hesabın var mı? giriş yap

  • ''oklondon bolo goçormo okrom'' sen kimsin lan gevşek mhp elemanı? triplere bak, 2 ergen övgü yazdı diye kendini polat alemdar sanmış mq japonyalısı.

  • bir türlü anlayamadığım durum.

    ilkokul 4'ü bitiren bir oğlum var, hem de iyi bir devlet okulunda okudu. tüm derslerinde başarılı da bir öğrenci.

    arkadaş 4 sene boyunca her dersi, ödevi el yazısı ile yazdırdılar. çocuk 10 yaşına geldi, hala doğru dürüst düz yazı yazamıyor.

    az biraz düz yazı gösterilse de hiç bir zaman herhangi bir derste bu tür yazımı kullanmadılar.

    bunun mantığı ne arkadaş?
    hangi kitap el yazısı ile yazılıyor?
    hangi internet sitesinde el yazısı kullanılıyor?

    lan düşünüyorum, düşünüyorum içinden çıkamıyorum.

    bizim dönemimizde el yazısı vardı ama sadece ayrı bir dersti. hokka ve çini mürekkebi ile güzel yazı yazmaya çalışırdık o kadar.

    şimdi oğlumun yazdıklarını ben bile okuyamıyorum.

    tüm dünya eğitim sistemini kolaylaştırmaya, sadeleştirmeye ve çocukların seveceği bir hale dönüştürmeye çalışırken bunun anlamı nedir?

    kafamda deli sorular.

  • tüm zamanların en güzel rap albümlerinden biri. açılış şarkısının* girişindeki "bring the motherfucking rockers" sözleri, bunun rock müziğe karşı olan bir yapıt olduğu düşüncesini doğurabilir, ancak "enter the wu-tang (36 chambers)" rap'ten nefret eden diehard rockseverlerin bile kolayca benimseyebileceği derecede sert, 'rock' ve başarılı bir albümdür. şu muhteşem şarkılardan oluşur:

    1. bring da ruckus
    2. shame on a nigga
    3. clan in da front
    4. wu-tang: 7th chamber
    5. can it all be so simple
    6. da mystery of chessboxin'
    7. wu-tang clan ain't nuthing ta f' wit
    8. c.r.e.a.m.
    9. method man
    10. protect ya neck
    11. tearz
    12. wu-tang: 7th chamber - part 2

  • biner binmez "teknolojide son nokta budur" deyip dumura kapıldığım araba. lakin yanılmışım. böyle düşünmemin sebebine gelince; patronumla yapacağımız iş seyahati nedeniyle sabahın köründe evine gidip yeni edindiği bir adet bmw 5 20d'sine binme şerefine nail oldum. araca binip kemerimi takdığım an da ise aracın ortasındaki monitorde koca harflerle ismimin yazdığını görünce içimden "ulan bu beni nasıl tanıdı" diye geçirdim. sonra düşünmeye başladım, acaba patron buluşacağız diye hatırlatma notu falan mı girdi diye. ekrana bakıyorum hala benim ismim yazıyor. dedim sorayım bunu. sonra bir kez daha bakınca "ferhat" yazısından sonra "göçer"in geldiğini ve radyonun açık, sesinin ise kısık olduğunu anlamam bir oldu.

  • herkes markasına takmış kafayı.
    bizim milletimiz şunu bir türlü anlayamadı.

    bir gıda ürünü üretiyorsan temiz olmak zorunda.
    markanın ne olduğu önemli değil.
    daha lezzetli,daha taze,daha güzel tartışılır markalar arasında,ama kıl çıkan bir gıda ürününün fiyatı veya markası tartışılamaz.

    markası ne olursa olsun içinden yabancı cisim çıkan bir yiyecek kabul edilemez.

  • liseliler bilmez diyerek giriyorum..

    2003 yılındaki popstar türkiye yarışması.
    yarışmacı bayhanın hapse girip çıktığı deşifre oluyor.
    şimdinin kokocusu deniz seki, bayhanın üzerine gidip onu seyircinin önüne atmakla kalmıyor, "hapse giren adamdan sanatçı olmaz." "bunları toplumdan afaroz etmeliyiz." diyor.

    evet yıl 2003.

    yıl 2014.. deniz seki kolluk kuvvetlerinden daha fazla kaçamayıp esenyurt'ta bir rezidansta yakalanıyor.

    hayat ne tuhaf vapurlar filan.

    2003

    2014

  • türkçe’de “duygusal ahrazlık” da deninen bir kişilik özelliği (duygu sağırlığı, duygular için söz yitimi gibi çevirileri de mevcut).

