• gödel teoremlerini kusturana kadar işlediği shadows of the mind'dan, ortaya konan onlarca test edilebilir fikirden sonra "tanrıya inanıyormuş abi, o yüzden böyle kitaplar yazmış" tadında eleştirilmesi talihsizlik olan bilim adamı.

    aslında kendisi tanrıdan çok matematiğe inanmaktadır. bu inanç da geçmişte insanları defalarca başarıya götürmüştür. fizikçiler top listesinde* ilk 10'da yer alan dirac'ın da söylediği gibi: birinin denkleminde güzel matematik bulunması denklemin deneyle desteklenmesinden daha önemlidir. roger penrose'un denkleminde güzel matematik bulunduğunu söylemek istemiyorum; ama o ortadaki bariz -matematikçilerin matematik algısıyla yapay zekacıların bilinci algısındaki- karşıtlığa dayanarak fikirler ortaya atmıştır. topolojik 4'lü manifoldların hesap yoluyla sınıflandırılamayacağı gibi bir çok matematiksel gariplik, günlük hayatımızda veya karınca kolonisinde ortaya çıkmasını beklemenin neredeyse olanaksız olduğu problemleri nasıl çözdüğümüz konusu roger'ın en büyük derdidir. gödel'in dediği gibi undecidable bir problemin doğru/yanlış olduğunu biliyor muyuz, yoksa akıl yürütmemizdeki hatalı kısır döngüsel işlemler yüzünden bildiğimizi sanarak kendimizi mi aldatıyoruz? evren sonlu ise, sonsuza kadar süren işlemlerin garantisini kim veriyor?* basit bir süreklilik algısı yüzünden reel sayılar gibi türlü garipliğin olduğu bir sistemde uğraşmak zorunda kalmak reva mıdır bize? az ve en azından uz bir sistemle yetinemez miydik (her sorunun cevaplanabildiği), neden istencimiz matematikte bile sınırlanmak zorunda? yoksa platon'un dediği gibi her şeyin bütünlük içinde ve seçeneksiz olarak varolduğu bir gerçeklik var da biz orayla temas halinde miyiz?

    roger matematiğe inanır, detaylarda gezinmeyi sever ama matematikçilerin matematik konusunda (yukarıdaki soruların cevapları) ortak görüşe sahip olduğunu söylemek imkansızdır. foundations* dalıyla ilgilenmeyen matematikçiler arasında bir anket yapılsa kuşku yok ki platonizm 5-1 öne çıkar. roger da matematikte ortodoks görüşlere oynarken diğer taraftan fizikteki aykırı görüşlerle çalım atmaya çalışmaktadır. öyle ki, or teorisi doğru olacak olsa, fizikçilerin çoğu emekli olup çay bahçesinde vakit geçirmekte beis görmeyeceklerdir. bu bile teorinin doğru olmadığını söylemek için yeterli bir ölçüttür. kuantum kütleçekimi teorisinin kurulması güven özveri tecrübe ister. teori konusunda ortak kabul gören tek geçerli sonuç roger'ın ekurisi stephen hawking'in karadeliklerden çıkardığı sonuçtur ki, onun bile geçerliliğini sorgulayan makaleler yayınlanmıştır. nedendir bilinmez stephen hawking de son zamanlarda matematiğin ifade gücünün sınırlarından -insan aklının sınırlarından diye okunabilir- dem vurarak topu uzaklara atmaya çalışmaktadır.

