hesabın var mı? giriş yap

  • uğur bey ve özlem hanım misafirimiz olacaklar,
    sayın şahin ve sayın türeci misafirimiz olacaklar.

  • insanların iç çatışmalarının dışarıya vurulmasını gösterir. normalde sol beyin her zaman sağ beyni baskılar çünkü mantık sol beyin tarafından kontrol edilen bir olgudur. korpus kallosum denilen iki beyin arasındak köprü yok edildiği zaman sağ beyin kafasına göre takılmaya başlar ve zaten sol beyne göre daha içgüdüsel ve bilinçaltının etkisinde takıldığı için insanın baskıladığı düşüncelerini falan gerçekleştirmeye başlar. örneğin sabah işe gitmek zorundayken gömleğinizi iliklerken sol el eliniz o düğmeleri çözmeye çalışır çünkü içten içe işe gitmek istemiyorsunuzdur. çok hazzetmediğiniz bir insanla konuşurken sol eliniz birden adama yumruk atabilir. sigarayı bırakmışken birisi teklif ettiğinde sol eliniz sigarayı almaya uzanabilir, süpermarket alışverişi sırasında aldığınız ürünleri sol el geri koyabilir hatta almayı düşünmediğiniz şeyleri uzanıp alabilir. sol el bu durumda düşmanınız falan değildir, o da sizsinizdir ama sizin bilinçaltınızın bilince dökülmesidir. genel olarak primitif bir yapıda olduğu için de ihtiyaçlarını ilkel ve kaba yöntemlerle belli eder.

    house'un bir bölümünde de vardı bu olgu. hastanın sevgilisi bir deodorant getirdiğinde sol el alıp deodorantı fırlatıyor sonra da kadına tokat atıyordu adamın iradesine karşı. bölüm sonunda adamı hasta edenin o deodorant olduğu, sağ beynin bunu biliyor olduğu ancak mantıksal bir şekilde bunu sol beyine söyleyemediği için primitif bir şekilde rahatsızlığını dile getirdiği ortaya çıkıyordu. aynı adama çeşitli kelimeler gösteriyorlardı, sağ gözle adam kelimeleri söylerken, sol gözle baktığı zaman nesnenin ne olduğunu söyleyemiyor ancak kağıt kalemle direkt olarak şeklini çizebiliyordu.

    belki de en ilginç tıbbi olgudur yabancı el sendromu. insanların çift kişilikli olduklarını ve medeniyet kisvesi altındaki zorunluluklardan kurtulduklarında sıkıntılardan kurtulduklarında neler yapabileceklerini gösterir.

  • genellikle tarzı sorular ile insanı çileden çıkartan yarışma. şirket telefonlarında genellikle hangi rakam ile çıkış yapılır veya şirketlerde genellikle hangi tarihlerde ödeme yapılır sırasıyla 9 ve cuma günüymüş.

    bizde 0 ve salı günleri doğru cevap, ne olacak şimdi? böyle saçma soru tarzı mı olur lan?

  • bir insanın sahte deliller ve tanıklar ile tamamen yasal yollar kullanılarak ayrıca bu yolları kullanan kişilerin üst düzey memurların olduğu, hakiminden savcısına, polisinden amirine kadar herkesin yapay bir suçlu yaratma çabasını günümüz açısından değerlendirip izlemeniz gereken muhteşem bir hukuk rezaleti belgeselidir.

    belgeselin ilk bölümünde şu vurucu cümle bir hukukçu olarak beni benden aldı. şöyle ki; '' mahkemeler bir insanın masum olup olmayacağını araştırmak yerine suçlu olup olmayacağını araştırması, işte bu çok saçma ''.

    gerçekten de öyledir. masumiyet karinesine göre herkes suçu ispat edilene kadar masumdur. ancak özellikle ülkemiz dahil olmak üzere bir çok ülkede mahkemelerinde sanıkların doğrudan suçlu muamelesi görmesi alışılagelmiş bir gelenek, teamül halini almıştır.

