holacaust, cinayet gibi olaylara sebebiyet verebilecek, tanımsız kavram. tanımsız olmasından dolayı da insanın kavram demeye dilinin varamayacagı sey*.
  • iki saat aciklama yapmanin kesinlikle gereksiz oldugu akilli mantikli insanlarin bu kavram pesinde suruklenmeyecegi bi kavramdir

    her yerde irk sudur budur diye konusulur "yok efendim irk aslinda sudur irk aslinda budur boyle tanimlanir aslinda soyle soyle olanlar ayni irka tabiidir soyle soyle olanlar degil..." diye

    aslinda irkin insanlari bir kavram altinda toplama amaci ve anlamindan baska bir seyi yoktur, insanlarin cesitli benzerlikleri (ortak kulturleri, ortak yuz hatlari, vatandaslari olduklari devletler, bilmem kacinci akrabasinin bulundugu toprak parcasi...) kullanilir hangi irka mensup oldugu anlasilsin diye, kisacasi eger anlatabildiysem benim irk yerine parsacgozdas diye bir kavram tanimlayip parmak boylari ve kalinliklari, saclarinin rengi ve kivircikligi ve goz renkleri ayni olan kisileri bir araya toplamam kadar sacma aptalca bir kavramdir

    cesitli efsaneler, destanlar ve yeni hurafe tarih ve bilim arastirmalari da bu irklarin gucu adina ornekler olustururlar (mu, ergenekon, lemuria, marduk... gibi)

    aslina bakarsaniz insanlar her zaman ama her zaman fantastik ogelerden, doga ustu guclerden hoslanirlar cunku bunlar normal hayattan farklidir ve her daim gorulecek seyler degillerdir genelde hayatindan memnun olmayan orta yaslilar, cocuklar, ve gene guc arayisi icinde olan gencler bu ogelere kaptirabilirler

    cunku bu tur seyler insana kolay yoldan hic caba sarfetmeden bir guc ve haklilik durumu verir, dogdugu andan itibaren insani ustun kilar boylece (bkz: gulmekten altina sicmak) kendi aptalligi ve zavalligini perdeler kendini mutlu kilar hatta onu olumden korkmaktan uzaklastirir

    bu tur islerin cezasini, zararini gene ve gene gercekten gayret eden, dusunen insanlar ceker, bu tur inanislara karsi gelindiginde zavalli perdelerini yirttiginiz icin ve kendi ciplak gercekliklerini kaldiramayacaklari icin bu perdeyi yirtan insanlar taslanir sopalanir kursunlanir iskence gorur hayatlari mahvedilir...

    bu tur kavramlardan uzak durmak ve bu tur kavramlara iyice kaptirmis insanlardan uzak durmak gerekir

    (bkz: cok kotu butonu mafyasi geliyorum demez)

    ozellikle (bkz: fantastik oge)

    (bkz: hurafe tarih ve bilim)
  • insanlar, tüfek, mikrop ve çelik adıyla türkçeye çevrilen kitabın yazarı jared diamond'a göre, kuzey afrika (afro-asya) ırkı, nijer-kongo ırkı, pigme ırkı ve koisan ırkı olarak dört ırktan oluşmaktaymış. bugün ırk olarak tanımlanan beyaz ırk, siyah ırk, sarı ırk ve kızılderilililer, bu tasnife göre anlamsızlaşıyor. bu sahte ırkların içinde siyah ırk nijer-kongo ırkından gelirken, diğerleri afro-asya olarak da tanımlanan kuzay afrika ırkından geliyormuş. genetik ve dil özelliklerinden yola çıkılarak yapılan bu tanımlama, özellikle fotoğraflara bakılınca oldukça anlamlı geliyor insana, deyip bitirelim.
  • bilimsel olarak insanlar ırklara ayrılamaz. ırk ayrımı için referans alınacak hiçbir nitelik belirlenememiştir ki tutarlı bir sınıflandırma yapılsın bu ayrıma dayanılarak.

