hesabın var mı? giriş yap

  • geçinmeye gönlü olmasıdır.

    şekil, şemal, akıl, vs. birinden hoşlanmayı sağlayan unsurlardır. geçimsiz, huysuz, kaprisli, sinirli, kavgacı, kıskanç, asabi adamlar isterse yunan heykeli gibi görünsün fark etmez. tabii ki kadınlar için de bu söylediklerim geçerli... geçinmeye gönlü olmayan insanlar için zaman harcamak enerji israfıdır.

  • daha dur insafsız, adamlar çözeceğiz demiş. üstünden bir gün bile geçmeden rezalet başlığı açılır mı? insanlık olarak biraz tırt bir hale geldiğimizi düşünmekteyim.

  • kaç ışık yılı uzaktan gelip bizim teknolojimize mi yenik düşüyor bunlar amk. böyle uzaylı olmaz olsun.

    edit:çok basit bir espri yaptım ama insanlar şu 1 haftada o kadar mutluluğa,gülmeye hasretler ki bunun için o kadar güzel mesajar alıyorum çok mutlu oldum.

    tekrar başımız sağolsun

  • atılan tweet yüzünden çıkarılması yapılabilecek en hafif şeydir. hiç çaresiz kalmamış gibi insanları sırf ideolojisi yüzünden yaftalar veya suçlarsanız insanlar da tepkisi koyar. bitaksi'yi bu eylemi için kutlarım.

    dipçe: düşünce özgürlüğünü savunan yazarlar bana mesaj atıp küfrediyor. ben kurumsal bir firmada calısan biri değilim. sıradan bir insanım. biografisine calıstıgı yerin adını yazıp belki de zamanında o şirketten taksi kullanmış eski müşteriye böyle şeyler söyleyen bir adamı savunmak bir teröristi savunmaktan farksızdır.

  • istikrarlı topçu. trabzonspor'da da kadro dışı bırakılarak formundan hiç bir şey kaybetmediğini bir kez daha gösterdi.

  • filmlerdeki zengin taifesinin evlatlarına özel bir trip. onlar içün üretilmiş. normal insanda sakil durur, yakışmaz. babayı da daha bi' sinirlendirir hem. adrenalinin sınırları yeniden çizilir o vakit. aksiyona değdirilip kaçılır.

    filmlerin gerçek olmadığını henüz bilmediğim yaşlarda sikimsonik sebeplerden yer sofrasını -fakirdik- terk edip mutfağa -kendi odam yoktu aybalam- kaçmışlığım vardır 1-2 defa. beklediğim neticeleri doğurmadı, orası ayrı. ama tadına baktım o tribin. tuzlu biraz -gözyaşlarımın katkısı da olabilir bunda-. tavsiye etmem. zira filmde;

    + hayır dedim küçük bey, bu akşam partiye gidemezsin, ders çalışman gerekiyor!
    - lanet olsun!
    * john hemen masaya dön, john sana söylüyorum! gitti.. (masada figürandan öteye geçemeyen samimiyetsiz, ağlak anne tribi).

    şeklinde cereyan eden diyalog her nedense bizim evde;

    + ne maçı lan bu saatte? otur dersini çalış eşşoleşşek, ilk dönem getirdiğin zayıfları düzelt! ama sen duurr, onlar bi düzelmesin ben o zaman yapıcam senle maçı.
    - lanet olsun!
    + aha lanet olsun dedi, gel buraya lan! nasıl konuşuyon babanla sen it?
    * vurma dur! ay kulağını ısırıyo çocuğun, dur dedim bey! komşular adam öldürüyolar yetişin, ay komşulaaar! küçük tüple vurma bari bebeye zalım! (fedakar ama çaresiz anne tribi)

    tarzında yaşanıyordu. sülalem sikildi yediğim dayaklardan. tek kulağım 17 öbürü 11 santim. burnum desen ege haritası gibi. eciş bücüş.

    hep bu masa terk etme sevdasından işte. yapmayın o yüzden :((

  • ya işte bu durum bana bir garip geliyor.
    mesela 20 yaşındaki adamın ağlamasına daha çok sevinirim.
    neden mi? en azından araştırıp öğrenip sevmiş ve bunun duygusuyla ağlamış olacak.
    halbuki bu çocuğun ağlaması tamamen doğmatik bir sanrı gibi yani kabullenmişlikler üzerine kurulu bir figürü seviyor. neden sevdiği konusunda bir fikri bile yok. fikri varsa bile kendi fikri değil.
    amacım atatürk'ü değersiz kılmak değil aksine kabullenmişlikler ile değil de gerçekten bir sevgi oluşmasını istiyorum.

