hesabın var mı? giriş yap

  • hangi şehir olursa olsun, memurların ev kiralayamadığı tek bir zaman dilimi hatırlamıyorum. hatta ev/barınma sorunu yaşanan bir dönem hiç hatırlamıyorum. ama son bir senedir, ev sahibi / kiracı kavgaları, ev bulamama sorunları her gün haberlerde var...

    heralde orta çağda bile yaşanmamıştır böyle sorunlar. hayır o zaman barınma sorunu yaşayan bir şekilde gidip yokluğun ortasına evini yapıp yaşayabilirdi. şimdi onu da yapamıyorsun.

  • herhangi bir konu tartışılırken ortaya bir iddia atıldığında, iddianın doğruluğunu ve yahut yanlışlığını kanıtlama yükümlülüğünün kimde olduğu belirler. mülkün temeli olarak görülen adalet kavramında örneğin, iddia makamı iddia ettiği her ne ise onu kanıtlamak zorundadır. aksi halde iddia geçersizdir.

    felsefi anlamda ise anlamı şudur: herhangi bir kimse bir fikir üzerinde düşüncelerini bir iddia ile süslerse, iddiayı kanıtlama işi kendisinindir. bununla ilgili güzel bir örnek var:

    diyelim balkonda oturmuş sohbet eden iki arkadaş var. birden karşı apartmanın bir penceresinde, içi misket dolu bir kavanoz gözlerine ilişmiş olsun. içinde kaç tane misket olduğunu haliyle bilmiyorlar ama bir yandan merak da ediyorlar. tam sayısını bilmeseler de şu kesin: kavanozdaki toplam misket sayısı ya çift sayıdır, ya da tek sayıdır. şu noktada "kavanozdaki misket sayısı tek midir çift midir" sorusuna bu iki olasılıktan herhangi birini yanıt olarak vermeleri için geçerli hiç bir sebepleri yok. her iki olasılık da aynı derecede anlamsız. ne zaman bu ikisinden biri "bence tek sayı" der o zaman devreye onus probandi girer zira bu kişi pozisyon değişikliği önermiştir. toplam misket sayısının tek mi yoksa çift mi olduğunun bilinmediği pozisyondan tek sayı olduğu pozisyona geçilebilmesi için ispat yükümlülüğü şu durumda tek sayı iddiasını yapan kişidedir. eğer diğer kişi bu iddiayı inandırıcı bulmazsa, ispat yükümlülüğü kendisine geçmez. durup dururken "tek sayı" olmadığını neden ispat etmek zorunda kalsın. balkonda oturuyordu öylecene. ancak hırs yapar "tek değil çift" derse ispat yükümlülüğü doğar zira o da diğer pozisyonun doğru olduğunu iddia etmiştir.

    quantum felsefesinde de prensip aynı. ispatı getir pozisyonu değiştir.

  • ismi yadırganan film. ilk film gibi bunun da ismi arabesk bulunuyor. iyi de behzat'ın kendisi zaten arabesk? adam araba arkasında yazı görüp sevdiği kadına sms atıyor, filmin ismi de "rise of the dark machines" olmayacak elbette.

    aslında ingilizce düşününce; "007: london burns" diye film çekseler salyanız aka aka izlersiniz sofistike ibneler sizi...

  • akıllı adammış. parasını soygunculara kaptırsa, faturayı ödeyemez. o yüzden ben parayı vezneye ödeyim de iş benden çıksın diye düşünmüştür.

  • çocuk doktoru ise pedagoji eğitimi de vardır diye umuyorum, ama yine de doğru iletişim mi bir şey diyemeyeceğim.

    ancak sirozun 3.safhasına gelmiş bir hasta için ailenin öncelikli endişesi çocuğun ağlaması ise 13 yaşında çocuğun 98 kiloya nasıl geldiğini anlamak zor değil.

    muhtemelen teselli için daha da tatlı yediriyorlardır. asiymiş ve söz dinlemiyormuş ya...

