• soyle bir hikayesi var;

    zengin bir aşiretin obasında, genç ve yakışıklı, yoksul bir çoban varmış. aşiret reisinin kızına aşık olmuş. kızın da çobanda gönlü varmış ama babası onu zengin biriyle nişanlamış.

    bir gün yoksul çobanla genç kızı kuytuda konuşurken görenler, aşiret reisine haber vermiş. iki aşık yakalanmış. kızı çadırına hapsetmiş, çobana bir ceza vemek üzere obanın yaşlılarını toplamışlar.

    akçakocalardan, çobana acıyan biri, şöyle bir teklifte bulunmuş:
    "bu çoban bize, işinin ehli olduğunu ispat etsin. sürüsünü iki gün susuz bırakalım. üçüncü gün sürüyü dereye götürsün ama su içmeden geri çevirsin. bunu başarırsa, kızı ona verelim."demiş.

    bunun imkansız olduğa inanan ötekiler ve aşiret reisi, teklifi uygun bulmuşlar. sürüyü iki gün susuz bırakmışlar. üçüncü gün oba halkı toplanarak çobanı izlemeye koyulmuş.

    kavalını çala çala sürüyü dere kenarına kadar getiren çoban, sürünün başı olan koyuna adeta yalvarmış ve sürüyü geri döndürüp obaya getirmiş. kızı da almış.
  • bir nevi aldatmak, hile yaparak kandırmak ifade eder
  • anasının gözü insanlar için söylenir.
  • incelikli bir sanattır. göz boyama değil tedbirli olmaktır. suya götürürsün, kana kana su içirirsin ama testisini* doldurmasına izin vermezsin. neden, yeniden susadığında kapını çalsın, tek başına susuzluğunu gideremesin diye. bu kadar..
  • sözü edilen iki kişiden birinin ötekinden çok daha kurnaz, hileci, düzenci olduğunu belirtmek için söylenen deyim.
  • testinin su doldururken kırılması.
  • birinden çok kurnaz olmak, onu aldatabilecek kadar akıllı ve kabiliyetli olmak.
  • "bu kadın beni ikiye katlar,
    suya götürür,
    suya batırır,
    kuru çıkarır,
    susuz getirirdi."

    fakat müzeyyen bu derin bir tutku, ilhami algör
hesabın var mı? giriş yap