hesabın var mı? giriş yap

  • kadının tek düşmanı kadındır lafını doğrulamış başlıktır. hakaret edenlerin çoğu kadın. vallahi rezillik.

  • 9 haziran'da istanbul'da doğdu. necla ve fikret erkoç'un tek çocuğudur. melahat pars ve rıdvan aytan'dan özel dersler aldı. istanbul belediye konservatuarını bitirdi. 1971 yılında ilk 45'liğini çıkardı. 1974 yılında ilk kez bebek maksim gazinosu'nda assolist olarak sahne aldı.
    sahne ve plak çalışmalarında icra ettiği ağır musiki eserleriyle dikkat çekti. o dönem çoluk çocuk, "tut-i mucize guyem" isimli ıtri'nin segah yörük semaisi'ni öğrendi ve ezbere söyledi.
    1980 yılında italya'da cinsiyet ameliyatı oldu. aynı yıl london palladium´da konser verdi. 1981 yılında dönemin yönetimince konser ve plak okuma yasağı getirildi. 1983 yılında madison square garden´da konser verdi. 1986 yılında mahkeme kararıyla kimlik değişimi onaylandı ve nüfus kağıdı aldı. 8 ocak 1988 yılında sahne yasağı kaldırıldı. 1991 yılında adana'da bir konser esnasında sahnede vuruldu. yapılan ameliyat sonrasında tek böbreği alındı. 1997 yılında etnik müzik sazlarıyla paris olympia müzikholü'nde sahne aldı. aynı yıl 6 ay süren bir evlilik yaptı.
    1997 yılında uluslararası mont- merid müzik doktoru ünvanıyla ödüllendirildi. müzik çalışmalarının yanısıra; "sıralardaki heyecan", "ölmeyen şarkı", "işte bizim hikayemiz" adında 3 sinema filmi ve yasaklı döneminde almanya'dayken oynadığı 20'yi aşkın video filmi vardır.

  • taze taze yazalım.

    iş yerindeki çaycı göreve yeni başlamış, 50'li yaşlarda, kafası hafif kırık, ilgili, işini iyi yapmaya çalışan bir abimiz. izin alan arkadaşımızı ertesi gün "aradınız mı? sağ salim varmış mı?" diyecek kadar hatırşinas...bu devirde böylesi biraz fazla geliyor, her sözünde dumur oluyoruz.

    fakat hiç birisi az önce, yıllardır kullanılan lavaboyu, "bu çok kirlenmiş, zor temizlenir, leke çıkmaz, değiştirelim" deyip, bile isteye kırıp yeni lavabo getirtip, eskisini de "ya allaaaaah!" nidalarıyla balkondan aşağıya atması kadar dumur edici değildi. neyse ki yanıbaşımızdaki şantiyenin bu tarafında herhangi birisi yokmuş. adam bakmadan fırlattı lavaboyu yahu!

    bütün bunların hepsini 5 dakika içinde ve müthiş sakin bir şekilde yaptı. şimdi yeni lavaboyu yerine takıyor.

    ed: biz 4. kattayız, lavabo hâlâ aşağıda eflatun film logosu gibi durmakta. çaycı abi devam ediyor, yeni lavabo gıcır...

  • yepyeni bir dil, çok farklı bir ifade tarzı.

    twitter, facebook, ekşi sözlük, friendfeed... gibi ortamlarda yazarken kullanılan dil. kullanılan platformun teknik özelliklerinden kaynaklanan sınırlar var bir yanda. misal twitter'daki 140 karakter, friendfeed'deki 350 karakter sınırı gibi. öte yandan özel hayatı ifşa etmenin de herkes için farklı sınırları var.

    sanırım en tanınanı facebook etkinliğine yurtdışında olacağım yazmak. ama onla da kalmıyor. doğruyu tam olarak ifade etmeye platformun şartları el vermeyince, gerçeği kırpmak zorunda kalıyorsun. işte gerçeği neresinden kırpacağın da sana kalıyor. zaten seni çok iyi tanımayan insanlar var ortamda. eğer makası doğru yere vurursan, hem yalan söylememiş oluyorsun, hem de bu hiç tanımadığın insanlara hava basabiliyor, şanslıysan prim yapabiliyorsun.

    birkaç örnek vereyim:

    "italyancamı ilerletecek zaman bulabilsem keşke."
    takipçinin düşünmesi beklenen: italyancası var. oh oh şahane.
    gerçek: bon corno prinçipessa ve yemek isimleri dışında italyanca tek kelime bilmiyorum.

    "istemediğimi anlatmak için daha ne yapabilirim? bunaldım."
    takipçinin düşünmesi beklenen: vaaaay, peşinde köpek olan erkek/kadın var desene. ben de kimse senle ilgilenmez zannediyordum. peşinde koşanın olduğuna göre fark edemediğim bi şey olmalı. dur az da ben koşayım.
    gerçek: turkcell yeni kampanyasını tanıtacak diye günde 10 tane mesaj atıyor.

    "insan çalıştırmak çok yorucu. o kadar laf anlatacağıma kendim yaparım dediğim oluyor ki bu çok yanlış.
    takipçinin düşünmesi beklenen: ooo adam yöneticiymiş. müdür mü, şef mi neyse artık.
    gerçek: yurtiçi kargo'dan paket gelmedi hala. gidip kendim alasım da yok. öfff.

    "millet kafileler halinde amsterdam'a gidiyor. gidin gidin. benim bulamadığım bir şey bulursunuz belki orada."
    takipçinin düşünmesi beklenen: amsterdam'a gitmiş. beğenmemiş. demek ki daha güzel yerler de görmüş.
    gerçek: değil amsterdam'a, izmit'e bile gitmedim.

    "mmmm kendi tarifimle gnocchi yaptım. nefis."
    takipçinin düşünmesi beklenen: uu hem italyan mutfağını biliyor, hem değişiklik yapabilecek kadar hakim mutfak işlerine.
    gerçek: üç tane patatesi duru suda haşladım. çatalla ezip üstüne tuz biber ektim de yedim.

  • feminazi bazı yazarlar kadının tarafında. yemedim falan diyor. parayı vermediğinin görüntüsünü istiyor. ulan videodaki kadın bile parayı verdiğini iddia etmiyor sen burada kadını savunuyorsun.

    10/10 rezalettir. kadının kendi çevresinde kesinlikle linç edilmesi gerekir. gecenin 11 inde ekmek parası için çalışan adamı sen nasıl kullanırsın ya?

  • kendi kimliğini içtiği sigara üzerinden şekillendiren,başkalarıyla aynı sigara markasını paylaşmanın orjinalliklerini zedeleyeceğine düşünen insanları sevindirmiştir.

  • yemek masasında ufaklığa yemek yedirirken;

    anarch: hadi koçum son bir kaşık daha...beşiktaşım oley beşiktaşım oley beşiktaşım oleeeeeyyyy...oooooo
    gariban anne:yahu şu çocuğa adam gibi bir şarkı söylesene...sabahtan akşama beşiktaş marşı dinliyor çocuk...
    a: ne var söylüyoruz işte...yemekleri sıyırmaya geldik..bir lokmada hepsini ham yapmaya geldik..ıspanak seni biz yemeye geldiiiik...ıspanaaaaakkkk...(bkz: gücüne güç katmaya geldik)
    g.a: hah işte şöyle...
    a: laralaralaylay laralaylay laylaralaylay laralaylay laralaralaralay laralaylaralay.....doyduk mu... (bkz: koyduk mu)
    g.a: ya valla pes ya...