• bir tür distopya, korku filminden korkunç mekan*. abd'de bir süre yaşamış hemen herkes için bir tür bilişsel tahribat yarattığını düşündüğüm simge- bir tür dev alışveriş merkezi zinciri. ne demeye çalıştığımı anlatmak yerine bir anımı anlatayım bu mekanla ilgili. abd ye gittiğimin ilk haftasında wal mart' ta bir şey dikkatimi çekmişti. alışveriş arabalarının yanına konmuş olan ve pilli, kumanda edebileceğiniz, oturarak alışveriş yapabileceğiniz tekerlekli sandalye türü alışveriş arabaları. bu müthiş ucuzluk ve gıdalara gelince sefillik marketinde alışveriş yaparken önce dedim ki özürlülerin zaten kendi tekerlekli sandalyeleri var bunlar ne işe yarar. sonra yaşlılar aklıma geldi, mümkündür dedim. o sırada yanımdan bu arabalara binmiş ve göbeği yerlere sarkan, kıçı arabaya sığmadığı için arabaya yan oturmak zorunda kalmış bir obez geçti. alışverişini yaparken elinde pork skin çerezini büyük bir iştahla yediğini gördüm. sonra bu pork skin ne menem birşeymiş, nasıl bir çerezmiş, patatesten mi yapılır mısırdan mı derken içindekilere baktım. bu çerez gerçekten de domuz derisiydi. domuz derisinin yağına, kızardığı yağı ekleyerek yiyen ve kendinden memnun bu obeze tekrar baktım. wal mart'ın en güzel imgesi oluştu kafamda orada çakılı kaldı. sonra içinde yüzden fazla kimyasal bulunan mcdonalds hamburgerlerini, meyvelerin üzerine uzun süre taze kalsın diye sürülen kimyasalları (bunları çıkarmak için özel işlem gerekiyor ve tabi ki çoğu kimse çıkarmaya gerek bile görmüyor), latin amerika'daki kıyıların ekolojik dengesini alt üst eden ancak ortalama bir amerikalının aldığı zaman kişi başına bir kilo hesap ederek aldığı o devasa (ve ucuz- wal mart ucuzluk cenneti ya!) karidesleri, genetik ve antibiyotikli etleri düşündüm. sonra da bunların tamamından sıyrıldığını zanneden, organik gıda modasını takip eden ve obez olmayan zenginleri. wal mart benim için böyle bir simge işte.
  • yoruldunuz, ama daha bitmedi: wal-mart son on yıl içinde 25'ten fazla süpermarket zincirini ve sayısız küçük ve orta boy esnafı iflas ettirmiş. wal-mart'ın gazabına uğramış ve artık aramızda olmayan şirketler arasında bir zamanlar oklahoma'nın ve alabama'nın en büyük süpermarket zincirleri olan şirketler (sırasıyla homeland stores ve bruno's) bile var. takdir edersiniz ki, wal-mart'ın gözünü california'ya dikmiş olması, ve de önümüzdeki seneden itibaren sayın schwarzenegger'in eyaletinde 40 supercenter açmayı planlaması, hem süpermarket zincirlerini, hem de orta sınıf çalışanlarını bir hayli korkutmuş (sermayeyle emekçinin fikir ve gönül birliğine sürüklendiği nadir durumlardan biri olsa gerek bu - marx mezarında ters dömüştür herhalde). öyle ki, wal-mart'ın california'ya gelip bu pazardaki tüm fiyatları ve maaşları aşağı çekeceği endişesi, geçtiğimiz hafta içerisinde en büyük üç süpermarket zincirinin sendikalardan maaşların 2 yıllığına dondurulmasını, entry-level ücretlerin aşağı çekilmesini, ve de sağlık sigortası primlerinin arttırılmasını talep etmesine, buna mukabil güney kaliforniya'daki 859 marketteki 70,000 çalışanın da greve gitmesine yol açtı (bu satırların yazıldığı dakikalarda henüz bir anlaşma sağlanabilmiş değil. gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz). tabii wal-mart öcüsünü çalışanlarını biraz daha fazla sömürebilmek için bir fırsat, bir bahane olarak görenler de yok değil: kaliforniya'da olup bitenleri öne sürerek toplu sözleşmeleri gözden geçirmeye başlayan süpermarket zincirleri ve çalışanları arasındaki anlaşmazlıklar, missouri, west virginia, kentucky ve ohio'da da 13,000 işçinin greve gitmesine sebep olmuş. fakat süpermarket zincirlerinin korkuları da - abartı olsa da - tamamen yersiz değil.

