• oncelikle, kafi degil kofi, caklit degil coklit, baks degil boks. herseye thanks herseye cheers.
  • küçük şehirlerde bile "continental supermarket" adı altında ekseri polonya ve türk ıvır zıvırları satan bakkallar vardır. arayın bulun salçanızı, turşunuzu, konservenizi alırsınız icabında.

    et kokuyor, hassas bünyeli okurlara sesleniyorum, vallahi kokuyor. (bkz: kültürel bağlamda müslümanlık)

    içine girdiğiniz puba dikkat edin, ırkçı arkadaşlar genelde kasabada tespit ettikleri tek bir puba doluşmayı seviyorlar. beni uyardılardı yani ondan diyorum. ha nasıl tanırız bu kaya kafalıları derseniz, az çok bizdeki gibi çalışır sistem. yani mesela fazlaca kısa saçlı, kalın boyunlu, düşük idraklı görünen bağrışıp çağrışan erkek toplulukları ırkçı olma potansiyeline sahiptir, aklınızda bulunsun. korkutmak için söylemiyorum, bir sorun yaşamış değilim henüz ama öyle dursun yani bir köşede, bana da öyle demişlerdi.
    (gerçi bir keresinde bir pubda yukarıdaki model sarhoş bir abi "benim dedem çanakkalede öldü" diye şarlamaya kalktı bize. korktum diyemedim "benimki köyünde öldü kendi kendine. seninki çanakkalede ne arıyordu" diye)

    bir yere gidecekken mümkün mertebe erkenden bilet alın, gidiş dönüş alın daha ucuza gelir.

    yemek malzemesini, bıdık bıdık miktarlarda değil de, becerebliyorsanız daha büyük miktarlarda alın, daha ucuza gelir.

    kebapçılarda et döner yemeyin. tavuk döner olur, et şiş gayet güzel olur, ama et döner yemeyin. ya da yeyin, sonra "sephrenia demişti valla, haklıymış" deyin. o da olur.

    ingilizlerin takribi yüzde yetmişaltısı* türkiyeye tatile gelmiş, yüzde kırdokuzu ise türkiyede ev almış veyahut almak üzeredir. dalaman şahane, alanyaya bayıldık, peynirli gözleme olsa da yesek, peymıııkkılee veerry nice laflarına hazır olun.

    akdeniz, continental, yunan gibi kelimelere dikkat edin, süpermarkette vesairede hoşunuza gidecek yemekler bu isimler altına saklanır. yemeğı hazır alacağım derseniz, hint yemekleri yoğurduyla pilavıyla bize yakındır, ucuzdur da rahat edersiniz, ama ne ısmarladığınıza dikkat edin, hiç alışık olmadığınız baharatlar çıkabiliyor bazen.

    taksi olayı bizim gibi çalışmaz, genelde yoldan taksi çevirmek mümkün değildir. telefon ettiniz mi de yarım saat sonra gelirim vs der adamlar aklınızda bulunsun. mahalli taksi durağınızı öğrenin numarasını alın. her aramanızda, numaranızı kaydederler ve ne kadar kıdemli müşteriyseniz o kadar çabuk araba yollarlar. o yüzden bir taksi şirketi tespit edip, hep ondan çağırın arabayı.

    publar oniki gibi, barlar diskolar tavernalar (yürü bee!) saat iki üç gibi kapanır. bilesiniz. bu mekanlarda genelde bira fiyatı diğer içkilerle aynıdır, ona göre içkinizi ayarlayasınız.

    londra zaten apayrı bir alem, onun için (bkz: yeni başlayanlar için londra)
  • okulu, otobüsü, müzeleri, yagmuru bircok defa anlatılmıs ülke.
    ben arka sokaklarını anlatayım.

