• herkes okuyup anlamış, alt metin bile çıkarmış.
    sosyoloji bilgim olduğu halde, dili fazla akademik geldiği için zorlandım.
    şu koca sözlükte, bir ben miyim okurken beyni yanan?
  • postmodern feminizmin çıkmazlarını cinsiyet belası adlı eserinde tartışan bilim insanıdır.
  • lgbtı sorunlarında en etkili figürlerden biri, kapitalizm ve savaş karşıtı aktivist.
  • son röportajında bizdeki cahil cühela feminizmini yerden yere vurmuş.

    maskünalite ve şiddetin ilişkili olmadığı, marksizm ve feminizmin bireyselcilik karşıtlığındaki ortaklığı, erkeklerin kadına karşı şiddet protestolarında katılmasının sadece hak değil zorunluluk olması gerektiğine yaptığı vurguları çok iyi.

    bir yerinde de artık neyin performatif olduğundan emin değilim diyor ki çok önemli.

    gender studies alanıyla hatta genel olarak günümüz felsefesiyle ilgilenen herkesin okuması gereken bir röportaj olmuş bence. derleme ve çeviri de güzel :)
  • butler dil kullanımı konusunda en titiz filozoflardan biri olduğu için ana dilinde okunması daha isabetli olacaktır diye düşünüyorum. orjinal röportaj burada: https://www.nytimes.com/…artner=rss&register=google

    cahil cühela feminizminden kasıt nedir bilmediğim için yerden yere vurup vurmadığı konusunda yorum yapamıyorum ama, maskülenite ve şiddetin ilişkili olmadığını söylediği düşüncesi yanlış yönlendirici olma potansiyeli taşıyor. ben okuyunca bu ne demek deyip orjinal metne gittim, ilgili pasaj şöyle:

    --- spoiler ---

    yancy: ın what ways does your discussion of nonviolence address our pervasive cultural practice of specifically male violence?

    butler: that is a good question. for me, violence is not male or masculine. ı don’t think that it comes from the recesses of men or is built into a necessary definition of masculinity. we can talk about structures of masculine domination, or patriarchy, and in those cases it is the social structures and their histories that call to be dismantled. ıt is difficult to know how to understand individual acts of violence within social structures that encourage, permit and exonerate such acts. ıt may be that we are social creatures whose lives are lived out in social structures that we have some power to change. so ı don’t think individual men can point to “social structures” as an excuse, i.e. “the social structure of masculine domination made me commit this act of violence.”
    --- spoiler ---

    aslında şunu söylemiş, şiddet eril(e özgü ve içkin) değildir. her erkeklik tanımı şiddet içermek zorunda değildir. dolayısıyla erkeğin bireysel olarak sosyal yapılar beni şiddete yöneltti deme hakkı yoktur. bunu söylemekten daha doğal bir şey de olamaz zaten herhalde, aksi halde bütün erkekleri ortadan kaldırmamız gerekirdi.
  • cahil cühela feminizmi "for me, violence is not male or masculine" kadar açık bir cümleyi çarpıtmaya kalkan feminizm oluyor.

    "herhangi bir erkeğin sosyal yapılar beni şiddete yöneltti deme hakkı vardır" diyen ancak bir gerizekalı olabilir sanırım. burada söz konusu olansa kuramsal bir tartışma, şiddetin kökeni, "erkeklik, erillik vb." midir yoksa patriyarka mıdır tartışması...

    ülkemizin cahil cühela feminizmi çevreleri birincisini tercih ediyor, butler ikincisini...
  • tek kitabını okumakla "gender studies"e hakim olduğunu zanneden cahil cühela feministlerinin, entelektüel dürüstlüğünü örnek alması gereken düşünür.
  • cahil cühela feminizmi dediğimiz ne? bunu söylediğimiz anda bazı insanların kafasında bir tipoloji otomatik oluşuyor sanırım;

    "her türlü musibet erkeklerden gelir, şiddetin kaynağı erkekliktir, erkekler kadına şiddete karşı söz söyleme ve kadın eylemlerine katılma hakkına sahip değildir, feminizm bireyselliği öne çıkarır, feminizm kadın bireyin özürlüğüdür, yaşasın birey olmak " vb. basma kalıp düşüncelere sahip insanlar topluluğu...

    erkeklerin cephesi feministlerden ortak bir görüş falan beklemiyor ama önde gelen düşünürlerin hiçbirisi misal oakley, misal butler, misal ırigaray (daha eskilere gidilecek olursa beauvoir vb.) bu cahil cühela feministlerinin savunduğu şeyleri savunmuyor.

    önde gelen feminist teorisyenlerin hemen hepsi için feminizm bireyci/bireyselci değil toplumcu/toplumsalcı bir hareket... o yüzden misal şuradaki dram, şurada yazılar, yazılar boyu süren takılma kültürü tartışmasından daha elzem bir soruna işaret ediyor.

