• ilkin, kürtler millet degil halktir, millet daha ziyade hukuki bir terim olup bagimsiz devleti gerektirir, bu düzeltmeden sonra devam edersek:
    her halk gibi icinde iyisi de kötüsü de olan bir halk, her halk gibi dogru seyler de, yanlis seyler de yapmis bir halk, her halk gibi saygi duyulmasi gereken bir halk ve yüzyillardir icice yasadigimiz icin de hakkinda entry girerken biraz daha özen gösterilmesi gereken halk. madagaskar'da yasamiyor bu insanlar; karsi kapi komsun, askerde yurdunu bekleyen, cukurovada pamugunu, karadenizde findigini toplayan, belki en iyi arkadasin, belki esin, belki sen, belki de ben...
  • avrupalı türk'ü aşağılar, türk kürt'ü aşağılar, kürt türkmen'i, süryani'yi aşağılar, maalesef yüzyıllardır böyle bir loop döner durur. hayattaki tek dayanağı doğuştan gelen özellikleriyle övünmek ya da bu özelliklere saldırmak olan; kendine güvensiz, hayatta emir komuta zinciri içinde rahat edebilen, "gücü gücü yetene" zihniyetindeki insanlar da her ortamda "pis millet" gibi laflarla dünyanın neresinde durduklarını ifşa ederler. insanlığın en temel problemlerinden biridir işte bu.
  • bugüne kadar hep birilerinin elinde kukla olmuş ve bundan maalesef ders alamamış millet.

    *israil kürtleri destekledi çünkü kürtlerin çıkaracağı isyanlarla oyalanacak olan ırak devleti, israilin karşısındaki arap birliğine katılmasın istiyordu

    *iran hem devrimden önce hem devrimden sonra kürtleri destekledi çünkü onlar da şattülarap bölgesini kontrol edebilmek için zayıf bir ırak istiyordu. saddam'dan bölgedeki gerekli tavizleri kopardıkları anda iran desteğini çekti

    *amerika en başta müttefikleri iran ve israil istedi diye kürtleri destekledi, sonra yine onlar istedi diye desteğini çekip kürtleri dımdızlak ortada bıraktı.
    ardından önceleri iran'a karşı destekledikleri saddam petrol bölgesinde amerika'nın düşmanı haline gelince ne tesadüftürki tekrar kürtlere destek verdi. hesapları, kürtlerin öncülüğünde bölgede yerel bir devrim yaratıp şu son bir yılda yaptığı masrafların milyonda biriyle saddamı devirmekti ama başaramadılar
    saddamı devirdikten sonra ise bu sefer de kendi başlarına bela olmasınlar diye desteğe devam ettiler.

    kürt milleti kullanıldıklarının farkına varamadığından ve cibiliyetsiz liderlerinden dolayı, istedikleri özerkliğe bir türlü kavuşamayıp maşa olmaktan öteye gidemedi. üstüne üstlük yıllarca bu amaçla başına bela oldukları saddam'ın gazabına uğrayıp katliama uğramaktan kurtulamadılar.

    bu yanlışları kendi çektikleri zararın yanında daha büyük darbeyi maalesef türkiye'ye vurdu.

    türkiye'nin önündeki her çözüm seçeneği birbirinden yararsızdı.
    "yeter artık" deyip kuzey ırak işgal edilse, burası petrol bölgesi olduğundan amerika başta bilimum bütün dünya devletlerini karşısına alacaktı

    talabani ve barzani'yi birleştirip pkk'nın önünü kesmeye kalkmaya çalışmak kürt devletinin kurulmasına vesile olacağı ve başa daha büyük belalar gelmesine sebep olacaktı.

    tek temiz çözüm ırak devletinin bölgeyi kontrol alması olarak gözükmesine rağmen, saddam ve amerika çatışması yüzünden bunun imkansız olduğu biliniyordu.

