hesabın var mı? giriş yap

  • oha gülmekten öldüm. olm kadınlar zaten ıslıklıyor. çatıdan çekersen öyle olur. aşağıdan duyulur mu o gürültüde ezan. seçim gidiyor diye iyi çalışıyorsunuz ama biz giren brunson vakasını unutmadık yiğidim. feministler üzerinden de tabiki muhalefet aşağılanır.

  • muazzam derece yoğun ve dengesiz enerjinin, inanılmaz hızla yol almasından alır.
    o yüzden atom bombaları yerde değil havada (ama yere yakın) patlatılır.
    hiroşimaya atılan atom bombası, uzun araştırmalar sonucunda; halkın en fazla dışarda olduğu saatte, çarşı (merkeze) yakın ve yerden birkaç metre yukarıda patlatılmıştır. (2000 feet)
    yerden yukarda patlatılma sebebi yere çarpan muazzam güç dalgasının ayna etkisi yaparak tekrar dağılması ve adeta iki kez çarpması içindir.
    patlamadan çook kısa bir süre içinde sıcaklık 3000 dereceye kadar çıkar ve bu inanılmaz sıcaklık muazzam bir hızla yayılır.
    demirin erime derecesinden bile yüksek olan bu sıcaklık, geçtiği her yeri yok eder.

    yıkıcı güç burdan gelir.

    kısa vadeli güçten sonra ortaya çıkan tablo da en az ilki kadar fenadır.
    zira, açığa çıkan gama ışınları ve beta parçacıkları da radyasyon yayar. bombanın anlık yakamadığı kadar uzaktaki canlıların dna'larında oynamalar olur. bildiğim kadarıyla bu yayılma alanı 1500km kadardır.

    edit. ekleme: madem bilgi veriyoruz, tam yapalım, birkaç sene önce burda sözlükte okumuştum, aklıma geldi.. şu entry çok bilgilendirici: (bkz: #58071398)

    ikinci edit: magule180 ekledi: yıkıcı etkinin tamamı aslında ilk için sıcaklıktan değil o sıcaklığın havayı itmesi ile oluşan basınç dalgasından kaynaklanır. ondan sonrada itilen havanın yeri boş kaldığı için etraftaki hava geri oraya dolunca ikinci bir basınç oluşturur.

  • anayasa cumhurbaşkanlığını bütün siyasi ideolojilerin dışında, üzerinde tarafsız bir statü olarak tanımlıyor.bunun için de ‘seçildikten sonra, eğer varsa partisiyle bağı kesilir’ diyor.

    tayyip erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı sırasında yaptığı tüm açıklamalar, mitingler anayasaya aykırıdır.akp'ye oy isteyerek anayasaya göre tarafsızlığını yitirmiş olup bulunduğu makamdan ihraç edilmesi yasal olarak gerekmektedir.

  • son zamanların en popüler konusu. ''türkiye üretim ekonomisine geçmeli'' doğru bir tespit fakat üretim ekonomisine geçmek ne yazık ki çok zor.

    türkiye'nin ekonomik düzeni ne yazık ki devamlı enflasyon üreten bir sistem;enflasyon, piyasada ürünlerden daha fazla para olmasını ifade eder, bu sorun iki şekilde çözülür ya piyasadaki fazla para piyasadan çekilir/çektirilir ya da piyasadaki fazla paranın karşılığı olacak kadar piyasaya ürün sürülür. üretim ekonomisine geçmek ikinci yöntemdir.

    peki türkiye'de enflasyonun devamlı sorun olmasını engelleyecek kadar üretimin rakamsal kaşlığı nedir? yüzlerce milyar dolarlık ürün ! bu kadar büyük bir meblağın üretimi için gereken yatırım nedir? en azından trilyon dolar !(bunun markalaşması, kalite vs. de var, onları hiç saymıyorum.)

    peki biz bu trilyon dolar ile ifade edilen üretime nasıl ulaşabiliriz.

    1. doğrudan yatırım: türkiye'ye en iyi zamanında yıllık 25-30 milyar dolar doğrudan yatırım geldi, şu an ise bu oran yarı yarıya düşmüş durumda. bizim en iyi zamanımızdaki rakamlarla bile bu sorunu doğrudan dış yatırımlar ile çözmek mümkün değil.