    wal-mart'a dönecek olursak, sam walton'ın mirasçılarından dördü, dünyanın en zengin on kişisi arasındalar (her birinin serveti - hisse senedinin o günkü fiyatına bağlı olarak - yaklaşık 20-25 milyar dolar civarında). bir de wal-mart'ın arkansas'taki merkez ofisi de dahil olmak üzere bütün binalarındaki ve marketlerindeki tüm çalışanların her sabah mesai başlamadan önce toplanıp, bir çember oluşturup "bugün wal-mart'ı en iyi şekilde temsil edeceğim, müşteriyi memnun etmek için elimden geleni yapacağım, şirketime faydalı olmak için vargücümle çalışacağım" temalı şarkılar, ilahiler söyledikleri yönünde bir dedikodu duymuştum birkaç yıl önce, ama ne kadar doğrudur bilemiyorum.

    yeter sanırım.
  • her sene store larında 2 milyar dolarlık (2 billion dollars) hırsızlık firesi olan markettir. şirket yönetimi olarak bunu bilirler ve asla bir çözüm arayışı içinde olmazlar. çünkü yaratılacak bir çözümün kendilerine bütün olasılıklar düşünüldüğünde yaklaşık 60 milyar dolarlık bir kayıp/maliyet e ulaşacağını hesaplamışlardır. o derece büyük, çok büyük.
  • wal mart'ın amerika'daki etkisini ve gücünü sayılarla, istatistiklerle ifade etmek biraz güç, fakat ben yine de zeytin'in kaldığı yerden devam edeyim, birtakım rakamlar sıralayarak kafanızdaki wal mart imajını pekiştireyim istiyorum: günümüzde wal-mart'ta çalışanların sayısı 1,400,000'e ulaştı (ki bu da 1.3 milyar nüfuslu çin'in ordusuna eşit bir insan gücü); her yıl 600,000 kişi wal-mart'ta işe giriyor. fakat, wal-mart'ta çalışma koşulları rakiplerine ve benzerlerine kıyasla pek de matah sayılmaz: sendikalaşmaya izin veren diğer süpermarket zincirlerinde ortalama saatlik ücret ş13 seviyesinde iken, sendikalaşmayı engelleyen wal-mart'ta bu rakam ş8.50. sendikalı süpermarket zincirlerinde çalışanlar (şimdilik) sağlık sigortası için prim ödemez iken, wal-mart çalışanlarının çoğunluğu her ay ş200 kadar prim, yıllık olarak da ş1,000 tenzili muafiyet ödüyorlar. (wal-mart'ın halkla ilişkiler departmanın bu durum hakkındaki yorumu ise "valla bizim maaşımız da, sağladığımız diğer olanaklar* da gayet iyi, yoksa niçin her yıl 600,000 kişi burada çalışmaya başlasın ki?". şapka çıkartılacak bir mantık gerçekten) maaş ve tüm ek ödemeler/faydalar gözönünde bulundurulduğunda, wal-mart çalışanları rakiplerinden %30-40 daha düşük ücretlerle yetinmek zorunda kalıyorlar. ayrıca wal-mart'ın sağlık sigortasının kapsamı da endüstri ortalamasının bir hayli (%30) altında, ve çalışanlarının %40'ına ya primleri ödeyemedikleri, ye de sağlık durumları sebebiyle hiçbir sigorta sağlanmıyor. bu saydığım şirket politikalarını, müthiş economies of scale avantajını, satış hacmi sebebiyle tedarikçilere* fiyat konusunda uygulayabildiği baskıyı ve bir de ucuz mal ithalatındaki öncülüğünü (wal-mart her yıl çin'den 12 milyar dolarlık mal ithal ediyor - ki bu da amerika'nın çin'den toplam ithalatının %10'u) üstüste koyunca, wal-mart'ın nasıl aynı ürünleri rakiplerine oranla ortalama %14 daha ucuza satabildiği de muamma olmaktan çıkıyor - 2 dolarlık şekeri nasıl olup da wal-mart'ta 5 sente bulabildiğinizin sırrı da işte burada saklı.