    ırk tanımı, ancak belli niteliklere dayalı "cinsleştirme" çalışması için yapılabilir ki, bu tür bir ırk oluşturmak için standart nitelikler belirleyip bunların korunması için kontrollü çiftleşmelerin ve bir soy kütüğünün oluşturulması gerekmektedir (at, köpek, kedi vb.).

    insanlığın tarihsel gelişimi göç hareketleri ile süreğen kültürel ve evlenme yollu temaslarla oluşmuştur. etnisite, din, boy, renk, dil toplumun her döneminde farklı anlamlara gelmiştir ve geçtiğimiz yüzyıldaki keskin ayırıcı benlik tanımları olarak kalıcı bir rol oynamamıştır. dönem dönem dil, din değiştirmek çok kolay olmuştur hatta evlilik yoluyla akraba olmak sıradan bir ilişkiye dönüşmüştür, bazen de silah zoruyla aynı noktaya varılmıştır. kontrollü çoğalma görülmez ve eş seçimi bir ırk niteliğini korumaya yönelik yapay seçilime yol açacak motivasyonları içermemiştir. genetik ve görünür nitelikler bakımından bir coğrafi continuum gösterir. tarihsel/coğrafi olarak en uzak kalmış toplumlar arası belli farklar oluşmuş olsa bile, bu farkların insanları ırklara bölecek bir keskinlik arzetmediği/mekanizmanın özü bakımından arzedemeyeceği barizdir. yani olduğu varsayılan ırk tanımı üzerinden yürürsek, aslında hepimiz melezizdir. çok boyutlu bir spektrumda yer alırız. hiçbir etnisitenin tanımı bu spektrumda diğerleriyle kesişmeyen ve hatta kendine has- diğerleriyle örtüşmeyen- bir alan kapsayacak şekilde bir küme koyamaz.
  • uygurlarda ve çinlilerde, doğa unsurlarının rumuzları ve bu rumuzlara dayanılarak bakılan fal.

    ırklar, noktalar (daireler) veya çizgilerle çizilir. bir nokta bir tam çizgiye (_), iki nokta iki kısa çizgiye (--) denk gelir. (_) ırkı yarug (ışık, aydınlık) ilkesini; (--) ırkı kararıg (karanlık) ilkesini anlatır. bu kesik yahut tam çizgilerin, satırlar hâlinde alt alta çizilmesi ile farklı ırklar oluşur.

    örneğin; (==) şeklindeki bir ırk ay'ı temsil ederken, bunun üzerine bir tane tam çizgi çekildiğinde oluşan ırkın anlamı dağ olacaktır.

    fal için: (bkz: ırk bitig)
  • genellikle etnik kavramlarla karışan bir terimdir. oysa caucasoid, negroid ve mongoloid olmak üzere, sadece 3 temel ırk ve bu ırkların her birinin kendi içlerinde bir çok farklı etnik grupları vardır. bu anlamda etnik milliyetçilik kavramsal anlamda ırkçılık olmayıp, (çeşitli etno-patolojik vaka örnekleri olarak) ırkın alt gruplarının etnik fetiştidir. hatta ırkçılığın en meşhur örneği olarak bilinen (ve ırkçılıklarıyla övünen) "stormfront" nezdinde white nationalist'ler dahi, aslında beyaz ırkın sadece belli bir kısmının mikro ırkçılığını yaparlar. çünkü antropolojik açıdan caucasoid ırkının sadece (müslüman ve yahudi kökenli olmayan) european caucasoid'lerini beyaz ırk olarak kabul ederler.
  • olan birseydir.

    irk diye birsey yoktur diyen arkadaslar icin celal sengor aktarimi ile klavyemizi yoralim biraz.

    lakin baslamadan once, taksonomide irk diye bi kavram olmasinin irkciliga yol yapacagi sacmaligini savusturmak lazim gelir.

    insanoglunun yanlis yorumlamalari veya siddete yonelimlerini hukuk sistemleri karsisinda dogadan orneklerle aciklama cabasi yeni degildir. nice dangalaklar gormedik mi darwin ve evrim teorisini guclu olan hayatta kalir gibi anlayip butun igrencliklerini aklamaya calisan? gorduk ve gormeye de devam edecegiz. dahasi, bazen bu mantik uzre adolf hitler'in hakliliginin savunulduguna katlanmak zorunda kaldik bazen.