    böylece kuzey ırak'taki otorite boşluğu bizim başımıza bela oldu. talabani ve barzani 12-13 milyon $ lık sınır kapısı geliri için birbirleriyle çatışırken, pkk güçlendi. hem bu iki tarafa bağlı peşmergelerden hem de türkiye'ye düşmanlık besleyen diğer ülkelerden silah edinip, uyuşturucu ticaretiyle ekonomik güç kazanıp türkiye'ye maddi manevi ölçülemez zararlar verdi.
    türkiye ise hala kimin yararına olduğu anlaşılamayan çekiç güç belasıyla başbaşa kaldı

    bu olaylardaki sorumlulukta doğu bölgesine gerekli yatırımları yapamamış olan t.c.'nin de küçük bir payı olmasına rağmen, kürtlerin yanlışları türkiyeyi o gerekli yatırımları belki on kere yapabileceği bir zarara soktu. ve bu yatırımları onlarca yıl geciktirerek ülkede yaşayan kürt kökenli nüfusun devlete karşı kin ve nefret beslemesine sebep olup toplum huzuruna onarılamaz yaralar açtı

    buna ek olarak bu ayrılıkçılıklardan menfaat sağlayan maalesef bir çok kişi ve kurum varken, ülkedeki kürt olmayan nüfusun antipatisini kazanmış bu toplum, insanların gözünde bir sorun olarak kalmaya devam edecek ve toplum barışı uzun süre tam anlamıyla sağlanamayacak gibi gözükmekte. bu soruna çözüm ancak hem kürt toplumunun hem de t.c. nin amerikadan ya da başkasından medet ummadan hatalarından ders almasıyla ulaşılabilir ki belirttiğim bu menfaat grupları varken bunun nasıl başarılabileceği hala muamma.
  • anasını babasını kendi seçip de türk olarak dünyaya gelmiş bazı üstün insanlar tarafından yerin dibine sokulmaya uğraşılan millet...

    neymiş efendim, bi baltaya sap olamamışlar, bulundukları ülkeye zerre kadar faydaları dokunamamış, her gece kendi devletlerini kurma duasıyla yatıp, sabahında silaha sarılan medeniyet bilmez insanlarmış...

    tee osmanlı denen devletten beridir hamidiye alayları olsun, ümmet ilişkisi münasebetiyle kurtuluş savaşı olsun sürekli orduya alınan; vatan için, millet için kan dökmesi istenen lakin iş yoğun olarak yaşadıkları coğrafyaya mektebi, sanayii, adaleti, enerjiyi, haberleşmeyi götürmeye geldiğinde götünü deviren devletler tarafından kullanıla geldikleri doğrudur; kullanılmışlardır.

    bu mahrumiyetler teröre başvurmanın haklı gerekçesi olamaz muhakkak... şahsen sevmemekle birlikte söylediği tek bir cümlede sorunlardan en büyüğünü özetlediği için ibo'nun "urfa'da oxford vardı da biz mi okumadık?" lafını aynen kullanmakta mahsur görmüyorum.

    siz bölgenin eğitim kalitesini arttırmadıkça fırsat eşitliğinden de bahsedemezsiniz. fırsat eşitliğinden bahsedemediğiniz müddetçe de kimseyi cehaletle ve cehaletinin sonuçlarıyla suçlayamazsınız. en azından bu kadar kolay değil. güneydoğu'nun öss ortalaması nedir allahaşkına? bölgeye tayini çıkan öğretmenlerin büyük kısmı bir dönemliğini de olsa oraya gitmemek için bin takla atarken; tek bir dönemine bile tahammül edemeyecekleri şartlarda doğmuş, büyümüş, yaşayan ve yaşamaya da devam etmeyi düşünen insanlardan bahsediyoruz. yumuşak koltuklarınızda ahkam kesmeden evvel o hayata bir ay dayanmayı düşünebiliyor musunuz? binlerce köyde halen elektrik yok, yol yok. siz de oturup internetten ahkam kesin. internet diyorum farkındaysanız.

    bu milletin epey bir kısmı batıya göç edeli yarım asırı geçti. ilk kuşak türkçe'yi doğru dürüst konuşmakta halen zorluk çekse bile ikinci ve hatta üçüncü kuşak ne kafa itibariyle ne de görünüm itibariyle güneydoğu coğrafyasının izlerini taşımıyor artık. ne konuştuklarında bir trakyalı, bir çorumlu kadar şive farkedersiniz ne de yazdıklarında ekseri türk'ün yaptığı kadar imla hatası, anlatım bozukluğu... mi'yi mu'yu ayıramayan; de da eklerini yerinde kullanamayan embesil türk olmuşsa ne yazar. ben senden daha iyi türkçe konuşuyor ve yazıyorum keko, sen neyden bahsediyorsun?

