hesabın var mı? giriş yap

  • adamlar sana bilgi aşılıyor, sözlükte "anlatımı sıkıcı" "gereksiz bilgi deposu" "ateist" "reklam peşinde" falan diyor. inanılır gibi değil.

    tebrik edilesi, güzel ve çalışkan bir ekip olduğuna inanıyorum. severek takip ediyoruz. kendilerinden pek çok şey öğrendim ve öğrenmeye devam ediyorum.

  • bir ülke gerizekalı mı ki bambaşka bir ülkenin parasını kullansın? aslında o ülkeler salak değil, amaç doların saygınlığından yararlanmak. yani faizleri amerikan düzeyine çekme çabası. bambaşka açıdan bakarsak da evet o ülkeler gerzekalı, nedeni ise şu; resmi dolarizasyona geçince ülkeler para politikalarından feragat etmiş oluyorlar. yani şöyle açıklayayım, diyelim ki x ülkesi dolar kullanıyor. bir gün haberleri bir açtınız ki x ülkesinin cumhurbaşkanı başbakana anayasa fırlatmış, ertesi gün bütün piyasalar tepetaklak. şimdi o ülkenin yapması gereken hiperenflasyonu bile göze alıp para basmak ve finansal düzeni kurtarmak, ama o da nesi? sen para basamıyorsun ki, parayı abd basıyor. fed'e yalvarıyorsun, yakarıyorsun ama adam para basmıyor, neden bassın ki? seni kurtaracam diye kendisi mi enflasyona hedef olsun? bu sorunsal içerisinde ülke ayvayı yer, s*ki yine halk tutar.

  • italyan folk müziğinin en popüler örneği olan bu şarkı bildiğim kadarıyla ilk olarak po ovası'nda sefil koşullarda çalışan işçilerden yükselmiş bir feryattır. daha sonra, ikinci dünya savaşı yıllarında ise, değiştirilmiş sözlerle faşizme ve mussolini'nin her türlü politikasına karşı çıkan, çok kıyım görmüş, çok zorluktan geçmiş (ama sonunda emellerine ulaşmış) partigiani'lerin marşı haline gelmiştir.
    nihayetinde bir halk türküsü olduğu, kulaktan kulağa geldiği için bir sürü değişik sözlü versiyonu vardır. benim en çok dinlediğim hali olan milva'nın söylediği versiyonun iddiasız ve sadakatten uzak, sırf bir fikir vermesi için yaptığım çevirisi şöyledir:
    (bu arada, bella ciao'lu kısımları "hoşçakal güzelim, hoşçakal" diye çevirdim, şarkı bende hep tarlaya gitmeden önce yataktaki karısına veda eden bir işçiyi çağrıştırdığı için, ama başka çözemediğim göndermeler de sözkonusu olabilir. hem merhaba, hem de hoşçakal anlamına geldiğini unutmayalım ciao'nun. bir de kimi laubali italyanların ağızlarına sakız olmuş, güzel çirkin demeden herkese söyledikleri "ciao bella" değil de, "bella ciao" denmesi enteresan).

    alla mattina, appena alzata
    o bella ciao, bella ciao,
    bella ciao, ciao, ciao.
    alla mattina, appena alzata
    in risaia mi tocca andar

    (sabah, daha yeni kalkmışım, hoşçakal güzelim, hoşçakal, sabah, daha yeni kalmışım, pirinç tarlasına gitmem gerek)

    e tra gli insetti e le zanzare
    o bella ciao, bella ciao,
    bella ciao, ciao, ciao.
    e tra gli insetti e le zanzare
    duro lavoro mi tocca a far

    (ve böcekler ve sivrisinekler arasında, hoşçakal güzelim, hoşçakal, böcekler ve sivrisinekler arasında, zor bir iş yapmam gerekiyor)

    il capo in piedi col suo bastone
    o bella ciao, bella ciao,
    bella ciao, ciao, ciao.
    il capo in piedi col suo bastone
    e noi curve a lavorar

    (şefimiz ayakta bastonuyla, hoşçakal güzelim, hoşçakal, şefimiz ayakta bastonuyla, ve bizi çalışmak için sıraya diziyor - ç.n: bu son dize kesin yanlış, curvere diye bir fiil yok ki, hiç anlamadım)

    o mamma mia! o che tormento!
    o bella ciao, bella ciao,
    bella ciao, ciao, ciao.
    o mamma mia! o che tormento!
    io t'invoco ogni doman'.

    (of tanrım! bu ne işkence, hoşçakal güzelim, hoşçakal, of tanrım, bu ne işkence! sana her pazar yalvarıyorum)

    ed ogni ora da qui passiamo
    o bella ciao, bella ciao,
    bella ciao, ciao, ciao.
    ed ogni ora da qui passiamo
    noi perdiamo la gioventu'

    (ve burada geçirdiğimiz her saat, hoşçakal güzelim, hoşçakal, ve burada geçirdiğimiz her saat, gençliğimizi kaybediyoruz)

    ma verrà un giorno che tutte quante
    o bella ciao, bella ciao,
    bella ciao, ciao, ciao.
    ma verrà un giorno che tutte quante
    lavoreremo in libertà!

    (ama öyle bir gün gelecek ki, hoşçakal güzelim, hoşçakal, öyle bir gün gelecek ki, hepimiz özgürlük içinde çalışacağız!)

    işte böyle. bir başarısızlık var çevirinin tamamına sinmiş, ben de hissettim.