    wal-mart'ın 245 milyar dolarlık cirosu - türkiye'nin resmi gayri safi milli hasılasından yüksek olmanın yanısıra - amerika birleşik devletleri'nin gsmh'sının da %2.5'una tekabül ediyor. geçtiğimiz sene içerisinde wal-mart'ın 4,750 dükkanını 138,000,000 civarında tüketici ziyaret etmiş, ve de amerikan ailelerinin %82'si wal-mart'ta en az bir kere alışveriş etmişler. wal-mart ülkede satılan disposable bebek bezlerinin %32'sini satmakla kalmıyor, walt disney ve procter and gamble şirketlerinin de en büyük, en önemli müşterisi olma ünvanını taşıyor (ve elbet "en önemli müşteri" olmanın forsu sayesinde de walt disney, random house, emi gibi şirketlere baskı yaparak cd'lerin, dvd'lerin, hatta kitapların sansürlenmiş, aile salonuna uygun versiyonlarını çıkartmalarını sağlayabiliyor, sadece o versiyonları satıyor, 21. yüzyılda orta çağ sansürlerinin ağızlarını sulandıracak bir rahatlıkla sansürcülük yapıyor.)

    amerika'daki yıllık gıda ve ilaç satışlarının %19'u, wal-mart'ın "supercenter" ismiyle anılan, içine 3-5 mmm migros sığacak boyuttaki dükkanlarında gerçekleşiyor (bu supercenterlardan günümüzde 1,397 tane var, ama gremlinler gibi hızla çoğalıyorlar. aha, 1,398 oldu.) wal-mart önümüzdeki 5 yıl içinde 1,000 tane daha supercenter açmayı hedefliyor, ve eğer bu hedefine ulaşırsa, bu işin ehli olan market araştırmacılarına göre, gıda + ilaç cirosunu 162 milyar dolara yükselteceği, amerika'nın gıda pazarının %35'ini, ilaç pazarının da %25'ini ele geçireceği tahmin ediliyor.
  • üniversite hayatımın hatırı sayılır bir kısmı wal-mart case'i okuyarak geçti. hayatında bir şubesinden içeri adımını attın mı desen, yok. ama sor, kuruluş ilkelerinden, genişleme politikalarına, yurtdışı yatırımlarından, tedarikçi veryansınlarına kadar anlatayım sana. arkadaşım, ben her dönem wal-mart'la bu denli içli dışlı olmak zorunda mıyım? yok mu bim'in, diasa'nın, meşhur peynirci'nin case'ini yazacak bir babayiğit? sırası gelmişken, just-in-time için toyota'ya, mass differentiation için dell'e de sevgilerimi gönderiyorum. sizler de olmasınız, boş kalacak o kitaplar, verilen örnekler yarım kalacak, işte biz o gün tükeneceğiz.
  • kötülenmesini pek anlayamadığım büyük bakkal. tüm ürünleri süper ucuz değil ve özellikle ev tekstilinde kalite yerlerde sürünüyor, doğrudur. zaten bu yüzden kendilerine ancak acil durumlarda veya çaresizlikten uğramaktayım.