    terör belasına bulaşarak aslında bölge karmaşasına ve haliyle de büyük israil projesine alet olduğunu farkedemeyenler için cahil diyebiliriz tabi ki ama bana söyeleyebilir misiniz yüzyıllarca buralara eğitim götürmemiş, hizmet sunmamış embesiller daha mı az ihanet içindedirler? veyahut da 2001 ekonomik krizinde milletin mevduatına el koymakla krizi aşabileceğini düşünenler daha mı ileri zekalıdır, daha mı akıllı adamlardır? söylesenize hadi; embesillerin idaredeki zaafiyetleri, bölgecilikleri, bireysel ve ailesel menfaatlerini ön planda tutmaları bir adamın biçilen sürüsünün intikamını, ya da babasına dışkı yederilmesine isyanından daha mı küçük ihanettir?

    aklım erdiğinden beridir söyler dururum, bu konu vesilesiyle bir kez daha söylemiş olayım: seçimi elinizde olmayan durumlar ne övünç kaynağı olabilir ne de aşağılama...! ananızı, babanızı siz seçemediğiniz müddetçe ırkınızla övünmeniz dünyanın gelmiş geçmiş ve gelecek en salakça işi olacaktır. bu böyle biline.

    kürt olmakla övünmüyorum ama utanç da duymuyorum. türk olmakla övünenleri gördükçe mideme kramp girmesine de mani olamıyorum.

    allah akıl fikir ihsan eylesin. amin!
  • yasadiklari her turlu olumsuzlugun altinda kendilerine karsi gudulmekte olan yanli bir politika oldugunu dusunen ve bu yuzden de gercek sorunlari kavrayamayan insanlarin cogunlukta oldugu bir millettir.

    hicbir hakkimiz yok eziliyoruz derler. ancak secimler soz konusu oldugunda kendi oylarinin buyuk bir sehirde yasayan bir insanin oyundan en az 20 kat daha degerli oldugunu gormezler. ankara'da bir milletvekili secebilmek icin 30000 oy gerekiyorsa, doguda herhangi bir sehirde 2000 kisi ile bir milletvekili secilebilmektedir.

    haa simdi ama biz istedigimiz insani aday gosteremiyoruz, istedigimiz adayi secme ozgurlugumuz yok diye devlete laf edenler olacaktir kesin...bu serzenis dogrudur ancak icinde buyuk bir yanlis barindirmaktadir. istenilen adayin secilemeyisinin asil sebebi asiret sisteminde gizlidir. asiret agasindan baska kimse milletvekili adayi olmaya cesaret bile edemez, asiret uyeleri de baska bir adaya oy vermeyi akillarindan bile gecirmez. ozgurluk diye bagiran ve kendini solcu, aydin kisi olarak betimleyen ve kurtlerin devlet tarafindan ezildigini surekli gundeme getiren cok bilmis arkadaslardan bu konuya dair en ufak bir aciklama gelmemistir garip olarak. hatta birakin aciklamayi dahil oldugu asiret ve agasi ile gurur duymaktadir. secilen milletvekillerine gelince, aralarinda uyusturucu ve cete davalari devam eden veya bu suclardan ceza alan sahislarin oldugu dusunulurse secildigi bolgeye ne kadar "fayda" sagladiklari da tartismasiz bir sekilde ortaya cikacaktir.

    asiret reisinden ziyade hadep'ten aday olan ancak bolgede cok yuksek oy almasina ragmen hadep denen partinin ulke capinda baraji gecememisinden dolayi milletvekili secilemeyen kisilere gelince... evet bu demokrasiye ve esitlige aykiri gibi gorunmektedir ve secim sistemindeki bir yanlistan kaynaklanmaktadir. tipki benim oyumun, doguda yasayan bir kisinin oyunun 30'da biri kadar degeri olmasi gibi.

    ancak bahsi gecen partiye daha dogrusu partinin temsil ettigi anlayisa bakinca ozgurluk istemelerine ragmen pek de ozgurlukle isleri olmadigi ortadadir. masum insanlarin, cocuklarin olduruldugu bir orgutu acikca desteklemek hangi ozgurluk anlayisina isaret eder bunu mantikli gerekcelerle aciklamak mumkun degildir. yani oldurenlere ozgurluk var, oldurulenlere yok. ki her sey bir kenera kurt haklarini savundugunu soyleyen bu bolucu orgut en cok da kurt vatandaslara zarar vermistir. orgut yuzunden canindan, isinden, ekmeginden olan kurtlerin gene bu orgutu desteklemeleride ayrica buyuk bir celiskidir. ancak dedigimiz gibi her seyin sorumlusu olarak devleti gorduklerinden asil sorunun ne oldugunu goremeyen bir milletir kurt milleti...

