hesabın var mı? giriş yap

  • adolf hitler'e suikast düzenleyerek darbe girişimi başlatmış alman subayıdır.

    20 temmuz 1944 günü hitler'in bulunduğu toplantı salonuna, içinde 970 gram ingiliz yapımı zaman ayarlı plastik patlayıcı olan evrak çantasıyla girmiş, çantayı masanın altına, hitler'in ayaklarının çok yakınına yerleştirmiş ve bir bahaneyle toplantı salonundan uzaklaşmıştır. tıpkı filmlerdeki gibi arkasında bomba patladığında o istifini bozmadan ağır ağır yürüyerek oradan uzaklaşmış, "bu patlamadan kimse sağ kurtulamamıştır nasıl olsa" diye düşünerek uçakla berlin'e geçmiş ve arkadaşkarıyla hemen darbe girişimini başlatmıştır. stauffenberg ve arkadaşlarının planı dahiyanedir: herkese "yönetimi ele geçirmek isteyen ss'ler führerimizi öldürdü. bu yüzden bu gözü dönmüş ss'leri durdurup düzeni sağlamalıyız" diyerek ss'leri tutuklama emrini vermiştir. ilk başta işler tam da stauffenberg'in istediği gibi gitmiş, berlin'de alman polisi ve diğer askeri birlikler hitler yanlısı ss subaylarını tutuklamaya başlamıştır. stauffenberg ve arkadaşları neredeyse tüm berlin yönetimini ele geçirmek üzeredir. fakat patlamadan sağ kurtulan hitler, kritik isimleri telefonla arayıp "ben yaşıyorum oğlum, siz ne bok yiyorsunuz lan orada" deyince bir anda işler stauffenberg'in aleyhine dönmüş ve darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştır. sonrası ise malum: idam.

    peki hitler o patlamadan nasıl sağ kurtuldu?

    1) toplantı, doğu prusya'nın rastenburg kasabasında (günümüz polonya'sının ketrzyn kasabasında) hitler'in meşhur karargahı wolfsschanze (kurt ini) adı olarak bilinen, orman içinde gizlenmiş, son derece kalın beton duvarlardan yapılmış korunaklı binada yapılacaktı. bu binanın tüm duvarları yıkılmaz betondu ve dışarı açılan penceresi yoktu. bu da içeride patlamanın etkisini arttıracak, dışarı çıkamayan şok dalgası içeriyi adeta cehenneme çevirecekti. ancak hitler, havanın sıcak olduğu gerekçesiyle son anda toplantının konferans salonunda yapılmasını ister. hava sıcak olduğu için tüm pencereleri açık olan konferans salonunda patlama beklenen etkiyi göstermemiş, şok dalgası pencereden dışarı çıkarak patlamanın etkisi azalmıştır.

    2) aslında aynı patlayıcıdan iki taneyle toplantıya gelen stauffenberg, hitler'in toplantıyı 15 dakika erkene alması nedeniyle ikinci bomba düzeneğini çalıştıracak zamanı bulamamıştır. aldığı savaş yaraları nedeniyle sol gözünü, sağ elini ve sol elinde ise yüzük ve serçe parmaklarını kaybetmiş olan stauffenberg için iki arada bir derede bu düzeneği çalıştırma işi hiç de kolay değildi.

    3) hitler'in çok yakınına konulan çanta, son anda oradaki adamlardan birinin (albay heinz brandt) ayağına takılmış ve albay brandt içinden "hay zikicem şimdi çantasını da" diyerek çantayı aldığı gibi daha uzak bir köşeye, masanın ayağının öbür tarafına koymuştur (albay brandt'in bu patlamada bir bacağı kopmuş ve bir gün sonra hastanede hayatını kaybetmiştir).

    3) üzerinde haritalar ve bilimum askeri belgeler bulunan meşe ağacından yapılmış kalın ve ağır toplantı masası, adeta bir kalkan vazifesi görerek hitler'i korumuştur.

    hitler bu suikast girişiminden sağ kurtulunca kendisinin tanrı tarafından korunduğuna inanmış ve kafasında tasarladığı planı, tanrının onayladığı plan olarak düşünerek savaşın sonuna kadar bildiğini okumuş ve etrafındaki hiçkimsenin önerilerini dikkate almayarak savaşı kaybetmiştir (bkz: özgüven patlaması).

    ayrıca en güvendiği subaylardan birinin bile kendisini öldürmeye kalkışması neticesinde iyice paranoyaklaşmış ve etrafındaki herkesten şüphelenir olmuş. hal böyle olunca sürekli generallerin yerini değiştirmiş ve orduda işlerin aksamasına neden olmuştur.

