• musavvir. lale devri ile birlikte gelen frenk etkisi altında özgün bir adam levni. minyatür önceleri allah'ın yarattığı gibi bakılan tasvirler iken, levni perspektif denen insana ait görmeyi getirmiş. bakmak ve görmek dedikleri ayrımı ortaya koyan nakkaş levni. şair aynı zamanda. edirne'den enderuna gelen bu saz düşkünü nakkaş, kişileri olduğu gibi yansıtmış. gizli bir cinsellik içeren motifler kullanmış kaleminde. lale devrinin rüzgarına kapılan saray ve sokak olabildiğince özgün bir üslupla nakşedilmiş ki levni'nin minyatürlerinin batı ve doğu resmi arası olması bu kafa karışıklığı ve değişimin eserleridir. uslubun, yani özgünlüğün affedilmez bir hata kabul edildiği kutsal mabedlere yeni bir tarikat lideri gibi girmiş. rembrandt van rijn tablolarındaki yüzleri günlerce sokaklarda insanları izledikten sonra resmedermiş. hiç tanımadığı bir sureti yeniden yorumlarmış. levni, sokaktaki insanın kendi özellikleri ile minyatüre girmesine izin vermekle rembrandtla paraleldir. feraceli kadın minyatüründeki elbiseyi üçüncü ahmet yasaklamış. ufaktan cinselliği saray minyatürüne sokan adam levni. şair ve nakkaş. hayatı kelimeler ve renklerle anlamaya, anlatmaya çalışan bir bilge. lale devri'nin şaraplı, geceleri zevklerle olduğu dönemde sokağa taşan haz kırıntılarını yakalamış. ismi renkli, renkçi anlamına geliyor ki, doğu sanatının en önemli ayrıntılarından birini o da taşıyor: bir sıfatı isim olarak taşımak. gerçek isimleri hep sıfatlarının arkasında yürür bu adamların. eserlerinde o bastırılan isim çığlık çığlığadır. sanatlarını bu bastırılmışlık oluşturur. nakkaşın imzasının gizli atıldığı o gizemli köşede, gizlendiği obruktan çıkmaya çalışan tutkulu bir id durur. kama sutra ayarında arsız minyatürler nakşeden karanlık nakkaşlar, gözlerini kör edip alemi mutlak bir siyaha tercih eden üstatlar, renklerle sevişen yalnız adamlar devrinin neo-klasik mesihidir levni. mezarının olduğu yerde asırlar boyunca yapılan yol çalışmaları yüzünden belirsizlik hakimmiş. şehzadelerin sünnet edildiği surnamelerde ve nakşettiği padişah portrelerinde çözülmemiş bir bilmece gibi durur hattı. afyon içenleri, frenk adamını ve kadınını, feraceli dilberi, gençliğinde gelen ölümün saflığını vurguladığı genç osman'ı, suretlerinde resmeden son büyük renk haylazı.
  • asil adi abdulcelil celebi olan ama eserlerine levni diye imza atan 18. yy'da yasamis meshur turk minyatur sanatcisi.
    (levni renkci manasina gelir)
  • halk ozanı, ressam. ününü daha çok ressam olarak yapan, minyatürleriyle tanınan levni'nin bir başka yanı da, aşık ömer'in etkisinde kalmış bile olsa, bir halk ozanı oluşudur. asıl adı abdülcelil çelebi'dir. edirne'den istanbul'a geldiği, bir süre bursa'da kalmış olduğu, bursa'da evlendiği sanılıyor. "ressam çıraklığı" yaptıktan sonra döneminin en ünlü ressamı olmuş "saray ressamlığı"na yükselmiştir.
    levni'nin yalın bir dili olduğu gözleniyor. ince alaycı bir tutumu var. elbette güçlü bir ozan gibi görünmüyor, ama dili kullanmasını bilen, zeki, iğneleyici yanı ortaya çıkan bir ozan.

    çiçeğe arı, arıya asel
    aptala boru, boruya gazel
    şaire türkü, türküye güzel
    güzele gerdan ne güzel uymuş

    kavuğa sarık, sarığa sümbül
    köçeğe yanak, yanağa kakül
    bahçeye güllük, güllüğe bülbül
    bülbüle efgan, ne güzel uymuş

    kediye fare, fareye kovuk
    meclise kelam, kelama doruk
    hastaya çorba, çorbaya koruk
    koruğa havan ne güzel uymuş

    yemeğe sahan, sahana kalay
    fakire kibar, kibara saray
    hünkara vezir, vezire alay
    alaya kaftan ne güzel uymuş

    kapıya kilid, kilide miftah
    dervişe hırka, hırkaya külah
    kahveye yaran, yarana meddah
    meddaha yalan ne güzel uymuş

    yayana atlı, atlıya koşu
    dallıya kuşak, kuşağa poşu
    sohbete helva, helvaya turşu
    turşuya soğan ne güzel uymuş

    yağlıya nakış, nakışa ipek
    üstada hüner, hünere emek
    levni ye güzel, güzele döşek
    döşeğe yorgan ne güzel uymuş
  • minyatürlerinde, yüzlerin kalıplaşmış halde değil, kişinin özelliğine göre resmedilmesi, perspektif kurallarına uyulması en önemli özelliğidir. surname minyatürleri meşhurdur*.
  • renkli, boyalı anlamına gelir. güzel bir erkek ismi.
    abdülcelil çelebi harikulade bir mahlas seçmiş kendine, mahlasına münhasır biri olmuş*
  • ilhan berk üç servi adlı kısa şiirinde ondan bahsediyor :

    yol boyu üç servi,
    demek ki levni geçmiş buralardan.
  • levni'nin sanat anlayışı ile ilgili süheyl ünver'in ressam levni hayatı ve eserleri adlı kitabı önemli bir kaynaktır.
  • lale devri denildiğinde kesinlikle ama kesinlikle eserleriyle akla ilk gelen kişi olan büyük sanatçı.

