hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye'de yaşadığınıza delalettir. tek yönmüş, çıkmaz sokakmış, kaldırımmış fark etmez. her an her yerden bir araba çıkıp sizi çiğneyebilir. dikkat etmek lazım.

  • bir defasında içinde para dolu zarfları dağıtan bir düğün arabasının önüne atlamıştım. yağmada güç bela bir zarfı kapıp güvenli bir noktada açtım. herkese bir şeyler çıkmıştı. herkes deli gibi seviniyordu. ama benim zarf boştu. tek boş zarfı kapmıştım. kampanya çekiliş filan değildi ama geleceğim hakkında çok net bilgiler vermişti.

  • taner'in şampiyon olduğu yıl muhakkak incelenmeli. işin içinde paralel bir mevzu olabilir. nasıl kpss'ler inceleniyor, bu da incelensin.

  • can yücel'in şu şiirinden haberi bile olmayan insan beyanıdır

    "zenginlik; sabahları poğaça yiyebilmektir.
    zenginlik; merdivenleri yardımsız çıkabilmektir.
    pencereden bakıp, yoldan geçenleri görebilmektir.
    her akşam kendi kapını kapatabilmektir.
    saçının okşanmasıdır.
    kolundaki saatin geleceği göstermesidir.
    bir sonraki hafta için plan yapabilmektir.
    güzel günleri bekleyebilmektir.
    bazen bir tabak makarnadır.
    bazen iki tane domates ve bir taze ekmektir.
    kendine inanabilmektir.
    zenginlik varlığından mutluluk duyabildiğin herşeydir...
    fakirlikse...
    bir kez tanıyıp,
    sonra yokluğunu öğrenmektir."

  • nazım hikmet 1940'ların sonlarında, bursa cezaevinde kaldığı zamanlarda hapishane içine küçük atölyeler kurulur ve mahkumların bu atölyelerde imal ettiklerini dışarıya satmalarına izin verilirmiş. nazım da perde yapar, satması için ailesine gönderirmiş. o dönem nazım hikmet'in annesi celile hanım'a yazdığı mektupta bu perde işinden de bahsedilir:

    "perdeler için de alparslan'a yazacağım ama, sen de nimet teyzeme bildir, bir kere de o yazsın: perdeleri metresi 300 kuruş ile 335 kuruş arasında verebilir, saçaklar da 100 kuruş ile 90 kuruş arasına"

    bu mektupta ismi geçen alparslan'dan konu nerelere taşınacak şimdi bakalım:

    (alparslan, nazım hikmet'in yeğeni. aynı zamanda izmir valiliği de yapan rahmi bey'in oğlu)

    1919 yılında çerkes edhem izmir'de çok zengin bir hollandalının çiftliğine dadanır. amacı haraç almak. durumu öğrenen vali rahmi bey jandarmayı toplayıp edhem'e engel olur. edhem bu durumu gururuna yediremez, rahmi bey'in o dönem 8 yaşında olan oğlu alpaslan'ı fidye için kaçırır. rahmi bey fidyeyi ödemek için malvarlığını satışa çıkarır, yetmez izmirliler kampanya başlatır ve izmir'in zenginlerinden kampanya için para isterler. kampanyada paranın üçte biri karşılanır, gerisini bornova'da fabrikatör olan fransız henri giraud temin eder. o zamanın çok büyük parası 53.000 lira ödenerek alparslan'ı kurtarırlar.

    henri giraud ülkede kalmaya devam eder, kendisi mustafa koç'un eşi caroline koç'un dedesidir.

    hollandalı çiflik sahibi, cumhuriyet ilanından sonra ülkeden ayrılır. kızı bir kaç sene sonra bir ingiliz bankerle evlenir. 1929'da onların da bir kızı olur ve adını "edda" koyarlar. tam adı "edda kathleen van heemstra hepburn ruston" nam-ı diğer audrey hepburn

    nazım hikmet'in sağlığı da çok iyi değildir hapishanede, biraz resim yaparak kendini dinlendirmek istediğini yazar o mektuplarda. ve perdelerin satışlarının nasıl olduğunu da sorar. ailesi her seferinde çok iyi der. ama hep aile kendi satın almıştır perdeleri.

  • insanlara olan güveni oldukça sarsan olaydır.

    geçen hafta perşembe günü eşimin başına gelmiş hadisedir. bugün internet şubesinden hesabı kontrol ettiğinde fark ettik.bankamatikte 100 lira çektikten sonra kartı atm de unutup gitmiş. insanlarda nasıl profesyonellik varsa artık tek seferde çekmemiş dört seferde toplam 750 lirayı çekip gitmiş. yani hesabındaki tüm para olan 754 lira nın 750 lirasını.

    banka halk bankası. nasıl sistemleri varsa artık, benim bildiğim önce kartı verir sonra parayı. itiraz ettik,savcılığa da başvurun dediler ama pek ümidim yok açıkcası.

    giden paradan daha çok beni şu rahatsız ediyor aramızda hırsızlarla,gaspçılarla,yada katillerle yaşıyoruz o tedirgin ediyor. insanlar sanki başkalarının hata yapmasını bekliyorlar gibi nasıl menfaat sağlarırım derdinde.

    insanlara olan güvenim dibe vurmuş durumda. allah hayırlı insanlarla karşılaştırsın ne diyeyim sözlük.

    de lere takılan arkadaşlara edit: cep telefonundan yazıyorum arkadaşlar, kelimeden sonra boşluk atıyor klavye.aceleden dikkat etmedim.allah iyiliğinizi vermesin.şu olayda bile geyik yapacak birşey buluyorsunuz.
    paranın geri gelmeyeceğini ben de :) biliyorum. duyarlı, dikkatli olmanız için paylaştım.

    edit:bahse konu atm banka tarafından işlem yapılmasına kapatılmış,büyük ihtimalle kamera kayıtlarını almak için kapattılar.
    bugün savcıya gidilerek konu anlatıldı,savcı tarafından dilekçe tarzı bir yazı yazılıp polis merkezine başvurulması istendi.
    karakolda ilk gol ; ifade yazan arkadaş olmadığından bir saat sonra gelinmesi istendi, iznimiz yok deyip ısrar edince bu seferlik böyle olsun denip ifade yazdırılabildik.

    edit 3 : olayın üzerinden bir ay geçmiş durumda. ne bankadan ne de emniyetten herhangi bir dönüş olmadı. açıkcası aksinide beklemiyordum

    son edit: savcılıktan çağırdılar. parayı çeken şahsın birkaç fotoğrafı gösterilip, tanıyıp tanımadığımızı sordu. tanımadığımızı belirttikten sonra emniyette şahsın kimliğini teşhiş edemedik diye yazı gönderdiğini söyledi. banka da sorumluluk bizde değil deyip yazı göndermiş. dosyayı kapatacağım dedi, ellerinde bir sürü böyle faili meçhul dosya olduğunu, genelde bu şekilde şahsın yakalanamadığından falan bahsetti.
    anlayacağınız bu ülkede herkes kendi güvenliğinden sorumlu. nokta.