  • ulusların düşüşü
    güç, zenginlik ve yoksulluğun kökenleri
    daron acemoğlu - james robinson

    günümüz gençliğinin mutlaka okuması gereken kitap..

    zira buncağız dahil, yaşlı kuşakta umut yok.. bu kitapta anlatılan somut bilgileri her ne ideoloji benimsediyseniz benimseyin orada kullanabilirsiniz.

    kitap elbette liberal hatta neo-liberal bakış açısına sahip ama sonuçta bir kuram sunuyor ve onu savunuyor.

    kitap üzerine:

    iki tesadüf nedeniyle kitapta öne sürülen kuram beni fazlasıyla etkiledi.

    birincisi, clifford d. conner’in halkın bilim tarihi ve ha joon chang’in sanayileşmenin gizli tarihi kitaplarının ardından okudum.

    ikincisi ise kitabı okumadan önce tesadüfen daron acemoğlu’nun kitapta öne sürdüğü kurama ilişkin uzun bir konuşmasını dinledim.

    halkın bilim tarihi, bugünün dünyasını oluşturan çok kritik bilgilerin kökenlerini araştırıyor. bilim tarihinde, çoğu batılı bilim insanların adıyla anılan çok sayıda buluş ya da bilginin aslında bilgi olarak var olduğunu ileri süren bir kitap. mesela, çiçek aşısı afrika kabileleri tarafından binlerce yıldır kullanılıyor. yön bulma vb. denizcilik yetenekleri güneydoğu asya’daki ada halklarında çok ileri düzeyde. abd’de mısır tarımını verimli hale getiren afrikalı kölelerin çiftçilik yetenekleri vb. kitaba göre bilimdeki sıçrama (kitap yayınları, bilginin yayılması vb. etkileri göz ardı etmiyor) bilimsel düşünmenin ve buluşların sistematik hale gelmesi ve disiplin haline gelmesi.

    sanayileşmenin gizli tarihi ise (orijinal ismi bad samaritans. the myth of free trade and secret history of capitalism) bugün her tür korumacılığı hatta devletin rolünü tartışmaya açan ülkelerin, geçmişte ekonomilerini büyütmek için devlet desteklerine hatta korumacı önlemleri nasıl kullandığına dair net bilgiler veriyor.

    ulusların düşüşüne ilişkin konuşmayı dinlediğim için kelimenin tam anlamıyla “coşkulu bir liberalizm güzellemesi” bulacağımı zannediyordum.

    ancak coşkulu bir liberalizm bulmakla birlikte; sosyal bilimlerde uzun zamandır eksikliğini hissettiğimiz, gerçek anlamda geleceği tasarlamada kullanabileceğimiz bilimsel bilgilere dayalı bir kuramı görmekten büyük mutluluk duydum.

    evet kitap büyük bir bölümünde “neo liberalizm güzellemesi” ama ister liberal, ister neoliberal isterse sosyalist olsun belirli bir dönemde belirli bir topluluğun sıçramasındaki ana etkinin, insanların (toplumların) yaratıcılıklarına ve tercihlerine fırsat sağlanması olduğunu ispatlıyor. bu bazen paranın motivasyonuyla, bazen yeni bir şeyler yapmanın motivasyonuyla, bazen son derece güçlü siyasi akımların motivasyonuyla gerçekleşiyor.

    gelişmenin asgari şartının özgürlük olması şaşırtıcı değil. özgürlüğün korumasının objektif kurallara bağlanması (pozitif hukuk) ve üstelik bu kurallar dizisinin ortak görüşlere dayalı üretilmesi (meclisler) ve bu meclislerin yargıyla birlikte özgürlükleri ve güçlerini korumak için özgürlükleri korur tavır içine girmelerinin önemini fark etmemiştim.

    kitapta şaşırdığım en önemli unsur: bugün türkiye’nin yaşadığı güçlü bir çoğunluğa sahip iktidarın, bu gücüne dayalı olarak hukuku ayakbağı görmesi, meclisi sindirmesi ve hukuk üstünlüğü yerine kendi hukukunu dayatmaya yönelik girişimlerinin, tıpa tıp olarak güney amerika ülkelerinde yaşanmış olmasıdır.