    1682 ya da 1688 senesinde edirne'de doğup çocuk yaşlarda kostantiniyye'ye gelmiştir. ismi abdülcelil çelebi olsa da "renk üstâdı, renkçi, renksever" manalarına gelen levni mahlasıyla eserlerini icra etmiş ve imzalamıştır. minyatür sanatını boyutlandırmış, derinleştirmiş ve içerisindeki karakterlere duygu ve ifade zerk etmiştir.

    kuvvetle muhtemel genç yaşta sarayın nakkaşı olması hasebiyle eserlerinde sürekli eğlenceler ve merasimler yer bulmuştur. öte yandan, lale devri'ne değin osmanlı tahtına oturmuş olan toplamda yirmi iki padişaha ait portreler adında bir eser icrası da bulunmaktadır. ne var ki bu eser günümüze ulaşmayı başaramamıştır. güzellik timsali olarak tasvirlediği çiçekler ve çiçeklerin kök aldığı toprak, levni'nin eserlerinde muhakkak kendilerine yer bulan olmazsa olmazlarıdır. ayrıca, saray içi merasimleri çok sık tasvir ettiği eserleri bulunan bir sanatçı için eserlerinin içerisindeki realizm ve görkemden öte denge odaklı renk kullanımı da kendisini tüm minyatür ustaları içerisinde apayrı ve erişmesi güç bir zirveye konumlandırmaktadır.

    geniş perspektifte altın yaldız kullanımının terk edilmesi de kendisinin alamet-i farikalarından birisi olup icralarında görülen tüm renklerin bir minyatür klasiği olarak cümbüşvâri bir tarzın çok uzağında muazzam bir denge ve birbiriyle çelişmeyip örtüşebilen zıtlıklarla sunulabilmesi de kendisinin nasıl harikûlade bir levn* üstadı olduğunu ispatlar niteliktedir. tüm bunlara ilâve olarak, kadınların minyatür sanatı icralarında yüzleri peçesiz olarak yer aldığı ilk eserler de kendisine aittir.

    1720 senesinde osmanlı sultanı iii. ahmed'in şehzadeleri için tertiplediği şatafatlı ve dillere destan sünnet düğünü de yine levni'nin en bilinen eserlerinden bazılarının ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. bilhassa sadrazam ibrahim paşa tarafından sultan ve şehzadelere sunulan kese kese altınların sultan tarafından derhal halka dağıtıldığı icrası, zannımca içerisindeki yüz ifadeleri, sarayın ve toplumun her kesiminden insan manzaralarının müthiş bir renk istikrarı ve derinlikle yansıtılması gibi faktörler hasebiyle tek kelimeyle efsanevîdir.

    nakkaşlıktaki ustalığı, minyatür sanatını adeta tek başına çağdaşlaştırmış olması ve alanında eşi benzeri olmayan renk kullanımının yanı sıra kendisi çok da üretken bir halk ozanıdır. zannımca en duygulu ve meramını anlatan şiiriyse "beni mest eyleyen canan" olarak da bilinen meşreb-i levni'dir. sözlerini şuraya bırakıyorum, günümüz türçesine uzak sayılabilir olsa da bir divan eseri gibi anlamak için üç ayrı sözlüğe ihtiyaç duymayacağınız hususunda sizleri temin ederim.*

    beni mest eyleyen canan
    cemâlindir benim canım,
    büküp kaddimi dal gibi
    hilalindir benim canım.

    seni hak eyledi mâbud
    kapında bedenler mevcud,
    lebin anlamında maksud
    zülâlindir benim canım.

    açılmış gülşen-i ruyûn,
    gümüştendir servi boyun,
    dolaşmaktan garaz köyün,
    visalindir benim canım.

    nazar kıl ey şeh-i kevkeb,
    nedir bu levni'de meşreb,
    dârâguş eylediğin her şeb,
    hayâlindir benim canım.

    yeniden ustalığı olan minyatüre dönecek olursak, kendisine ait pek çok eser bugün topkapı sarayı'nda görülebilmektedir. yolu düşenlerin muhakkak görmelerini tavsiye ederim.

    1732 ya da 1733 senesinde kostantiniyye'de* hayatını kaybetmiş olan levni, asırlar sonra bile kendisinden bahsettirme kaydına muvaffak olabilmiş eşsiz bir sanatçı ve icracıdır.
  • lale devri'nin en tanınmış minyatürcüsüdür(nakkaş).
  • osmanlı minyatür sanatçısı, halk şairi. lale devri'ni yaşamış sanatçı, osmanlı imparatorluğu minyatür sanatının son büyük temsilcisidir. 17. yüzyılda duraklamış olan osmanlı minyatür sanatına perspektif, betimleme, renk anlayışı ve natüralist öğeleriyle yenilikler getirmiş kişidir.

    asıl ismi abdülcelil çelebidir.
hesabın var mı? giriş yap