    simdi tum bu celiskiler ortada duruken, yapilan bunca eylem herkesce biliniyorken cikip bunlari dile getirmek, elestirmek ve yermek fasistlik degildir. ya da bunlar sadece bu insanlara karsi bir onyargi ile dile getirilen seyler de degillerdir. ancak su aciktir ki kendi hatasini goremeyen bu millet, dile getirilen her elestiriye reaksiyon gostermek icin programlanmistir sanki. asil onyargi kendi kafalarindadir ve eger birisine fasist denilecekse bunlara kurt fasisti denmelidir. yoksa kimsenin kurt, turk diye bir ayririm yaptigi yoktur. ancak kendini ve ulkesini bolunmeye karsi korumak, terorisitlere gerekli cezalari vermek ayrim yapmak degildir. eger birisi ayrim yapiyorsa kendini turkiye cumhuriyeti vatandasi saymayan, hissetmeyen ama buna ragmen bu ulkenin ekmegini yeyip her turlu imkanindan faydalanan ve iclerinde bulunduklari celiskilerin farkina varamayan kurt milletidir.

    (bkz: kurt sorunu/@niketese)
  • söz konusu millet, ırk, halk bahsi olduğu zaman vuku bulan genel durum genellemeden kaçınmak, genellemelerle temiz insanların haklarını yememe hassasiyetini göstermeye çalışmaktır. ha sözüm herkes için değil tabi diyerek bak genellemiyorum, sen oradaki güzel arkadaşım sen bunlardan değilsin denilsede ait olduğu, kimliğini bulduğu toplumun karalanmasıyla o insan da karalanmıştır zaten ya bu konuda söyleyeceğimin genellemeden ziyade bir tesbit olduğunu belirtmek isterim.

    güneydoğudan gelen bir şehit haberi şehidin memleketinde ne ağlamalara, ne feryatlara sebep olur da güneydoğuda bu ölüme bir tepki görülmemiştir hiç. bir asker şehit olduğu zaman ya tamam güneydoğuda bölgesel bir tepki beklemiyorum ama en azından şehit edildiği ilde, ilçede insanlar çıkıp da öldürenleri kınamaz mı? bir grup insan bir araya gelipte bir eylem yapmaz mı? yapmaz. çünkü oraya giden asker bir hayvandır. ölümü yüreklerinde bir sızlama yaratmaz. batıda tutuklu yakınları coşup eylemlerini, demokratik hakları olan eylemlerini yerine getirir çünkü onların çocukları insandır da, ilkokuldaki çocuk biji apo demesini bilirde demokrasiyi erken yaşta kavramıştır da, pkk militanının cenazesine, emin olun o insanın ölmesinin yarattığı acıyı bir çok insandan daha iyi bilirim, belediyeler ambulans bulmak için dört dönerde, bu ülkenin bir askeri yani bir hayvanı, o iğrenç evlenme hayallerini, yaşanamış günlerini çocuğunu eşini kardeşini anasını babasını orada bırakır, canını orada kanlar içinde yitirir de, bu orada hiç mi bir tepki görmez? görmez.

