hesabın var mı? giriş yap

  • cok eslilik erkeğin doğasında olduğu kadar kadinin da dogasinda olan bir gercektir ancak sadakat denen kavram karslikli sunulan bir esi benzeri olmayan bir fedakarlık. erkek milleti olarak yetistirilirken bize nakseylenen kodlar her seyi kendimize hak gormeye sebep zaten.
    aga biri de cikip demiyor ki ;
    oğlunun sunnet düğününde oglum artik erkek oldu vur davula davula diye halay ceken anne ne zaman ki; kizi regl oldugunda da halay ceker iste o zaman değişir bu duzen.
    (bkz: oğlunun sünnet düğününde halay başı olan anne)

  • - birşey mi var beyefendi??
    - pardon?
    - neden bakıyorsunuz sürekli??
    - pardon çok özür dilerim, birine benzettim sizi...
    - ...
    - ve ben onu çok özledim...
    - ...
    - sizin gibi renkli kocaman bakan gözleri vardı onun da... saçları sarıydı, teni beyazdı... gerçi son gördüğümde saatlerce kucağımda uyuttuğum için onu, doyamadığım için oynamaya onlarla, dağınıktı biraz saçları mesela, ama her zaman bakımlıydı...

    gülünce dişleri kocaman görünürdü, ve hiç sevmezdi bunu; çok düşkündü güzelliğine... oysa ben de tam tersine, en doğal zamanlarında, gerçekten içten güldüğü anlarda aşık olurdum ona... şimdi düşünüyorum da, hep ima etmişim, hiç söylememişim onu "çirkinken" daha çok sevdiğimi... inanmazdı muhtemelen, ama söyleseydim keşke...

    gülünce tombullaşırdı yanakları, işte tam da o anda avuçlarımın içine alırdım güzelim yüzünü; gözlerimi gözlerine dikerdim, kırpmadan bakardım ona... gözlerimiz dalarken koyu sohbete, biz susardık... sahi, ne kadar da "bir"mişiz aslında...

    gizli saklı haberleşirdik, kimselere belli etmezdik... telefonu açtığımda "naapıyosun sen bakiim" derdim çocukça, "sen yaapıyosun" derdi... havadan sudan konuşurduk, hep kaçak oynardık, ertelerdik asıl söylenmesi gerekenleri, söylemek istediklerimizi...
    bir sessizlik olurdu konuşma arasında tam yeri geldiğini belli eden... "özledim seni" derdi, "burnumda tütüyorsun" derdim... inanırdım, inanırdı...

    yanyana geldiğimizde iki yabancı gibi bakardık birbirimize... yasaktık sanki nedense... mesafeli kalırdık başka insanların yanında, heyecanla yalnız kalacağımız anı beklerdik... ilk fırsatta dokunurdu dudaklarımız... öyle ateşli öpüşmeler değil, eşsiz dokunuşlardı bizimkisi, benzeri olmayan...

    günler birktirirdim ona, anlatılması gereken hikayelerle geçen günler... hepsini anlatmaya vaktimiz olmazdı hiç, çoğunlukla onu dinlerken, onu izlerken öldürürdüm zamanı... vazgeçmek ne kolaydı, ucunda o olunca... hep anlatan ben, hep ketum oluverirdim onun yanında...
    yanıbaşında...
    ne güzeldi hep onunla olmak, yanıbaşında... nefesini kıskandıracak kadar yakınında, omuzlarımız birbirine dokunacak kadar dipdibe... parmaklarını parmaklarıma dolayabileceğim kadarlık mesafede...

    "senden de, senin sevginden de vazgeçemiyorum, ne olur sen de vazgeçme benden" demişti son defasında... vazgeçtiğimi söyleyecek cesareti toplayamamıştım ona, yapamamıştım;
    meğer ne kadar zordu sadece onun için herşeyden vazgeçmeyi göze aldığımı söyleyebilmek...
    hep yazdıklarımı, ancak yazarken anlatabildiklerimi kulağına fısıldayabilmek isterdim, yapamadım...
    "seni seviyorum" diyordu," özledim" diyordu... "eskiden olduğu gibi günün bilmemkaç saatini birlikte geçirebilmek için neler vermezdim" diyordu...
    ama sadece "geliyorum" dese yeterdi bana;
    demedi, diyemedi...

    hani siz az önce telefonla konuşurken gülümsüyordunuz, gözleriniz kısılıyordu ya, ne bileyim, ona benzettim sizi birden fena halde... ne kadar canlıymış anılarım, ne kadar tazeymiş yaralarım, ne kadar kırıkmış hayallerim meğerse...

    * * *
    - birşey mi var beyefendi??
    - pardon?
    - neden bakıyorsunuz sürekli??
    - pardon çok özür dilerim, birine benzettim de sizi, dalmışım biraz... çok özür dilerim...
    - herneyse, önemli değil...
    - tekrar özür dilerim, iyi günler...