    - havasina,
    - parasina,
    - karisina;
    kesinlikle guvenmeyin. havasi, parasi ve karisi yari yolda birakmaya cok merakli olur.

    gezmek icin fazla kasmayin;

    nereye giderseniz gidin. tren istasyonun dan bes dakika ileride mutlaka tesco ya da saveway karsiniza cikacak, biraz ileri yuruyun hing road ( ana cadde) ye ulasacaksiniz. saginda, solunda hic istisnasiz; kebab house, curry house, fish and chips yanyana siralanmis, kiyida kosede saklanir gibi bir tane de chinese take away olacaktir.
    dunyanin en berbat yemeklerini yapan, puplar dan en az on tane bulunur. hep ayni, hic degismez.

    hafta ici, pek hareket aramayin. puplarin devamli mudavimi olan, alkolden burunlari kizarmis orta yas ustu amcalardan paska pek kimse olmaz. disarida. bir de snooker meraklisi cilli bebeler olur.

    hafta sonu, ozellikle cuma gunu kaynar ortalik. disari cikmadan once hafif kafa yapin ki, kisitli surede hizli hizli icip gotu basi dagitmayin. hem de paraniz cebinizde kalir. bilmediginiz, kiyida kosede kalmis gece kuluplerine gitmeyin, taninmiyorsaniz, cok guzel dayak yersiniz. malum turk genci tanismak ister. bok yoluna gidersiniz.

    avrupa'nin en cok one night stand ortamlari bu memlekette olur. hafta sonu gece kulubunde tanistiginiz bir kiz ile gece sonundan helvet olabilirsiniz. italyan tripleri falan yapmayin. gerenk yok boyle reklamlara. ihtiyaciniz da yok. inanin. ama dikkatli olun. bir de; kizin evine giderseniz ( ki genellikle boyle olur ) sabah uyandiginizda, kizin annesi size cay, kahve ikram ederse sasirmayin. cok ayip.

    kafa dengi bir kebap ustasi ile tanisirsaniz. isiniz cok kolay. her yolu, her picligi gosterir. yorenin en ise yarar orospu cocuklari ile tanistirir sizi. kacak sigara, ucuz elektronik esya gibi bir cok ihtiyacinizi bu tipler karsilar. basiniz belaya girerse size yardimci bile olur. bu bela tipler turk kebabcilar ile iyi anlasir. kesin birkac tanesi ya dayak yemistir, ya doner bicagi ile kovalanmistir.

    en onemlisi;

    kavgadan uzak durun. ama, kavga yapmayacagim diye korktugunuzu belli etmeyin. mecbur kalirsaniz ilk vuran siz olun. hepsi cil yavrusu gibi dagilacaktir. kavga esnasinda kesinlikle yere dusmeyin. ingiltere de adettendir. yere dusene alakali, alakasiz herkes dalar. yere dusmektense kacin. yere duserseniz yuzunuzu koruyun. ingilizler yere dusen kisinin kafasina tekme atmaya bayilir.

    unutmayin;

    ingilizler, green street holigansda ki masal kahramanlari gibi delikanli, gozu kara adamlar degil. kavga her zaman bes tane lageri gotune icen cakalin, pesine taktigi uc bes tane zibidiye hava olsun diye baslar. ayik kafa ile hic bir ingiliz kavga etmez. cok mecbur kaldiniz, en horozlanan tipe basin kafayi hepsi dagilacak. inanin.

    zencilerle arkadas olun, beyazlarla arkadas olun, pakistan'li ve hindistan'lilarla mutlaka arkadas olun.
    ama;
    karsidan gelen, kafasinda bere olan;
    bir zenci, beyaz ve pakistan'li grup dan uzak durun. sikecek adam ariyorlar mutlaka.
    west end'e yolunuz duserse, gece kuluplerin birinde dans pistinde dusurdugunuz hatun kisiyi opmeden once girtlagini mutlaka, caktirmadan bas parmaginiz yardimi ile kontrol edin.
    soyle;
    dans ediyorsunuz, en yakinda bulunan hatuna salca oldunuz, yesil isik yandi. hemen kelle paca dalmayin. londra,

    sadece;

    turkiye, hindistan, misir ve afrika ulkelerinden caldigi tarihi eserleri segileyen muzeleri,
    basli basina bela ara sokaklari,
    ile degil;
    cok sekilli, travestileri ile meshur bir baskent. oyle ki; tayland bok yemis.
    daha once tanimadiginiz, asiri boyali, kasli hatunlarin boynunu kontrol edin, adam's apple varsa. kacin.
  • + gitmeden once karnınızı iyi doyurun, kilo alın... ya da saglam yemek yapmayı ogrenin...

