hesabın var mı? giriş yap

  • eline koluna sağlık dediğim esnaftır. kendi ülkelerinde alışmışlar kadınlara, çocuklara musallat olmaya burayı da öyle sanıyorlar. nerede görülürse kafaları ezilmeli bu çöl farelerinin.

  • devlet hastanesinde çalışan lisans mezunu bir memurum.
    bugün açıklanan işçi zammı ile birlikte ilkokul ve lise mezunu işçiler benden daha fazla maaş almaya başladı.
    2 sene sonra asgari ücret de bizi geçecek. inşallah asgari ücret bizim maaşları geçtiği zaman asgari ücretin altında veremiyorlardır bizim maaşı.

    görevde yükselme sınavı gibi “görevde alçalma sınavı” açılmalı acilen. görevde alçalıp temizlik personeli olabilirsem ailemi daha rahat geçindirebileceğim. teşekkürler.

  • türkiye şartlarında da olsa epey bir geliriniz olması gerek.
    atıyorum ege’nin bir orman köyünde arsa satın alıp evi dikiniz elektriği de çektiniz köyde su şebekesi yok ise kendi kuyunuzu kendiniz kazmak zorundasınız arazi düzgün su kaynağı bol ise 13-15 bin tl ye sondaj suyuna sahip olabilirsiniz. evin tadilatından anlamıyorum çağırırım ustayı yapar derseniz aradığınız usta iki ay sonra gelir. market manav ulaşılabilir olmalı, eczan, hastane de öyle. ısınma problemine gelince ormandan odun toplar akşam yakarım diyorsanız nah toplarsınız. biri ihbar ederse ormandaki taşıtınıza kadar el koyar devlet bu konuda çok sıkı denetimler var ağaç kesmek kozalak toplamak falan yada odun toplamak hepsi sıkınıtılı işler. ya kömür yakarsınız yada odun satın alırsınız. tavuk beslemek güzel lakin tavuk kadar pis bir canlı yok aklınıza gelebilicek her pisliği yiyor uranyum çubuğu koyun önüne onu bile yer. gittiği yere pisletir gider leş bir canlı yani. kafesten dışarı çıkarmamak şartı ile olabilir. doğada beslenecek en temiz hayvan keçidir güzelinden bir süt keçisinden günde 1.5-2 litre süt alırsınız. yoğurt peynir yaparsınız mis gibi doğal. bir top çalı kesip önüne atın karnı doyar inek gibi aşırı yem tüketmez bakımı çok kolaydır. veterinere tohumlatıp kuzlatırsanız oğlakları olur seversiniz. erkek olursa oğlak süsmeyi öğretmeyin büyüyünce sizi en ufak bir hareketinizde duvara çiviler. bahçede sebze meyve yetirmek acayip zevkli bir eylem keçinin dışkısını gübre olarak kullanabilirsiniz. köyde hiçkimse ile iletişim kurmayın kimse ile samimi olmayın. daha çok huzurlu olursunuz. ormanda sabah yürüyüşü yada bisikletle tur atıp bol oksijen alıp kendinizi 5 yaş daha genç kılabilirsiniz.
    doğa, doğal yaşam hepsi güzel ama imkanlar dahilinde.

  • nba'in sadece iyi oyunculardan kurulu bir lig olmadığını yüzümüze tokat gibi vuran basketbolcu.

    evet basketbolcular lige katılırken veya bir takim tarafindan seçilirken belli testlere tabi tutuluyor ve oyuncunun kosu mesafesi, ziplama yuksekligi vs gibi istatistiklerine cokca onem veriliyor. özellikle ilk draft edilirken bu değerlere abartı derecede onem verildiğini görüyoruz. çünkü bu ozellikler potansiyel olarak görülüyor vegeri kalan onemli seylerin oyuncu yillandikca kapanacagi düşünülüyor. fakat bu nedenle draft edilen onlarca oyuncunun bu acigi tamamlayamadigi ve çöp kategorisine gecis yaptigini da siklikla goruyoruz.

    andre ingram gibi oyuncular ise bu tercih yonteminin kurbani sinifindalar. yani oyun aski olan ve bunun getirdiği calisma azmi ve ritmi olan oyuncular basta onemli fiziki potansiyel gozukmedigi icin cogu zaman ya draft edilemiyorlar ya da edilir edilmez g league'e postalaniyorlar. g league ise ne kadar iyi olursan ol ihtiyac olmadikca bakilmayan son tercih konumunda bir lig.

