hesabın var mı? giriş yap

  • en tanıdık müziklerden biri de
    şampiyonlar ligi marşıdır.

    cem uzan abimizin maçları beleşe yayınladığı günlerden beri bu marşı duyduğumuz an aklımıza hemen futbol gelir.

    sözleri de bir acayiptir
    this is the besteeeeen
    das ist die festeeeen gibi gelir kulağıma hep.

    oturdum neymiş bu iş diye baktım.
    tony britten diye ingiliz kraliyet konservatuarı mezunu biri tarafından meşhur besteci handel tarzında uydurtulmuş.

    sözleri de üç dilde
    ingilizce,fransızca ve almanca
    tabi böyle olunca ortaya salata çıkıyor.

    sözleri türkçeye çevirirsem şöyle bir şey oluyor.

    bunlar en iyi takımlaaaaar.
    bu esas olayyyyyy
    ustaaaaaa
    en iyiiiiii
    büyük takımlarrrrrr
    şampiyonlaaaaaar
    büyük buluşmaaaaaa
    büyük olayyyyyy
    şampiyonlaaaaaaaaaar

    yahu ben bunu şiir diye yazsam edebiyat öğretmenim beni cetvelle kovalardı.

    demek neymiş.
    arkanda büyük para varsa
    en saçma şeyi bile
    yıllarca televizyonda besteeenn festeeennn diye döndürebiliyorsan

    akılda kalıyormuşsun.

    propagandanın temeli tekrardır
    bol tekrar yayımlatacak paranız varsa budaklı odunu bile süperstar haline getirebilirsiniz.

    ah şu milletin kafe açmak için batırdığı kadar bir parayı bana verselerde güzel bir sosyal deney yapabilsem.

  • esimle gecen sene hollanda'da is bularak yaptigimiz eylemdir.

    kisa yoldan koseyi donmek icin ahlak disi isler yapmadigimiz, ne o tarafa ne bu tarafa yanasmadigimiz, siralara kaynak yapmayi bile beceremedigimiz icin azinlik oldugumuz ulkemizden bir bilinmezlige acildik tutunur muyuz, irkcilikla karsilasir miyiz, aralarina girebilir miyiz diye binbir turlu endiseyle...

    buradaki hollandali arkadaslarimizin tabiriyle 'onlardan biri oldugumuz icin' hicbir irkcilik, kotu tutum, terslik yasamadik. bir an bile pisman olmadik, bilakis bir terslik olur da geri donmek zorunda kaliriz diye milyonlarca b plani yaptik. insanlarin rahat, kasmadan is yaptigi bu ulkede turkiye'den alismis oldugumuz tempoda calismaya devam edip isverenlerimizi hayret icerisinde biraktigimizdan su an ikimiz de belirsiz sureli (permanent) kontrat almis bulunuyoruz ve kesinlikle geri donmuyoruz.

    inandigimiz tek bir hayat var o da bu dunya ustunde, cok kisa ve buradayken cok guzel. uzun yok, onu basa getiren curumus yozlasmis insanlar yok, etini kemigini somurup sirf yurtdisina tasiniyorsun diye yil sonu ikramiyenden para tirtiklamaya calisan etikten bihaber yoneticiler yok, yukselmek icin ustune basmaya calisan iki yuzlu is arkadaslari yok; yolda seni tanimadigi halde gulumseyip selam veren insanlar var, ulkende bomba patladiginda seninle acini paylasan is arkadaslari var, gelismen mutlu olman icin cabalayan yoneticiler var. ve herseyden ziyade bir turkiye'de kadin olmak var, bir de burda... kisacasi yazik turkiye'de gecen 26 seneme.

    imkani olan arkasina bakmadan kacsin.

  • burada bazen "daha izlemedim, izleyeceğim" yazanları okuyunca kıskanıyorum.

    dwight'ın jim'e arabanın arka koltuğunda oturmanın kendisine sağlayacağı avantajları anlattığı sahnede yaşananlar gibi bir sürü sahnede sanki 6. kez tekrar yapmamışım gibi gülüyor olsam da, şu diziye yeni başlamış olmak daha önce hiç girilmemiş bi ormana girmek, daha önce adım atılmamış bi toprağa basmak gibi hissettirirdi. bunun kıymetini bilin. şanslısınız.

  • bu notu yazan kafeye gitmek kişinin kendine yapacağı en büyük saygısızlıktır. stres yapacaksam ne diye kafeye gidiyorum. park süresi gibi süre koymuş mk.

  • insana hayatın anlamını sorgulatan, oblomov'u açıp şöyle bir yeniden anımsama isteği uyandıran bir tür arkadaş birimi.
    üniversitedeyken bunlardan bir tane vardı hayatımda. adam botlarıyla yatağa gider 50 saatten ziyade uyur, aralarda yalnızca tuvalete gitmek ve bir şeyler atıştırmak için çok çok kısa sürelerle kalkıp piyasaya çıkardı.

    bir keresinde ayak bileğini incitip bir hafta yatağa bağımlı kalmıştı. ettiği laf şu:

    -dostum zaten bi planım yoktu aq, isabet oldu.