  • erkek olanının kronolojisi şöyledir:

    1- evlilik meraklısı kadınla, evlilik meraklısı olduğunu kendisi de bilmeyen erkek tanışırlar. ilişkilerinin ilk dönemlerinde erkek bütün arkadaşlarına “evlilik ne yeeaaa, ne evlenmesi abiiiee?” der ve evli arkadaşlarını yerden yere vurur.
    2- kadın kişisi zamanla erkeğin sosyal alanlarını kısıtlar, tüm vaktini kendine harcamasını sağlar. bunu profesyonelce yapabilirse son aşamaya kadar ilerleyebilir, mühim olan erkeğin içinde -varsa- evlilik canavarını çıkarabilmektir.
    3- erkek kişi önce gece dışarı çıkmalardan, akabinde türlü aktiviteleri yaptığı arkadaşlarından kopar. kadın, ilmek ilmek işlediği planda sona gelmiştir.
    4- evlilikten asla bahsetmeyen ve konusu açıldığında “ne evliliği ya saçmala ufff bunlar hep toplumun dayatması, varoş musun sen?” diyen kadın gidilen düğünlerde, arkadaşlarının sosyal medya paylaşımlarında erkeğe gerekli mesajı verir.
    5- erkeğin arkadaşları ciddi giden bi ilişkiye müdahale etmenin ayıp olduğu sanrısıyla ses etmez ama hafiften t.şak geçmeye başlar. işte kadının asıl kazandığı nokta burasıdır: şamar oğlanı edilen erkeğe “onlar senin ilişkini kıskanıyorlar, bak hepsi yalnız başlarına ölüp gidecek...” minvalinde sözler eder. erkeğin kabuğu kırılmış, eski dostlar düşman olmuştur. kadın onun kurtarıcısıdır.
    6- evlilik fikri erkeğin de kafasında da filizlenir. bulunduğu ortamlarda evliliği savunan, makul bulduğunu belirten ifadeler kurmaya başlar.
    7- kadının arkadaşları tarafından hiç beklemediği bi anda, durup dururken sorguya çekilir. mevzu uzatılmadan en yakın olanlarla yüzük bakmaya gidilir, kadının haberi olmadan(?) en beğendiği yüzük alınır ve evlilik teklif edilir.
    8- erkek bi gün kendini evliliğe, düğüne ve tüm bu saçmalığa sonuna kadar karşı olan kadınla düğünün yapılacağı mekandaki masaların üstünde duracak şamdanlar incelerken bulur. artık çok geçtir, organizasyon firmasıyla en iyi şamdan için pazarlık yapıyordur.
    9- evlilik gerçekleşir, eski dostlar son bi vefa gösterisi yapıp düğünde ayılar gibi içerler. bu gece veda gecesidir; erkek her ne kadar “olum be farkı var lan sadece aynı evde yaşiycaz, ben yine aynı ben!” diye sinirlense de iki tarafın da bildiği gibi o iş hiç öyle değildir.
    10- erkek artık evlidir. rastagele akşamlar arkadaşlarıyla bara gidip 2 bira atan adam evde mandalina yiyip survivor izliyordur. hayattaki en büyük derdi akşamki dizinin özetinin uzun sürmesidir. yoktur artık öyle “bugün içelim de pazar yatarız ehehhe” dünyası.

    tüm bu süreçten sonra kısacık sürede tüm ömrünce inşa ettği benliği bütünüyle değişmiş erkekten eski performansını beklemek ahmaklıktır. elbette evli barklı insanın bekar gibi yaşaması doğru değildir fakat bi insan da böyle 180 derece değişemez. zaten bu farklılığın sonucunda da ya aldatmalar başlar ya da kavgalar. en kötüsüyse ikisinin de birlikte başlaması, kahırbela. evlerden ırak.

    bu yüzden evlenen insanlar bekarlarla az görüşüyorsa ben o şeye evlilik demem. bırakın evlilik iki insanın anlaşmalı köleliği değil de; ömür boyu birlikte, yaptıkları her şeyden -ve birlikte yapabilerek- keyif aldıkları bi şey olsun. evlenince aramayan arkadaşlarınızı da aramayın amk sonra boşanıp “eeooo konko noroyo godoyoroz? :)” diye aç köpek gibi ortamınıza tebelleş olurlar.