    ancak iki kere allah uzun ömürler versin dedim kendilerine. birincisi evlenmeden bir gün önce, yumurta hesabıyla gidip canhıraş gıda boyası aramamdı. koca bir seti üç kuruşa buldum. dantel motifi verilmiş şeker hamurları ve yenebilir incilerin de stoklarında olması şeker gibi hediyeler oldu benim için o gergin günde. kendi düğün pastamı kendim süsleyebildim bu sayede ve anormal paralar ödeyip alınmamış, ev yapımı olduğuna bin şahit isteyen süper bir şey çıktı ortaya. profesyonellerin toptan aldığı şeyleri siz kişisel kullanıma uygun miktarlarda alabiliyorsunuz. umarım türkiye'de de açılır bu zincir. bu sayede diy kültürümüz artar ve insanların düğününden derneğinden beslenen aç gözlü sektörün elinde sürünmekten kurtulur yeni evlenecek çiftler. veya bizde lüks muamelesi gören hobiler, küçük projeler çok makul bütçelerle hayata geçirilir.

    ikinci kere varlıklarına şükretmem de bugün gerçekleşti. havalar soğuyor, kaç gündür fazladan termal içlik alma niyetindeyim. internetti, outdoor marketlerdi talan ettim ortalığı ama tam olarak içime sinmediği halde dünyanın parasını vermek zoruma gittiğinden direndim. bugün son çare olarak ama biraz umutsuz walmart'a gittik ve kırk yıl giysem bıkmayacağım fleece termallerden parçası on dolara set yaptım. normalde o ürünleri beylik markalardan en az beş katı fiyata alıyor, üstelik pek de memnun kalmayabiliyorsunuz. ayrıca ev içi giymek için slipper arıyordum, biz bale pisi pisileri derdik küçükken. son dört beş yıldır falan türkiye'de de çok yaygın kullanılıyor. rahatlık ve sevimliliğiyle lüksten çoktan çıkan şeyler bunlar. iki tanesini bir paket yapmışlar efem, ve dört dolara satıyor abiler. yok küçük esnafı yıkarmış. on katı fiyatı neden ödeyeyim? avm'de tükken açanların kirasını neden ben ödeyeyim. benzer bir şeyi yaşadığım yerde ya online ve kazıklanarak alabilirim ya da avm'lere çok daha fazlasını bayılmak zorundayım. türkiye'de de vardı aynı sıkıntı.

    özetle ben destekliyorum. türkiye'de de, burda da taze meyve sebze falan için yerel pazarlara giderim. hem çiftçiyi desteklemek hem de taze ürün tüketmek için. ama bazı kalemlerde göz göre göre aracı uyanık esnaf kazığı yemek istemiyor insan. türkiye'de şeker hamuru, gıda boyası ile ilgili uğraşlar profesyonel değilseniz el yakıyor. bazı şehirlerde bulmanız kesinlikle imkansız zaten, internetten satın almak zorundasınız. benim memleketimin ne eksiği var. açılsın wal-mart. kıytırık sally hansen ojeleri onlarca liraya satamasın bazı kozmetikçiler, iki liraya alsın millet. aynı şey diğer orta kalite kozmetik ürünleri için de geçerli, döküm tava tencere için de. 24 türk lirasına demir döküm tava satıyor adamlar. buyurun.

    peşin not: amerika'ya kim gitmiş kim gitmemiş meselesi değil bu. yazan insanlar gördüğünü, gezdiğini, yaşadığını paylaşıyor sözlükte. merak eden, bilgi edinmek isteyen de okuyor. zaten bu platformu değerli kılan da bu. gitmeyenlere ayıp olmasın diye avrupa'da, amerika'da yaşayan yazmasın o zaman. birilerinin zoruna gidiyor, yanlış anlıyorlar çünkü.
  • eşşoğlueşşek şirkettir kendisi.

