• robert redford'un diyalogsuz bir filmde mimiklerle, vücut diliyle (yaş: 77) hikayeyi sürükleyeceğini rüyamda görsem inanmazdım. ha tabi ki görselliğin kotarıcılığını göz ardı etmiyorum ama bir yere kadar değil mi?
    hemen akıllara the old man and the sea filmi gelse de filmin kendi içinde ki sessiz sakin pratik sürecin yavaş yavaş, çıldırmadan dağıtmadan ve sorgulamadan finale doğru gidişi beni şaşırttı.
    modern dünyada okyanusun ortasında kalmanın nasıl birşey olduğunu ve yanından geçip giden büyük yük tankerlerinin acımasız biçimde seni yok saymalarını güzel vurguladı. (maersk sealand vay be marka imajlarını zedelemelerine rağmen reklam verdiler)
    film, salt bir hayatta kalma ve bulunma mücadelesi gibi gözükse de aslında çoğu klişe mücadelelerin içine düştüğü beylik laflar ve ticari sekansların tuzağına düşmedi.
    ha bu arada filmi izlerken herşey aynı diye başka şeylerle ilgilenmeyin...
    -yalnız final diğer türlü olsa daha mı iyi olurdu bilemedim?
  • robert redford'un hatırına izlediğim pişman da olmadığım film....

    --- spoiler ---

    maersk gemisinin burnunun dibindeki kurtarma botunu görmemesine ihtimal vermiyorum. radarına kesin yakalanır zaten. muhtemelen kaptan "aman abi kesin korsandır bunlar" deyip devam etmiştir. çük kadar balıkların kurtarma botunu kemirmelerine de anlam vermedim. gabardin kumaştan mı yapılıyor o bot? kurtarma botu üretici firmaları o botun muhtelif yerlerine ufak bir telsiz, bi somun ekmek, bi bidon da su monte edin bi zahmet.

    --- spoiler ---
  • yaş yetmiş iş bitmemiş robert redford için.

    etkileyici film, hayli dramatik. yalnız bence de robert redfordun hayatı hakkında biraz daha bilgiye değinilebilinirdi. yada filmden kesitler içinde belki de bunu bizim anlamamız istenildi. örneğin amcamın bi allahın kulunun olmadığı açık denizde dahi düdüklü makarnayı çatal bıçakla yemesi kraliyetten geldiğini filan gösteriyordu mu demeliyiz. bilemiyorum.

    kötü itibarına rağmen subliminal mesajlarıyla maersk, konteynırlarıyla tüm rakiplerini alaşağı ettiğini bu filmden sonra captain philips'de de gösterdi. bu riskli oyunları gerçekten takdire şayan.

    bu filmi izleyince life of pi'nin çizgi film olduğu anlaşılıyor.

    kısacası, bir denizci klasiği!
  • bu filmi ben gibi sabrederek sonuna kadar izleyenler gerçek sinemaseverlerdir amma ve lakin bu filmi beğenen sinemadan anlamıyordur.
  • --- spoiler ---

    amca "may-day" yerine senaryonun geçtiği tarihlerde çoktan tedavülden kalkmış "sos" kodu ile çağrı yapıyor. yaşlıdır diyor, devrine ve panik haline veriyor, izlemeye devam ediyoruz.
    karinadaki kırık tamiri için hasır değil düz cam elyafı bulundurmalı teknede, bilememiş, pahalısını satmışlar diyor izliyoruz.
    hadi o teknede su geçirmez el telsizi ve epirb yok diyelim(nasıl olmuyorsa)
    kıytırık bir sart cihazı da mı yok okyanus geçerken?
    o survival kit'in içinde radar reflektörü var. iki üfleyip şişirse gelip geçen gemilerin radar ekranlarında cayır cayır yanarak görüneceğini miço bile adı gibi bilir ama tek başına dünya gezen kaptan amca kullanmayı akıl etmiyor.
    o çantada 2 tane olan turuncu duman yerine, gündüz vakti sigara ateşinden hallice etkisi olan el maytabını harcıyor, tabi aynı anda kurtarılma şansını da...
    sonradan kullanılış biçiminin yalandan olduğunu görsek de neyse ki sekstantı alıyor son anda.
    velhasıl finaliyle yaşattığı his gayet güzel ama uzman danışman eksikliği ile "çok iyi" olabilecek film "iyi"ye yakın biryerlerde kalmış kanımca...
    --- spoiler ---
    ayrıca (bkz: liferaft/@felisky)
  • --- spoiler ---

    when there's nothing left to burn you have to set yourself on fire

    --- spoiler ---
  • 78 yaşındaki robert redford'un fiziğine hayran kalıp saygıyla selamladığım film.
    (bkz: our man)
  • tek kişiyle, doğru düzgün replik bile olmadan güzel bir film nasıl çekilir onu gösteren bir film olmuş bence. robert redford'un oyunculuğuna da helal olsun ayrıca.
  • filmi çok beğendiğini söyleyen bazı arkadaşların yazdıklarına ve sorduklarına bakınca filmi aslında ileri sararak izlediklerini görüyoruz. her resimde hayata dair mesajlar algılayan , sahneleri olduğu gibi değil de alt mesajı varmışcasına izleyen dantelleri bir kenara koyarsak , tek başına okyanusa açılıp teknesi batan bir adamın kurtarılana kadar geçen 8 gününü anlatan film daha önce yapılanların aynısı olup izlememek bir şey kaybettirmez.her filmde karakterlerin derinliklerine inilmediğinden , karakterlerin boş olduğundan yakınan danteller bu filmde karakterin adını bile bilmeden bayılmışlar.
  • robert redford'un güzel filmi. arkadaş film bitince ''cast'' başlığı altında sadece bu adamın ismi vardı daha önce filmlerde böyle bir görüntüye rastlamadım. robert abimiz etrafında kamera yokmuşçasına o anı yaşar gibi ciddi bir rol çıkarmış tebrikler. filmin sonunda ise kendini suya bırakması ''ulan kaç saattir bu anı görmek için mi bekledim ben'' dedirtti ama mesajı son anda verdi: en zor anlarda bile umut vardır.
hesabın var mı? giriş yap