• süper mario meselesine geçen kafam takıldı. hayatın bir aşamasında insan kendini süper maryo bir durumda bulabiliyor. bıyıklar, kasket, tulum, mecik maşrum, sevdiğin kızı ararken delirip tuğlalara kafa atmak gibi çarpanlara ayırmıyorum. bunlar var, gündüz televizyon kuşağını izleyen herkes en azından bir iki tansini bir arada görüyor her gün. ama bu süper maryo meselesinde kafamı kurcalayan bir şeyler var. anlatayım mı?

    şimdi oyun başlıyor. ekranın solundasın. zaman işliyor. koşa koşa gidiyon sağa doğru. sol'dan sağa gidiş hikayesi o açıdan maryonun ki. sağa çekiyor sürekli işçi tulumlu bu adam. ama sağdan yana beklentisi ne? prenses. hah işte, en sonunda elbet bir kalede prensesi buluyor, piksel piksel köşeli kalpler havaya yükseliyor ya müzikle beraber. o dakikaya kadar her girdiğin kale boş. prenses bu kalede değil, başka kalede. yani kaleleri fethediyon ama sorun şu, götün birisi senden önce gelmiş ortamı fethetmiş. serbest piyasa ekonomisi gibi. o saatle de bakıyorsun, diyorsun ki. besbelli birisi daha evvel bu pazarı eline geçirmiş. besbelli bu kalenin prensesini biri indirmiş.

    hayat biraz öyle. süpr maryo gibi sap sap gezinirken fethettiği kaledeki prensesiyle gezen insanlarla tanışıyorsun. diyon ki, bu adam ortama benden önce girmiş. 5 dakika önce ekranın sağına ulaşsaydım bu prenses benim olabilirdi, 5 dakika önce orada olsam aradığım prenses buydu diye bilecektim, üstüne, bu adam da şu an bana bakıp bunları düşünüyor olabilirdi. mukadderat. süper maryo'da da sorun o. yalnız gibisin. tek başına gibisin. ortada başka maryo yok gibi. ama zamanla anlıyorsun ki o evrende başka maryolarda var. kaleleri onlar fethediyor. prensesleri onlar kapıyor. sen de ekranın solundan sağına ilerlemediğin kendine ait zamanında bu durumların değerlendirmesini yapıyon.

    ve fakat o hadiseyi düşündüm ben. prenses çarpıtılmıştır. tek bir prensesi aramıyon. bulabildiğin bir kişi olduğundan olacak aradığın tek bir prenses varmş gibi görünüyor ama kaleler prenses dolu. binlerce prenses var. olay yiğitlikte, maryonun gösterdiği o medeni cesarette. o da tuğlalara kafa atmaktan geçiyorsa, ondan geçiyor demektir. meseleye biraz da öteki taraftan bakmakta fayda var, bu prensesleri 'kurtaran' adamlar hep bu tip adamlar olmak zorunda oluyor. sonra stalin bıyıklı diyorsunuz, arkasında yıkım bıraktı diyorsunuz. prensesi kaleye stalin bıyıklı herif mi koydu da indirince sorun oluyor. prensesin kaleden kendi kendine inmesi lazım. soldan sağa giderek bulmayalım o prensesi, sağdan da sola bir hareket olsun.

    ya tuğla çarpıtılmıştır zaten.
  • benim atarim yoktu. kuzenim evinde öğrendim mario oynamayı da. bu yüzden hiç çıkmak istemezdim onlardan. yıllarca içimde heves kaldı bu. hatta aylarca bekledim sevgilim belki bana süpriz yapar da bi mario bulur getirir bi yerden, kurar televizyona verir elime joystickleri diye. vermedi. herneyse. sağolsun bir arkadaşımın evinde oynadım geçenlerde marioyu. çocuklar gibi şendim. derken elimiz joysticke yapışana kadar, su toplayana kadar, minderden hiç kalkmayarak 7 saat falan oynadık.çekiç atan kaplumbağalardan, bombalı canavarlardan kurtuldum.. sarmaşıklara tırmandım da para topladım can olsun diye.melek yüzlü hain bulutlarla savaştım kafama dikenli canavarlar attılar. ben yıllarca bunun hayalini kurmuştum, 8-3'ünü 8-4'ü geçmeyi rüyalarımda görmüştüm, her defasında o boşluktan düşüyordum.o gün düşmedim. ve gördüğüm şeyle ağlamaklı oldum. yaklaşık 20 senedir beynimde dolaşan prenses aynı götüme benziyordu. lanet olsun dedim. ama küsmedim. o da marionun tercihi dedim. saygı duydum. ömrümü yedin mario, gün yüzü görmeyesin, ateşlerde yan e mi? * * *
  • kafasıyla tuğlaları kırmasına rağmen kaplumbağaya çarpıp küt diye öldüğü için gözümdeki değeri asla süper değildir bu adamın. g.tün yiyiyorsa ona da kafa at. de mi?
  • doğrularıyla yanlışlarıyla yaşanmış; çoğunluğu karı kız peşinde geçmiş bir hayat, bıyık, tesisatçı çatalı ve kasket.. tutunamamak, kaybetmeye mahkum olmak, zıplamak; durmadan zıplamak. mario bu, yaptıkları böyle.

