• sembolu serce olan guney almanya sehri. efsaneye gore sehrin gobegindeki ayni zamanda dunyanin en uzun katedrali olan yapinin yapimi icin gerekli tahtalar sehrin kapisina geldiginde kimse tahtalari yatay degil de dikey sokmayi akil edememis. bu yuzden tahtalar sehre sokulamamis ve halk napsak da soksak bu tahtalari iceri diye kara kara dusunmeye baslamis. bu esnada sercenin birinin gelip gagasiyla bir tahtayi alip kapidan dikey sokmasiyla aydinlanma yasayan halk serceyi sehrin sembolu yapmis. tabi bu hikayeyi dunyanin en guclu sanayisine sahip eyaletinde muhendisligin kitabini yazan adamlardan dinleyince dunyanin en sacma efsanesi olarak gorunse de, efsane iste deyip gecmek lazim.
  • sembolü serçe (bkz: spatz) olan, yerleşik türklerin "ulüm" diye okuduğu şehir. (neu-ulm'ü de noylum diye okuyorlar)
  • einstein'in dogdugu sehir
  • stuttgart ile münih'in arasında kalmış ufak bir alman şehri. hemen hemen her avrupa şehrinde olduğu bunun da içinden bir nehir geçiyor; ki kendisi tuna oluyor ve baden wüttenberg ile bayern'in sınırını belirliyor. ayrıca nehrin kenarındaki evler aslında kenarında değil bildiğin içinde, hani derler ya "insan burada yaşlanmaz" diye, heh işte adamlar onları buraya yapmışlar resmen*.

    genel olarak şehir öğrenci kenti gibi geldi bana, ki ben oradayken paskalyadan dolayı aslında öğrencilerin çoğu gitmişti. şehrin merkezindeki ulmer münster için de dünyanın en uzun katedrali diyorlar. böyle küçük bir şehirde böyle bir yapının olması beni şaşırttı ne yalan söyleyeyim. gideceklere iki tavsiyem var efendim; bu katedralin karşısından bir yerlerden bir caddeye giriliyordu, işte eğlence mekanlarının olduğu; orada kendi birasını yapıp yine kendi markasıyla satan bir yer vardı, mutlaka gidip bir blondie çakın orada*. bir de sıkı giyinin.
  • 2008 yilinda bir haftaligina ziyaret ettigim guney almanya sehri.

    ziyaret mesleki egitim amacliydi ve weissenhorn denilen bir kasabasinda birkac arkadas ile beraber kalmistim. avrupa'ya ve dolayisiyla almanya'ya ilk gidisimdi. giderken herkes "almanlar cok milliyetcidir; ingilizce bilseler de konusmazlar" turu uyarilarda bulundu ama gordugum misafirperverlik, yardimseverlik agzimi acik birakti dogrusu. hemen ornegimizi asagida paylasalim...

    bir yil once lazer goz ameliyati olmustum ve o gune kadar cok iyi goren gozlerimden birinde bir anda bir bulaniklik hasil oldu. sanki boyle gozun uzerine naylon koymussunuz da naylonun arkasindan bakiyormussunuz gibi. neyse efendim bende tabii bir panik hem ilk kez boyle bir gorus kaybi yasiyorum hem de bilmedigim bir yerdeyim.
    bu kasaba da hayli kucuk ama bir o kadar sevimli bir yer. baktim bir gozlukcu dukkani var, iceri girip ingilizce derdimi anlattim. oradaki kiz kasabada bir goz doktoru oldugunu, beni goturmek isteyebilecegini ama dukkani da birakamayacagini soyledi. benimle beraber bir de kadin vardi mekanda ve ne dese begenirsiniz: "buyurun ben sizi birakayim"

    doktor da mubarek adammis ki bir damla ile sorunu cozdu, ben de bu hossohbet sehrin tadini cikarmaya devam edebildim.

    bir de sokak konserlerine deginmeden edemeyecegim: klasik muzik calan uc ya da dort genc vardi "tal konsert" isminde. hemen yanlarinda da kendi imkanlariyla cikarttiklari her halinden belli olan albumlerini satiyorlardi ama nedense almadim ve bu en buyuk pismanliklarimdan birine donustu sonradan: cunku arkadasim almisti ve donuste dinledikce kendimden gectim. kopyalayacak oldum ama bir sekilde olmadi ve bugun hala o notalarin ozlemiyle yanip tutusurum, bu da boyle bir animdir...
  • bu şehirde yaşayan insanların aksanı ekseriyetle schwäbisch'e çalar. bunu cümlelerinin sonuna "weisch?" gibi kelimeler eklemelerinden anlayabilirsiniz.
    kafa yapısı olarak çalışmaya önem veren, bayern'lilere kıyasla yabancılarla biraz daha rahat iletişim kuran, sistemli ve oldukça tutumlu insanlardır.
    düşünce şekillerini en güzel özetleyen atasözlerinden biri "schaffen schaffen häusle bauen" (çalışalım kazanalım evcağaz yapalım)dır.
    fiyatlar (özellikle kiralar) yakındaki büyük şehirlere kıyasla oldukça uygundur.
    yaya olarak bile 2-3 günde rahatlıkla gezilebilecek bir şehirdir. doğası çoğu alman şehri gibi güzeldir. yakın çevreyi ziyaret amaçlı olarak isviçre ve fransa'ya gidilebilir.
    özellikle kışları çok güzel olur, almanya ortalamasına kıyasla daha güneşlidir. karlı, açık, temiz havada gezinti-spor vs yapmak isterseniz ulm'de ideal bir ortam bulacaksınız.
    okulları ve eğitim sistemi baden württemberg genelinde olduğu gibi iyidir.
    ne yenir-içilire gelince, alman mutfağından tabii ki çok bir şey beklememek lazım ama örneğin spätzle'si fena değildir.
    ulaşımı sorunsuzdur. zaten almanya'nın doğusu ile batısı arasındaki ulaşımda ana arterlerden biridir. yolcuysanız gece-gündüz vesait bulmakta zorluk yaşamazsınız.
    özetle güney almanya'da bir süre yaşamaya karar verildiyse tercih edilebilecek şehirlerden biridir.
  • icinden tuna nehri (bkz: donau) gecen sirin bir alman sehri. bahar ve yaz aylarinda insanlar tuna nehri etrafindaki yesilliklerde caddebostan sahilyolu tadinda yayilirlar.

    einstein in dogdugu yer ana tren istasyonunun hemen karsindadir. yer diyorum zira goreceginiz sey ev degil, üzerinde, einstein burada dogdu, tarih vb. gibi bilgiler bordomsu bir anittir.

    ulmer münster dünyanin en uzun kilise kulesidir.

    tren istasyonu hayvan gibi degildir. nüfusu ve munich yolu uzerinde bulunmasi da goz önüne alinirsa almanya standartlarindadir.
  • bu şehrin ulm kısmı baden württembergde kalırken, neu ulm bayernde kalır ve şehrin bu iki kısmının kanunları, okullarda okutulan ders kitapları vs. birbirinden tamamen farklıdır.
  • aynı zamanda marlene dietrich'in doğduğu şehirdir, fischerviertel'i* meşhurdur. bu mahallenin ortasında yamuk duran bir otel vardır, schiefes haus* olarak bilinen.
  • dünyanın en büyük katedrallerinden birinin (belki de en büyüğünün) bulunduğu yer.
hesabın var mı? giriş yap