• kirsten sheridan'in "disco pigs" adli ilk filminden 5 yil sonra, yani 2006'da cikacak ikinci filmi.. bir yetimin, gercek anne babasinin kim oldugunu bulma cabasini anlatan bir dram..
  • bazen hayattan uzak durmak, masallara, gerceklesmeyen ve gerceklesmesi olanaksiz seylere ozenmek, mesela bir masali yasayabilecek kararliliga sahip olmak gerekiyor. ruh haliniz musaitse tum filmi hem aglayarak hem gulumseyerek izleyebilirsiniz.

    liv tyler degil, keri russell filmde basrollerden birisini oynamaktadir.
  • kirsten sheridan in yönetmenliği yaptığı filmde freddie highmore, jonathan rhys meyers, keri russel, terence howard ve robin williams oynamaktadır. ülkemizde henüz vizyona girmemiştir. oyuncu kadrosuna bakmak dahi izlemesi gerektiğinin kanıtıdır.
  • yarın vizyona girecek ve belki de çok ses getirmeyecek olsa bile konusuyla ve trailer'ıyla çoktan beklentileri yükseltmiştir. robin williams'ın rocker haliyle arzı endam edecek olması ayrı bir merak unsurudur.

    "i believe in music the way some people believe in fairytales."
  • seyircisini bir müzikal, bir konser izlemişçesine müziğe doyuran film...
  • baştan sona masal gibi işlenmiş, duygu dolu bir film. son sahnesi hariç herşeyiyle duygulandıran, heyecanlandıran hoş bir masal.
  • "müzik üzerine hoş bir film". bu şekilde tanımlandığını duyduğumdan beri gidesim olan filme bir de atilla dorsay'ın sabah gazetesindeki köşesinde "küçük ve iddiasız filmler vardır. oscar'lara aday olmaz, festivallere katılmaz, eleştirmenlerin bile dikkatini pek çekmezler. ama insanı öylesine yüreğinden yakalayan, duygularımızı öylesine coşturan filmlerdir ki bunlar, nerdeyse sinemanın, en azından popüler ve kitlesel bir sinemanın temel taşlarından olduğunu düşünürsünüz. işte kalbini dinle de bunlardan biri." şeklinde tanımlamasıyla artık gidip görmek benim için farz olmuştu. film kabaca, bir çellocu kadınla bir rock grubunda solist olan adamın ortak bir arkadaşlarının partisinde aşık olup, aynı gün birbirlerini kaybetmesini; o gün işi pişirişlerinin meyvesi olan çocuğun yıllar sonra yetimhaneden kaçıp müziği takip ederek ailesini bulmaya çalışmasını anlatıyor. son derece masalsı olan bu öykü o kadar iyi işlenmiş ve robin williams'ın o her zamanki itici mimiklerine (bkz: robin williams/#12737230) rağmen, august rush rolündeki çocuk freddie highmore o kadar güzel ve etkileyici bir oyunculuk sergilemiş ki izleyici bu sıcak filme bir anda kendini kaptırıveriyor. kurgusu, hikayesi ve müziklerinin uyumluluğuyla atilla dorsay'ın eleştirisinin ne kadar yerinde olduğu anlaşılıyor. başta bach-alternatif rock geçişli olan parçadaki fikir olmak üzere soundtrackini özellikle ve ayrı olarak dinlemek gerek.
  • bu kadar müthiş bir film nasıl tek dalda oscar adayı* olmuş anlamadım gitti. inanınki o dandirik michael claytondan ve junodan kat be kat güzel bir film. herzaman savunduğum gerçek aşk olayını o kadar güzel anlatmış ki. hele bir de işin içine müzik girince tadından yenmez bir film olmuş çıkmış. oyunculuklar harika, keri russell ablamızı ve jonathan rhys meyers abimizi zaten çok severiz, robin williams için bişey demeye gerek yok herzamanki gibi harika, ama özellikle filmin başrol oyuncusu freddie highmore o kadar hissederek oynamış ki en azından oscar adayı olmasını beklerdim. zaten critics choice award'da en iyi genç oyuncu adayı gösterilmiş. filmi izlerken hep bir ağlama hissi kabardı içimde. duyguları oldukça harekete geçiren bir film olmuş. müziğe biraz olsun ilginiz varsa, klasik müziği de seviyor ve gerçek aşka inanıyorsanız mutlaka izleyin bu filmi bir şekilde. imdb'de birisi çok güzel bişey demiş filmle ilgili; "if you don't have a great imagination, you won't like it". doğru demiş, eğer hayalgücünüz gelişmemişse bu filmi sevmemeniz normaldir. inşallah seversiniz*.
  • agustos gunesi nick'iyle anne ve babasini bulmak uzere yola cikmis muzik asigi bir cocugun hikayesi... muzigin yanina sos olarak ask da katinca izlenesi bir tat bulmus tabii. gundemin kirlettigi ruhlari hafifletmek icin gidilesi
  • sakiz gibi uzamis komedi/dalga gecme filmimiz. dayanmak kolay degildi, ama sezercik paralellikleri tasimiyor olsa hic dayanilmazdi saniyorum.
hesabın var mı? giriş yap