    + yagmurdan cok da fazla korkmayın, sık yagar ama gun icinde hic durmama gibi bi durum yoktur en azından londra ve guney ingiltere icin.

    + young persons railcard basvurusu yapın trenle sık seyahat edecekseniz eger.1/3 oranında indirim saglıyor.16-26 yas arası herkes ve 26 yas ustu ogrenciler yararlanabiliyor.

    + "avrupa'ya giderim, schengen vizesini de ordan hallederim" demeyin... 2,5 ay sonrasına gorusme randevusu verebiliyor bazı ulkeler... şimdilik en kısa halleden belcika ama bilemiyorum ne hale gelir sonraki zamanlarda... her olasılıga karsın erken davranın, seyahatinizi onceden planlayın...

    + kimlik tasımanıza gerek yok, kontrol yapılmıyor... yanınızda okul kartı veya pasaportunuzu tasıdıgınızı gorunce sasırıyo buranın milleti...

    + "do you take alcohol or go to a pub in turkey" gibi sorularla karsılasabilirsiniz... bi de bi yandan saglam seyler icerken sorar bunlar... ya sinirlenmeden acıklayın ya da "maksimum portakal suyu ictim bu yasima kadar turkiye'de, buraya geldim 2 gunde alkolik oldum sayenizde" deyin, kurtulun...

    + turk hatunlara ayri bi anlam yukluyo bu arada bu anglo sakson ırk, butun turk hatunları turkish delight sanıyolar (alevli atesli ama kasan, aslında arkada ne hikayeler barındıran) oyleyseniz takılın, keyfinize bakın, hemen sardırmayın aman, adamların oriental dusleri gerceklessin, degilseniz "bu metronun mimarı norman foster galiba tanırım ben bu adamin yapılarını; ingiltere'de kanalizasyon sistemini brunel kurmus degil mi?" gibi mistik ortamı darmadagın edebilecek cumleler kurun...

    + butun nimetlerinden yararlanmaya bakin, kisa surede alismaya calişin, zamaninizi londra ve civarindaysaniz ve hava guzelse parklarinda, bahcelerinde gecirin, paten kayin, bisiklet surun... the guardian alın cumartesileri, bbc izleyin, fish and chips yiyin en kotu ihtimal.
  • yeni baslayan arkadaslar icin ingiltere acili bir surec olabilir, bunlardan kacinmak icin gitmeden ve orada bulunurken yapilmasi gereken puf noktalardan bahsetmek gerek.

    gitmeden:
    - okumaya ya da ingilizce kursuna gitmeyi planliyorsaniz eger oncelikle iyi arastirmalar yapin. okula basvurmayi planliyorsaniz eger okullarin genelde basladigi eylul ayindan 1 sene oncesinde arastirmaniza baslayin. okul basvurulari mart ayi civarinda bitmektedir ama burs basvurulari 1 sene oncesinden kapanmaktadir. aklinizda olsun. ingilizce kursuna gitmek istiyorsaniz eger yillik 600 pounddan baslayan fiyatlar veren mesela londra da olmayan ama londraya cok yakin sehirlerde kurslar vardir onlara basvurmanizi oneririm, nitekim londra ingilteredeki diger sehirlere gore cok cok daha pahalidir ve baska bir sehirde yasamak haftasonlari londrya gitmek daha mantikli bir tercih olabilir.

    - okul basvurulari sirasinda konunuzla alakali ingiltereden referanslar bulmaya calisin, hocalariniza sorun sizi baglantiya gecirsinler, buradaki insanlar buna cok onem veriyor. her sekilde basvurunuz sirasinda turkiyede alacaginiz egitimi tam anlamiyla ve istediginiz duzeyde alamayacaginizi belirtin. burs basvurularinda ise ailevi finansal durumunuzun pek iyi olmadigini belirtmekten cekinmeyin.