    roger'ın computationalism ile bir kavgası olduğunu söylemek mümkün değildir -olsa ne yazar zaten. roger'ın derdi bilincin niteliği üzerinedir. zeka belli bir threshold'dan sonra ortaya çıkan bir şey olarak da düşünülebilir elbet ama bilinç için böyle bir şey söylenebilir mi? her 40hz'de titreşenin kendini bilinçli sanması yazıktır günahtır. emergence teorisyenleri francis crick'in ve bir elemanın güzelce hesapladıkları, "bilinç için 1000 nöron yeterlidir abi" tezine dayanak alan bir threshold'un matematiksel sonuçlarını gösterememişlerdir. roger'ın bu eleştrisi oldukça yerinde gözükmektedir. mikrotübüller nereye kadar götürür bilinmez tabi zaten hameroff ile geliştirdikleri quantum consciousness teorisi de neural correlate avındaki 20 (belki daha da fazla) teoriden biridir. en çılgıncası gibi de gözükmektedir. çünkü hem mikrotübül içinde fraktal yapıya izin vermekte -buradan beyin hologramdır hededör teorisyenlerine ekmek çıkmakta-, hem de kuantum teorisindeki zaman belirsizliği yüzünden bilinçdışı işlevlerin zaman içinde geriye gidebilmesi!, esp gibi fantastik mefhumlara bir belki havası vermektedir. roger ve hameroff kuantum kütleçekimi bilgisayarında bilincin ortaya çıkabileceğine inandıkları için insanı da öyle ulaşılmaz mertebelere yerleştirmemektedirler. terliksi olmak bile yeterlidir bilinçli olmak için.

    sonuç olarak roger saygıyı hakeden, matematik-fizik bilgisi ve algısı yüzünden yapay zekanın computationalist yorumunu hazmedemeyip, hissettiği gerilim altında oldukça cesur ve dayanakları olan fikirler ortaya koymuş biridir. bir çok konuda yol göstericidir fakat oldukça detaylı süreçleri didik didik inceleyip, üstüne holistik doğru teori ortaya koyabilmenin başarı şansı oldukça^2 düşüktür. teorileri bel verebilir, düşük yapabilir ama akıl yürütmesinde bir kusur olduğuna inanmamakta diretirim. (evet belki de kusur sağlam saydığımız o dayanaklarda olabilir) aslında ben bu hızla giderlerse yakında reüç veya redört çıkarmalarından korkuyorum. yoksa adamlar harika..
  • sir roger penrose.. royal society üyesi, oxford üniversitesi rouse ball kürsüsünde matematik profesörü.
    1931'de doğmuştur. 1964'de kara deliklerin birer singularitye ulaşacağını matematiksel olarak göstermiş, kendisinin anlamadığı tarafları sonradan stephen hawking ele alıp geliştirmiştir. bugün fizikte penrose diagramlari adı verilen kara delike yaklaşan bir cismin akıbetinin nasıl olacağını görmenizi sağlayan matematiksel yapilar anladığınız üzere bu adamın eseridir.

    iki boyutlu bir öklid düzlemini kendi kendini tekrar ederek kaplayan şekillerin neler olduğu sorusunun* daha gelişmiş bir versiyonunu ele almış -zamanında ipe sapa ne zaman geleceği belli olmayan bir sorudur kendisi- hatta ele almakla bırakmayıp çözmüş, 10 yıl sonra kimyada çok işe yaradığını görüp eüzü besmele çekmiştir.

    fizikte yeni teorileri olduğunu da eklemek gerekir. kendisi string theory'cilerine hiç uymayarak, twistor uzayi adını verdiği bir uzay ile genel gorelilik teorisinin reel sayilar uzerine kurulu yapısını kompleks sayilara genişleterek -yani uzay-zaman geometrisindeki bir değişiklik ile- kuantum fiziğini görelilik teorisi ile bağdaştırmaya çalışmıştır.

    quantum consciousness fikrinin hameroff ile fikir babasidir. escher'in bir çok resminde bu adamın etkisi görülür..

    ayrıca bir ai'cıya bu adamın adını kesinlikle vermeyiniz. zira uyuklayan bir ai'cı bile sizinle 3 gün 3 gece tartışmak için frankestein gibi beklemektedir.
  • su meshur zar konusunda da hawking'in tersine einstein'ın yanında yer alır; tanrının zar atmadığına gönülden inanıyorum mealinde bir söz sarfetmiştir.

