hesabın var mı? giriş yap

  • 5 kardeş kağıt toplama işini bitirip eğlenerek eve dönüşe geçiyor. "kardeşlerden en büyüğü iterken küçüklerde kağıt toplama aracına binerek doyasıya eğlendi" .bu cümleyi haber metni olarak yazan arkadaş isterse benim kağıt toplama arabama binip üzerinde doyasıya eğlenebilir.

  • alenen ve göstere göstere sınav sisteminin içine torpil ve ayrımcılık yerleştirilirken, hala bu yeni sistemi oldukça "güvenilir" ve "emeğinin karşılığını sonunda alabileceği güzel bir sistem" olarak gören mallar, allah'a olan inancımı arttırıyor.

    gerçekten abi, bu kadar büyük bir beyinsizlik, böylesine bir gerizekalılık, bu muazzam aptallık kendi kendine oluşmuş olamaz.

  • elektrik ve su idaresine gidin tapunuz ve noter ihtarmenizle. suyu ve elektriği kestirin.
    (varsa gazı da kestirin) nasıl yaşıyorsa yaşasın.
    ya da bileği sağlam birisini bulun o sizin yerinize çıkartsın.

  • az önce hatunla;

    -nasıl yani yüzüklerin efendisi'nden daha önceki dönem?
    -baya işte, bu üçlemeden önceki dönemi kapsıyor.
    - bırak allasen ya, bak gandalf ne kadar yaşlanmış, bilip bilmeden konuşuyorsun.
    beyler:/

  • dün neredeyse tüm günü annemle beraber hastanede geçirdik. artık eve dönüş zamanı geldiğinde annemi hastanenin açık otoparkına çıkardım ve birlikte ağabeyimin arabayı getirmesi için beklemeye başladık. ikimiz de çok yorgunduk. tüm enerjimizin tükendiğini düşündüğümüz sırada, kar beyaz tüylü, bal rengi gözlü güzeller güzeli dişi bir sokak köpeği belirdi on metre kadar önümüzde. tam da o sırada hastaneden çıkan, kendine insan diyen bir çift, onlara hiç sokulmadığı halde, bu güzeller güzeline tekme attılar. gördüğüme inanamadım. tam ikinci tekmeyi atmaya yeltenirlerken, tüm enerjisinin bittiğini düşünen ben kendimi bunu yapan insan müsveddesine bir güzel haddini bildirirken buldum.

    hayvanların, özellikle de sokak hayvanlarının ne kadar akıllı varlıklar olduklarını gözlemleyenler iyi bilir. bu gördüğümüz güzel varlık da elbette öyleydi. hiçbir zarar vermediği halde, ona tekme atılmıştı ama o şiddet gördükten sonra dahi saldırmayı ya da havlamayı seçmeyerek bir asalet sergiliyordu adeta. üstelik benim onu savunduğumun da farkındaydı. bahsini ettiğim yaratık çift oradan uzaklaştıktan sonra hafif öne doğru eğilip, sağ elimle, sağ dizime vurarak yanıma çağırdım. koşarak yanıma geldi. usulca başını uzattı. araba gelene dek elimi üzerinden hiç çekmedim. o esnada tesadüfen kuzenim yanımıza geldi. o da hiç iğrenmeden, elini uzatıp bu tatlı kızı sevdi. gün boyu kaybettiğim tüm enerjim yerine gelmişti. onu severken, ona kötü davranan herkes adına, ondan özür diledim. tabii bana kendimi iyi hissettirdiği, annemi gülümsetebildiği için de bolca teşekkür ettim.

    sokak hayvanlarının tümünü ayırt etmeksizin çok seviyorum ve asla onlardan iğrenmiyorum. iğrendiklerime gelince, onlar yukarıda satır aralarında açıkça yazıyor zaten.

    edit: imla takıntısı

  • şile'deyiz 5 arkadaş... öğrencilik yılları. kış vakti, açık mekan yok... olanlar da bizi sarmıyor. eski alışkanlık, arabada içelim diyoruz. kimse bilmiyor şile'yi. özellikle kızlar, bulduğumuz yerleri "buranın manzarası yok ki" diyerek beğenmiyor. ortalıkta, "abi bu civarda nerede içilir arabada" diye sorabileceğimiz kimse de yok. polis karakolunun önünden geçerken sağa çekiyorum arabayı... sıkılmışım ring atmaktan. nöbetçi polis ve yanında bir başka polis sohbet etmekteler. camı açıp selam veriyorum polislere.

    - memur bey iyi akşamlar.
    - iyi akşamlar.
    - ya biz yabancıyız da, bu civarda arabayı çekip içebileceğimiz bi yer var mı?
    - tabii tabii, hemen şu yokuşu çıkın. solda bir alan var. deniz manzaralı içersiniz.
    - çok teşekkürler.

    söz konusu yokuşu çıkarken arabadakiler...

    - olm manyak mısın, polise içilecek yer mi sorulur?
    - bir saattir araba kullanıyorum. ne var işte, mis gibi yardım etti adamlar.

    neyse, mekana çekilir araba... müziktir, yıldızlardır falan. geyik yapılır, biralar içilir... biraz zaman sonra ekip arabası gelir. yanımıza gelen, nöbetçi polisin yanındaki diğer polis ve arkadaşlarıdır.

    - iyi akşamlar gençler.
    - iyi akşamlar memur bey.
    - burada içmek yasak.
    - abi sen yolladın ya bizi buraya...
    - olsun, yasak.

    türk polisi eliyle koymuş gibi yakalar diye bir laf var ya... doğrudur o laf.

  • başlık sınırlaması yüzünden zorlanmış bir başlık.
    dialog ile anlatayım
    a-hayatın boyunca hiç gökyüzünden kitap indiğini gördün mü?
    b-hayır.
    a- peki gören birini gördün mü?
    b- hayır.
    a- peki biri gördüğünü iddia etse inanır mısın?
    b- hayır.
    a- en yakın arkadaşın bana kitap indi dese?
    b-hayır.
    a- ulan madem öyle bundan 1400 yıl önce yaşamış, en az 50 göbek ötesi, senin ırkından senin dilinden olmayan, başka bir coğrafyada doğmuş, okumanın yazmanın olmadığı, cehaletin kol gezdiği yerde, senle hiçbir ilgisi olmayan adama nasıl inanıyorsun?
    b-...
    a-biri sana 20 yaşındayken babanın aslında gerçek baban olmadığını söylese o an babandan soğur muydun?
    b-hayır

    işte dinin temeli, erken yaşta motivasyon, güdülenme. daha bebekken verilmeye başlanan dini eğitim. aileler kendilerine verildiği gibi yalan ve yanlışları çocuklarına aktarıyorlar, hiç sorgulamadan eleştirmeden, çocuklar ise daha farkında olmadan bu anlatılanları gerçekmiş gibi kabul edip, asla sorgulamadan zihnine yerleştiriyor. ölene dek. eğer şanslı ise 5-10 yıllık bir araştırma, merak ve idrak süreci ile atlatabiliyor. yoksa sonuç ortada.

    gerizekalıya edit: kitap indi derken cilt cilt ansiklopedi gibi indiği kastedilmedi tabiki. allah ile melek aracılığı ile iletişim kurup vahiyler halinde indi. çok daha sonra kitaplaştırıldı. sen bunu anlarsın diye kısaca kitap indi dendi.
    sanki böyle yazınca çok mantıklı olcak amk.
    gerizekalıya edit: dini eleştiren herkes ateist değildir. farklı inanışlar var. ben de değilim.