    benzerlik o kadar büyük ki, neredeyse ortada bir şablon var ve bu şablon uygulanıyor gibi.

    ulusların düşüşünde öne sürülen “verimli döngü” ve “kısır döngü” kendini yeniden üretir tezi son derece güçlü.

    tarihi kırılma anlarındaki farklı yönlere gidişi olumsal olarak açıkladığı kadar, bu farklı yönlere gidişin nedenlerini ana tezindeki formüle göre inceleyerek doğrulaması da güçlü bir tez.

    ulusların düşüşü, acemoğlu ve robinson gibi liberalizm-neo liberalizmi coşkuyla savunmaya yaradığı kadar, bugün sol iktisadın sıkıştığı marksizmi ileri taşımak için de pekala kullanılabilir bir tez.

    özellikle ülkemizde de çok sayıda gözlenen, coğrafyanın, kültürün, dinin gelişmenin önündeki engeller olduğu yönündeki batıl inançların yerine ölçülebilir ve gözlenebilir bir araç sunuyor geri kalmışlığın nedenlerine ilişkin.

    savunma mekanizması gibi, toplumlar da entelektüel düzeyde geri kalmışlığın nedenini “kendimiz dışında” arama eğiliminde: din, kültür, coğrafi konum vb.

    oysa sorun biziz: bireysel yaratıcılığa alan tanımazsan, insanların tercihlerine saygı duymazsan, insanların kazanımlarını, tercih yapma hakkını ve yaratıcılıklarını koruyacak bir hukuk sistemi kurmazsan ve bu hukuku devletin kendisinden bile üstün hale getirmezsen, yasama, yürütme ve yargı erklerini birbiriyle ve hepsini de halkın tercihleriyle denetleme yollarını kapatırsan geri kalırsın.

  • buna şu an hayıflanan da çılgın bediş izleyip, yonca evimik dinleyen nesildi. büyüdü adam oldu işte pek ala. her şeye ağlaşmayın amk.

  • ara sıra bu arkadaşların entrylerine bakıyorum da, lan olum sizi o entrylerle yazar falan yapmazlar. bu yazarların %80 nin formattan haberi yok. gelişigüzel entryler döşemişler. yazık la bir de 1,5, 2 yıl bekleyecekler yazar olmak için. size tavsiye gençler o entryleri hemen düzelt butonuna basarak düzeltin. tanım yapın tanım. hee bir de online olmaya bakın, oylama yapın. şahsen ben 30 binli sıralardayken bir baktım yazar olmuşum. sebebi belli online olmam ve oylama yapmam. son şey; siz şimdi '' ah bir yazar olsam neler yazarım neler '' diyorsunuz ya. valla hiç öyle değil yazar olunca görürsünüz. hadi öptüm sizi k.i.b a.e.o. b.y.e.

  • birçok firma; ürün satışını arttırmak veya marka ve ürün tanıtımı yapmak için çekilişler düzenlemektedir. çekiliş sonucunda çeşitli hediyeler verilmektedir. bu hediyeler araba, bisiklet, playstation , telefon, tablet gibi şeyler olmaktadır. kampanya çekilişlerini kazanan insanlar kimlerdir diye arada soruyoruz ya, işte bu yazıda bu "insanların" nasıl ortak özelliklerini anlatacağım.

    çekilişler her ne kadar milli piyango idaresi gözetiminde yapılsa da birçok hile şüphesi bulunmaktadır. hasbel kader bir çekilişe katılmıştım ve sonucuna bakmak için bir siteye girdim. çekiliş sonuçlarının listesini gördüğüm anda gözüme bir il çarptı. adana

    çekilişin 3'te 1'ini adanadakiler kazanmıştı. daha sonra soyadlarına baktığım zaman dikkatimi 2 farklı soyadı çekmişti. "oğurel" ve "noyan" 16 tane oğurel ailesi, 8 tane de noyan ailesi çekilişten hediye kazanmıştı.

    ilgili link buradadır.
    (çerezos bisiklet çekilişi)
    ( verdiğim bütün sayfalarda ctrl+f ile ilgili soyadlarını aratabilirsiniz)

    daha sonra diğer çekilişlerde de bu kişiler var mı diye bir araştırma yaptım.