    evet bu millet orada bunu gösteremez. korkun pkkdan mıdır eğer içinden bu geliyoda yapamıyosan, senide mi vururlar? orada bir asker öldürüldüğü zaman "bu milletin" sesi çıkmaz. bir kişi bulursa bunun aksini ispatlayan bir örneği, bunu duymayı gerçekten çok isterim. çünkü bu durumu kabul edemiyorum inanmak istemiyorum.
  • ırk denen şey atlarda vardır. bunun insanlarda da var oldugunu iddia edenler ve bu ozelliklerin davranislarina yansidigini iddia edip ayrimcilik yapanlar allahindan bulsun.
  • buyuk bir talihsizlikle, uzerinde en cok oyun oynanan cografyaya dusmus ve yakın tarih boyunca boyuna kullanilmis millet. bunca zaman kardes olarak gordugum sonrasinda bazi olaylarin etkisi ile gormeye calistigim sonunda ise tum sevgimi kaybettigim insanlar toplulugu. benden uzak olsunlar milleti.
  • türkiye'de yayaşayıp da türkiye içindeki tek bölücülük yapmaya çalışan tek etnik gruptur. burada, lazlar, çerkezler, türkmenler, boşnaklar, ermeniler ve hatta rumlar yaşıyor. diyebilirsiniz ki ermeniler'de soykırım iddaasında bulunuyorlar. ama bu ermeniler türkiye'de yaşayan ermeniler değil. biliyor herkes, güneydoğu ya da doğu anadolunun şartlarının marmara ege gibi olmadığını... ama doğuda artvin'de var... iç anadolu'nun bazı köyleri de doğudakiler kadar sefil durumda... hem madem devleti bu kadar suçluyorsunuz hizmet götürmemekle (ki buna karşıyım, 80'lerde ve öncesinde coğrafya hizmet götürülmesine büyük engeldi) neden terör örgütüne gençlerinizi vermek yerine, iyi milletvekili olup sizi kollayacak yeni kuşaklar yetiştirmiyorsunuz? bu işler öğle çoğalalım politikasıyla anne baba başına 10 çocukla olmuyor. benim de tanıdığım bölücülük yapmayan kürtler var, tabii tüm kürtler kötü değiller... ama kötü olanları, hepimizin başını yakıyor. pkk'nın yaptığı eylem, saldırı vs'ler de, hepimizin canına, yakınına ve malına zarar geliyor. üstüne üstlük avrupa ve abd'nin ekmeğine bal yağ sürüyorsunuz. eğer ordunun pkk ile savaşmak için ayırdığı bütçe, keşke ve keşke eğitim ve imar gibi alanlara yatırılabilseydi, bugün hepimiz, daha refah için de yaşıyor olurduk. ama yaklaşık 30 senedir bu parayı amerikaya veriyoruz. pkk'da amerikaya veriyor, silah alıyoruz. işte kürt halkının, yani türk değil kürt olduklarını söyleyen halkın yaptığı şey bu. bu gruba söylüyorum, lütfen bölücü olmayan kürtler üstlerine alınmasınlar.. siz baş belasısınız!
  • iki yıl önce gittiğim gap teknik gezisi'nde gözlemleme fırsatı bulduğum, en az bizim kadar güzel, en fazla bizim kadar çirkin yurdum insanı. ve lakin daha şanssız bir coğrafyada doğdukları muhakkak, o çocukların gözlerini gördükten sonra bunu hiç tartışmıyorum.

    ilk akşam canım nemrut'ta güneşin batışını izlemek için yola girdik birkaç minibüs öğrenci. çok mutluydum, çok heyecanlıydım "şu nemrut'a geleceğim, güzelliği göreceğim" diye, ta ki şimdi anlatacağım ambiyansla nahoş bir tedirginliğin esiri olana kadar. öyle ıssız, öyle korkutucu yollardan çıkıyorsun ki aydınlık hiç işe yaramadı gidiş yollarında. heyhat, korkunun ne olduğunu ben dönüş yolunca anladım, karanlık, hiç bilmediğimiz bir yerdeyiz, psikopata saran düşünceler insana bariz olanca savunmasızlığıyla dağa kaldırıldığını söylüyor. şoför bey cep telefonuyla kürtçe konuşup durdukça ve sen hiçbir şey anlamadıkça insanın aklına binbir türlü dramatik senaryo geliyor, girmişiz ya bir kez kürt sorununun anavatanına. adamın bizi pkk'lılara götürdüğünü mü düşünmedim, her ağacı terörist mi sanmadim, annemin bana "gitme" diye bakan gözlerinde, babamın yalvaran dillerinde muhakkak bir malum olma durumu söz konusu olduğunu, anneannemin her haklı çıktıktan sonra "büyük sözü dinlemezsen böyle olur" deyişini mi gözlerimin önüne getirmedim. belki bu kez diyemeyecekti bile... belki de bir daha onları hiç göremeyeceğimi düşünüp özlemlerin en acısını mı tatmadım. kendimi o meşhur film şeridini gözlerinden geçirme psikolojisine mahkum ettim velhasılı, hakikaten varmış öyle bir şey, gördüm. gazete manşetlerinde kaç gün kalacağımızı hayal ettim sonra, pkk'lılarca kaçırılan bir otobüs kadar odtü'lü olarak, ne kadar süre sonra unutulacağımızı ve arkamızdan kopacak yalancı fırtınayı düşündüm. bütün bu düşünceler beynimde dünyanın en korkunç yolculuklarından biri nihayete erdiğinde şöyle düşündüm sonra. bir alman yanımda almanca konuşunca neden onun beni öldürme ihtimali aklıma gelmiyor da, kürtçe konuşan kürt bir ses duyunca içinde direkt düşmanlık arar olmuşum? kim yaptı bunu bize, neden yanımdaki insanın ana dilini konuşması beni delicesine ürküttü o psikoloji içinde gayet de haklı olarak. işte o cevapsız malum sorular geçti sonra bir bir, ne lanetmiş şu bitmeyen film şeritleri, meğer potansiyel terörist mi bellemişiz bilinçaltında koca bir milleti?

