hesabın var mı? giriş yap

  • nisan'ın ikinci haftası b segment aracımı istediğim fiyatın yüzde 5 altına sattım.

    satış fiyatına yüzde 20 ekleyerek binmek için aynı yıla ait tok kapı c segment bir araç aldım.

    aldığım günün ertesinde aracın piyasa fiyatı yüzde 5, haftasında ise yüzde 5 daha, yani toplamda yüzde 10 arttı.

    muhtemelen bayram sonrasında bir yüzde 5 daha, yaz döneminde ise dördüncü bir yüzde 5'lik artışla toplamda yüzde 20 oranında yükselecektir.

    bir örnekle açıklarsak;

    piyasa değeri 200 bin lira olan x aracınızı yüzde 5 pazarlıkla 190'a sattınız diyelim.

    üstüne yüzde 20 fark (40 bin) ekleyerek y aracını alıyorsunuz.

    230 bin liraya aldığınız y aracı bir hafta içinde 250 bin liraya çıkıyor. ardından yaz döneminde yine yüzde 10'luk artışla bu kez 275-280 bandına geliyor.

    eğer baştaki yüzde 5 indirim + yüzde 20 farkı gözünüzde büyütürseniz, bu kez neredeyse yüzde 40-50 civarındaki kazançtan oluyorsunuz. ticaret bu yüzden mantıklı riskler alma sanatı.

    ikinci el araç alacaksanız, aralık ayında sıfır araçlar piyasaya sürüldüğü için ocak-nisan aralığında almalı, talebin arttığı temmuz-ağustos aylarında da satmalısınız.

    türkiye'de araç sahipliği yüzde 15 oranında. yani 50 milyon araç kullanabilecek kişiden ancak 7,5 milyonunda araç var. geri kalan 42,5 milyon ise talebi oluşturan pazar. 7,5 milyon araç sahibi de meseleye yatırım gözüyle baktığı için karşımızda müthiş bir hareketlilik mevcut.

    durgunluk var, fiyatlar düşecek diyenlere bakmayınız. ötv, döviz kuru, enerji krizi, çip krizi, rusya-ukrayna savaşı varken orta vadede (6 ay) sıfır araç üretimi ve piyasalara dağıtımı azalacağı için kendi aracını üretemeyen, yüksek oranda kentli nüfusa sahip ülkelerdeki talep ikinci eldeki fiyatları daima şişirecektir.

    eğer sabit gelirliyseniz, birikiminizi korumak için uzun vadeli borca girip konut veya araca yatırım yapmak mantıklı. aksi takdirde mevcut birikiminiz konut veya model/segment bazında yatırımınızı korumak için vereceğiniz yüzde farkı (enflasyon) karşısında eriyecektir.

    alacaksanız bugün alın, al(a)mayacaksanız en azından ocak-nisan aylarını takip edin.

  • edit: 6 yıl sonra güncelleme ihtiyacı hissettim. (bkz: #123825550)

    400-500 bin tl'lik kendi evinizde oturmak, fiyatı 100 bin tl civarında gezen arabaya binmek demektir. otopark parasını düşünmeden aracınızı otoparka bırakır, aracınızı yıkatır, keyfinize bakarsınız. sürekli olarak konforunuzun peşinde olursunuz.

    yıllık spor salonu, havuz üyeliğiniz bulunur. yılda en az bir kere yurtdışına çıkabilirsiniz. aylık düzenli kitaplar alır, sinemaya gidebilirsiniz. ot, kafa, atlas, esquire, uykusuz, penguen veya hobilerinize göre diğer dergileri düzenli takip edebilirsiniz.

    spotify premium kullanıcısı; digiturk ve tivibu'nun full paket üyesisinizdir. şampiyonlar ligi, formula 1, süper lig, euroleague gibi pek çok spor olayını ülker link dilenmeden izlersiniz. ps4 için ergenler gibi çok oyun almak yerine gerçekten istediğiniz oyunu alır oynarsınız.