  • bugun kilo verme ile alakali inanilmaz bir deneyim yasadim. sirtimda 2 adet canta, 2 notebook, external diskler, elimde iki adet kitap dolu torba ile evden iceri girdim ve girerken acaba su an kac kilo cekiyorum diye sacma ama sonucunun boyle olacagini tahmin etmedigim bir soru isareti belirdi.

    ciktim tartinin ustune, tam 105 kilo cekiyordum. eski kilomdu, vermeye basladigimda uzun suredir 105'tim ve 2013'un mayis ayinda kendi capimda kilo verme denemelerine baslamistim. esimle gulduk ettik, eglendik ancak tartidan inip, elim ve sirtimdakileri bir kenara biraktigimda kafamda simsekler cakti. bi dk lan dedim, su an tam 15 kilo daha azdim 105'ten. elim ve sirtimdakiler 15 kilo, ben 90 kiloydum ve ciddi agirlardi. 15 kilo vermeden evvel ayaklarima ne tasittigimi ve kilo verme ile alakali inanilmaz bir terapi ile karsi karsiya oldugumu farkettim. evet bu resmen bir terapiydi.

    halen bir 10 kilo daha fazlam var, vermem lazim. ıdeal kilom 80 civari ve ben su andan itibaren cok daha motive bir sekilde vermek icin elimden geleni yapmaya hazir hissediyorum kendimi!

    tanim: enfes birsey, siz de fazlaliklarinizi verin, kurtulun!

  • hezarpare ahmet paşa var tarihimizde. ( bin parça ahmet paşa)
    cesedi paramparça edildiği için böyle anılmakta.
    hezarpare ahmet paşa, sultan ibrahim dönemi sadrazamı ve 7 ağustos 1648'de çıkan kapıkulu isyanında sofu mehmed paşa'nın emriyle cellat kara ali tarafından boğularak idam ediliyor. sonra cesedini atmeydanı'na sürüklüyorlar. burada padişaha isyan eden askerler, mehum sadrazamın cesedini parçalayıp bir yandan da etinin ağrılara iyi geldiğini ilan ediyorlar etrafa. ahâlîye bu et parçalarını satıyorlar.

    lale devri dönemi padişahı nevşehirli damat ibrahim paşa da 1 ekim 1730'da öldürüldükten sonra patrona halil ve adamları tarafından önce sokak sokak dolaştırılıyor sonra sultanahmet meydanı'nda cesedi parçalanıp dağıtılıyor.
    üçüncü ahmed çeşmesi'nin yanında ertesi gün sadece kemiklerin kaldığı yazar kaynaklarda.

    düzmece mustafa isyanı'ndan sonra yakalanan ve çoğu tarihçiye göre düzmece değil gerçekten de şehzade olan mustafa'nın cesedi de idamından sonra parçalanır ve her bir parça, onun peşine takılanlara ibret olsun diye anadolu vilayetlerine gönderilir.

    üçüncü murad döneminde çıkan isyanda ise malî kriz sebebiyle isyan eden askerler, mehmed paşa ve mahmud efendi'yi topkapı sarayı'nın önünde idam edilmesine bile fırsat vermeden canlı canlı parçalamışlardır.

    patrona halil isyanı'ndan sonra tahta çıkarılan birinci mahmud'un intikamı var bir de. isyandan sonra sarayda neredeyse padişah gibi davranan patrona halil'i saraya davet eder birinci mahmud. lâkin patrona'nın bir adamı ona " saraya gelme seni öldürecekler " yazılı bir kağıt verir ama halil, okuma yazma bilmemektedir.
    nitekim adamlarından bazılarıyla birlikte saraya gelir ve burada hepsi öldürülür.
    dışarıdaki adamları ayaklanma çıkarmasınlar diye patrona halil ve yanındakilerin cesetleri saraydan parça parça çıkarılır ve ahâlîye gösterilir.

    edirne vakası'nda ise cebeciler, sekbanbaşı'nı öldürüp kellesini gövdesinden ayırdıktan sonra bazı uzuvlarını kendilerine karşı çıkan devlet görevlilerine gönderirler.

    tarihimizde vaka-yi vakvakiye dediğimiz olayda da isyancılar, ele geçirdikleri devlet adamlarını ağaçlara astıktan sonra ahâlîden kimselerle birlikte parçalamışlardır.
    bu kişilerden bosnalı ibrahim'in ise iki ayağının da kesilip isyancıların önünde süründürülerek ilerletildiği söylenir sultanahmet meydanı'na kadar.

    evet aklıma gelenler bunlar. tarihimiz, ilginçliklerle dolu vesselam.