    coca cola vestel buzdolabı çekilişi, 3 farklı çekiliş var 32 tane oğurel ailesi, 14 tane de noyan ailesi buzdolabı kazanmıştı. ilgili linkleri yine sırasıyla bırakıyorum.
    1
    2
    3

    first peugeot rcz çekilişi, 2 adet iphone 4, 1 adet notebook, 1 adet playstation, 2 de farklı hediyeyi oğurel ailesi, 1 adet de noyan ailesi hediye kazanmıştır.
    çekiliş sonucu için tıklayınız.

    haribo iphone 7 çekilişi, oğurel ailesi 1 adet playstation, 4 tane de hoverboard (elektrikli kaykay) kazanmıştır, noyan ailesi ise 1 tane iphone 7, 1 tane de hoverboard (elektrikli kaykay) kazanmıştır.
    haribo çekiliş sonucu için tıklayınız

    sütaş vestel tablet çekilişi, 3 tane tableti oğurel ailesi, 1 tane de noyan ailesi kazanmıştır.
    süteş çekiliş sonucu için tıklayınız

    carrefoursa unilever bahar kampanyası, 1 adet çamaşır makinesi, 6 adet elektrikli süpürge oğurel ailesi, 4 adet elektrik süpürgesi ise noyan ailesi tarafından kazanılmıştır.
    çekiliş sonucu için tıklayınız

    arko men – carrefoursa çekilişi, 1 iphone 6, 1 barcelona seyahati oğurel ailesine gitmişti. noyan ailesi ise 1 tane bisiklet kazanmıştı.
    arko çekiliş sonucu için tıklayınız

    nivea – carrefoursa çekilişi, 1 tane led tv oğurel ailesine gitmiştir, sanırım noyan ailesi çekilişi kaçırmıştı *
    nivea çekiliş sonucu için tıklayınız

    sonra google'da bu aileleri araştırdığımda yalnız olmadığımı gördüm.
    donanımhaber'deki başlık için (yine adana yine oğurel ve noyan ailesi işbaşında) tıklayınız

    uludağ sözlük (uğurel ailesi) başlık için tıklayınız

    facebookta bir yazı (çekilişte şike mi var?) yazı için tıklayınız

    çekilişlerin hepsinin güvenliği ve güvenirliğinden başta milli piyango idaresi olmak üzere, ilgili firmalar sorumludur. bu ihtimalleri biran evvel kontrol etmeleri gerekmektedir. insanlar bu şüphelerden haberi olmadan çekilişlere katılıyorlar, belki de hakları yeniyor.
    bu derdim için, "derdini öpeyim butonu" arayanlar varsa buyursunlar

    (not:linkini verdiğim sitelerle hiçbir alakam yoktur)
    edit: ilgili kurum, kuruluş ve ailelere herhangi bir suçlama yapılmamaktadır. sadece şüphelere dikkat çekilmiştir.

  • kendi hayatı sonuçta ne düşündüğü umurum bile değil ama senin için onca uğraşan insanın emeğini ziyan ettin. bu insanlar senin yüzünden yarın öbür gün aynı motivasyonla benzer bir mağdura yardıma koşamayacak maalesef.

  • ölen birini anmak ve onu seven diğer insanlarla birlikte üzüntünü paylaşmak için herhangi bir türden tanrıya inanmak gerektiğini varsayan saçma bir soru.

    meh.

  • başlık: allah yoksa neden kettle su kaynatabiliyor

    1. şüphesiz ki allah vardır.

    2. atatürk olmasa nah kaynatırdın

    3. allahın varlığına kanıtsın lan ap açık

    4. olm bazı kapılar kendiliğinden açılıyor lan

    5. kettle nin ne olduğunu çöziyim sana dönücem

    6. nasıl yani ne alakası var ki allah ile kettleda su kaynatmanın? gerçekten anlayamadım azizim

    7. @6 çünkü kalp gözün açık değil.

    8. @6 gözüne perde inmiş senin.. allah ıslah etsin

    9. @6 şirk koşma lan

    10. @6 harama çok mu baktın lan?

  • şu yaşadığımız memlekete bak.bayağı bildiğin mafya babası ana muhalefet partisi liderine hakaret edip alenen tehdit ediyor.

    giriş cümlesinde sayın diye başlayıp aşağıda dürzü demesi de ayrı ironi.