  • hemen altındaki yorum ülkenin içinde bulunduğu durumun özeti olan videodaki adam.

    --- spoiler ---

    çok ayip oglum biz trabzonlular barbarmiyiz allahla kulun arasina kimse giremez benim yasim atmiş beş benim cocuklugumda boyle yobazlik yoktu herkes cok terbiyeliydi hele boyle kufurlu konuşmak sokakta cok ayipti korkuyla oruç mu olur bunun hastasivar ozurlusu var herkes haddini bilir senmi bildireceksin bu tur hareketler trabzonu karaliyor biz trabzon disinda yasiyanlara nasil bakiyorlar haberiniz varmi yobaz barbar diyor komsularimiz yeni nesil şittet yanlisi olmuş hic hoş degil bir insan olarak artik bunun degismesini eski trabzonlulari geri istiyorum
    --- spoiler ---

    edit: millet, ben bu entry ile debe'ye girmişim. herhangi bir hakaret vb. durum yok ama bu abimiz sanırım böyle biri değilmiş. şaka yapmış ama sanırım insanların hassas olduğu konularda, şaka bile olsa bu tarz uç söylemler böyle bir algı yaratabiliyor. niyetini bilmiyoruz ama inanmak durumundayız. adı gökhan uzunali imiş. gerekirse bu entry kendini imha edecektir. uyarısı için terfi bekleyen demirci'ye teşekkürler.

  • burada konuşan çoğu kişi olayın aslını bilmiyor. sadece bahsedilen videodaki başlığı okuyup yorum yapıyorsunuz.

    bu site yöneticisi köpeğini şiddetle eğitiyor ve köpeğin gece boyunca havlamasına hiç engel olmuyordu. ayrıca köpeğe site içerisinde site sakinlerinin onayını ve rızasını almadan demirden büyük bir kulübe yapıyor ve orada besliyor. sosyal medyada da verdiği pozların %90'ı silahlı pozlar. daha sonra öldürülen damat ve kayınbaba kendisine durumu güzel bir dille izah ediyorlar. ortada hiçbir sorun yokken yönetici kendilerine sert bir şekilde karşılık veriyor. ardından olan olaylar kameraya yansıdığı gibi.

    burada hayvanseverlik adı altında yitip giden iki cana acımamanız gerçekten çok acı bir durum. böylesine şiddete eğilimli bir insanı savunmanız da çok acı. bakın insan haklarını ihlal eden bu katil ve siz bunu savunuyorsunuz. düşüncelerinizi tekrar gözden geçirmenizi tavsiye ediyorum.

  • bu devirde ne uygulanabilir ne de mantıklı olan bir yasaktır (her yasak gibi) bilenler bilir milli eğitim bakanlığının bir tavrı var, bu tavır şu : biz kuralı koyalım okul uygulasın şeklinde. örnek vermek gerekirse mesela şu yasağı (düzenleme diyelim) getirdin. telefonlar toplanacak vs falan deniyor. okulda buna uygun fiziki şartlar var mı? sen milli eğitim olarak bunları sağlayabiliyor musun? güvenliğini nasıl sağlayacaksın? hadi ilkokulları geçtim liselere bakalım. 15-18 yaş arası bir grup insana telefonlarınızı evde bırak mı diyeceksin? kilitli dolabın var mı? sağladın mı? bunun için para aktardın mı? hayır. yapılmadı ve yapılmayacak. düzenlemeyi koydu geçti uygulamayı okula bıraktı.

    tıpkı ısınma, temizlik ve güvenlik konuları gibi. okullara ne yeterli miktarda kömür gönderiliyor ne de temizlik için eleman sağlanıyor. ancak tüm veliler okulların ısınmasını ve temiz olmasını güvenli olmasını istiyor. ee para ? ee hizmetli? bunlar yok. olmayınca il/ilçe milli eğitime şikayet ediliyor. milli eğitim de ya müdür fırçalıyor ya ceza veriyor. ama para ? hizmetli? asla onları vermiyor. kışın 20 ton kömür yakacak okula 5 ton kömür veriyor ve siz halledin hocam deniyor. para toplasa veli kızıyor şikayet ediyor ceza. yakmasa okul soğuk veya pis? veli şikayet ediyor ceza.

    belki biraz konu saptı ama türkiyede milli eğitim hep budur. eskiden bir grup idealist öğretmen kendini paralıyordu. şimdi o sayı azalınca eğitim çökmek üzere. eğitimi ticarete çevirmek isteyen hükümet politikaları bunu zaten destekliyor.

    işte öyle. uygulanamaz yasaktır.

  • bu buton sayesinde içeride dönen muhabbetle melih gökçek'i meraktan çıldırtabiliriz.