    bir kadın var, shank ismi. wal mart denen şirketin sağlık sigorta programına yazılıyor. raf yerleştirirken mi ne kamyon çarpıyor kendisine, hayatının geri kalanını bakımevinde geçirmek zorunda kalıyor ve kamyoncu, bu kadına 1.000.000$ ödemeye mahkum bırakılıyor. vergilerden şunlardan bunlardan sonra kadının eline 417.000$ kalıyor, bakımevine verilmek üzere.

    ve sonra, wal mart denen bu şirketin yöneticileri, kadın sağlık programında olduğu halde dava açtığı için ödediği parayı geri almak üzere gerisin geri dava açıyor. ve sağlık programında, "şirkete dava açılması yasak" maddesi yüzünden de kazanıyor. mahkeme de "bütün para olmaz sadece kalanı alabilirsin" diyor.

    ve alıyorlar.

    ve hala da buna karşı bir şey yapmamışlar.kadın çalışamaz durumda, oğlunu ırak'ta gömmüş sırf biraz daha fazla yardım alabilmek için kocasından ayrılmış..

    bu şirketin 2007'nin 3. çeyreğinde net satış hacmi : 90.000.000.000$

    bu kadından aldığı para: 200.000$

    gözünüz doysun be..
    http://www.cnn.com/…art.insurance.battle/index.html
  • fortune'a göre 2008 yılındaki cirosu 379 milyar dolar, karı ise 12 milyar dolar. bünyesinde 2 milyon 55 bin personel bulunuyor. ikinci sıradaki petrol devi exxon mobil'den 6 milyar dolar fazla ciro yapmayı başaran; dünyanın en büyük şirketi. satılsa türkiye'yi alırlar anasını satayım tayyip duymasın.
  • financial times'ın haberine göre migros'un yüzde 80 hissesini almak üzere bc partners ile görüşmeye başlayan şirket. henüz bir teklif sunulmamış. mustafa kalkandelen bu yılın başında "wal-mart iki yıl içinde türkiye'ye gelecek" demişti. migros'un yüzde 20'si halka açık. financial times'taki haberden sonra bugün migros hisseleri imkb'de en çok işlem gören hisse oldu. wal-mart'ın abd'de 12 taksitle peşin fiyatına tabut bile sattığı düşünüldüğünde bim, dia, metro, a-101 gibi benzerlerinin neler yapacağı, dengelerin nasıl değişeceği gerçekten merak konusu. tabut demişken, vasiyetinde gömülmek yerine yakılmayı istediğini belirtenler için "yakıldıktan sonra geriye kalan küllerini saklamak üzere kullanılan özel vazolar" da satıyor. wal-mart'ın türkiye'ye girişinin tüketici açısından iyi olup, olmayacağı da tartışmalıdır. zira wal-mart'ın kendisi tartışmalı bir şirkettir zaten. yıllardır wal-mart'ın türkiye'ye geleceği konuşulur, sektörü takip edenlerin iyi bildiği gibi. eskiye ait şöyle bir yazı vardı:

    "wal-mart marketler zincirinin türkiye pazarına girişini protesto ediyoruz

    dünyanın en büyük perakende devi amerikan walmart türkiye'ye girmek üzere!...

    bu haberi halkımıza "yabancı sermaye ülkemize girecek, bize iş ve para getirecek" diye duyuranlara walmart'ın yapısını ve ülkemize girerse başımıza gelecekleri açıklamak şarttır:

    walmart, son rakamlara göre 256 milyar dolar cirosu olan dev bir market zinciridir. türkiye'nin toplam gayrisafi milli hasılasının 250 milyar dolar olduğu gözönünde tutulursa walmart’a şirket değil, "şirket süsü verilmiş devlet" dememiz gerektiği anlaşılacaktır.

    walmart'ın şirket parolası "always low prices", yani "her zaman düşük fiyatlar"dır. peki ilk bakışta biz tüketicilere pek cazip gelen bu düşük fiyatları nasıl sağlıyorlar?

