• insanın canını en çok yakan, en çok düşündüren cümleleri barındıran olağanüstü bir şarkı.

    hangimiz aramıyoruz ki "o kişiyi"?
    kim bıkmadı ki saçma sapan insanı yoran ve bıktıran gelip geçici ilişkilerden?

    hangimiz istemez ki sadece ikimizin bildiği bir yere gidip, sadece ikimizin bildiği şeyleri konuşmayı?

    en vurucu cümlesi de hepimiz için bellidir zaten.

    i'm getting old and i need something to rely on.
    i'm getting tired and i need somewhere to begin.

    20'li yaşlar yavaş yavaş geçmeye başladığında, üniversiteler bitip iş hayatına atılma sürecinden sonra, hepimiz yavaş yavaş çapkınlıklardan, gelip geçici ilişkilerin bizi boğmasından sıkıldık.

    çevremizde ki insanlar yavaş yavaş evlenip, düzenli hayata geçmeye başladıktan sonra, iyice yalnız başımıza kaldığımızı hissediyoruz.

    elbette bizde istiyoruz "o insanı" bulup gerçekten mutlu olabilmeyi.
    try again fail again fail better prensibi artık yerini denemesem daha iyi, elbet bir gün düzgün birisi karşıma çıkacak cümleleri alıyor.

    o düzgün insanın karşına çıkması da mucize tabi ki.

    30'lu yaşlara yaklaşmışken panik yapıp en saçma sapan evliliklere imza atıyoruz insanlık olarak.
    çocuk doğurma, büyütme yetiştirme isteğiyle, kafamıza uymayan evlilikler yapıp, sonunda aldatılarak, sıkılarak, bunalarak ayrılıp yeni depresyonlara doğru kapıyı aralıyoruz.

    ama o aradığımız özel insan, hiç bir zaman karşımıza çıkmıyor.

    saplantılı sevdalarımıza bağlı kalıp, kendimizi olmayacak dualara amin derken, olmayacak sevdaların yolunu gözlerken buluyoruz.

    acı gerçeği çok güzel yüzümüze vuruyor bu şarkı.
    yaşlanıyoruz artık, neredeysen gel be kadın.
    senin için çorba pişirdim, hava da soğuk, üşümüşsündür, gel beraber ısınalım sobamızın başında.
    bana gününün nasıl geçtiğini anlat.
    o hararetli bir şekilde heyecanlı heyecanlı olayları anlatışını sevdiğim, ne de güzel bakıyorsun öyle.

    işte o an heralde şarkının sonunda söylediği gibi
    " this could be end of everything" olur.
  • ilk defa 04-01-2004 tarihli punkartta dinledigim oldukca basarili keane kaydi.

    i walked across an empty land
    i knew the pathway like the back of my hand
    i felt the earth beneath my feet
    sat by the river and it made me complete

    oh simple thing where have you gone
    i'm getting old and i need something to rely on
    so tell me when you're gonna let me in
    i'm getting tired and i need somewhere to begin

    i came across a fallen tree
    i felt the branches of it looking at me
    is this the place we used to love?
    is this the place that i've been dreaming of?

    oh simple thing where have you gone
    i'm getting old and i need something to rely on
    so tell me when you're gonna let me in
    i'm getting tired and i need somewhere to begin

    and if you have a minute why don't we go
    talk about it somewhere only we know?
    this could be the end of everything
    so why don't we go
    somewhere only we know?

    oh simple thing where have you gone
    i'm getting old and i need something to rely on
    so tell me when you're gonna let me in
    i'm getting tired and i need somewhere to begin

    and if you have a minute why don't we go
    talk about it somewhere only we know?
    this could be the end of everything
    so why don't we go
    somewhere only we know?