    - basvuracaginiz okulun sitesindeki prospective students butonuna basarak icerisindeki her detayi okuyun ve ozellikle burslara dikkatlice bakin ve gercekten size uyup uymadigini, olabilitesini kafanizda iyice oturtun.

    - basvurunuz kabul edildikten sonra konaklama ile ilgili arastirmalara girin, okulun teklif ettigi yurtlar okula cok yakin olabilir ama cebinizi genelde cok yakar. o yuzden guzel bir arastirma yapin. mesela international students house diye bir yurt vardir ki yurtdisindan okumaa gelen kisilere konaklama ve yemek bursu verir, bu bursa basvurmanizi oneririm. deadline i temmuz sonu gibi olmaktadir.

    - okuldan vize mektubu gelir gelmez butun belgelerinizi hazirlayip tier 4 ogrenci vizesine basvurun, bu surec min 12 gun surmektedir. okuldan verilen vize mektubu cok onem arzetmektedir. ve diger onemli olan sey ise para mevzusudur. eger ki burs aldi iseniz burs mektubu, eger bu burs yetmiyorsa okul paraniza elinizdeki butun kisisel ve ailevi banka hesap ciktilarini verin. ayrica vize basvurusu sirasinda sizden banka hesaplarinin ve nufus kayit belgesi gibi turkce belgelerin ingilizce tercumesini istemektediler ama ben vermedim o sekilde de kabul oluyor. ayrica bursunuz chewening ya da hukumet bursu degilse vize ucreti olan 380 tl yi hersekilde vermeniz gerekecektir, haberiniz olsun.

    - turkiyeden ayrilmadan once hsbc den hesap actirin, normal tl hesabi actirsaniz bile ingiltereye gittiginizde herhangi bir hsbc de hesap actirdiginizda herhangi bir para almiyorlar.

    - londradaki is bankasi ve ziraat bankasi subelerine guvenerek gelmeyin buraya cunku ikisinin de subelerinde bankamatik mevcut degildir, para cekmek icin min 25 pound masraf alirlar. herhangi bir islem yaptirmak cok kasicidir.

    - her ay min 400 pound sadece yemek, icmek, yol, gezmek icin masrafiniz olacagini aklinizdan cikartmayin. ve okul masraflari da ortalama 10.000 pounddan baslamaktadir. ama ingilizce kurs yillik 600 pounddan baslayan fiyatlar bulmak mumkundur.

    ingiltereye vardiktan sonra:

    - bir harita edinin ve herhangi bir yere gitmeden once tfl.gov.uk sitesine bakin. hangi otobus, tren, kacta kalkar nerede durur hepsini ogrenin cunku sokakta soracaginiz herhangi birisi sizi bambaska bir vasitaya binmenize sebebiyet verebilir. bilin ki burada yasayan insanlarin %80i yabancidir.

    - ilk 7 gun icerisinde polis kayidinizi yaptirin. kayit icin herhangi bir polis subesine gidemiyorsunuz cunku turkiyenin de icinde bulundugu bir kac ulke vatandaslarinin kayit yeri borogh taki overseas visitors regional office tir. girdiginizde kayit yapilir ve size sira numarasi verilir ve minimum 3 max 7 saat bekleyebilirsiniz. ve bu islem 35 pound ucretindedir. bu islemi yaptirmak cok muhimdir cunku bu ulkede buraya kayitli olmadan bi sekilde yakalanirsaniz yandiniz demektir.

    - okulunuza ya da kaldiginiz yere en yakin aile hekimine kayit olmak gereklidir. burada full zamanli ogrenci iseniz devlet butun saglik hizmetlerini size de sunuyor. bu kayit islemi ucretsizdir ve 2dk surmektedir. ama sonrasinda acil bir hastaliginiz cikmadigi surece aile hekiminden randevu almak cok zordur, sira neredeyse 2-3 ay sonrasina verilir. doktorun yazdigi herhangi bir recete kac tane ilac oldugu onemli degil 6.72 pounddur ve muayene ucreti odemezsiniz.