    öncelikle; walmart rekabete inanmaz. en ucuz market olması, etrafında kendisinden ucuz fiyat verebilecek herhangi bir şirketi ayakta bırakmamasından ileri gelir. sadece son on yılda abd'de tam 25 süpermarket zinciriyle binlerce küçük esnafı yok etmiştir.

    walmart’ın bir özelliği de, çalışanlarına alenen kölecilik mantığıyla yaklaşmasıdır. sendikalı işçilerle asla çalışmaz. düşük ücretle çalıştıracağı sendikasız işçiler bulamazsa, ihtiyacı olan hizmetleri dışarıdan getirtir. çin'de, bangladeş'te, latin amerika'da kurduğu; çocuk yaşta köle işçilerin neredeyse bedava üretim yaptığı birçok tesisi vardır. özellikle kaçak işçilerle çalışmayı yeğler.

    tüm bu sebepler dolayısıyla, bir yere walmart girdiğinde bir süre sonra iflaslar, işsizlik ve tekelleşme başlar.

    walmart kırk yıldır amerikan orta sınıfında yarattığı nefret sayesinde artık yeni market açamaz hale geldi. az gelişmiş ülkelere yönelmesinin sebeplerinden biri de budur.

    abd'nin son iki başkanlık seçiminde cumhuriyetçi parti ve başkan bush’a en büyük maddi destek verenlerden biri de petrol şirketleriyle beraber walmart olmuştur.

    amerika'nın ırak işgali ve emperyalist politikalarına açık destek veren walmart'ın türkiye pazarına girmesi sadece ülke piyasasını sarsmayacak, ülkemizin ırak işgaline destek vermesi anlamına da gelecektir.

    1. wal-mart'ın gelişi türkiye pazarına büyük sekte vuracaktır.

    2. wal-mart'ın temel şirket prensibi rakiplerini tamamen yok etmektir.

    3. wal-mart'ın ülkemize gelmesi piyasada haklı rekabeti ortadan kaldıracaktır."

    (yukarıdaki bildiri bana ait değil, kim yazdı bilmiyorum. fakat böyle bir protesto olmuş. çünkü daha önceden de wal-mart türkiye'ye gelecek diye haberler çıkmıştı. aslında wal-mart türkiye'de mart ayında konfeksiyon işlerini yaptırmak için şirket almıştı: http://www.gazeteport.com.tr/…e-konfeksiyonla-geldi ve http://www.aksam.com.tr/…uitton-geldi--150666h.html . fakat perakendecilik için hiç gelmediler.)

    (bkz: wal-mart etkisi)
  • kara delik.
    içine girince 2.5 saatten önce çıkamıyorsun, 2 saatte çıkamadığın yetmezmiş gibi sebze/meyveleri kötü, fiyatları aslında hiç uygun değil. genelde amerika vb walmartlı ülkelerde öğrencilerin ilk yerleşme için lamba 10 dolarmış yihaa diyerek kanıp gittikleri bi yer ama, nevresimden havluya her türlü ürünleri çok dandik. üstelik amerika gibi bi yerde 30 dolara çok ünlü dahası pahalı markaların her türlü ev tekstilini alabileceğin bir sürü mağaza var, walmarta verdiğin paraya yazık oluyor. yine de yiyecekten ev eşyasına çividen dvdye her şeyi aynı mekandan bulmak bi çok insanın işine geliyor doğal olarak. bi' de satış pazarlama tekniklerini hani şu derslerde gördüklerimiz harika kullanıyorlar, aldığın bi ürüne uygun olarak alabileceğin ama normalde aklına gelmeyen şeylerin dizilişi, ulaşması oldukça kolay, bu da üç beş ürün alıp çıkacağın yerde on ürünle çıkmanı sağlıyor.
    kendileri için başarılı, bizim gibi tüketiciler için kötü bi yer yani. kendisine has bi kokusu da var bence, içeri girer girmez aha diyorsun walmart kokusu geldi.
hesabın var mı? giriş yap