    şu anda dahi ülkemizdeki canlı örnekleri gündemi meşgul etmekte. fetö terör örgütü operasyonlarında alınanların tamamı suçlu muamelesi görmekte hatta onu da geçtim sosyal medya platformundan yazdıkları eleştiri yazıları dahi '' ülkeyi bölmek veya ülkeyi bölmeye çalışanları övmek '' gibi saçma bahanelerle suçlu sıfatı verilmektedir.

    ortada masum olduğuna dair suçlu olduğuna kıyasla daha fazla maddi delil olmasına karşın kişiler yalnız bir beyanıyla suçlu ilan ediliyor. hatta şunu söyleyebilirim ki; nefret ettiği komşusunun fetöcu olduğu yönünde karakola şikayette bulunan kişi sırf nefret ettiği için yalan beyanlarda bulunup kişiyi delilsiz tutuklanmasına sebebiyet veriyor.

    işte gerçek '' nefret suçları ''nın bunlar olduğu kanısındayım.

    belgesele gelecek olursak tamamen gerçek dışı ancak yasal zemine oturtulmuş deliller ile insanların hayatlarının nasıl değişebileceğini, hakim-savcı-polis gibi soruşturma ve kovuşturmada görevli olan kişilerin istedikleri kişilerin hayatını nasıl da bitirebildiklerini görüyoruz. yani '' görevi kötüye kullanma ''nın masum insanları bir katile bir tecavüzcüye bir hırsıza bir teröriste nasıl dönüştürebileceğini izliyoruz.

    bu dizi mevcut hukuk sistemlerinin altyapı eksikliklerini gün yüzüne çıkartıyor. hukuk sistemlerini daha detaylı sorgulamanız için sizi yönlendiriyor. her şeyi geçtim hukuka ve yargıya olan güvenin asla tam olmaması gerektiği konusunda saflığınızı sizden alıyor.

    harika bir belgesel ve bu belgesel hakkında bu kadar az entry girilmesi ve izleyen kesimin azınlığı beni şaşırttı.

    lütfen izleyin...

  • şöförler ya uyuyakalıyor, ya dikkatsiz sürüyor ve hız yapıyor. ülkenin temel sorunu insan yetiştirme. yetiştiremiyoruz, eğitilemiyoruz. önünü arkasını düşünmeden hareket eden insanlara canımızı emanet ediyoruz sonra.

  • uzun zamandır aklıma takılmış sorudur. gülünecek bir şey olabilir farkındayım fakat gerçekten merak ediyorum.

    şimdi biliyorsunuz milyarlarca gezegen var. ya bu gezegenler, galaksiler; bizde olduğu gibi birleşip başka komplike bir canlının bedenini oluşturuyorsa?

    hatta aklıma şu da geldi, biliyorsunuz kanser kontrolsüzce çoğalan ve durdurulamayan hücrelerdir. insanoğlu başka bir canlının kanseri olabilir mi?

    çünkü biz de kontrolsüzce çoğalıp içinde bulunduğumuz gezegene zarar veriyoruz.

    bilmiyorum çok garip gerçekten.

  • bir gece abimin söylediği sözle beni benden alan sayıklamalar bütünü.

    gece çıt çıkmıyor ben uyumak üzreyim abimden bağırarak gelen ses

    - sessizliiiiiiik

  • sofore "musait bi yer" demeye 50-100 metre kalmisken baska bir yolcunun inmek istemesi uzerine "kalmis surada 5-6 bina, tekrar durdurmayayim simdi" diye dunuserek inip yurumeye basladiginda, o dolmustaki baska birinin tam da senin inmek istedigin yerde araci durdurdugunu gormek...

  • kendi halinde olmak isteyen adamın instagram'da işi ne? hahah "kendi halime bırakın beni bakın bunlar jilet yaralarım, (kına da var bak) müslüm, ferdi falan varoşları bilirim ben falan hadi şimdi kendi halime bırakın"

    millet de bunları bi şey sanıyor işte.

    tanım: ergenlerin sevgilisi, ergenlerin okuduğu, kalemi zayıf edebiyatçı.

  • turistik olarak gitmeyi düşünüyorsanız tamı tamına 2 günde bitirebileceğiniz küçük ve keyifli bir şehir.

    gezilecek yerler sıralı tam listesini ve faydalı bilgileri aşağıda veriyorum, not alalım lütfen.

    1. havalimanından şehre ulaşmak oldukça kolay. tren ve hızlı tren seçenekleri mevcut. flytoget yazan trenler hızlı tren ve tabii ki daha pahalı. nsb trenleri ise 100 kron(50tl) ve yaklaşık 25 dakikada şehir merkezine varıyorsunuz.

    2. para birimi kron ve hesaplama yapmak için gördüğünüz kron değerini 2'ye bölerseniz yaklaşık olarak tl değerini bulabilirsiniz.

    3. şehir içinde tramvay ve metrolar ile her yere ulaşabilirsiniz. 1 day pass'ler eğer gün içerisinde 3ten daha fazla ulaşım kullanacaksanız mantıklı. trenlerde kontrol yapıyorlar, bilet almamazlık etmeyin.

