• ikta sisteminin çöküşünde yahut bozulmasında önemli rol oynamış sosyo-ekonomik kurumlardır.

    ikta sahibi, gösterdiği yararlılık doğrultusunda (ya da başka ilişkilerle. her neyse...) zamanla daha fazla toprağı ikta yolu ile işletmek hakkına sahip olabilirdi. pek çok kez, olmuştur da. hatta ikta yolu ile neredeyse orta çaplı bir krallık olabilecek kadar büyük topraklara hükmetmiş ikta sahipleri de vardır.

    fakat bu ikta sahipleri öldüğünde ancak ilk toprakları terekesine dâhil oluyordu ve kalan kısım devlet tarafından tekrar dağıtılıyordu. dolayısıyla bu sistemde, ikta yolu ile zenginleşmek ancak bireysel ölçüde mümkün olabilirdi.

    halbuki bu şahıs, mülkiyetine sahip olmadığı hâlde ikta yoluyla elinde bulundurduğu bu toprakları vakfedebilirdi. üstelik vakfederse, evlatları bu vakıftan kazanç elde etmeye devam edebilirdi. vakfedilen topraklar ilk ikta ile de sınırlanmıyordu. dolayısıyla vakıf, zenginliği muhafaza için elverişli bir araç görevi görüyordu.

    bu durum pek çok vakfın kurulmasına sebep olmuştur. bunun olumlu neticesi, vakıfların bıraktığı eserlerdir. olumsuz neticesi, ikta topraklarının daralması, buna bağlı olarak ikta gelirleri ile beslenen asker sayısının azalması ve nihayetinde askeriyenin zayıflamasıdır. ikta gelirleri ile beslenen asker sayısı azaldıkça bunlar paralı askerlerle ikame edilmiştir. paralı asker deyince aklınıza profesyonel ordu gelmesin; aslında dönem itibariyle tam tersi geçerli. paralı askerler avrupa ordularının zayıf noktası idi. burada da farklı bir netice doğurmadı. üstelik, türkmenler bu paralı askerlik işine hiç sıcak bakmadılar.

    hani genel türk tarihi kitaplarında selçukluların çöküş nedeni olarak "ikta sisteminin bozulması", "türkmenler ile devletin arasının açılması" falan anlatılır ya. hah, onun içini böyle doldurmak mümkün.
  • yavaştan artık tarih literatüründeki güzellemeler, efendime söyleyeyim 'osmanlı'daki vakıf sistemi şöyle güzeldi, böyle mükemmeldi, hep hayır hasenat, hep kamu yararıydı' tarzı bakış açısı yerini eleştirel vakıf tarihi incelemelerine filan bıraksa da şöyle zamanında kimler nasıl tezgahlar kurmuşlar, nasıl yollarını bulmuşlar okuyup feyizlensek. bu yönde bir literatür zaten halihazırda varsa bilip öğrensek.
  • temelini islam hukukundan alan, islam devletlerinde ve osmanlı imparatorluğu'nda farklı biçimlerde de olsa varlığını sürdüren toplumsal bir kurum.

    vakıfların sahipleri açısından üç işlevi vardı. birincisi, vakıf, islam hukukunun mirasa dair hükümlerine karşı bir tür hile-i şeriye işlevini taşıyordu. islami miras kuralları, terekenin epeyi bölünmesinin önünü açıyor, kadın varislere de çeşitli haklar veriyor ve vasiyet yoluyla miras bırakma hakkını kısıtlıyordu. vakıflar yoluyla kadınlar mirastan dışlanıyor ve ailenin biriktirdiği sermayenin bölünmesi engelleniyordu.

    vakıfların ikinci işlevi, islam tarihinin daha ileriki dönemlerinde, özellikle de memlük ve osmanlı imparatorluklarında ortaya çıkmıştı. vakıf, sağladığı hukuki koruma ile varsıl ailelerin merkezi devletin mülkiyetleri üzerindeki müdahalesini en aza indirme işlevine sahipti.

