hesabın var mı? giriş yap

  • 80'li yılların başında beşiktaş'a çok büyük bir miktarda nakit hibe ederek beşiktaş'ı ayağa kaldıran ve bunu yaparken yönetim kurulunda dahi olmayan büyük beşiktaşlı erdoğan demirören'in frankenstein'a benzettiğim oğlu, iyi bir beşiktaşlı.

    yıllar sonra gelen edit: iyi bir beşiktaşlı olduğu konusunda bizleri şüpheye düşürmüş insan.

    daha bi yıllar sonra gelen edit: ben de bu adama "iyi bir beşiktaşlı" demişim ya, ağzıma sıçsınlar benim. 19 yaşında yazıp da 26 yaşımda pişman olduğum çok şey var ama bu bi başka mına koyim. acı çekiyorum resmen.

    en son edit: olm adam fenerbahçeli çıktı lan?

    en bi son edit: erdoğan demirören için söylediklerim de içime kaçmış bulunmakta. hayırlı olsun.

  • sarkisi bile hazirdir.

    pembe bir metrobus gordum ruyamda
    hanim yolcular beklerler durakta
    icindeyken cigerim doldu bir anda
    les gibi ter kokusuyla

    coluklu cocuklu ablalardi hepsi
    hepsinin basinda birer namus bekcisi
    mis gibi gül suyu kokuyorlar
    duraklarda

  • zico zamanında türk ligi yavaş. avrupada takımlar çok hızlı oynuyor. onları yenmenin tek yolu oyunu yavaşlatmak.
    biz yavaş oyunda ne yapacağımızı biliyoruz ama onlar bilmiyor demişti.
    sonuçta adam fenerbahçeyi ucl'de çeyrek finale taşıdı.

    harbi o adamı neden gönderdiniz.

  • evliliği bırak daha doğru dürüst ilişkisi olmamış adamların verdikleri normal detaylardır.

    kokudan bahseden arkadaşım, sevgilinin teninin kokusunu sevmiyorsan neden evlenesin ki? veya regl olmasından tiksiniyorsan neden bir kadınla birliktesin? kadın'ın tanımında regl var, git o zaman erkeklerle birlikte ol. biriniz tuvaletteyken diğeri banyoya girmek zorunda da değil, rahatsız oluyorsa böyle şeylerden sırasını bekleyebilir. ayrıca sevgilisinin kendisinin yanında gaz çıkarmasını yakınlık göstergesi olarak görüp mutlu olan insanlar da var. çünkü iş sevgide bitiyor arkadaşlar. eğer seviyorsanız üstünüze kussa bile tiksinmeniz mümkün değil.

  • ilginc bir durum.

    bugun akilli televizyon dedigimiz sey zaten aslinda kocaman bir tablet. apple'in elinde teknoloji var, zaten en alasindan ekran uretiyor (bkz: imac). uygulama altyapisi var (bkz: app store). kendilerine ait icerik var (bkz: apple tv) (bkz: apple tv+). hayatimizdaki diger urunleriyle (bkz: iphone) (bkz: apple watch) (bkz: ipad) yaratmis oldugu dijital bir ekosistem var. bu durumda hala televizyon uretmemesinin iki farkli sebebi olabilir:

    a) ustunde hummali bir sekilde calisiyorlar. daha lansman asamasindan uzaklar ama karsimiza bugunku televizyon anlayisimizdan cok daha ote birsey cikarmak icin sinirlari zorluyorlar. yani iphone'un cep telefonu tanimini degistirdigi gibi televizyon tanimini degistirecek bir urun yaratmak istiyorlar.

    b) yakin ve orta vadeli planlarinda otonom araç giyilebilir bilgisayar gibi konular daha ciddi yer tuttugu icin televizyon olayina odaklanmiyorlar.

    halihazirda koca bir pazar varken ve apple sadece ismi ile bile onbinlerce televizyon satabilecekken b sikki cok mantikli gorunmeyebilir ama televizyon piyasasinda ciddi bir rekabet oldugunu unutmamak lazim. yani cep telefonunda samsung disinda saglam bir rakip yok belki ama televizyon diyince isin icinde onlarca uretici var. ust gelir kesimine hitap eden yeni model urunleri ayri tutarsak, ortaya cikan son urun de uc asagi bes yukari birbirine yakin. fiyat savasi telefonu piyasasina gore cok daha ust seviyede. apple'in genel stratejisi bu tip bir pazara girmemek olabilir o yuzden a sikkinda belirtilen "urunu yeniden tanimlamak" gibi bir olaya giremedikce de hic girmemeyi tercih etmesi mantiksiz degil.