    önde gelen feminist teorisyenlerin pek çoğu erkekleri de bu mücadelenin içine çekmeye çalışıyor misal... yoksa aman erkekler bizim eylemlerimizden tamamen uzak dursun derdine düşmüyorlar.

    gelelim "en çok ben okudum" meselesine cahil cühela feminizmi derken çok okumayı az okumayı da kastetmiyoruz, savundukları iddia ettikleri kuramlarının güncel tartışmalarını olsun takip etmelerini bekliyoruz.

    ama burası öyle leş bir ortam ki az önce "ohooo okumakla bir şey olsaydı, şunu bunu okudum diyen ben, ben, ben demiş olur, böyle diyenle tartışmak çok zevksiz" falan yazan arkadaş bu entrinin hemen ardından "siz hiç okumamışsınız butler'ı" diye oksimoron bir özel mesaj atabiliyor.

    açık söyleyeyim, ben bir akıma mensup herkesin o akımın teorisine çok hakim olması gerektiğini düşünenlerden değilim. bir işçi, marksizme dair öyle aman aman bilgi sahibi olmadan da marksist olabilir ama önünde marksist teoriye hakim başka öncü işçiler ya da işçi sınıfı aydınları bulunması şartıyla...

    yani kanaat önderlerinin biraz bilgili, birikimli olmasını beklemek hakkımız sanıyorum lafım da zaten türkiye'deki feminist hareketin önemli bölmelerinde etkili olan kanaat önderlerine... feminizm adına saçma sapan bir kültür oluşmasında bu isimler etkili oluyor ve bu kadar kafa ütüleyenlerin kendi akımları içindeki tartışmalardan haberdar olması gerektiğini düşünmek de hakkımız sanıyorum. ama nerdeee...

    (bu arada bir not olarak belirteyim; son dönem türeyen ve kendilerine 'feminist' diyen arkadaşlar okuduklarını anlamak konusunda da epey zorluk yaşıyor. bir önceki kuşak türkiye feministleri böyle değildi mesela... burada da temel fark şundan kaynaklanıyor kanımca; yukarıda değindiğim hemen hemen bütün feminist teorisyenlerin -ve bu arada türkiye'deki bir önceki kuşak feminist kanaat önderlerinin- geçmişlerinde marksizm var. dolayısıyla, metodlu düşünmeye, kavramlar ve bağlamları yerli yerine oturtabilen bir tarihsel yönteme, diyalektik materyalist bir ontolojiye hakimler, kendi kuramlarını oluştururken de böyle bir altyapıdan hareket ediyorlar. ne yazık ki son dönem sosyal medyada -özellikle twitterda- karşımıza çıkan türedi feminist kanaat önderleri böyle bir altyapıya sahip olmadıklarından okuduklarını da kendi zihin haritaları içinde doğru bir şekilde konumlandırabilme yetisinden yoksunlar zira böyle bir harita mevcut değil, bunu oluşturma zahmetinde bulunmamışlar, insanlığın düşünsel birikiminin evveliyatı hakkında herhangi bir birikim sahibi olmadan düşün dünyasına şu andaki en moda akımın son vagonuna atlayarak giriş yapabileceklerini düşünüyorlar ki gerçekten vahim. tekrar belirteyim bütün bunlar feminist teori üzerine sıkça atıp tutan 'kanaat önderlerine' yönelik eleştiriler yoksa ülkemizdeki tüm kadınlar gibi kendi hayatında yaşadığı binbir türlü eşitsizliği görüp kendi deneyimi üzerinden feminist olmuş bir arkadaşa kim ne diyebilir. cahil cühela dediğimiz tam da okumuş-yazmış olduğunu iddia edenler.)
  • oo kavga çıkmış başlıkta hiç bulaşmayayım.

    kendisinin undoing gender isimli kitabında (kitap ismimin çevirisi bence berbat, o yüzden orijinalini kullanacağım) catharine a mackinnon‘un ileri sürdüğü cinsel taciz kodları ve toplumsal cinsiyetin cinselliğe indirgenip indirgenmeyeceğine ilişkin fikirlerine karşın üç beş laf etmişliği vardır. aşırı beğenirim. catharine de az emek vermemiştir tabii kadın için ama judith haklı gibidir. yine aynı kitapta; sadece belli başlı edimleri (cinsel taciz vs) denetlemeyi, kısıtlamayı araştıran düzenlemelerin meydana getirdiği sonuçlar ile ilgili şahane laflar etmiştir.

    bu arada kristeva, beauvoir‘a laf etse yerden yere vursa ne olacak? tüm saldırı argümanları çok zayıf ve beauvoir‘nın ortaya koyduklarıyla onun ölü hali bile (cevap verip argüman üretememesi) saldırılarını savuşturabilir. (bu kavgaya bulaşmak sayılmaz)

    ama gerçekten “erkeklerin götünü keselim çünkü eski sevgilim beni aldattı” ablalarının, kendilerini feminizm ile tanımlamalarından öte, çok da eksenlerinde bir kadın değildir judith.
hesabın var mı? giriş yap