    dahası bu tarz oyuncular olurda bir sekilde nba'de sans bulsa bile, devamli topun agzinda oluyorlar ve ilk dususlerinde tekmeyi yiyorlar. bir gunah keçisi arandiginda ilk bu tarz oyuncuların eksikleri goze batiyor. nba ile avrupa basketbolunun mantalite farki da burada ortaya cikiyor. nba kendince yildizlar olusturuyor ve onlara ne olursa olsun ölümüne firsatlar veriyor; istedigin kadar sut at, butun oyunu kendince oyna ve diger takim arkadaslarin sadece yardim etsin mantigi var. avrupada gercek performansa gore kollanmazsiniz. kotuyseniz kadroda zamanla yerinizi kaybeder ve gercekten isteyene yerinizi devredersiniz.

    mesela bir nate robinson vardi. herkes smac sampiyonluklari ile hatirlar ama ben chicago'daki muhtesem gunlerinden hatirliyorum .derrick rose sakatlaninca mecburen ilk bese yerlesmisti ve sadece o zaman gercekten oyunun bir parcasi olarak gorulup deger gorebilmisti , gercekten elinden geleni de yapmisti. fakat boyundan dolayi farkli bir gozle bakildigi icin d rosedoner donmez su bu bahaneyle kicina teneke baglanip yollandi. iste o nate robinson yillarca birdaha firsat bulamadi veya garbage time'larda gereksiz sureler alip sonunda ligin disinda buldu kendini. ben hala sosyal medyadan takip ederim ve inanin halen yaptigi antrenmanlari cogu superstar yapmiyor. ama nba icin bunlar yeterli degil tabi ki.

    peki sonuc ne?

    sonuc; birbirine karbon kopya gibi benzeyen oyuncular, tatsiz maclar, zorlama kahramanlık senaryoları ve yapay oldugunu artik iliklerinize kadar hissettiginiz bir lig.

    andre ingram lakers'in playoff disinda kaldigi su gunlerde dikkat dagitmak icin kullanilip atilacak bir figur nba icin sadece..

  • benim için kalp krizi geçirdigi günkü haliydi. babanın kalp krizi geçirdigi ögrenilir ve apar topar memlekete gidilir. yogun bakımda oldugu için hergün yanına bir kisi girebilmektedir. üçüncü gün sonunda (ilk annem sonra abim) nihayet bana sıra gelir. sterilize kıyafetler giyilir ve içeri girilir. ardından baktım ki yatakta neredeyse ölü vaziyette durmaktadır. yanına gidip sarılınır. iyi oldugunu ve yakında çıkacagını kendine dikkat etmesi gerektigi hakkında biraz konusulur. ardından gözlerimin içine bakarak der ki 'seni okutamayacagım diye çok korktum'. o an aglamamak için yapılan bir ton çabadan sonra tekrar sarıldım ve sadece kendisine dikkat etmesini istedim ve ayrıldım. iki gün boyunca rüyalar ve kabuslardan sonra sonunda çıktı ve hayatına ailesi için dört elle sarıldı ve hayatına devam etti. ama o anı asla aklımdan çıkaramam. teşekkürler baba iyi ki varsın.

  • ben de bir öğretmen arkadaşıma yazdığım bir şiiri bu vesile ile paylaşmak istiyorum:*

    şiirine ve sana ben bir selam çakayım
    seni öğretmen yapanın fıtratına sokayım

    yarışamaz seninle narin fıtratlı kadın
    hıyarlık tarihine övünçle yazılmış adın

    sana ne lan milletin elindeki yüzüğü
    bakmıyorlar mı sana, sevdiğimin büzüğü

    keşke çalışsaymış da seni doğuran ana
    salmasaymış çayırlara bön fikirli bir dana

    bir de hiç utanmadan değer, hak, hukuk diyor
    bir gramlık aklı da, kalemden akıp gidiyor

    böyle bir zihniyetin gözünde olacaksa eğer
    varsın, batsın yok olsun, kadın adında değer!

  • salona geldiğinizde gözleriniz sehpanın üzerindeki kasede kalan birkaç antep fıstığına ilişir ya. içinizde filizlenen umut tohumlarıyla kasenin içinde kalan birkaç antep fıstığına hamle yaparsınız. elinize fıstıklarla birlikte garip bir ıslaklık gelir de avucunuzdaki fıstıklara baktığınızda anlarsınız işte o an. o nemli fıstıklar; babanın ağzına atıp kıramadığı, umutları başka bir bahara bırakan, hiçbir yerinden açık vermeyen salyalı fıstıklardır. o an herşeyden vazgeçip en azından kasedeki beyaz leblelebileri gömüp, durumu kayıpsız atlatmak adına ağzınızda oluşacak kuruluğu dahi göze alırsınız lakin baba kişisi geriye hiçbir yemiş bırakmamıştır.

    beyler :(

    (bkz: hayata dair iç burkan detaylar)
    (bkz: umut sarıkaya tipi mutsuzluk tanımları)

  • bunların ev sahibi olduğu evi kiralamaya kalksan eve erkek arkadaşını/ kız arkadaşını getiremezsin diye şart koyarlar. pis herifler.