    lakin insanlari irk orijinli kategorize edebiliyor olmak uzerinden bunlardan herhangi birisi uzerinde ustunluk iddia etmek hastaligi ile, turler uzerinde ustunluk iddia etmek sacmaligi ayni seyler zaten temelde. yani hamaboceginin (bkz: blaberus giganteus) insana tur bazinda ustun oldugunu pek tabii soyleyebilirim ben.

    radyasyon dayanimi nispeten daha iyi ve 4 milyon isik yili uzakliktaki bir supernovanin dunyamiza gondermis oldugu ve bizim bir sene sonra haberdar olacagimiz olumcul bir gama isimasi saldirisindan onlar muhtemelen kurtulacaklar. hic sansimiz yok o konuda. yani supernova patlamasi yeteri kadar yakinda olmus ise ona sahit oldugumuz zaman sahadet serbetini zaten icmis olacagiz. bilvesile isik hizinin gecilebilecegini ve evrenin mukemmel sabiti olmadigini savunan iyimserlere selam cakalim yeri gelmisken.

    herneyse ama bu ustunluk, hamamboceklerinin ku klux klan benzeri gerzek orgutlenmeler vasitasiyla insanlari kesip bicmesini hakli gostermez. irklarin ve turlerin birbirleri arasindaki ustunluk kriterlerini gunun sartlari ve ortam kosullari belirler zaten. evrim teorisinin belkemigi de budur. ama bu irklarin/halklarin/insanlarin kardesligini savunmana engel degildir.

    acziyet gostermekle ilgili degil kesinlikle ama sadece ucbin isik yili * *uzakliktaki bir supernova patlamasi sonrasi aciga cikmis enerji ve gama radyasyonu, ilk yola ciktiginda henuz thales ve anaximandros ege kiyilarinda istakozlarini yiyip sonsuzluk uzerine tartisiyolardi. bilimin o aradaki muazzam gelismesi, halen tur yokolusunun onune gecmeye engel degil. doganin gucleri karsisinda tur, irk, cins, aile vs taksonomideki her kategori ayni derecede caresiz. yapilabileceklerin sayisi ihmal edilebilir.

    uzatmadan sozu celal sengor hoca'ya birakalim:

    once bir not; asagida okuyacaginiz bilgiler, celal sengor'den alintidir. 16 subat 2013 tarihlibteketek programindan aktarilmistir.

    oncelikle irk biyolojik bi kavram. ama evet dogrudur bazi biyologlar bugun political correctness endiseleri hasebiyle irk kavramini (bkz: race) kullanmayalim diyorlar. hani nasilsa tur (bkz: species) diye bisey var ve bunlar kendi aralarinda ciftlesebiliyolar verimli doller geliyor meydana vesair.

    fakat wilhelm johannsen diye bir genetik ve botanik uzmani zat-i muhterem bazi calismalar yapiyor danimarka ecnebyasinda.

    sonunda bir irk tanimi yapiyor ve bunu fenotip e dayandiriyor. fenotip, fiziki karakterleri gosterir efenim. nasil gorundugunuz, kan grubunuz ve benzeri cesitli melekeleriniz hep fenotip adi altinda gecer.

    misal zenciler, kolay dogururlar. cunku kalca kemikleri daha genistir. yani beyazlarla siyahlar arasinda biyolojik olarak fark yoktur demek abes olacaktir.

    kan gruplarina gore insanlarin dunya uzerinde dagilimlarini gosteren haritalar mevcut bugun. simdi misal turkler tarih sahnesine milattan once cikiyolar. bunu cinlilerden biliyoruz. bir de altay daglarinda milattan once 1300 senesine dayanan cesitli kalintilar var.

