• --- spoiler ---

    glen'in marketa'ya sorduğu "eşini seviyor musun" sorusuna marketa'nın verdiği ve çekce olduğu için anlamadığımız cevap "seni seviyorum"dur.

    --- spoiler ---

    ah yazık.
  • klişelerden uzak, samimi, müzikal film. günlük hayatın tam bir yansıması denilebilir bu film için,müziğe sarılmış insanlar var filmde, aşk var, yalnızlık ve hüzün. öyle süslü efektler, mükemmel insanlar filan aramayın ama filmde. filmin oyuncuları glen hansard ve marketa irglova müzikal anlamda gerçekte de parlak müzisyenler. irlandalı glen ve çek marketa müzik yoluyla tanışıp dost olmuşlar ilişkilerinin gerçek hayattaki düzeyini bilemem ama filmde de net bişi yok bu duruma dair. filmde kahramanlarımızın isimleri yok, tuhaf mizah anlayışı, hüzünlü - mutlu ve çok öngörülemeyen sonu ile dokunaklı, doğal bir yapım.

    izledikten sonra, içinizde bişilerin kıpırdadığı filmlerden. filmin anlatılması zor olan doğası ve hikayenin yavaş gelişimini izlemek çok keyifli. müziğin hikaye ile karşımı oldukça başarılı yapılmış, neredeyse 9-10 tam uzunlukta şarkı var film içinde; bu şaşırtıcı. bu şarkılardan falling slowly ön planda, çok keyifli düetlerden bir diğeri de "lies". filmin müziklerini the swell season albümlerinde toplayan ikili sanki şuracıkta söylüyor gibi şarkılarını...
    önce izleyin, sonra zaten istemsizce şarkıların içinde bulacaksınız kendinizi.

    filmden bazı notlar:

    * filmdeki gitar, glen hansard'in the frames grubuyla dünyayı gezdirdiği, sayısız kez kullandığı gitar.
    * yönetmen john carney, glen ve marketa dublin'in gelişmiş bölgelerini sevmediklerinden
    daha geleneksel, azgelişmiş yerlere odaklanmışlar.
    * filmin hikayesi aktörlerin kendi hayatlarına dayandırılmış, glen eskiden sokak calgıcısıymış ve filmdeki gibi parasını çaldırmış.
    * yapım için neredeyse hiç para harcanmamış.
    * ikili filmin tanıtımını gösterimlerden sonra şarkıları
    söyleyerek yapmışlar.
    * film önce sundance tarafından reddedilmiş, ama glen ve marketa'nın tanıtım ve konserlerinden sonra
    sundance film festivali temsilcileri tarafından tekrar başvuru yapılması sağlanmış ve de kazanmış.
  • bir de spoiler vereyim tam olsun..

    --- spoiler ---

    esas kız esas oğlandan ödünç bir cd çalar alır.. walkman diyeceğim ama kaset yerine cd konuyor. (adını bilemedim ya da bildim. herneyse..) pilleri zayıf ama der verirken. kız dinlediği şarkıya söz yazacaktır. gecenin bir vakti pilleri biter aletin. kız tam ilhamı almış gidiyorken. evi arar tarar pil bulamaz. üstüne bişi alıp terlikleriyle pil almaya gider. o an da izleyici olan ben şunları düşünürüm:

    - kızı yolda birileri soyacak..
    - kızı yolda birileri kaçırıp tecavüz edecek..
    - kızı polis çevirip kimliksiz diye içeri alacak.
    - kızın gittiği mağazada bir soygun olacak kız rehin kalacak.
    - kızın evde annesiyle birlikte bıraktığı uyuyan küçük kızının başına ve/veya annesinin başına bir şey gelecek..
    - kızın evi komple yanacak..
    - vs vs

    kesin bir bok olacak diyordum. kızıyordum için için kıza. ne var diyordum sabahı beklesen. ama ne oldu. kız gitti, pili aldı. müzik dinleye dinleye, yazdığı sözleri söyleye söyleye sakin sakin evine geldi.

    --- spoiler ---

    neden böyle garip şeyler düşündüm? çünkü genelde öyle olur.. işte bu noktada şunu demek istiyorum: "seyirciyi gereksiz aksiyonlarla geren ve psikopat yapan yapımcı, yönetmen ve senaristleri alayını kunduzlar kovalasın.."
  • çok, çok, çok güzel bir film..
    "müzikal" -hem de müzikallerdeki o birdenbire birilerinin şarkı söylemeye başlamasının salakçalığı yok-
    naif, romantik, sıcacık, sevimli ve müzik dolu..
    cici bir hikaye, harika müzikler ve başarılı oyunculuk..
    mutlaka izlenesi, soundtrack'i kesinlikle edinilesi.

    --- spoiler ---
    babanın yorumu ve sade tavrı çok tatlıdır.
    ve tabii ki çekçe cevabı anladıktan sonra daha da anlamlı oluyor.
    --- spoiler ---

    17 günde çekilmiş bu film, çok da az maliyetle yapılmış ki bence bu filmin müziğe/sanata bakış açısına da çok uyuyor. yönetmen ve başrol oyuncuları çok yakın arkadaşmış. sanırım sıcaklığının sebeplerinden biri de bu.

