hesabın var mı? giriş yap

  • yapımı oldukça basit , kahvaltıdan tutun içki yanında eşlik etmesine kuru fasülye gibi bakliyatlarla pişirilmesine kadar kullanım alanı çok olan bir lezzety fırtınasıdır .

    tarifini veriyorum .

    tercihen dana bonfile alınır . 300-400 gram olmalı en az .

    daha sonra bu bonfile güzelce kaya tuzu ( turşuluk iri tuz ) tuzlanır . üstüne bir ağırlık ( ezmeden ) konularak iri gözenekli bir süzgeçin içine alınır . gerekirse içine yağlı kağıt serebilirsiniz.

    daha sonra bu süzgeç içinde ki et daha büyük bir kabın içine konulur .

    2 3 gün bekletilmek suretiyle suyu çıkartılan etin fazla tuzunu almak isterseniz buzlu suda en az 6 7 saatte bir suyunu değiştirmek suretiyle buzdolabında bekletilir . 1 gün yeter .

    ama ben öyle yapmıyorum hatta tuzla beraber tütsülenmiş paprika ekliyorum .

    neyse suyu çıkartılan eti bildiğimiz kadın çorabının içine koyun . ( önce ete bir ip geçirin . )

    kuş kafesi v.s gibi bir şeyiniz varsa kurutacağınız yerde karga v.s sorununuz varsa kefesin içine asın eti . kafesi de günde 2 3 saat güneş alan ( mümkünse sabah ve akşam vakti ) bir yere asın .

    10 gün içinde hazır etiniz.

    ama bitti mi bitmedi.

    şimdi mümkünse talaş olmadı yaş dallar olacak şekilde bir miktar kiraz -vişne -elma ağacı karışımı hazırlıyoruz.

    bu karışımı büyük bir tencerenin içine alıyoruz.

    küçük fırınlarda olan ayaklı tel ızgaranız varsa üstüne bu eti koyuyoruz. .bu ızgarayı da tencerenin içine koyuyoruz.

    ocağı az açarak tencerenin kapağını kapatıyoruz.

    2 saatte etiniz hazır .

    afiyetle yiyin .

  • 128.813 puana sahip bir hesabım var. istanbul’un en kalabalık semtlerinden birinin de muhtarıyım.

    geçenlerde tavuk dünyası isimli restorandan sipariş verdim, restoran kapandı, siparişim de gelmedi, iptal de olmadı, bir gün sonra ancak iptal ettik. muhattap bulmakta ciddi zorlanmıştım. yine de eski dostum yemeksepeti’ne küsmemiştim.

    şimdi yine bir sipariş verdim. siparişi verdiğim yer burger king. önce, siparişimi farklı bir şubeye ilettiler. sonra gördüm ki, şube kapalı. iptal etmiyorlar. 1 saati geçti, ses yok. geleceğini sanmıyorum.

    peki yardıma siparişim nerede diye soruyorum, hazırlanıyor diyor. eskiden birine bağlanır sorardık, artık o da yok. otomatik cevap veriyor. kendimi insan yerine konmamış gibi hissettiriyor.

    bugün ciddi ciddi, alternatif programları indireceğim. biraz da onlar kazansın. böyle müşteri ilişkileriyle de, yemeksepeti’ne artık cidden allah kolaylık versin.

  • eğer gece ağrılarım yoksa,
    vücudum uyuşmamışsa uyuyabilmişsem;
    gece mide bulantısıyla uyanıp kusmamışsam, sabah yemek yiyebilmişsem…
    aynaya baktığımda saçlarım varsa ve kaşlarım kirpiklerim.
    ne çok şeye sahibim?

    ne çok şeye sahibim.
    bu dünyada su içerek aldığım kemoterapi ilaçlarını atmam gereken fakat bir yudum su içemediğim, çünkü midemin almadığı zamanlar da yaşadım.

    normalliğin, rutinin sihrine hep inandım. ancak standart donanımlara sahip her insan gibi düzgünce uyuyup uyandığım dağınık saçlı sabahlarımı çok özledim. çok özledim.

    bir sabah kanser oluyorsunuz ve söylendiğiniz tüm normalleriniz hastanenin camlı vitrininde unutulmuş kurumuş bir çiçek gibi solup gidiyor.

    kemoterapiye gittiğim günlerde hastanenin camlı vitrininde, sevinçle yollanmış ama sahibine ulaşamadan solmuş çiçekleri her gördüğümde aklıma kendim geliyor.

    kendime not: yaşamanın kolay olmadığı bu hayatta en önemli şey kendimim. vitrinimdeki çiçekleri asla soldurmayacak, kendimi asla söndürmeyeceğim.

  • tek kelimeyle mukemmel ama mutsuz eden film. aile iliskilerini, ask iliskilerini, herseyi sorgulattı, dusundurdu, biraz da acı cektirdi. ama o iki saati daha iyi nasıl yasardim bilmiyorum. gidilip gorulesi.

  • salı günü masumlar apartmanı, çarşamba günü sadakatsiz/masumiyet, perşembe günü camdaki kız, cuma günü kırmızı oda var. her birisi boktan hayatların dizisi. en masum olanında, üç dört kişinin evli olmasına rağmen farklı iki kadından çocuğu var.

    diyelim bunlardan kaçtınız, çukur var, maraşlı var. edho var. daha yeni yayından kalkan ramo vardı. arıza vardı.

    bunlardan da kaçtınız. kuruluş osman var. selçuklu var. herkesin hain olduğu abdulhamid var.

    arkadaş bu ülkede bir tane komedi dizisi olmayacak mı yahu? ekmek teknesi kıvamında bir aile dizisi çekilmeyecek mi? leyla ile mecnun absürtlüğünde bir komedi gelmeyecek mi? beğenmediğimiz yalan dünya ayarında bir komediye bile hasretiz şu an.

    herkesin, psikolojik problemlerle dolu boktan hayatlarını bize empoze etmek zorunda mısınız? ben haftanın her günü tv ekranında farklı bir iğrenç hayatı görmek zorunda mıyım? bir ülkenin ekranındaki tek komedi yapımı güldür güldür olabilir mi ya?

    emeği geçen herkese yazıklar olsun.

    edit: son cümle yumuşatıldı.

  • doğru karardır. öncelikle yapacağın yoruma sokayım. bir kere işçi bu hareketiyle işverenin tüm güvenini ortadan kaldırmıştır, işveren böyle bir çalışanla çalışmamak istemekte haklıdır.

    verdiğin taksici örneğine ayrıca sokayım. bu kafa yapısıyla her türlü haksızlığı-hukuksuzluğu savunursun zaten. nasıl olsa "doğru" olmayan 8bin tane örnek bulabilirsin.

    son olarak da cehaletine sokayım. türkiye'de yıllardır çalışan insanlar bilir ki iş mahkemeleri büyük oranda işçi lehine sonuçlanır türkiyede ( evet enteresan ama istatistikler bu şekilde, neoliberal bilmemne hikayelerine girme). şirketler bundan dolayı iş genelde mahkemeye gitsin istemiyorlar.

    benim gibi emekçi yanlısı bir adama sinirle bu yorumu yazdırdığın için ayrıca sokayım senin tıynetine.

  • kırsaldan kente göçmüş lümpen proleterya’nın çocuklarının okuyunca kendilerini marjinal sanma durumları. kibar feyzo’daki o paraya öküz alınacak denilen öküz kadar aklınız kalmamış.