    proleterin aşkı yaman olur; zorluklara göğüs gerebilmek, engelleri aşmak, umutlarına tutunup hiçbir zaman pes etmemek mühim. kırmızı kıyafetli bu küçük adamda hepsini görüyoruz.. prensesi kurtaracam deyu götünü kaptırdığı bitkiler, bölüm sonu canavarları bile çeviremiyor yolundan; tuğlalara kafa ata ata gidiyor yarine. pazar günü sevgilisiyle erken saatte buluşmaktan imtina eden bir adam olarak takdir etmemem mümkün mü? değil, ediyorum. aslında düz bir bakış açısıyla yaklaştığımızda kendisinin has bir abazan; hatta abazanların önderi, ideoloğu olduğunu söyleyebiliriz.. buna dair çeşitli işaretler de mevcut zaten oyunda: düz direğe tırmanmalar, am uğruna olmadık tehlikeler atlatmalar falan.. neden böyle imkansız bir sevdanın peşinden koştuğunu, neden işine gücüne bakmadığını, neden evinin erkeği çocuklarının babası olmadığını, yıllarca çıraklık yaparak elde ettiği zanaati neden değerlendirmediğini de sorgulayabiliriz elbette.. ama yapmıyoruz, insafsız değiliz o kadar. aşka, aşığa saygımız var. prensesin babası abisi siktir git pis işçi; sen kimsin ki saraydan kız kaçıracaksın sinsi bodur deyu kovalasa, sahip çıkarız, orada bir durun deriz. akdeniz halkıyız duygusalız biz, yaparız bunu.

    ve fakat onca emeğe, onca uğraşa rağmen çıkan "thank you mario but princess is in another castle" uyarısını ve ve her iki elinin orta parmağını mario'ya gösteren o orospu çocuğu mantar kafalının tavırlarını:

    http://i51.tinypic.com/2d97m9f.jpg

    anlamamızı bekleme bizden. buna hakkın yok.. tamam aşıksın, tamam seviyorsun, tamam gözün başka kimseyi görmüuyor ama yeter.. anlıyor musun mario, bu kadarı yeter!? böyle bir aşağılanma, böyle bir siklenmeme olamaz. bırak abi sana kız mı yok. başkası kurtaracak mı bakalım onu? başkası, adamın götünü başını kapan o bitkileri görende ben illa kurtaracam prensesi diyecek mi bakalım!? değerini anlasın abi.. ne o tekrar tekrar başa dönmeler. lütfen buna bir son ver.. lütfen.
  • türk sinemasındaki melodramların jönleri kadar yer etmiştir gönlümüzde. sarmaşıklara tırmandı, boşluklarda sallandı, yediği mantarlar kursağında kaldı, burnundan geldi, üstelik girdiği 7 kalede sevdiğini bulamadı ama o, sevdiğine kavuşmak için leyla'nın mecnun'u kadar gayret gösterdi.

    prenses ona en baştan aşık mıydı bilmiyorum. son kalede de aşık olmuş olabilir. prenses doğru bir seçim yaptı. musluk tamircisinin sabit bir geliri yoktur, zor günleri de olur ama bu cabbar adamla, prensesin ve çocuklarının sırtı yere gelmez.
  • donkey kong ve mario karakterleri yaratılırken, iyi-kötü gibi keskin kavramlar üzerinden gidilmemiş, aslında temel olarak kan davası fikri düşünülmüştür. 1981 tarihli ilk donkey kong oyununda pauline'i kurtarmak için mario'yu yönlendirirken; 1982 yapımı "donkey kong jr" oyununda ise, babamızı zincire vuran ve kırbaçlayan mario'nun üzerine donkey kong jr olarak gideriz. mario ise bu oyunda ilk ve son kez kötü bir karakter olarak karımıza çıkar. aslında diğer kötülerde de mevzu bunun üzerinden döner. salt kötülük değil, amaçları doğrultusunda kötü bir yol izlemek zorunda kalırlar.

    salonlarda en çok oynanan oyun "donkey kong" olunca, mâlumunuz donkey kong yeteri kadar ilgiyi görememiştir. 1994 yılına kadar karanlık bir döneme girmiş, ancak cesur bir hamle ile donkey kong country yaratılarak yeniden gün yüzüne çıkabilmiştir. o ara yedi super mario oyunu birden gelince ise, rival'lik mevzusunda bowser'ın hayli gerisine düşmüştür. hatta mario ve bowser'ı herkes en azından simaen tanırken, nintendo konsollarından birine sahip olmayanlar donkey kong'un varlığından bile habersizdir.

    bowser, krallığını kaybetmemek için varını yoğunu ortaya koyar ve de harika, sevecen bir babadır.
    donkey kong, adasını ve arkadaşlarını kaybetmemek için varını yoğunu ortaya koyar ve harika, sevecen bir babadır.

    mario ise öyle boş boş takılır. sorumluluk almak gibi düşünceleri yoktur. serseridir, haytadır.

    http://i42.tinypic.com/vzk7t1.jpg
  • itiraf ediyorum, ben bu oyunda hiçbir zaman prensesi kurtarma aşamasına gelemedim. hayır hayır, bahsettiğim prenses en sonda olanı değil, bildiğin bölüm sonu prensesi.
  • yıllarca taşlara kafa attığını sandığım tamirci.

    http://p1309.hizliresim.com/1f/3/s75df.jpg
  • şu sıralar çin'de inşaatlarda çalışıyor.

    http://fotogaleri.ntvmsnbc.com/…7&position=8&ref=nf
  • kendisine 100 can verilse 100'ünüde aynı kız uğruna feda edebilecek tek erkek.
hesabın var mı? giriş yap