    her ay takımınıza destek olmak amacıyla forma, atkı, t-shirt, kupa, hediyelik eşya alabilirsiniz. stada gidip diğer taraftarlarla atmosferi soluyabilirsiniz.

    her haftasonu en az 1 balık rakı geceniz vardır. sürekli yeni mekanlar keşfedebilirsiniz. içki köşeniz vardır, duty free'den toparladığınız çeşit çeşit puro, cigar ve içkiler bulunur. viski sever ama çoğunlukla şarap tercih edersiniz.

    arada zevkine online kumar oynarsınız. kaybedeceğinizi bile bile.

    sağlık konusunda kafanız rahattır. liv, acıbadem, amerikan, john hopkins'e gidersiniz. yılda 2 kere diş kontrolüne gidersiniz.

    kullandığınız her ürün marka ve orjinal olur.; donunuz ve çorabınız bile. marka takıntısından değil, kalite ve kafa rahatlığı için. artık sabitleşmiş 2-3 parfüm markanız vardır. kozmetiğe epey bir para bayılırsınız. giyim kuşam için eğer çok beğenirseniz indirim filan beklemeden alırsınız. zevkinize göre ilginç takıntılarınız olabilir. kol düğmeleri, saat, ayakkabı, ceket, çakmak, pipo gibi aksesuarları koleksiyona varacak şekilde alabilirsiniz.

    kafanız eserse akşamın bir saati rivaya, sarıyere, bebeğe, caddeye gidebilirsiniz. gecenin 2'sinde kokoreçin dibine vurabilir, ıslak hamburger için kilometreleri umursamaz taksime gidebilirsiniz.

    orman yürüyüşleri, deniz, kaykay, bisiklet için haftasonu bir an önce gel dersiniz. arkadaşlarla toplandığınızda düşünmeden aldığınız pek çok şeyi sonra bir kenara atıp gidersiniz (uefa futbol topu, star wars ışın kılıcı gibi)

    hava atmak gibi bir amacınız olmaz çünkü bilirsiniz ki insanca yaşamak budur, çok abartı şeyler de değildir. sizden çok daha fazla kazananlar vardır. bu işin sonu yoktur. maddiyattan kopar gidersiniz bir süre sonra.

    bu yazıyı, hayalleri olan ve hayallerinin peşinde koşan benden daha genç arkadaşlarım için yazdım. umarım siz de insanca yaşayacak paralar kazanırsınız. ama hayalinizi asla bırakmayın. ve çalışmayı da..

  • yatılan odadaki perdeleri açacak kadar ileri gidebilen manyaktır.

    evdekiler gider gitmez odama koşup "miyaaaaauv" diye çığlık atmanın ve burnumun dibine girerek gözlerini kocaman açmak suretiyle ödümü koparmanın yeterli olmadığı kanaatine varmış olmalı.

    aynı zamanda, o gün hiçbir işi olmayan bir insanı sabahın köründe uyandırma yetisine sahip olan ve buna rağmen kendisine hiç kızılamayan yegâne varlıktır.

  • bu hikaye kıbrısda geçmis gerçek bir olay; yasli bir amca, eseginin üzerinde karayolunda seyretmektedir.
    bunu gören trafik polisleri, amcaya takilmak isterler ve durdururlar.

    polis: be amca, necin dakman golani?
    (golan: emniyet kemeri.)

    amca: dakmam be iste!

    polis: e bak gördün mu, simdi ceza keseceyik.

    amca: kes bakalim ne keseceysan da gidecem, acele isim var.
    polis: peki amca, cezayi sana mi yazalim yogsam esege mi?

    amca: ???

    polis: yani cezayi sana yazarsak bes milyon ödeycen, esege üç milyon
    ödeycen.

    amca: bana kes o zaman.

    polis: neden sana keseyon amca?

    amca: onun sicili temiz kalsin, polis yapcez onu !!!!