    belirli bi kultur grubunun buralarda yasadigini gosteriyo bu kalintilar, radloff'un meshur kitabinda yazdigi turk dialektlerinin lugati, rusya'da dahi yayinlanmistir ki baltik almanlarindan olan radloff'un bu kitabi turkiye'de de dilbilimsel calismalarda kullaniliyor halen. hemen not duselim, harvard universitesinden de 1970 senesinde cikmis bir yayini vardir bu eserin. o kitap turk irki hakkinda cok sey anlatir.

    irk farklilasmalarini konusulan dillerin farklilasmasi ile paralel gittigi dogrudur. normaldir de

    lisanin olusabilmesi icin, cografi yalitim gerekir. yani bir grup insanin, diger bir grup insanla temas etmemesi gerekir ki lisan ayrisabilsin ve baska bir dil haline gelebilsin.

    amerika'nin dogusu ile batisi arasindaki temasi 10 sene boyunca kesin, birbirlerini anlamakta zorluk cekerler. bunu soyleyen dilbilimciler efenim, ben degilim. ama tabi bi lisanin tamamen ayrismasi ve bambaska bi aileye gecebilmesi icin tabi cok cok uzun yillar gerekir.

    buna mukabil. irk, cins, tur, aile gibi seylerin de olusabilmesi icin cografi yalitim gerekir. ozellikle bir tur olusturabilmeniz icin mutlaka yalitim gerekir ki melezlesme olmasin. sadece kendi aralarinda uremeye devam edebilsinler. bu, belli bi sure devam ettigi takdirde artik belli iki canli grubu arasinda ciftlesme imkansiz hale gelir zaten.

    ha evet belki ciftlesmeye devam ederler ancak verimli dol uretemezler artik. istisnalari var elbette, doguran katir gorulmemis sey degil. lakin doganin kanununu bozacak seyler degil bunlar.

    simdi bu benzer cografi ayrimlar, turk dili diye bisey olusturmus mesela. bunun yaninda o olusurken, turk dili ile akraba baska diller olusmus. mesela mogolca olusmus, mesela tunguzca olusmus , korece olusmus. hatta hatta japonca
    olusmus efenim.

    simdi tabi japonlar cok degisik digerlerine nazaran. sebebi gayet basit aslinda. ada ulkesi cunku adamlar. buz cagindan sonra adaya gidiyolar ve dogallikla izole oluyorlar . ada, temasi kesiyor oldugu icin orada dil bambaska sekilde gelismeye devam ediyor. ama hala oyle kelimeler var ki baska dilden almasina gerek yok. ornegin şaşı kelimesi. turkcede de japoncada da aynidir.

    dilbilimciler once dilin yapisina bakiyorlar. sonra, bir dilden digerine gecerken hangi ses degisimleri oluyor, bunu belli kurallara oturtuyorlar (ki zaten cogunun zaten kendi dogal kurallari vardir)

    gunun sonunda ortaya cikiyor ki bir turk dilleri grubu var. bunu da konusan bir insan grubu var. bu insan grubunun da, digerlerinden uzun sure ayri bulundugunu goruyorlar. burada irk dememiz lazim ortaya cikan farklara. cunku aradaki zaman farklari turlesmeye goturecek kadar uzun degil.

    uzun olana bakalim. yani ayrilik uzun surerse ne olabilir.

    turk, cin'li ile evlendigi zaman cin'li baskin gelir cok guzel cocuklari olur. ama turklerin hint avrupa kulturu ile temasi cok eskilere dayanir. taa andronovo kulturune gider. nedir andronovo kulturu peki?

    bu efendim, altaylarda gelismis bir kultur. en gec andronovo arkeolojik kalintisi, millattan once 1400 senesine tekabul eder.

    hakkinda halen tartismalar suruyor elbette yani irk belirlemede isler o kadar kolay ilerlemiyor. taksonomi cok zor bir dal arkadaslar kucumsenmesin. andronovo kulturunun hint avrupa kulturu olup olmadi hala muallaktir mesela. cunku efendim, bunlarda hem altay irklarinin etkisi, hem de hint avrupa irklarinin etkisi gorulmektedir. burada irklar mevzu bahis kesinlikle cunku bu arkadaslar buzul caginda birbirlerinden ayrilmislar.