    maceralarımız bu kadarla bittabi bitmedi. hocamız katiyetle yasaklamasına rağmen urfa'da kaldığımız gece sıra gecesinin ardından hayli geç sayılabilecek bir saatte misafirhaneden firar ettik 7-8 kişi. arkadaşlarımızdan biri rakı olayını abartmış, zıvanadan çıkmış meğer, o kötüleşince bir lokantaya sığındık, çay neyin içelim, o da ayılsın diye. zaten tövbe bir şey yiyemeyiz, cümlemizin patlamasına bir ramak dahi kalmamış. en az 15 çay içildi, o arada sarhoş olan arkadaş tuvalette türlü rezillikler yaşamış, lokanta sahibi tuvalete kusan çocuğa ne oluyor onun derdine düşmüş. ortamda bulunan sivil polis desen bizden çoktan kıllanmış, arkadaş bir şey mi çekmiş yoksa sadece alkol mü diye çaktırmadan soruştuyor. sonra arkadaşın zinhar yürüyerek dönebilecek gücü kalmadı tabii, lokanta sahibi tutturdu ben bırakayım sizi arabamla diye. bilmediğin yerde bilmediğin insanın arabasına binemiyorsun haliyle gecenin körü, en sonunda taksi çağırdı bize, minnettar bir şekilde onlarla döndük güvenli yataklarımıza nihayet. ve lokantasında hiç yemek yemeden çıkardığımız rezaletten sonra, iş çayların parasını ödemeye gelince, "bize misafir olduğumuzu ve asla paramızı alamayacağını" söyledi. konuyu tartışmamıza izin dahi vermedi amca, o kadar kararlı, kararında o kadar sertti ki. hayatımda yediğim en güzel kebabı 2.5 liraya aldığım gap'tan sonra iyice cömertleşmiş bu topraklarda düşündüm yine, ben daha önce "siz misafirsiniz" deyip, içtiğimizin yediğimizin parasını almayacak hiçbir türk işletmeciyle karşılaşmadım. sanmıyorum ki karşılaşayım. 2.5 liraya da kedi kebap dahi yiyemezsin buralarda, bu net.

    gap gezisi kendime de itiraf etmediğim ama o minibüs yolculuğunda ortaya çıkan önyargımla yaklaştığım kürt milletine dair yargılar oluşturdu kafamda. ne diyelim, allah kardeşi kardeşe düşürenin ırk ayrımı yapmaksızın bin türlü belasını versin, tarih yitmesine neden oldukları binlerce canı asla affetmeyecek; versin de allah belalarını, bizi kendi halimize bıraksınlar. kardeşinize ne kadar küs kalabilirdiniz ki küçükken, büyüyünce masumiyetini katletmeyen hiç mi kimse kalmadı içimizde? türkiye milleti kurulan binlerce karışık aileden müteşekkilken türk milleti ve kürt milleti nasıl ayrışabilir, ha nasıl, bre aymazlar?

    aşağıdaki de aynı geziden daha da bomba bir yaşanmışlığıma dairdir. tevekkeli değil "güneydoğu'da atan kalp gap**"; üç günde ne yeşermiş güzellikler, ne susuz kalmış çirkinlikler gördüm. her şeye rağmen ümit gördüm. gidip görmek, el sıkıp tanışmak lazım kürt milletiyle. zira ben, hem elim hem gönlüm dolu döndüm.

    gap bop olmasın, olmamalı...
    (bkz: #12399852)
hesabın var mı? giriş yap