    "kötü"nün olmadığı bir film.. ne kötü karakterler, ne kötülük, hiçbiri yok. öylesine sade ve güzel... kalp ısıtıcısı.
  • gercekten super bi film. muzikal adi altinda geciyo bazi yorumlarda ama bu sarki da nerden cikti azicik da konussalarmis falan demiyo insan. cok guzel yapmislar, oyuncular da cok iyi, iki kere izledim, gene de biri gidelim dese giderim gibime geliyo. hatunun pil aldiktan sonra eve donus sahnesini de filmin en super kismi ilan ediyorum. izleyiniz, izletiniz.
  • cekimleri 17 gunde 150 bin dolarlık bir butce gercekleştirilen ve ekibine sundace seyirci özel ödülü dahil olmak üzere 7 ödül 14 tane finalistlist hakkı kazandıran sıcacık bir film. ane teması kapağında da yazdığı gibi "hayatınızda kaç kez doğru insana rastlıyorsunuz" ve "muzik" olan bu film ne tur muzik dinliyor olursanız olun, eger icinizde muzige karşı biraz bir tutku besliyorsanız mutlaka seyretmeniz gereken bir film.

    diğer yandan kadın erkek ilişkilerine gunumuz yapış yapış hollywood klişelerinden farklı ve gercekçi bakışıyla da sizi alıp götürecek. filmi izlemeden önce sunları dusunun...

    hayatınızda dogru insan karşınıza cıktı mı?
    cıktıgını sandığınızda o insanın dogru insan mıydı?
    cıktıgı anladığınızda tum hayatınızı bırakıp onun peşinden gittiniz mi?
    su anda dogru insanla birlikte misiniz?

    sonra filmi izleyin ve tekrar bu soruları cevaplayın...

    iyi seyirler...
  • once in a lifetime...
    çocukluğumdan beri hep aklıma takılır: ya her insanın kısa ya da uzun olsun hayatı fark etmez tek bir gerçek aşk hakkı varsa. once yani. bir dahaki sefere yok. önümüzdeki sene yok. tek bir kere sevebilme, deli gibi sevebilme hakkın varsa ve o hakkını çoktan kullandıysan nasıl olur da tekrar devam edersin hayatına?

    glen hansard ve marketa irglova'nın başrollerini oynadığı bu filmi izlerken de biliyordum: gerçek hayat romantik komedileri asla romantik bulmuyor. ama vazgeçmeksizin komik buluyor. bu film bir romantik komedi değil elbette. o kadar çarpıcı ve acı verici ama bir yandan da o kadar gerçek ki herhangi bir dramanın yapacağı gibi delicesine iç yakmıyor. çünkü hissedilen acı o kadar gerçek ki o kadar tanıdık ki sen durup da demiyorsun filmin kahramanları için nasıl hayatlarına devam edecekler bu ruh haliyle diye. demiyorsun çünkü sen devam ediyorsun. çünkü o tek ihtimali sen de yaşamışsın ve artık o ihtimalin uzaklarda olduğunu biliyorsun.

    --- spoiler ---

    hayat bir kerelerden ibaretse ve ismini bilmediğimiz genç, hayatta kendi için doğru olan o "tek" kişiyle bir kereliğine karşılaştıysa, ihtimaller denizinde boğulmaksızın gerçekliği seçtiyse ve o "tek" kişi için aldığı piyano olması gerektiği yere giderken o da havaalanında bu düşünce ile biraz olsun huzur buluyorsa ve yüzüne bir kereliğine de olsa o "tek" gülümseme yerleşiyorsa hayat gerçekten bir romantik komedi değil.

    --- spoiler ---
  • 2006 yapımı sundance ödüllü müthiş film. dublin`de bir aşk hikayesini filme yedirilmiş şarkılarla, o şarkıların sözleriyle anlatıyor john carney.
  • mükemmel soundtrack'lere sahip, kısa ama etkili, samimi bir film. başlık içinde aramaya inandım ve baktım ki müziklerini tam olarak paylaşan yok. bu ulvi görevi kendim üstlendim.

    1- falling slowly

    2- if you want me

    3- broken hearted hoover fixer sucker guy

    4- when your mind's made up

    5- lies

    6- gold

    7- the hill

    8- fallen from the sky

    9- leave

    10- trying to pull myself away

    11- all the way down

    12- once

    13- say it to me now

    nereden başlayacağını bilemeyenler için gelsin son olarak: falling slowly, if you want me, when your mind's made up, the hill benim önerim.

    edit: ölü linkler canlandı.
  • elinde çayla battaniye altında geçirilecek bir geceye mükemmel bir eşlikçi: mis gibi kokan, temiz ve gösterişsiz anne kurabiyesi gibi... film seyretmekle müzik dinlemek aynı anda yapılır mı? yaptırtıyor... çaya batır batır ye, o kadar tatli...
hesabın var mı? giriş yap