    buzul caginin butun canlilari hallac pamugu gibi savurdugu donemlere bakmak lazim gelir bu noktada.

    ciddi farklar yaratmis insanlar arasinda doga, ve bu ayrilik avrupada o kadar uzun surmus ki iki tane tur dahi olusmus!

    homo sapiens neandarthalis ve homo sapiens

    ote yandan endonezya'da florence adasina giderseniz homo floresiensis insanini goruyosunuz.

    bunlar buzul cagindan sag cikan insan turleri. elbette daha oncesinde de insan turleri mevcut aslinda.

    is donup dolasip turk irkina, turk diye bir irk var midir sorununa geldiginde cevaplar belki cok unlu bir turkolog olan jean paul roux turk irki ile ilgili verdigi 3 onemli eserde gizli olabilir.

    eski turklerde din
    turk dunyasi
    orta asya dunyasi

    roux sunu der : turk irkina mensup kisiler, nomaddirlar (gocebe) ve bunlar ekonomilerini hayvan otlatarak ve komuslari uzerine akinlar yaparak ayakta tutarlar.

    bildigimiz kadari ile diyor celal hoca, turklerin ilk temas kurduklari grup cinliler. cinlilerin, milattan once kalan yazili eserlerine baktiginizda o eserlerde net sekilde tu'er'qi bahsi gecer. turk'ler geldi bahsi cok net sekilde gecer.

    uzun zamandir tartisilagelinir. mete'nin hunlari turk muydu?

    bunlardan bahsederken cin'liler tuerqi kelimesini kullanmistir cok net sekilde dedik. cinlilerin o kaynaklarinda anlattiklari tuerqi ozelliklerine bakiyoruz, ondalikli sayilari orduda ilk defa kullanildigi - yani yuzbasi, onbasi, binbasi kelimeleri ve bu minvalde yapilan hiyerarsik yonetim sistemi - (romalilar zannedilir ancak bunun dogru olmadigini soyler celal hoca), askeri anlamda cok ustun ozelliklerinin bulundugunu anlatirlar.

    daha sonradan bu ordu teskilati cenghiz khan'a geliyor. ayni ordu teskilatini cengiz han kullaniyor. ayni cengiz han, baskentini, dogdugu topraklarda degil otukende kurmustur. yani turk geleneginin baskent olarak kabul ettigi yerde kurmustur diyebiliriz.

    celal hoca bu noktada bir mogolistan'da harharin (bkz: karakurum) macerasi anlatir. surada cumhuriyet arsivinden okuyabilirsiniz. konuyla ilgili olan kismi asagi alintiliyorum...

    --- spoiler ---

    aynı gezinin programında bir de tonyukuk anıtını görmek vardı. bilge kağan'ın bir başkaldırı ile devirdiği amcasının veziri olan tonyukuk, imparatorluğa yaptığı büyük hizmetlerden dolayı bilge kağan tarafından iyi muameleye maruz kalmış. bu anıtı da muhtemelen 716735 yılları arasında bizzat bilge kağan diktirmiş. anıtta, tonyukuk'un ağzından kendi hizmetleri hikâye ediliyor. jeolojik kılavuzumuz prof. minçin'in ricası üzerine geziye katıanlara kısaca orhun kitabelerinin tarihçesini ve tonyukuk anıtında anlatılanların özetini ve önemini anlatan bir konuşma yaptım. bu arada asım, elinde prof. dr. talât tekin'in kitabı, anıtın üzerindeki yazıları okumaya başladı ve "türk" kelimesini bularak büyük bir heyecanla geziye katılanlara gösterdi. moğol ve türk tarihlerinin bu içiçeliği ve oradaki moğollarla türklerin karşılıklı duydukları büyük yakınlık, geziye katılan pek çok avrupalı'yı hayrete düşürdü, asya tarihinin cengiz han öncesi kesimini ne kadar az bildiklerini itiraf etmelerine yol açtı. hele türk tarihinin islâm öncesi kesimini hiç bilmedikleri ortaya çıktı. biz de eski türklerin bilhassa askerlik bilimine yaptıkları özgün katkıları özetledik. hattâ ertesi gün, asım'la ortak olarak bir akşam konferansı şeklinde cengiz han'ın süvari birliklerini kullanışıyla, modern orduların hava kuvvetlerini kullanışları arasındaki bazı benzerlikleri anlatarak b. h. liddel hart'ın 1927'de söylediği "modern tank ve uçak, moğol süvarisinin doğal halefleridir" sözlerinin ne kadar doğru olduğunu gösterdik.