  • dün ustream'den yayın yapan birini izliyorum. semt nişantaşıydı sanırım. insanlar maskeli, gözlüklü, gazdan göz gözü görmüyor. bir yanda yaralılar var, polis sürekli saldırıyor, ortam gergin.

    birden sokağın başından maskeli, baretli, elinde poşetle bir genç belirdi ve çok samimi bir sesle

    "arkadaşlar kola isteyen var mı?" diye bağırdı.

    belki orada olsam lan şimdi ne kolası zaten ortalık karışık diye düşünebilirdim ama, öyle içten sordu ki ben ekran başında gülümsedim. olm ne tatlı insanlarsınız ya.

  • bu videoda görülen tek şey, seküler ve laik insanların ne kadar medeni olduğudur. şu tiplere sabır göstermek, yarın gelin konuşalım demek falan bunlar ciddi medeniyet göstergesi.

    bunun tam tersi olsa, mesela ben gidip camide ateizm tebliğinde bulunsam acaba böyle medeni bir karşılık görür müyüm? soru bu.

    debe edit: öncelikle; ülkenin şu içler acısı halinde, insanın çok rafine bir alan olan ekşi sözlük'te dahi olsa kendisi ile aynı düşüncelere sahip insanların varlığını görmesi kadar umut veren bir durum yok. o sebeple tüm güzel insanlara teşekkür ederim.

    sonra;
    (bkz: minik eymen'e yardim ediyoruz kampanyasi)

  • ağdlfgjlsdghndg. ahmet davutoğlu'nun mitingte akp seçmenine sorduğu ve "evet" yanıtını aldığı soru.

    "davutoğlu, mitinge katılanlara sorduğu “biz suriyeli kardeşlerimizi esad zalimine teslim eder miyiz?” sorusuna toplu bir “evet” yanıtı aldı."

    link

    video

    haberin başlığı: "davutoğlu kendi mitinglerinde bile dinlenmiyor" iyimser olmuş, dinleseler ne olacak.

    + nereye?

    - akp mitingine, iyi para veriyorlar sen de gel

    +napıyorsunuz peki mitingte?

    - yaw ne derse "he" diyoruz işte, o kadar.

  • hafif gövdeli, orta gövdeli ve yüksek (tam) gövdeli olarak ayrılan gövde, şarabın önemli bir karakteristiğidir ve, aslında tat veya asidite gibi kolay fark edilemeyecek bir öğedir. fakat, bir şarabın gövdesinin belirlenmesi, onun hangi yemeklere eşlik edebileceğine karar vermede yardımcı olabilir.

    şaraplar aslında farklı farklı fiziksel ağırlıklara sahip değillerdir, yani birbirlerinden kalın ya da ince değillerdir, bu nedenle gövde olarak tasvir edilen "dolgunluk" subjektif bir izlenime yakındır. çünkü, şarabın ağızda bırakmış olduğu dolgunluk, onun tadı, hacimi ya da vizkozitesi/kıvamlılığı tarafından ortaya çıkarılmasından ziyade, daha çok alkol içeriği, ekstreler, gliserol, ve asidite parametreleri ile ilgilidir. gövde, kalite belirlemekten ziyade, şarabın "ağırlığını" tanımlamak, bıraktığı dokuyu, bir şarabın nasıl hissettirdiğini anlamak ile ilgilidir damakta.

    hafif gövdeli şaraplar genellikle daha ince ve suyumsu bir yapıdadırlar, yüksek gövdeli şaraplar ise aksine daha kalın, ağır ve sütümsü bir kıvamda tarif edilirler. orta gövdeli şaraplar da ikisinin arasında bir yere sahiptir. genellikle şu şekilde bir benzetme ile karşılaşılabilir,

    hafif gövdeli - su
    orta gövdeli- süt
    yüksek gövdeli - krema

    şarabın gövdesi bir takım objektif faktörlere -tanen, asidite, alkol- bağımlıdır. bu nedenle, gövdeleri ayrıştırmayı öğrenmenin en iyi yolu belirli şarapları, belirli türleri tadarak, hissettirdiklerini kıyaslama yoludur. yine de,

    hafif gövdeli olarak:

    - pinot grigio
    - pinot gris
    - pinot noir

    orta gövdeli olarak:

    - chianti
    - merlot
    - sauvignon blanc

    yüksek gövdeli olarak:

    - cabernet sauvignon
    - shiraz
    - zinfandel

    şarapları sayılabilir.