    - herhangi bir bankadan hesap actirmaniz gerekecektir, en mantiklisi hsbc pasaport hesabidir. basta da soledigim gibi eger turkiyede hesabiniz varsa ucretsiz debit card hesabi acilir, hesabiniz yok ise ilk 3 ay 4 pound sonraki 9 ay 8 pound ucret alinir. 1 seneden sonra hesabi kullanmak ucretsizdir. hsbc subelerinde kahve bulunur, her gun ugrayiniz.

    - hemen bir lebara hat alin. suanda ingilterede en ucuz turkiye aramasi veren bu hattir. sabit hatlari dakikasi 4 peniden cep telefonlarini 12 peniden arayabilirsiniz. diger secenekte t mobile dir, o da her kontor yuklemenizde bedeva dakika verir ama dakikalar bittikten sonra dakikasi 25 peniye arama yaparsiniz.

    - internetten oyster ogrenci kartina basvurun. internetten basvuru sirasinda 5 pound alinir ama bundan sonra cok uygun fiyata yolculuk edersiniz. ayrica otobus metrodan cok daha uygun fiyatadir, otobusu tercih etmek cogu zaman mantikli olabilir.

    - alisverisi sainburrys ya da tescodan yapin, en uygun fiyati bu iki marketler zinciri verir. yani gitmeden biseyler yapmayi ogrenin ya da hazir yiyeceklere hazirlikli olun, mikrodalgada sahanda yumurta, sebze, kahve yapmaya alisacaksiniz kisa surede.

    - heryerde internet vardir diye guvenmeyin burada starbucks ta bile internet ucretli! evet dogru duydunuz ucretli. ben de sasirmistim turkiyede bile artik en kuytu mekanda bile wireless var ama burada yok. genelde yurtlar aylik ya da 3 aylik internet hesabi veriyor bunlardan edinebilirsiniz.

    - full time ogrenci iseniz haftalik 20 saat calisma izniniz vardir, bunun icin part time is bakabilirsiniz. kafede barda calismanin saati 6 pound, daha okulla alakali bir is ise 8 pound ya da okulda asistanlik gibi birsey olursa 10 pounda kadar cikmaktadir. calisma izninizin yaninda almaniz gereken sigorta numarasi vardir, burada national insurance number denilir. 0845 600 0643 bu numarayi aradiktan sonra size 30 gunluk gecici numara verilir sonrasinda sizi gorusmeye davet ederler ama bu surec 3 ila 4 hafta icerisinde tamamlanir. bu numara olmadan para almaniz mumkun degil.

    - konunuzla alakali olan kongreleri, toplantilari arastirin cunku turkiyeden gelen ama ingilterede yasayan bir ogrenci cok cazip gelir insanlara ve cogu kongreden burs almaniz mumkundur. ayrica okullarin ogrenci destek programlari vardir, bir kongreye basvuru yapar kabul edilirseniz her okulda farkli olmak kaydiyla ortalama 300 pound cash para verir.

    - cuma, cumartesi aksamlari gezmeyi unutmayin. ogrencilik hayatini yasayin. soho, leicester square, covent garden, angel, old street, farringdon, camden town, bloomsbury geceleri eglenmek icin en guzide mekanlardir. pub a gittiginizde yer bulamayacaginizi bilin, insanlar burada oturarak degil ayakta dikilerek pub da takiliyorlar. alisin buranin genclerine, disari ciktiklarinda cilginlara donuyorlar gun icinde pisirik pisirik dolasanlar. herkes cilgin atip bagirir genelde. alisirsiniz zamanla. ayrica geceleri sabaha kadar suren gece otobusleri vardir, o yuzden evinize donmek cok kolaydir. bazi partiler zaten sabaha kadar surer, insanlara kahve ve kahvaltilik atistirmalik dagitip mekani kapatirlar.

