• yaşamın sürmesi için kişinin kendisine dönük koruma/korunma içgüdüsünü geliştirmiş olması gerekiyor. burada altı çizili olan sözcük kendisi. kendi.

    başkasından bana yönlenmiş koruma içgüdüsünün davranışlarından çok çektiğimi düşündüm hep. beni neyden koruyorlardı? koruyup, muhafaza etmeye çalıştıkları ben miydim? hep sordum bunları. sonunda ben bu duygunun altında bir başarısızlık korkusu buldum. yeterince korumazsa kötü anne olarak etiketlenmekten, yeterince kollayamazsa berbat baba olarak anılmaktan korktular. onların anne-babaları da öyleydi. konunun aslında "korunan" ile direkt bir ilişiği yoktu sanırım. bana kalırsa asıl korunması gereken öz. koruma davranışları ise özü ve yaratıcı ruhu katletmeye yönelik her şey olarak ortaya çıkıp duruyor.

    şununla arkadaşlık etme, bununla görüşme, şuraya gitme, o türlü sanatlara merak salma, fazla lafa söze karışma, meraklı olma... taze bilinci sürekli bunlara maruz bırakıp, koruma iç güdüsü diye de sürekli haklı çıkan bir kılıfa doldurdular. aslında korunmadık aksine olmadığımız şeylere dönüştük. potansiyel ilgilerimiz ortaya çıkarmamız mümkün olan eserlerimiz hep engellendi. korunmadık, köreldik.

    peki bunları fark ettik, kendi dünyamızı kurmaya çalıştık, iyi kötü o dairenin dışında bir yere kendi kökümüzü salmaya çalıştık, bitti mi bu konu üzerine düşünmek? bakın bitmedi.

    apartmanın önüne inip salgının başından beri kamp sandalyeleriyle dükkan önünde 7-8 saat oturan 58-60 yaş ekibiyle oturmakta ısrar eden babama kızar ve onu engellemeye çalışırken ben ne hissediyorum? asıl amacım ne? babamı korumak mı? zamanında ebeveynimden gelen koruma içgüdüsü davranışlarının intikamını almak mı? hasta olursa "yeterince iyi evlat" olmadım başarısızlığı ile baş başa kalırım diye mi? toplum sağlığını çok önemsediğim için mi? sevgi dolu hatırlatmalarımın, biraz endişeli uyarılarımın, dayanamayıp bağıran çağıran öfkemin altındaki asıl mes'ul ne?

    o koruma içgüdü bütün bunları yeniden masaya çıkardı kafamda.

    kişinin kendisi yaşamını sürdürmesini destekleyecek korunma içgüdüsü ile donanmış olmalı. dışarıdan hangi motivasyonla olursa olsun bir başkasını sürdürülebilir korumaya almak imkansız.
  • gün geçtikçe çeşitli olaylar yoluyla tetiklenendir.

    parktayım. yeğenim sallanıyor salıncakta. onu çocuk kaçıranlardan, pedofililerden, sapkın düşünceleri olanlardan korumam gerek. izliyorum onu. uzaktan üzerine titriyorum. zaten yeterince naif yetiştirilen bu çocuğu şiddet gösteren yaşıtlarından da korurdum. ona en ufak bir zarar gelse o zararın sebep olduğu her neyse veya her kimse yaşamasına mahal vermeyecek derecede muamele ederdim.

    parkta köpek var. kirli, beyaz tüyleriyle epey de tatlı görünüyor. seviyorum onu. ışıl ışıl bakışları var. o da tehlikede. hissediyorum. ona da göz dikenler var. sadece saf sevgi isteyen bu canlıdan ne isterler anlamış değilim. onu da izliyorum. dikkat kesiliyorum. başına gelebilecek olası zararları aklımdan geçirip irkiliyorum.

    parkta ağaçlar var. onlara da göz dikenler var. gölgesini kıskananlar... heybetini kıskananlar... var oğlu var.