    4. şehrin ana caddesi karl johans gate. burası trafiğe kapalı bir cadde. bir ucunda kraliyet sarayı diğer ucunda ise oslo ana tren istasyonu var. alışveriş vs için bu cadde tercih edilebilir.

    5. oslo ana tren istasyonunun hemen arka tarafında avrupa'nın en güzel dizayn edilmiş opera binalarından biri mevcut. aşağıdaki linkten hazır oslo'ya gitmişken bir opera ya da klasik müzik konserine katılmayı tercih edebilirsiniz.

    https://operaen.no/en/

    6. şehrin en turistik sokaklarından biri ise damstreet. instagram'da oslo ile ilgili hikaye ve foto paylaşacaksak bu sokağı buluyoruz ve küçük renkli ahşap evlerin fotolarını çekip görevimizi yerine getiriyoruz.

    7. straden caddesi/aker brygge ise şehrin modern tarafı. marina olarak da adlandırılan bu bölge şık restoran ve alışveriş merkezlerinin olduğu ve hemen başlangıcına doğru nobel barış merkezinin de bulunduğu bir yer.

    8. hepsi aynı sanatçı tarafından yapılmış yaklaşık 200den fazla heykele ev sahipliği yapan ve yemyeşil bir park olan vigeland ise en turistik yerlerden biri. buradan da instagrama oldukça fazla ekmek çıkıyor. üstelik ücretsiz, mutlaka gidilmeli görülmeli.

    9. biraz da sanatsal aktivite istiyorsak national gallery tercih edilmeli. koleksiyonunda (bkz: edward munch)'e ait ünlü (bkz: the scream) isimli tabloyu da bulunduran müze mutlaka listeye eklenmeli.

    10. hemen hemen her avrupa şehrinde olan food marketlerden elbette oslo'da da var. eğer yerel halkın arasına karışayım ve aynı anda birden fazla lezzet tadayım isterseniz mathallen oslo'daki tercih noktanız olmalı. içerisinde birçok farklı mutfağa ait lezzetler mevcut ve fiyat olarak da oslo geneline göre daha uygun fiyatlara doymak mümkün.

    11. son olarak da grünerlokka bölgesi var. şehrin daha genç, canlı ve trendi bölgesi. bir sürü mekan, restoran, kafelerle dolu canlı bir bölge. dünyanın en iyi baristalarından olan tim wendelboe'ya ait bir mekan da bu bölgedeymiş ancak deneyimleyemedik, aklınızda bulunsun derim.

    yazıyı bitirirken, oslo pahalı bir şehir mi sorusuna evet demek istiyorum. özellikle nedenini anlayamadığım bir şekilde içme suyu deli pahalı. (0,5 litre su 14 tl) atıştırmalık değil de bir restoran da ortalama bir yemek yiyeyim derseniz kişi başı yaklaşık 150-200 lirayı gözden çıkarmak gerekiyor. yok burger king, mc falan yaparım derseniz onlarda da menüler ortalama 60tl civarında. ancak yazının en başında da dediğim gibi oslo tam 2 günlük bir şehir ve bu 2 günde daha az harcayarak oldukça güzel bir gezi planlamak mümkün.

  • 93m ile mecidiyeköy'den zeytinburnu tarafına ilerliyorum. sağımda, pencere kenarında bir kız oturuyor. önümde en son durakta binmiş bir kız oturuyor. onun yanında da bir erkek ama belli fırlama biraz. bu kişiler, bir birlerine tamamen yabancı.

    e5'te seyir halindeyken sağ tarafımızda, çok alakasız bir yerde, havai fişekler patlamaya başlıyor, tabii herkes dönüp izlemeye başlıyor. o arada ön çaprazımdaki fırlama, yanındaki kıza dönüyor birden ve "bak sen yanıma oturdun diye havai fişek gösterisi yaptırıyorum" dedi, herkes gülmeye başlıyor ve ben o arada havai fişeklere doğru sağa dönüyorum, tabii doğrultu olarak yanımdaki kıza bakıyorum da zannedilebilir. o anda kız benim ondan tarafa baktığımı görünce bana dönüp "o kadar zaman oldu, yanımda oturuyorsun, hiç havai fişek patlatmadın" dedi. bu arada hal-i hazırda gülmekte olanlar yerlere düşmeye başladılar. ben ne diyeceğimi bilemez halde, kem küm ettim biraz. insana böyle de yüklenilmez ki!