    en basit şekilde duygularını fark etme, tanıma, ayırt etme ve ifade etme güçlüğü olarak tanımlanıyor. aleksitimik özellikler ile psikosomatikler arasında etiyolojik (neden-sonuç) ilişkisi olduğunu söylemenin mümkün olmadığı, sadece bir benzerlikten bahsedilebileceği vurgulanıyor ki bu durum literatürde çok şaşırtıcı bir sonuç. bu sebeple aleksitiminin bir hastalık değil bir kişilik özelliği ya da yetersizlik olduğu söyleniyor. duygularını sözel ifade yerine bedensel tepkiler olarak açığa vuranlar da “çocuksu kişilik” olarak tanımlanıyor (ama tabii bunu onların yüzlerine söylemek istemeyiz…)

    aleksitiminin kişisel bir eğilim, sosyal destek eksikli sonucu ortaya çıkan durum, hastalık, psikosomatik belirti, bilişsel bozukluk, beceri eksikliği-yetersizlik, nörolojik bir arıza gibi nedenleri olduğunu savunan farklı görüşler var ve her psikolojik tanılama gibi bu görüşlerin tamamı da kendine bir kanıt bulmuş durumda. ancak bazı toplumlarda insanlar çocukluktan itibaren yaşadıkları çevrede duyguları ifade etmek yerine gizlemeyi ve bastırmayı öğreniyor. çoğu doğu toplumlarında duygular bedenselleştirilerek kullanmaya dönüştürülür. bu duruma da dönüştürme ya da bedenselleştirme bozukluğu da deniyor.

    aleksitiminin önemi, kişiyi duygusal olarak bağımlı olabilecek konuma sokması. benlik saygısı düşük/narsist/pasif agresif de olabilen bu insanların kültürün sonucu sebebiyle günlük hayatımızda sandığımızdan daha fazla olduğu bir gerçek.

    aleksitimikler günlük yaşamda düşünebilen, anlatabilen, ilişkiler kurabilen kimseler. ancak duygu ve düşünceleri arasında bağ kurup ayırt etmekte ve bunları ifade etmekte sorunlar yaşıyorlar. zeki olabilirler fakat bu zekalarını daha çok duygularından kaçmak için kullanıyorlar. yani zekasına saygı duyduğunuz bazı insanların sosyal bakımdan felaket olmalarının sebeplerinden biri bu olabilir: duygularını anlamama, tanımama, ifade edememe. duygularını düşünceleri olarak bile algılayabiliyorlar.

    aleksitimik kişilik özellikleri dört ana başlık altında toplanıyor:

    1. duyguları fark etme, ayırt etme ve söze dökme güçlüğü.

    duygularını çok kabaca, “rahatlama ve rahatsız olma” gibi basit kelimelerle ifade edebilmekte veya “gevşeme ve gergin olma” gibi bedensel tepkilerle gösteriyorlar. kendilerine duyguları sorulduğunda sanki bu kelimenin anlamını bilmez gibi görünüyorlar. sık sık bedensel yakınmalarından söz ediyorlar. duygusal yaşamlarındaki kısıtlılık, bazen duruşlarındaki donukluk ve duygularının yüzlerinden anlaşılmamasıyla da kendini belli ediyor. aleksitimik kimselere yaşadıkları tatsız bir olay sırasında neler hissettikleri sorulduğunda, o anda neler düşündüklerini, neler yapmak veya söylemek istediklerini ayrıntılı olarak anlatır. duygularından bahsetmesi için ısrar edildiğinde ise ne zaman duygularından ne zaman düşüncelerinden söz etmekte olduğunun bilemediği gözleniyor.

    2. hayal kurma, düşlemsel yaşantıda kısıtlılık.

    nadiren de olsa hayal kursalar bile bunu bir zaman kaybı olarak algılıyorlar. kurdukları hayaller genellikle gerçeklik sınırları içinde, tutku ve özlemlerin silik bir biçimde yansıdığı kuru ve renksiz hayaller. aleksitimikler hayal etmesi istenilen yaşantılarını canlı, yoğun, duygu yüklü, olarak canlandıramıyorlar; hatta rüya göremedikleri ve yetişkin hayatlarında hiç hayal kurmadıklarına yönelik iddialar da var.

    3. işlemsel (operational thinking) düşünme.

    kendi iç dünyalarından uzak son derece sade, mekanik, robot gibi bir yaşantıları oluyor. sorunların kökenine inmektense görünen yüzeysel nedenlerle ilgilenmeyi tercih ediyorlar. aleksitimiklerin bu tutumları çevreyle kurdukları ilişkilere de yansıyor: karşılaştıkları sorunlara ilişkin konuyu en kısa yoldan kapamanın yöntemlerini araştırmaya ve aynı sorunu yeniden yaşamamak için gerekli tedbirleri düşünüp önlem almaya çalışıyorrlar. ilginç bir şekilde bu yüzden sevilirler ve toplum uyumlu oldukları düşünülür.

    4. dış merkezli-uyum sağlama.

    daha çok dışa dönük kişilik özellikleriyle öne çıkıyor. çünkü mekanik, pragmatik ve uyum sağlamaya yönelik düşünme eğilimi içindeler. yukarıda dediğim gibi bu başlıkta da toplum tarafından uyumlu oldukları algısını oluşturuyorlar. ama bu duruma da literatürde “yalancı normallik” deniyor (psedenormality).

    sonuç olarak duygu, düşünce ve isteklerinin farkında olan bireylerden olmak önemli, bazen en önemli şey...

  • rüştünün karşı karşıya pozisyonlarda dünyanın sayılı kalecilerinden birisi olmasında etkisi olan umuttur bu..henüz oyun devam ederken ofsayt umuduyla elini kaldıran rüştü , oyun devam edince rakibe hamle yapıcam derken, havada kalan koluyla az pozisyon kurtarmamıştır..