  • örnekler vermek gerekirse;

    0 tipi uygarlık: biz, bildiğin insan ırkı. enerji ihtiyacını büyük oranda fosil yakıtlardan karşılayan. yıldızının enerjisini çok düşük seviyede değerlendirebilen uygarlık tipi. gezegen yörüngesinde ve yıldız sistemi içerisinde uzay uçuşları yapabilir.

    i tipi uygarlık: yıldız sistemi içerisindeki diğer gezegen ve uydularda terraform şeklinde değilse bile, hub'lar veya yapay biyosferler aracılığıyla kolonileşmiş, sorunsuz haberleşme ve ulaşım sağlayabilen uygarlık tipi. yenilenebilir nükleer enerji kullanımını mükemmelleştirmenin yanında, kendi gezegenindeki tüm enerji kaynaklarını verimli şekilde kullanabilir, yanardağları, depremleri ve hava olaylarını kontrol edebilir. insanlığın önümüzdeki 50-150 yıllık süre içerisinde geçişini tamamlamasını beklediğimiz uygarlık tipi.

    ii tipi uygarlık: kendi evrimini kontrol altına almayı başarmış uygarlık tipi. kendi yıldız sistemindeki tüm enerji kaynaklarını maksimum verimle kullabilir; yıldızlararası seyahat ve haberleşme yeteneğine sahiptir. daha ileri seviyelerde gezegenlerin yörünge hareketlerini dahi manipüle edebilir. bu seviyede bir uygarlığın yok olma ihtimali imkansıza yakındır. kendisinden daha gelişmiş başka uygarlıklar dışında uzayda veya yaşam bölgesinde varlığını tehdit edebilecek ölçüde bir tehlike bulunmaz. hücresel ve hatta atomik seviyede yaşamı kontrol edebildiği için hastalıkları yok etmiştir, çarpma olasılığı bulunan asteroidleri ise tespit edildiği anda yok edebilir veya yörüngesini değiştirebilir. mass effect ve star trek evrenlerindeki insan ırkları ile predator serisindeki yautja pek çok açıdan bu seviyeye ulaşmıştır. kendi uygarlığımızın da yine bazı alanlarda önümüzdeki 50-100 yıl aralığında başlayıp, 500 yıl içinde geçişini tamamlamasını bekliyoruz.

    iii tipi uygarlık: içinde bulunduğu galakside istediği gibi kolonileşebilen, terraform ve gezegen mühendisliği becerisi en üst seviyede olan, doğrudan doğruya yıldızların ürettiği füzyon enerjisinden faydalanan uygarlık tipi. intergalaktik yolculuklar ve haberleşme de yapabilir. star wars'taki galaktik imparatorluk tip iii sınırları içerisindedir. nikolay kardaşev tarafından tanımlanan son uygarlık tipi budur, ötesinde geçmemiştir.

    iv tipi uygarlık: kardaşev'den sonra başka bilimadamları tarafından betimlenen seviyedeki uygarlık tipi. tüm evrende kafasına estiği gibi at oynatır. gezegenler, yıldızlar, galaksiler üzerinde deneyler yapar; yok edip yenilerini meydana getirebilir. fiziksel yapısını uzayda tek başına, herhangi bir araç olmadan istediği gibi yolculuk yapabilecek şekilde değiştirebilir. madde ve enerji varlığını istediği gibi manipüle edebilir ve zamanda yolculuk yapabilir. marvel evrenindeki celestial'lar bu uygarlık tipinin iyi birer temsilcisidirler.

    v tipi uygarlık: multiversal düzeyde takılan uygarlık/varlık tipi. tüm evrenlerdeki fizik kurallarını istediği gibi kullanabilir ve değiştirebilir. evrenleri yok edebilir, geri getirebilir, baştan yaratabilirler; true-omnipotent şeklinde betimlenebilirler. marvel'daki beyonder, living tribunal, one-above-all, dc'deki the presence ile lucifer ve michael, büyük dinlerin tanrı tasvirleri bu tanım dahilindedir.

  • çok lezzetli yemeklerin çıktığı hint eyaleti. seçme şansınız varsa hint restoranları arasında kerala olduğunu belirten birini seçin, yoksa menüsünde 'kerala curry' gibi bir kerala yemek arayın. pişman olmak mümkün değil, her lokmada kat kat aroma, keşfetmekten başı dönüyor insanın. tabii en acı olanını seçerseniz diliniz uyuşur tat alamazsınız. onun dışında afiyet olsun.

    (bkz: olsa da yesek)

  • bayram tatili için memleketine giden ev arkadaşı otobüs servisine binerken "aşkım beni unutma, varınca ara demek"
    akabinde adamın kızarıp bozarması, otobüste yan tarafta oturan kadının yolda adama oğlum aslında yakışıyorsunuz, bu devirde böyle şeyler normal artık demesi...
    herifin yol boyunca stres olması

  • bir ik şirketinde grup mülakatı yapılmaktadır;

    soru: insan olmasaydınız ne olurdunuz??!!
    çeşitli garip adaylar:
    x: ben at olurdum atlar sadıktır..
    y:ben aslan olurdum çünkü lider özellikliyim..
    z:ben karınca olurdum çünkü çalışmaktan hiç kaçınmam..
    t:ben güneş olup insanların enerjisini yüksek tutardım
    w: ben kartal olurdum çünkü görüşü keskindir..

    ve kaçınılmaz son sıra kaasim a gelir

    kaasim:kuş ???!!( ne bilim aq kuş demek geldi içimden)
    insan kaynaklarcı: ne kuşu? (bu nası soru yaaa!!)
    kaasim: deve kuşu hariç herhangi biri olabilir..

    grup baya eğlendi ama beni bidaha arayan tabii ki olmadı ama ben olsam kesin beni arardım..

  • insanı bokuna kadar ıslatan şelale görünümlü yağmur..

    düşün dizime kadar suya daldım şehrin merkezinde.. ve işe ulaştım.. bildiğin ıslak kıyafetle oturuyorum.. ama koduğumun müşterileri bu havada saat 09:01'de kapıdan içeri girdiler.. 'olm manyak mısınız nesiniz başka işiniz mi kalmadı bu havada' diyemedim ya la..