    this could be the end of everything
    so why don't we go
    somewhere only we know?
  • "i'm getting old and i need something to rely on"

    ne samimisin sen..
  • kullanabilinecek kelimelerin yetersiz kaldigi, bazi cumlelerin soylenemedigi, dokunabilmek icin can atilan ama cesaretin yetmedigi; sadece, icleri isil isil parlayan, binbir, belki de tek bir anlamla bakan iki cift gozun konustugu zamanlarda mesajlar veren, kivilcimlar yakan, birseyler baslatan; biraz daha beraber vakit gecirebilmek mazeretiyle bitmesini beklemek icin arabadan inilmesini saglamak yerine yepyeni bir yola direksiyon kirdiran sarki... tipki bugun oldugu gibi bu sarkiyla baslayan asklarin benzer durumlari yasayip iliskilerinin sarkisi ("bizim sarkimiz") ilan eden ciftleri gercekten cok sanslidir; tabi yillar sonra bile birbirlerine "bak bizim sarkimiz" diyebiliyorlarsa... bu anlari yasayip bu sarkiyi hayatlarinin sarkisi yapan, bir zaman sonra o hos muzigi ve guzel sozleri duyduklarinda "bak bizim sarkimiz" diyecekleri kisiyi artik yanlarinda bulamayanlarsa o kadar sanssizdir... keske kelimeler, cumleler gizlenmese, insanlar sevdiklerini, asik olduklarini, o'nu istediklerini acikca, cesurca dile getirse, her seyi konusabilse... o zaman sans kendiliginden gelmez mi...
  • ilk olarak 2004 yazında iki ingiliz çocuk (gerçek anlamıyla çocuk; biri 13-diğeri 11 yaşındaydı) sayesinde dinlediğim şarkı. 'ne güzelmiş, kim söylüyor?' diye sormuştum. şarkıyı ardarda beş kez dinlediğimiz için sempatilerini kazanırım bu soruyla diye düşünmüştüm; ama bir anda iyice soğumuşlardı benden. 'bilmiyor musun? nasıl bilmezsin?' hatta söylemediler de hemen kim olduğunu, keane olduğunu öğrenmek azıcık zamanımı almıştı (kim? keane! hoşuma gitti.). ne gariptir, 5 sene olacak neredeyse; hala bıkmadan, hatta onlar gibi ardarda dinlediğim nadir şarkılardan. pek çok başka şey gibi, bana şunu da düşündürdü bugün. aynı keyifle dinleyebiliyorsa ve sevebiliyorsa aynı şarkıyı, bambaşka yaşlarda bambaşka insanlar; kim bilir nasıl bir yükle doğuyoruz-büyüyoruz, içimizde neler neler kimler kimler var. 11 yaşında bile hüzünlendirebiliyor insanı, örneğin bir 'i'm getting old and i need something to rely on' sözü. ilginç.
  • somewhere only i know deseydi bu kadar güzel olmazdı bu şarkı, ama gitmek için oraya da hep we olmayı bekliyoruz, yoruluyoruz, basit şeyleri özlüyoruz, rüyasını kurduğum bu muydu diyoruz, yoruluyoruz beklerken bir şeylere başlamayı... do you have a minute?
  • 10 mayıs 2004, the forum, london konser kaydı gayet temiz olan parça.

    ayrıca sabrı kalmamış ilan-ı aşklar için bire bir.

    sonuç: mutluluğumuzu keane'e borçluyuz.
  • he's just not that into you filmindeki en güzel süpriz olmuş bir iki damla göz yaşı süzülmesine sebep olmuş eski dost
  • aslen bir tindersticks fetişi olan f#m akorunun harikalar yarattığı "minör" şarkı.. malum önümüz yaz, bohem sahil akşamlarında gitarla tertip edilsin diye akorlarını yazayim ki tam olsun.

    a c#m
    i walked across an empty land
    bm e
    i knew the pathway like the back of my hand
    a c#m
    i felt the earth beneath my feet
    bm e
    sat by the river and it made me complete

    f#m c#m
    oh simple thing where have you gone
    bm e
    i'm getting old and i need something to rely on
    f#m c#m
    so tell me when you're gonna let me in
    bm e
    i'm getting tired and i need somewhere to begin

    a c#m
    i came across a fallen tree
    bm e
    i felt the branches of it looking at me
    a c#m
    is this the place we used to love
    bm e
    is this the place that i've been dreaming of

    f#m c#m
    oh simple thing where have you gone
    bm e
    i'm getting old and i need something to rely on
    f#m c#m
    so tell me when you're gonna let me in
    bm e
    i'm getting tired and i need somewhere to begin

    bm a c#m7
    and if you have a minute why don't we go
    bm a c#m7
    talk about it somewhere only we know
    bm a c#m7
    this could be the end of everything

    bm
    so why don't we go
    c#m7
    somewhere only we know
    bm
    c#m7
    somewhere only we know
    bm c#m7