    - cok fazla turklere yakin davranmayin, bazilari sapik bazilari da turkiyeden bi hatunla tanissam da evlensem diye size saldiriyor. onceden tanidiginiz birisi degilse cok samimi davranmayin. bazen hatta mekanlara gidip turk gordugunuzde ingilzce konusmaya devam edin cogu hanzodur bu arkadaslarin. bol bol yabanci arkadas edinmeye calisin ki bu cok zor olmayacaktir, genelde turkleri okullarda degil mekanlarda buluyorsunuz. okuldan arkadaslar edinin.

    - easyjet.co.uk sitesine haftada bir bakmaya ozen gosterin arada cok uyguna istanbula ucak bileti bulmak mumkun. havaalanlarina gidiste de heathrow haric easybus.co.uk sitesinde otobus bileti alabilirsiniz ayni havas gibi ama internetten bilet almak gerekiyor.

    kisacasi ingilterede okumak her nekadar baslangicta zorlu bir surec olsa da bir sekilde insan alisiyor, hayatta kalmaya cabaliyor. en fazla acitan kismi maddi konular ve muhtemelen aile, arkadas, sevgili ozlemi oluyor. ama bunu deneyimlemek ve bu surecten sag saglim cikmakta guzel bir duygu oluyor. sonra da bu deneyimleri sozlukle paylasiyorsunuz sizin kesfettiklerinizi herkes kisa yoldan ogrensin diye.
  • bir baştan diğer başa yaklaşık 600 km'dir. başlamışken bitireyim demeyin yorucu olur.
    (evet gitmedim görmedim ama benim de diyecek bi kaç şeyim olabilir)
  • öncelikle (bkz: #28506976)

    bavulumuzu topladık, bu nadide ülkeye uzun süreli ayak basmak için gerekli bütün hazırlıkları yaptık; mı acaba?

    - başta verdiğim bkz'daki entry'i güzelce okuduysak anlamışızdır ki, yanımıza almamız gereken en önemli şey ilaç gençler. bol bol ilaç. başta antibiyotik olmak üzere, her türlü analjezik, anestetik, antiemetik, antitüssif, allah ne verdiyse doldurun.

    - şüphesiz ki ihtiyaç duyacağınız ikinci en önemli şey şemsiyedir canlarım. "aa ben yağmuru çok severim amaa, çıkarım hoplarım zıplarım su birikintilerinde, romantik romantik dolaşırım altında, hiç sorun değil" falan diyenlerden bile olsanız, ki ben öyleyimdir mesela, bir süre sonra bıkkıntı geliyor çünkü hakikaten abartı derecede çok yağıyor. misal, takvimlerimiz mayısın ortasını gösteriyor ve dışarıda hayvani bir yağmur var şu an. gece gündüz dinlemeden yağıyor efendim, durduramıyoruz.

    - bu vesileyle söyleyebilirim ki bavulunuza doldurduğunuz şort, mini etek, askılı bluz tarzı giysileri boşuna yük etmeyin, zira giyebileceğiniz gün sayısı bir elin parmaklarını geçmez. çok sevdiğim pembe eteğime her sabah "seni bugün de giyemeyeceğim bebeğim, affet" bakışı atmaktan sıkıldım şahsen.

    - bu madde hatun kişiler için geçerli. türkiye sınırlarını geçmeden önce her türlü saç bakım, kesim, boya vs. işlemlerinizi halledin. birincisi, burdaki kuaförler altın makas, swarovski taşlı tarak ve inci tozlu boya kullandığından fiyatları fezaya uçurmuş durumdalar. ikincisi, iki eliyle bir işi doğrultamayan anglosaksonlar bu alanda da oldukça beceriksizler. bir bakmışsınız ki tavuskuşuna dönmüşsünüz, ruhunuz duymaz.