    2. yerli finansman: türkiye'de tasarruf oranları %12-13(yakın zamanda değişmişse bankacı arkadaşlar bilgi versin düzelteyim.) bizden zengin ya da fakir ülkelere göre çok çok az, bu rakamlarla çok daha küçük ihtiyaçlar bile karşılanamaz, trilyon dolarlık yatırım ise sadece hayal... bizim tasarrufumuzun az olmasıyla beraber ,tasarruf alışkanlığımız yüzünden yerli sermaye ile yatırım yapma ihtimali tasarruf oranımıza göre bile az çünkü yerli yatırımcı uzun vadeli tasarruf yapmıyor, aylık yatırım yapıyor, bir yatırımı finanse edebilmek için 10 yıl gibi vadeli kredilere ihtiyaç vardır. geriye kalıyor yabancı finansman(dış borç)

    3. dış borç: türkiye'de uzun vadeli krediler ne yazık ki hep yabancı finansman(yerli banka ile olsa bile banka yabancıdan borçlanmak zorunda kalıyor) ile sağlanıyor, türk ekonomisinin dış borç kapasitesi yıllık milli hasılanın %50'si civarında bu oranın ne zaman üzerine çıkarsak ekonomide sorunlar baş gösteriyor ve bu borçlanma kapasitesi de ne yazık ki üretim ekonomisine geçmemiz için gereken sermayeye göre çok az.

    bunlar olmayınca da enflasyon sorunu para politikası ile çözülmeye çalışıyor ama onun da önünde demografi problemi var. link

    peki bir finansman sorunu çözülse türkiye üretim ekonomisine geçer mi? hayır mümkün değil çünkü türkiye'nin üretmeme kadar üretememe problemi de var yani para olsa her şeyi üretebilecek kapasitemiz yok, bu da ancak eğitim ile sağlanır o konuda da iyi değiliz. peki eğitim sorunu da çözüldü(5-10 senelik bir süreç ve çok çetrefilli, girdi çok uzun olmasın diye ayrıntıya girmiyorum) o zaman üretim ekonomisine geçer miyiz? hayır çünkü üretim ekonomisine geçmenin birinci adımı bunu istemektir, bizim iş dünyasında ''bir şeyler üretmek isteyen yok''

    iso 500(türkiye'nin en büyük 500 şirketi) içinde geçen sene araştırma ve geliştirmeye harcanan para %0,5 idi(daha önceki senelere göre düşmüş) biz her şeyi bulduğumuz için arama derdimiz yok :) bir de yanlış anlaşılma olmasın iso 500 içinde araştırma ve geliştirmeye para harcayan 254 şirketin ortalama harcaması bu, 246 adet şirketimizin zaten çöpe atacak parası yok. peki bu büyük çabanın sonucu ne? teknoloji yoğunluğuna göre üretilen katma değerin sadece %3-4'ü yüksek teknoloji,(bence fazla bile) düşük teknoloji %60 civarında.

    türkiye'deki mevcut güçlü şirketler bu kafa ile giderse üretim ekonomisine geçmek bir yana mevcut durumumuzu korumak bile bence son derece iyimser.

    ekleme: yazara ait yorumlar yazarın görüşlerini yansıtmakta, kişi ya da kurumların yatırım kararlarını etkilemeyi ya da yönlendirmeyi amaçlamamaktadır.

  • bu konudaki son sözü dostoyevski söylemiştir zamanında :

    "insanların birbirini tanıması icin en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır."

    budur.

  • bir vatandaşın ülkenin vergi politikasıyla ilgili sorusu.***

    cevabına gelirsek;

    (bkz: altın yumurtlayan tavuğu kesmek)

    insanlar kendi sgk primlerini kendileri yatırırsa halkın bilinci artar, ödediği vergilerin farkında olur. milyar dolarlara saraylar, yolsuzluklar, onun bunun makam arabaları, konutlar, lojmanlar yani oraya buraya göz göre göre gereksiz harcanan paralar sorgulanmaya başlar.

    olmaz yani. hele bu iktidarda mümkünatı yok.

    ve (bkz: ben vergisini ödeyen bir vatandaşım) cümlesi amerikan filmlerinden çıkıp hayatımızda ciddi bir yer eder.

  • bakınız şimdiki tespitimde tamamen nesnel yaklaşıyorum:12 mayıs 2013 fenerbahçe galatasaray maçı sonu fenerbahçe taraftarı sahaya bir şeyler atar ve herkes eğile büküle polis kalkanları altında soyunma odasına girerken, dik duruşu ve takındığı şampiyonluğa giden lebron james surat ifadesi ile tam olarak "ulan ben afrikalardan, banliyölerden, iç savaşlardan geliyorum, iki su şişesinden, bozuk paradan mı korkacam allahsız tosbağalar" diyordu. büyük topçu..