    (break)

    f#m c#m
    oh simple thing where have you gone
    bm e
    i'm getting old and i need something to rely on
    f#m c#m
    so tell me when you're gonna let me in
    bm e
    i'm getting tired and i need somewhere to begin

    bm a c#m7
    and if you have a minute why don't we go
    bm a c#m7
    talk about it somewhere only we know
    bm a c#m7
    this could be the end of everything

    bm
    so why don't we go
    c#m7
    somewhere only we know

    (instrumental)
    bm a c#m7 x2

    bm a c#m7
    this could be the end of everything
    bm
    so why don't we go
    c#m7 bm
    somewhere only we know
    c#m7 bm
    somewhere only we know
    c#m7 a
    somewhere only we know
  • ya ben bu adamları zaten severim, everybody's changing diye şarkı yapıp içine

    "so little time
    try to understand that i'm
    trying to make a move just to stay in the game
    i try to stay awake and remember my name
    but everybody's changing
    and i don't feel the same"

    diye söz yazmış insan bunlar. da, durduk yerde

    "oh simple thing where have you gone?
    i'm getting old and i need something to rely on
    so tell me when you're gonna let me in
    i'm getting tired and i need somewhere to begin"

    nedir şimdi? gerçi durduk yer de sayılmaz, playlist'te olduğunu biliyordum. kendim düştüm ama ağlamak yine de güzeldir müsaadenizle.

    neyse diyoruk ki something to rely on.

    dün inanmaktan da bahseden uzun bir entry yazıp kenara attıydım, bugün tekrar yazacağım varmış...

    inanmak, değerini sonradan anladığın bir şey. ilk zamanlarda senin için bir şey ifade etmiyor, çünkü inandığın şeyin yerine başka bir şeyi hemen koyabiliyorsun. sonra bakıyorsun ki, mesele inandığın şeyi ya da kişiyi geçip, inanmanın kendisi olmaya başlamış.

    o "bakıyorsun ki..." anına kadar, kimi inançların patlamış oluyor, kimi inançları da sen patlatmış oluyorsun.

    tabii bunun akabinde hemen bir sonraki aşama geliyor, "demek ki ben beceremiyorum."

    "ya patlıyor ya patlatıyorum, olmuyor yani, sürdürülebilir değilim ya da ben sürdüremiyorum, ama bir sorun olduğu açık. tamam herkesin ve her şeyin ikamesi bulunur ama, kendinin yerine ne koyacaksın?"

    gelene gidene değil, kendi özünün kaybına üzülüyor insan.

    dün bunu düşünmemin sebebi, 14 yaşında mirc'tan tanışıp 20'lerin ortasına kadar dönem dönem ağladığım adamla, beş yıl aradan sonra ilk kez görüşüp, orta yaş bunalımından bahsetmiş olmaktı. direkt ona ilişkin hiçbir temayülüm kalmadığından çok eminim, canımı sıkan bu olmadı. ben o adamı değil, onu sevmiş olan kendimi de değil, bir adamın ne yapıp edip sevdiğine geleceğine inanmayı özledim.

    ha öte yandan, yine bunu özlemiş olan başka bir adamı ağır bir hayal kırıklığına uğratmış olduğum da doğrudur. şimdi ben "inanmaya" nasıl inanayım, gelene gelmeyene nasıl kızayım?

    oluyor çünkü, yapılıyor bunlar, sonrasında acısını lime lime olarak çekiyorsun ama yapıyorsun da.

    inanılmak çok büyük bir sorumluluk; vaktiyle kendi kaldıramadığın şeyi başkasına yüklemek istiyor musun gerçekten? risk gerçekleşir ve inanılan bundan vazgeçerse, ona kızabilecek misin?

    hayır.

    peki sırf bu rasyonel sebepler yüzünden, "ı'm getting old and i need something to rely on" dizesi sana bir şey ifade etmez olacak mı?

    hayır.

    ağır sıçtın bacım, geçmiş olsun.
hesabın var mı? giriş yap