    - aman diyim, elektronik aletlerinize mukayyet olun. lafı fazla uzatmadan kısaca bir örnek veriyorum: hunharca yere düşürüp mavi ekran verdirdiğim bilgisayarımdaki dataları dvd'ye aktarmayı beceremeyip, elime yedi sekiz adet cd tutuşturan ve üstüne kırk beş pound isteyen bilgisayarcılar bulunmakta bu ülkede. bilgisayarımı tamir etmek mi? ahaha güldürmeyin allasen.

    - pound demişken, pound'u lira'ya çevirmekten vazgeçin. yoksa bir paket sigaraya yirmi lira verdiğinizi düşünerek cüzdanınızı çıkarırken elleriniz titrer, tansiyonunuz düşer, fenalaşır, panik atak geçirirsiniz. hazır lafı geçmişken duty freelerin ne kadar mükemmel mekanlar olduğunu hatırlatmakta fayda görüyor ve hınzırca göz kırpıyorum.

    - diğer avrupa ülkelerine bakıp burada da musluktan su içmeye kalkışmayın. o suyun tadı berbat canım. leş. çay içtiğiniz bardağın kenarlarında, ne kadar uğraşsanız da çıkmayan kahverengi tortular gördüğünüzde de bu iğrençliği tescil edebilirsiniz. canına yandığım memleketimde adım başı büfelerden elli kuruşa aldığınız yarım litrelik şişe suları ise unutun. büyük marketlerden yirmi penny'e iki litrelik sulardan alıp rahat rahat tüketin. para sıçıyorsanız bu maddeyi dikkate almayın. "pis fakir" demeyin, kalbinizi kırarım.

    - yeme içme konusuna gelirsek, bulunduğunuz şehirdeki en güzel türk restoranını keşfedin ve kutsal mekanınız ilan edin. mekan sahiplerine fazla yüz vermeyin, anında yavşayıverirler.

    - dışarıda önünüzden fıtı fıtı geçen sincaplar gördüğünüzde benim gibi psikopata bağlayıp "allam yerim la seni, tipe bak!" diye bağırıp insanları korkutmayın. ülkeye ayak bastığım ilk günlerdi, sonradan "heaa naber sincap kardeş" diye hal hatır soracak kadar alıştık birbirimize.

    - önce sola, sonra sağa, sonra tekrar sola bakarsanız ölürsünüz. hatırlatayım dedim.

    - durup dururken ortalığı birbirine katan yangın alarmlarını garipsemeyin. bu insanların en büyük hobileri, sakin sakin otururken birden deli gibi ötmeye başlayan alarmla yerlerinden iki metre sıçramak ve paldır küldür binayı terk etmek. binayı boşaltan insanların yüzündeki o mutlu ifade ve gözlerindeki pırıltı her şeyi anlatacak, siz de onlara gülümseyin ve "cheers!" diye bağırın.

    - gelelim sosyal hayata ve insan profiline. şimdiye kadar bu ingiliz arkadaşların herhangi bir yamuğunu görmedim. her millette olduğu gibi aralarında arızalar da çıkıyor ama genelleme yapmak için o kadar da baskın miktarda değiller. baskın olan şu ki, bu insanlar pis arkadaşım. baya bildiğin, yanına yanaştığında kokudan duramadığın insanlar bolca mevcut. tiyatro ve sinema salonu gibi yerlerde içeri girdiğinizde alacağınız koku da buna en iyi kanıt. sokakları bal dök yala efsanesinden oldukça uzak, otobüslerde örümcek ağları görmek şaşırtıcı değil, restoran, yemekhane gibi yerlerde çatal ve bıçakları doğru dürüst temizlenmemiş görmek olağan. benim gibi huyluysanız çantanıza bir kaç paket ıslak mendil atmanızda fayda var.