    kendimi korumayı geçtim. kendimi gerçekten geçtim. korkuyorum artık başka başka şeyler için.
  • ben bir aslan değilim.
    yine de sevdiklerimi her zaman çakallardan, sırtlanlardan ve akbabalardan koruyacağım yaşadığım sürece.
    hükmederek değil; üzerlerine titreyerek.
    yok sayarak değil; varlığında hayat bularak.
    hapsederek değil; en az kendim kadar özgür bilerek.
    insan sevdiklerini korur. ve sevgisini yaşatır.
    insansı ise egosunu korur; sadece vehmini yaşatır.
    bütün new age ideolojilere ve çürümüş hippi mottolarına inat; sevdiklerinizi koruyun.
    bir anne gibi, bir aslan gibi, bir şövalye gibi..
  • bende olduğunu farkettiğim ve beni içten içe tüketen içgüdü. aslında tam adını da koyamıyorum. koruma içgüdüsü diyeyim şimdilik. bu içgüdü, sevdiğin kişilere karşı olabiliyor. sanki o kişi kendini koruyamayacak veya etrafında tehlikeler mevcut ve onu sadece sen koruyabilirsin gibi hissediyorsun. biriciğim, o kadar narin ki, yani bu düşünceden kendimi alamıyorum. aslında istenmeyen, itilen biriyim. açık bi şekilde belirtilen bir durum bu. ama kendi kendime triplere giriyorum. aslında kabul görmüş biri bile olsam, sanırım yine de itici bir düşünce bu koruma içgüdüsü karşı taraf için. kendi kendime böyle bir görev edinmişim. yazık.. biriciğim
  • koruma içgüdüsüyle ilk tanışmam, benden 4 yaş küçük olan erkek kardeşimin eve kafa göz şiş halde gelmesidir. aynı ilkokula gidiyorduk, ilkokulumuzun arka bahçesindeki merdivenden düşmüş sanırım. kardeşimin o yüzünü gördüğümde yaşadığım kendime kızma ve tiksinme, içimin ezilme ve "neden onu koruyamadım?" hissini anlatamam. ha bir diğer olay da aynı ilkokuldayken kardeşimden küçük olan bir çocuğun kardeşimin yüzüne kola kutusu atması ve akabinde çocuğu dövmemdir; nasıl gözüm dönmüşse artık. ek olarak trafikte karşıdan karşıya geçerken yanımdaki kişinin kolunu yavaşça tutarım, o da koruma içgüdüsünden olsa gerek. çocuğum olursa da panter emel'den, bir dişi aslandan fena bir korumacılığa tutulacağım korkarım :( (bkz: türk annesi)
  • memelilere özgüdür.
  • genelde, kendini korumak için olduğu düşünülür ama kendini korumak için olmayanı da vardır. işin içinde yine ''içgüdü'' vardır ama kendi değil, karşındakini korumak içindir. karşısındaki insana zarar vereceğini düşenen insanların olmazsa olmazıdır. ''ben sana zarar veririm'' , ''benimle mutlu olmazsın'' gibi klişeleri kullanmak istemez. ya birden bire çıkacaktır hayatından (ki bu zordur) ya da kendi beceremediği şeyi, karşısındakine yaptırmak için uğraşacaktır. bunun da en mantıklı yolu, karşındakini bıktırmaktır. kendini kötü göstermek olur, karşındakine kötü davranmak olur, insanlardan kaçmak olur, karşındakine soğuk davranmak olur...

    demem o ki, koruma içgüdüsü, kendinden çok, karşısındakileri düşünenler için vardır. gelecek planı olmayan, geçmişi ile arası iyi olmayan, etrafındakilere sürekli zararı dokunan, yanlış anlaşılmaktan bıkan kişilerde daha da fazladır.

    işin ilginci, işe yaramaz. farkında olmadan, bencilliğin kralını yaptırır insana. birisini korumak için hayatından çıkıyorsundur ama bu kararı kendin alıyorsundur. bir daha düşünmek lazım.

    (bkz: insanın içgüdüsel zayıflıkları)

    (bkz: önemli kararlarda mantık ve içgüdü çelişkisi)
  • başlığı korana iç güdüsü diye okudum.
    çünkü karantina 30.gün...
  • gerektiği zaman olması gereken zaman güvende tutan güdü.

    bazı başıma gelen olaylardan sonra bu güdünün ilk başta ailende sonra en yakın kimin varsa onda olması gerektiği başıma vura vura hayat tarafından öğretildi.

    bu güdü olması gereken bir şey. seni ortada bırakan insanlarda yoktur. bu yüzden kendi kendine geliştirirsin eninde sonunda bunu.
    aşırıya kaçmadan her şeyden sakınmadan ayarlayarak.

    ekleme: adaletli ve güvenli toplum da istiyorsak parçadan bütüne gidecek. sen halkı düzeltemedin ki nasıl yöneticilerin düzelmesini bekliyorsun. birey - toplum - yönetim.
    yasaların ağırlaştırılması şart türk türk'ü gurbette sözü.. bile kanatlar nitelikle kendiliğinden bir şey olmayacağının artık.
hesabın var mı? giriş yap