    --- spoiler ---

    harharin sehrinde, bir anit dikmis mogollar. uc koseli bir anit bu ve devasa birsey. anitin harharin'e bakan cephesinde dev bir asya haritasi uzerinde bir imparatorluk cizilmis ve uzerinde mogol ulusuyazmaktadir.

    arka tarafinda yine dev bir harita ve uzerinde hung-lu ulusu (bkz: hunlar) yazmaktadir. ki bunlar, cinlilerin tuerqi dedikleri adamlardir.

    ucuncu cephesinde ise turk ulusu yazar ve dev bir gokturk imparatorlugu haritasi vardir.

    bunlari goren celal hoca yanindaki akademisyen jeolog tomur togo isimli zat'a sorar : simdi brocum bu sizin milli anitiniz. burasi orhun kitabelerine 40 kilometre mesafede ve burasi otuken. e yani turklerin ne isi var burada? siz mogolsunuz?

    tomur togo'nun cevabi nettir. biz boyle bir ayrim yapmiyoruz brocum. biz tek bir ulusuz. zaten irk'a atfedilen ozelliklerden hepsi bu uluslarin tamaminda ortak. hint avrupalilara benzemiyorlar (-ki hint avrupalilar killi ve bol sakallidirlar. turkler seyrek sakallidirlar), cinlilere ya da tibetlilere de benzemiyorlar.

    roux, turklerin gocebe yasadiklarini, az nufuslar ile buyuk imparatorluklar kurduklarini soyluyor. cunku gocebe yasam, cok nufusu beslemeye yetmez. o is, tarimin icadindan sonra daha kolay olmaya baslamistir. zaten o zaman buyuk nufuslar kalici beslenebilmeye basladiginda kalici biyolojik karismalar baslamistir. lakin turkler nomad kulturunde cin'e akin yaptiklarinda cinli ile karisirlar, guneybati asyaya akinlar yaptiklari zaman da, hint avrupali kulturlerle karisirlar ( biyolojik anlaminda kullaniliyor) haliyle buralarda irk ozellikler azalmaya baslar. fakat bu, irk yok anlamina gelmez.

    bu noktada fatih altayli onemli bir vurgu yapar:

    jean paul roux, turklerden, kuzey asya ormanlarindan zaman icinde zorunluluklardan dolayi guney asyaya dogru inmis bir irktir diye bahseder.

    sehirlilesmesi, cinlilerle birlikte olmustur ve haliyle irk farklilasmaya baslamistir bu etkilesim hasebi ile. dolayisi ile de bozulmustur zaman icinde (safkan ozelligi tasiyan birey sayisi gitgide azalmistir)

    bilimsel literaturde altay irki mevcuttur. mensuplari, mogollar, turkler, tunguzlar ve cinlilerin etkisi ile cok degismis olmalarina ragmen korelilerdir. bunlarin hepsinin kokeni, baykal golunun kuzeyinde yasayan insanlardi.

    soguk cografyadan gelen irklardir bunlar cinliler gibi. bu sebepten de gozkapaklari yaglidir. kalin gozkapaklari vardir. turklerin tarihinde atin ehlilestirilmesi cok onemli bir mihenk tasi. at ilk defa milattan once 3500'de ehlilestirilmistir. ilk defa, karadenizin kuzeyinde hint avrupalilar yapmislardir bunu. at ehlilestirmenin cine varmasi ise 1500 sene surmus. demekki turklerin yasadiklari yerlerden cikmalari milattan once 2000 ile 3000 arasinda.

    eh bir de hepimizin cok net bildigi bi gerceklik var. kizilderililer icin de turk deyyollaa.
hesabın var mı? giriş yap