  • dingilin biri istanbulun yerlisi kadim bir kültürleri olan rumlar ve ermenileri, çölden gelen suriyelilerle karşılaştırmış. çok cahilsiniz çok.

    edit: mesaj patlaması yaşıyorum. hala adamlar, 50 yıl önce beyoğluna bile takım elbise kravatla çıkan rumlarla, bugün zeytinburnu sahilde deve güreşi yapan afganları bir tutuyor.

  • yapılan bir yorumdan türkiye'nin özetini anlayabileceğiniz haber.

    "ali vural 17.2.2012 12:38:00
    yorumlara bakiyorumda,istemeyenler,cekemeyenler camur atmaya baslamislar bile.."

    ki bu en beğenilen yorum.

    akpli kafası dediğimiz tamamen örnekteki gibi işte. insanlar akla ve mantığa dayalı bunun olamayacağını, olsa bile % kaçının türk malı olacağını merak etmişler. adam direkt olarak dayamış cevabı: çekemeyen anten taksın!

    arkadaş işte bu kadar sorgulamaktan, düşünmekten uzak olduğunuz ve her söylenen şeye 'alkış' tuttuğunuz için bu hâle geldik. yazık, çok yazık.

  • ben : erkek
    eşim: kadın

    ilk evlendiğimizde mecbur paraları birleştiriyorduk.. çünkü her orta direk türk genci gibi evlenirken çektiğimiz kredilerin borçları vardı. o zamanlarda gelirlerimiz birbirine yakın rakamlardı. eşim maaşı yattığında maaşının büyük bir bölümünü bana verir, ben kendiminkiyle birleştirir borçları öder, evin diğer giderlerini falan hallederdim.

    şimdi evleneli 6 yıllık bir süreç geçti. ben iki kez terfi aldım. eşimin maaşıyla benim maaşım arasında belirgin fark oluşmaya başladı. artık ondan hiç para almıyorum. hâlâ evin bütün ödemelerini ben yapıyorum. araç giderleri, kredi kartları sağlık sigortaları vs. hepsini ben ödüyorum. eşim ise kazandığı parayı ne yapıyor bilmiyorum. tek bildiğim eve hergün kargo geliyor. sanırım eşim trendyol'a çalışıyor.

  • 10 şubat 2010 galatasaray antalyaspor maçında, durum 1-1'ken, ilk yarı sonunda (ki değişikliklerini genelde 60-70 arası yapan bir teknik direktördür kendisi) gio yerine emre çolak'ı almıştır, hemen ardından emre durumu 2-1'e getirmiştir.
    yine aynı maçta durum 2-2 iken, mehmet topal yerine hakan balta'yı oyuna alıp, caner erkin'i sol bekten, sol açığa kaydırmıştır. bir kaç dakika içinde galatasaray 3-2'ye yine caner'in golüyle ulaşmıştır.
    son değişikliği uğur uçar yerine servet çetin'i almak olmuştur, ama kimilerinin düşündüğü gibi defans yerine defans almak şeklinde olmamıştır. servet'i ileri koyup (bildiğiniz bayağı ileri, santrafor falan) defansı 3'lemiştir. servet kalan dakikalar içinde ceza sahasını karıştırmış ama galatasaray'a turu getirememiştir.

    futbolu "öne geçince yere yatın, geriye düşünce tekme atın" mantığıyla değil de, satranç oynar gibi hamlelerle oynamaya çalışan, bunu da bütün asaletiyle yapan bir adamdır. onun galatasaray'ın başında olmasından ve onu oraya getirebilenlerle gurur duyuyorum.

  • bu amk cümlesini nedense hep zenginler kuruyor. sizce de bunda bir tuhaflık yok mu? yorum sizin…

    edit: gelen yüzlerce mesaja istinaden, burada beni ikna etme, düşüncemi çürütme ya da anti tez önermeye çalışmayın özelden mesajlar atarak. ne demişim entry sonunda: “yorum sizin”.

    ayrıca, madem parayla mutlu olunmaz, o zaman sabah erkenden kalkıp eşek gibi işe gitmeyin kardeşim, oturun mutlu mutlu evlerinizde beş parasız. ne de olsa parayla mutlu olunmuyordu dimi?

    para bir amaç değil, araçtır arkadaşlar. mutluluğa açılan en büyük kapıdır. o güzel güzel yiyip içtikleriniz ve paylaştıklarınız, gezdikleriniz ve de gördükleriniz, direksiyonundan yol fotosu çektiğiniz, starbucks vs diğer kahve ve de gold rakılarınız, meşelerde dinlendirilmiş keyif viskileriniz, vs. kısacası, huzur ve mutlu olmanıza vesile olacak her şey para ile satın alınıyorsa… e o zaman..?

    son olarak, acun üzerinden gidelim hadi! adam tadılabilecek neredeyse tüm dünyevi şeyleri tatmış, her yeri gezmiş, yaşı kaç olmasına rağmen (toplumda aslında sıradan biri yaptığında ayıplanacak) kızları yaşında kadınlarla takılan, jeti, yatı, katı, özel tv'si, ingiltere ve de iskoçya'da futbol kulübü vs olan bir adam kusura bakmayın da parayla mutlu olunmaz demesin!

    bana laf anlatmaya çalışmayın, yazın başlığın altına düşüncenizi, insanları ikna edin de beni favlayacaklarına sizi favlasınlar, kapiş..?

    ekstra edit: ve de sonun sonu olarak, parayla mutlu olunmuyor diyip de fakirliğe dönen bi zengin gösterdiğiniz gün ben de bu entry'imi düzeltip özür dileyeceğim! çünkü o güçten, istediğini kolayca elde edebilmekten ve o kadar maldan vaz geçmek hiçbir babayiğidin harcı değildir!

    saygılar…