    dindar bir insandır da kendisi; bir ilk devindiriciye ve ruha inanır. inanılmaz geniş bilim bilgisi ile bilimle tanrı inancının bağdaşmaz olmadığı tezine destek olabilir belki. belki de olamaz.
  • karo takintisi var bu adamin. illa sonsuz bi duzlemi karoyla desenle kaplayacak, onu anladim. the road to reality, sayfa 26, pisagor teoreminin ispati. gerceklige yolculuk ediyoz. ayni ispatin karosuz-sonsuz-duzlemsiz basit versiyonu mevcut, var yani elimizde. lakin roger agabey napiyor? allaaaaah, her yere kare koymus. merkezleri kaydirmalar filan. agabey, ispat kurbaga olmus fark ettiysen? kaciracan fizige matematige merakli bebeleri. endiseleniyorum yani, ondan bu isyanim. yoksa seni severim sayarim, bilirsin.

    (ilave: gerci simdi fark ettim, roger'in ispati daha 'sezgisel', bu yuzden oyle uygun gormus olabilir. adam yetkili sonucta.)
  • 2004 yılında yayınladığı the road to reality adlı 1100 sayfalık epeyce teknik kitabıyla bir anlamda "i'm a physicist, i have working knowledge of the entire universe and everything it contains" demiş fizikçi.

    acaba hiç radiohead dinlemiş midir? (bkz: #18882978).
  • popüler olmuş, çok satmış başlığında "mind" geçen kitaplarını okumuş, stuart hameroffla beraber geliştirdikleri quantum consciousness teorisini okumak ve anlamaya ikiyüz küsur saatini vakfetmiş (ancak henüz hazmedilememiş, demlenme sürecinde) biri olarak kendisine olan saygımı yitirmiş değilim halen.
    ancak, karşısında dennett olmayaydı, fikirleri daha baskın olur, bu koca kurt aicıların paşa gönüllerince eleştirdikleri bir şahsiyet olmazdı herhalde.
    kendi eden kendi bulur, derler. ne gerek vardı penrose amca, tüm o saygınlığını bilimin henüz emeklediği bir alanda verdiği ilk filizleri koparmak için kullanmaya. önce olmaz dedin, sonra teoriyi pişirip sürdün önümüze, ama insan eşsiz olmak zorunda olmasa ne çıkardı ki. zaten antroposantrizmden çok çekmemiş miydik. yine de selam eder, ellerinden öperim.*
  • çok başarılı bir insan, zeki, akıllı bir birey, disiplinli çalışkın bir bilimadamı. severim keratayı. lakin kimi konularda einstein'ın bilimsel determinizm'e duygusal yaklaşımı gibi duygusallaşıyor kanaatimce. materyalizmden, insana denk olunabileceğinden ve hatta onun aşılabileceğinden hazzetmiyor.

    en azından ben öyle anladım söylediklerinden.
  • bi bilim adami. matematik profesoru.
    godel'in fikirlerinden yola cikarak, insan beyninin, bilgisayarin yapabileceklerinden daha fazlasini yapmaya yetenegi oldugunu ispatlamaya cali$mi$tir.
    shadows of the mind isimli bir kitabi mevcuttur.
  • yapay zeka'nin quantum fiziginin islemedigi deterministik bir ortam olan bilgisayarda tam manasiyla modellenemeyecegini iddia eden bilim ki$isi. hatta daha da ileri giderek bugunku fizik buna yetmiyor demistir.
  • yapay zekanin onundeki engel komplekslik degil hesaplanamazliktir diye yuksek sesle bagirirken kisik sesle "ya aslinda laf aramizda beyin de np complete problemleri quantum bilgisayari gibi cozuyo olmasin sakin..amanin.." diye bi $uphe emaresi gostermesi de gozlerden kacmami$tir. (bkz: emperors new mind)
hesabın var mı? giriş yap