    üçüncü olarak vakıflar, yoksulluğun had safhada olduğu toplumlarda yoksul kesimlerin zenginlik ve zenginler üzerine yönelebilecek tepkisini yumuşatıyor, yönetici sınıfa mensup ailelere ve bir bütün olarak yönetici sınıfa toplumsal bir meşruiyet kazandırıyordu.

    eklemek gerekir; burada sayılan üç işlev, osmanlı hukuku'nun yaptığı zürri vakıf-hayri vakıf gibi ayrımların ötesindedir. yani, esasen 'hayır' yapma amacıyla kurulmuş görünen vakıflar da miras hukuku hükümlerinin uygulanmasını önlemek, vergi ve diğer devlet müdahalelerine karşı koruma sağlamak ve toplumsal meşruiyet 'biriktirmek' amaçlarıyla oluşturulurlardı.
  • hic bir kar gutmeyen kurulus...hep iyilik hep iyilik....
  • (birinci hece uzatarak okunduğunda) bilen
  • ozellikle osmanli doneminde makro etkileri olan, kamu ve belediye islerinden sorumlu mikro kurum.

    tipik bir 18. yuzyil vakfi gelirinin %75 hayir islerine, geri kalani ise genelde evladiyelik islere gider idi. yani vakif kurmakla -hele surekliyse- hem habire hayira girilir, hem de ser'i hukume gore normalde dagilan aile zenginlikleri dagilmamis olurdu. bu bakimdan celiskili gozukse de, devletin* isine de gelen bir yontemdir. zira devlet altyapi, egitim vs. gibi temel sorunlarla ilgilenmeyip, bunu yerel ailelerin bazen de pasalarin vakiflarina birakip, hem bolgede kendi egemenligini saglar, hem de yonettigi ve vergisini topladigi halktan tepki almazdi. (1850lere kadar) yani kontrol altinda oldugu surece alan memnun satan memnun, surekli bir sistemdir.

    yolsuzlulari engellemek icin cumhuriyetle beraber butun vakiflar fesh edilmis**, bu muhtesem gelirle vakiflar bankasi kurulmustur.

    (bkz: vakfiye)
  • bir malın belirli bir amaca tahsis edilmesiyle oluşturulan ve başlı başına bir mal varlığı olan mal topluluğu...
  • her ne kadar mal topluluğu olsalar da, anayasa mahkemesi’nin 17/4/2008 tarihli ve e.: 2005/14, k.: 2008/92 sayılı kararı ile türk medeni kanunu'nun vakıflara üyelik olmayacağını hükme bağlayan 101/3'üncü maddesi iptal edildiğinden, vakıflara üyelik mümkündür.

    ayrıca üzülerek söylüyorum, ecdadın yüce gönüllüğü eseri diye bilinen bu vakıf müessesesinin osmanlıdaki başlıca amacı, siyaseten katl ve mallarının müsaderesi riski bulunan devlet görevlilerinin malını mülkünü soyuna sopuna bırakma vasıtası olmasıdır. vakıf malları hacz ve müsadere edilemezler idi. yönetiminin aile içinde el değiştirmesi de belirtilen nedendendir.
  • osmanlı'da vakıf olarak bilinen düzenleme aslında kişi mülkiyetinde olan toprakların kamu yararına kişi mülkiyetinden çıkartılması prensibi iken; kamu malı olan miri toprakların kişi mülkü haline gelmesi maksadıyla organize edilmek şartı ile soyulanlara hayır yapan kuruluşlar kisvesi altında dönem hortumculuğu haline gelmiştir. osmanlı geleneği gereği miri toprakların satışının mümkün olmaması böyle atraksiyonel yaklaşımların ortaya çıkmasına vesile olmuş ve bu gelenek günümüzde de özelleştirme v.b. şekillerde devam edegelmiştir. bitmedi, bitirilemedi, ne kadar çok malı varmış bu fakir halkın.
  • tanımının “birçok kişi tarafından kurulan ve toplum yararına çalışmayı ilke edinen kuruluş” olmasından ve “kurum, kuruluş, kurul, birleşim, oturum ve iş yeri adlarına gelen ekler kesmeyle ayrılmaz.” kuralından ötürü herhangi bir ek aldığında kesme işareti kullanılmayan kuruluş.
hesabın var mı? giriş yap