    - gençlerin espri ve eğlence anlayışına bir türk olarak alışmanız imkansız, baştan söyleyeyim. oturup da iki satır muhabbet edeyim derseniz "la bi yürü git, saçma sapan konuşma. yaş kaç senin?" diye söylenirken bulursunuz kendinizi. kitap derseniz harry potter, film derseniz batman'den öteye geçemezsiniz, boş yere sinirleriniz bozulur. iki laflarından biri "oh fuck", "oh shit" olduğundan dolayı bir süre sonra kaçma isteği uyandırırlar zaten bünyede, kendinize daha fazla işkence etmeden arkanıza dahi bakmayıp kaçın. türk arkadaşlarınızı arayıp muhabbet edin, kendinize gelin, derin bir nefes alın. geçti. sakin.

    - hintli görmeye alışın. hintlilerin garip kafa sallama hareketinin sırlarını çözmeye bakın. belli bir level'a ulaştığınızda işler çok eğlenceli bir hal alıyor.

    - "aaa bunda türk tipi var, kesin türk'tür. kardeş nassın?" diye sormaya yeltendiğiniz insanlar yunan'dır. hiç çekinmeden "ela vre file mou" diyip sırtlarına vurunuz. hintlilerden sonra ülkeyi istila eden millet ahanda bu millettir, bazen yunanistan'da mıyım yoksa ingiltere'de miyim ayırt edemiyorum, o derece. ve unutmayın ki, türk'ün türk'ten başka dostu vardır, o da kesinlikle bir yunan'dır. bunu destekleyen sayfalarca şey yazabilirim. hatta bilen bilir, biri beni durdurmazsa sabaha kadar anlatabilirim. ama o başka bir entry konusu.

    - buraya kadar sabırla okuduysanız sırtınız bir müddet yere gelmez. hadi bakalım, iyi yolculuklar.
  • + nezaketinizi göstermek için bol bol "thank you" ve "please" deyin. bunları söylemedikçe ingilizler tarafından kaba olarak atfedilmeniz mümkün.

    + biriyle tanıştığınızda ya da tanıştırıldığınızda onunla tokalaşın. yakın arkadaş ya da akraba değilseniz karşı tarafı öpmekten kaçının.

    + ingilizler özel hayata önem verirler; dolayısıyla insanlara çok özel ("kaç kilosun?", "maaşın ne kadar?" vs.) sorular sormayın. ingilizler bu tür soruları sevmezler.

    + ingiltere'nin kimi yerlerinde asıl isminizden farklı olarak çeşitli isimlerle (son, boy, ma'am vs.) çağırabilirsiniz. biri size bu vb. isimlerle seslenirse hemen suratınızı ekşitmeyin.

    + esnerken, aksırırken, öksürürken ağzınızı kapatmayı unutmayın. ağzınız doluyken konuşmayın; konuşmaya teşebbüs etmeyin.

    + umuma açık yerlerde bağıra çağıra konuşmayın. insanlara yiyecekmiş gibi ya da dik dik bakmayın.

    + biri size "how do you do?"* diye sorduğunda siz de "fine", "good" demek yerine "how do you do?" şeklinde cevap verin. bilinenin aksine how do you do? ingiliz kültüründe tam olarak bir soru değildir. (kraliçe'yi görürseniz de aynı şekilde cevap verin**; çünkü bu, çok ciddi bir protokol kuralıdır.) daha fazla protokol kuralı için (#12946434).

    + ingilizlerin, sırasını beklemeyenlere pek iyi gözle baktıları söylenemez. bu konuda sabırlı olun ve nerede olursanız olun sizde onlar gibi sıranızı bekleyin.

    ek: kazandığınız paranın kıymetini bilin ve paranızı ne idüğü belirsiz şeyleri almak için çarçur etmeyin; zira paranızı biriktirerek güzel ve iyi şeyler satın alabilecek duruma gelebilirsiniz.
  • karşıdan karşıya geçerken dikkatli olun. siz bir yöne bakarken öteki yönden gelen bir kamyonun altına girebilirsiniz.
  • puba gittiginizde mutlaka size icki ismarlayan bayana/erkege mutlak sizde ismarlayin.. adettendir..

    mecbur kalmadikca kimseye minnet etmemenizde fayda olacaktir ki bunun faydasini sonraki yasaminizda da goreceksiniz*..
hesabın var mı? giriş yap