• roni margulies' den...

    bir siyahüzümün soyması gibi kendini
    geldim – al.

    sevmeni istiyorum beni:
    tamamlanmamışlığımı sorgula, kına.
    yorgunum, azımsa yorgunluğumu.
    kırgınlığımı yer, önemset boşladığım şeyleri.
    kuşkulandığımda, doğrula kuşkularımı,
    yatıştır sonra, insancıl kıl beni.

    korkuyorum, onayla korkularımı,
    birlikte direnelim sonra.

    bir siyahüzümün soyması gibi kendini
    geldim. üstlen,
    büyüt beni.
  • "sen geldin,sözcüklerimn başı döndü acemilikten"
  • "bir sure sonra,
    bir eli tutmakla bir ruhu zincirlemek arasindaki
    ince farki ogrenirsin,
    ve askin yaslanmak,
    birlikte olmanin da guvende olmak
    anlamina gelmedigini ogrenirsin,
    ve opucuklerin sozlesme
    ve hediyelerin de vaat olmadigini ogrenmeye
    baslarsin,
    ve yenilgileri
    basin dik ve gozlerin acik karsilamaya baslarsin,
    bir cocugun uzuntusu ile degil, bir yetiskinin
    zerafeti ile,
    ve herseyi bugunu dusunerek yapmayi da ogrenirsin
    cunku yarin ile ilgili hersey belirsizdir.
    bir sure sonra gunes isiginin yakici oldugunu
    ogrenirsin
    eger fazla maruz kalirsan
    bu yuzden,
    baska birisinin sana cicek getirmesini beklemeden
    kendi bahceni yarat
    ve kendi ruhunu kendin susle."
    veronica a. shoffstall
  • yarıda kalmış aşklarının hesapları içinde
    denizlere açıldı içimizden biri
    niçin gittiğini söylemeden.
    doyulmamış arzularla doluydu yelkenleri.
    yıpranmış kelimelerin verdiği güvenden.
    bulacak sanıyordu yenilikleri.
    her an bir yeni su vardı,
    her yeni suda bir yeni an.
    deniz, dalgalarıyla gösteriyordu dışından
    yaşananla düşünülenler arasındaki farkı.
    bitmiyordu köpüklerle renkler
    bir başka damlada, bir başka ışıkta başlamadan.
    gözlerinin önünde bir oyun, ardında bir oyun.
    dışında ne varsa yeni, ne varsa gerçek.
    yeni manzaralarla gelen yeni duygular
    hani, eski kelimelerle olmasa
    insanın ömrünce devam edecek.
    gözlerinin önünde bir oyun, ardında bir oyun.
    anladı,ölmekle yaşamanın birleştiği noktada
    yeni rüzgarlarla esen yeni korkulara
    yeniliklerini bağışlamayan kelimelerin
    nasıl düşman sığınaklar halinde direndiğini.
    anladı, bütün olmuşlarla olanların
    ve bütün olacakların
    o kelimelerin içinde
    kendisine varmadan eskidiğini.

    özdemir asaf
  • çıplak ayaklar kumpanyasının bu sezon sahneye koyduğu harika temsil.
  • çıplak ayaklar kumpanyası'nın (bkz: çıplak ayaklar) "düş" gibi, "büyü" gibi, "film" gibi bir temsilinin adı, sonunda her yerin bembeyaz olduğu, adeta gökten yıldızların döküldüğü bir temsilin...

    "duvarıma astığım mektuplarını -ki hep aynı şeyi tekrarlıyorlar- düzeltmek için ne kadar da uğraşsam, rüzgâr her seferinde gerisin geri çeviriyor... rüzgâr, yazıları duvardan yana döndürüyor ve ben onları okumak için rüzgârla savaşıyorum... okutmuyor rüzgâr. öyle hızlı esmek istiyor ki rüzgâr, tüm harfler birbirine karışsın, anlamsız olsun tüm yazılanlar... zaten bu halleriyle bile ne kadar anlamsızlar...... az kaldı... mektuplar dayanamayıp düşmeye başlayacaklar, bir iki kere yerlerine iğnelenecekler teker teker.
    bir iki üç daha sonra yerde kalacaklar bir süre. rüzgâr orada da rahat bırakmayacak onları (seni) odadan odaya, duvardan duvara savuracak ve yazdığın her harf düşecek. hiç bozulmamış sayfalar kalana dek...ve ben, gün be gün odamda savrulmuş tüm o kelimeleri bulacağım;
    yatağımın kenarına ilişmiş "seviyorum", kaloriferin altına kaçmış "üşüme artık", kitap rafının arkasında "sev beni, olur mu?" mutfakta, baharat dolabına sıkışmış "yanındayım", yüklüğe nasıl da girmiş "sevişmelerimiz", camın kenarındaki menekşelerin içinden çıktı "kokun", defterimin arasında saklıyorum "gitmesen olmaz mı?"...
    kelimeleri birleştirmek istiyorum bazen. seni tamamlamak umuduyla, ama her seferinde anlamsız cümleler çarpıyor suratıma... kar tanelerine dönüşmüş tüm kelimeler; rüzgâr estikçe odamda, tüm kelimeler yağıyor üstüme!

    ... kelimeler yağıyor üstüme!"

    (kaynak: http://www.ciplakayaklar.com/)
  • anlama ulaşmadan önceki adımlar.
  • "polonius: neler okuyorsunuz, efendimiz?
    hamlet: kelimeler, kelimeler, kelimeler?"__ shakespeare, hamlet, perde ıı, sahne ıı.
  • tuzak'a, ne ekmek ne de su'ya benzer bir şekilde huzur veren şarkı.
hesabın var mı? giriş yap