• amerikan uyarlaması the bridge ve orjinali bron/broen'den ne kadar farklı olduğunu merak ettiğim. aranızda 3ünü birden izleyen sapıklar varsa cevabını bekliyorum. bron/broen'le konu olarak aynıysa değmez, komple değiştirmişlerse eğer stannis baratheon reyisi izlemek isteriz.
  • game of thrones'dan stannis baratheon, benjen stark & daario naharis'i gördüğümüz dizidir...
  • 6 mayis 2014 tarihinde dizimax vice kanalinda baslayacak olan dizidir
  • gideri olan dizi.

    22,85 / 40 alır benden.
  • en boktan filmler klasmanında ilk sırayı zorlar. film başlarkenki "olamaz böyle bir film", "eğer bu film ise bizler hayvanız" şeklindeki bir takım siktiri boktan dergi ve kişilerin yorumları galiba harika bir film izlicez izlenimi yaratıyor. fakat filmin sonunda 90 dakkanızın çalındığınızı anlıyorsunuz.
  • bron/broen gibi bir güzellik varken neden çekildiği anlaşılamayan dizi. the bridge'e bir şey demiyorum. sonuçta tv izleyen ortalama amerikalı öküzdür, oturup danimarka/isveç dizisi izlemez. o izlesin diye amerikan versiyonunu çekmişler hadi. ama ingilizlere ve fransızlara yakıştıramadım. oturup izleyin işte bron/broen'i. danimarka komşunuz sayılır. ne diye dandik bir versiyonunu çekiyorsunuz!
  • 2011 yapımı bir nebze found footage...

    klostrofobik bir film...

    sidney'de kullanılmayan eski metro tünelleri su deposu olarak düşülüyor...bu uygulama hakkında ise topluma yeterli bilgi verilmediğini,projenin detaylarının iyi anlatılmadığını düşünen bir grup gazeteci bu tünellere giderek haber yapmaya karar veriyor...

    bu tünellerde evsiz insanların yaşadığını düşünen habercilerin aksine hükümet yetkilerinin düşüncesi kimsenin burada yaşamadığı kanaatinde...

    ve tabii ki bu tünellere girmek yasak !

    --- spoiler ---

    haber peşinde olan gazetecilerimiz, daha doğrusu hanım bir gazetecimiz ekibini alarak tünellere gider... çekim falan yapa yapa tünelde ilerlerler...

    film belli bir dakikaya kadar,karanlık mekanlar,klostrofobik yerler falan doğal olarak hoşlanmayanı germekte, bu konuda da hakkını vererek ilerlemekte...

    sona yaklaşınca o dakikaya kadar sergilediği doğal unsurları,gizeme ve bilinmeyene bırakıyor...

    evet filmimizde yaratık var,ya da insan, ya da uzaylı, ya da hükümetin deneylerinde kullandığı bilmem ne ...

    tam olarak ne olduğunu bilmediğimiz bir varlık tarafından saldırıya uğruyorlar ve sonrası hayatta kalma çabası...

    gerçek bir olay üzerine yapıldığı söylenen filmin devamının gelmesi oldukça belirgin... öyle sona böyle devam derler adama... ama henüz diyen yok...

    the tunnel: dead end gibi bir proje olduğu söyleniyor... eğer ki devam gelirse bilinmeyen daha da detaylandırılmış olur...

    tabii şimdi devamlar büyük çoğunlukla sakata geldiği için durum muamma... mesela rec gibi... rec nerde ikinci filmi nerde ?

    --- spoiler ---
  • aradan bir bölümünü rastlantıyla izledikten sonra bugün sabahtan başlayıp sekizinci bölümüne vardığım polisiyedir.

    dizi kuzey avrupa'nın soğuk kasvetini mükemmel bir fon olarak kullanıyor. stephen dillane döktürüyor. asperger sendromlu, sosyal açıdan feci soğuk ama zeki ve gözüpek elise karakterini oynayan clemence poesy de çok iyi, ama insan bu rolde eva green'i hayal etmekten kendini alamıyor.

    karl'ın eşi rolündeki angel coulby'yi merlin'de de sevmezdim, burada zaten sevimsiz bir karakteri oymuyor, iki kat itici olmuş. oyuncular ülkesi ingiltere'de o role başkasını bulamadılar mı diyor insan.

    bu arada, karakterler birkaç saatte bir ingiltere-fransa arasındaki eurotunnel'dan geçip ülke değiştiriyor. kıskanmamak elde değil. hatta ilk bölümlerde karl da ailesyle fransa'da yaşıyor sanmıştım, sonra idrak ettim sürekli ülke değiştirdiklerini. tünel de hikayede bir oyuncu sanki.

    bu arada, tünelin boyu 33 kilometre imiş, yani bizim çınarcık-yenikapı arası kadar filan. tren de 35 dakikada geçiyormuş karşıya.

    son bölümü izledikten sonra gelen edit: sonu bayağı şaşırtmış ve etkilemiştir. amerikan dizileri gibi bir son bekliyordum oysa ki.
  • found footage furyasına bu sefer avustralya korku sineması'ndan bir bakış açısı sunan film.

    ''gerçek bi hikayeden esinlenmiştir, valla bak'' teranesiyle başlamasa daha güzel olacakmış.

    bunu seven chernobyl diaries'i de sever diye düşünüyorum. hatta o çok daha derli toplu bir yapım.

    güzel bir şey söylemek istiyorum ama bulamıyorum açıkçası.

    özetle, bok gibi.
  • korece adı " teo-neol " olan bir adamın kızının doğum günü için evine giderken arabasıyla geçtiği tünelin aniden yıkılmasıyla tonlarca toprağın altında mahsur kalmasını konu edinen güney kore filmi. tavsiye ederim gerçekten çok güzel işlenmiş ve çekilmiş. detaylıca burada anlatmıştım.
hesabın var mı? giriş yap