hesabın var mı? giriş yap

  • “ey millet! iyi biliniz ki, türkiye cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. en doğru, en gerçek tarikat medeniyet tarikatıdır. uygarlığın emir ve isteklerini yapmak, insan olmak için yeterlidir.” (atatürk, 30 ağustos 1925)

    “tekkeler kesinlikle kapatılmalıdır. türkiye cumhuriyeti, her alanda doğru yolu gösterecek güce sahiptir. hiçbirimiz tekkelerin yol göstermesine muhtaç değiliz. biz, uygarlıktan, bilimden, fenden güç alıyoruz ve ona göre yürüyoruz. başka bir şey tanımayız…”

  • brezilya'da vuku bulmuş olaydır. 11 yaşındaki kızını taciz eden 23 yaşındaki tacizciyi döve döve öldüren bir baba.

    haber linki

    liveleak (+18)

    şimdi, linç kültürüne karşıyım fakat ben bu haberi okurken öldürülen için hiçbir şekilde rahatsızlık duymadım. sözlük ahalisi ne der bu duruma acep?

  • beyazid meydanındaki ıvır zıvırcıların orada bir saat tamircisinde şahit olmuştum :

    müşteri: -abi bu olmamış ki?
    tamirci : -nasıl olmamış o' lum şahane çalışıyor saat.
    müşteri: -e akrep yok?
    tamirci : -akrep ne lan?
    m: - abi yelkovan var akrep yok, dakika belli de saati nasıl anlıycaz?
    t: - e sen güneş tepedeyken saat acaba altı mı yoksa dokuz mu diye merak edecek kadar salaksan ben ne yapayım?" kaç geçiyo"lar önemli o' lum, saat 2 mi 4 mü bi şekilde anlıyor zaten insan.

  • "2 saat internet gitti evde ailecek yıllar sonra salonda bir araya geldik, kardeşim büyümüş, babam yaşlanmış, annem aynı maaşallah anneannem beni tanımadı zaten dedem de ölmüş ya en çok ona şaşırdım. teşekkürler tt net."

  • tatli, biskuvi, cikolata gibi seyler nispeten ucuz fiyatli kalori bombalaridir. evsiz ve en alt tabakadaki vatandaslarimiz icin bulunmaz nimetlerdir. kendini kontrolden aciz obezleri uzak tutmak icin yapilacak boyle bir ayar, sagduyu eksikligidir.

    edith: aha bildigim yerden soru gelmis. simdi neuroscience diplomali ve yuksek lisansiyla mesgul biri olarak vikipedi alimlerine anlatalim:

    dopaminin sagladigi seye tokluk hissi denmez. dopamin mezolimbik sistemin sagladigi odullenme ve pozitif reinforcement fenomeninden sorumludur. cikolatanin kalori kaynagi olarak kullanilmasinin dopaminle alakasi yoktur.

    sosyoekonomik siniflarin varligini reddederek herkesin alim gucunu esit saymak sagduyu degil, tam aksine gerceklikten uzak, tamamen kurama dayali bir iluzyondur.

  • 1500 yıl ayakta kalan roma imparatorluğu'nun (cumhuriyet'i de sayarsak 2000 yıl; ama o zaman imparatorlar yoktu tabii) en başarılı 10 imparatoru listesine elini kolunu sallaya sallaya girebilecek bir şahıstır imparator diocletianus. kendisinden 100-200 yıl önce yaşamış imparatorlar hakkında bile daha fazla yazılı belge olması ise tam bir talihsizliktir. imparatorluğu çökmenin eşiğine getiren üçüncü yüzyıl krizi diocletianus ile son bulur. bu kadar sıkıntılı ve buhranlı bir kriz periyodunun ardından tahta geçen diocletianus imparatorluğa uzun bir felaketin ardından nefes aldırmıştır adeta. imparatorluğun idari/bürokratik teşkilatlanmasını radikal bir şekilde değiştirmiş, yeni kurumlar, eyalet ve şehirler yapılandırmıştır.

    modern siyaset biliminde darbe denilen kalkışmaların roma'da bir dönem gündelik siyasetin ayrılmaz parçası olduğunu bilen bilir. güçlü birkaç lejyonun desteğini alan general imparatora isyan eder, kendi başkentine doğru orduyla yola çıkar, başarılı olursa tahta geçerdi. sonra bir başka general yeni imparatora isyan eder, bu kez aynı şeyler baştan yaşanır. öyle dönemler olmuştur ki romalıların savaşlarda en çok öldürdüğü insanlar yine başka romalılardır.

    bundan niye bahsediyorum? çünkü bu çok yıkıcı ve temel sorun üzerine anladığım kadarıyla kafa yoran ve gerçekten de çözüme epey yaklaşan bir imparatordur diocletianus. kendisi asker ile sivil politikacı ayrımını roma’da ilk düşünen yöneticilerden biridir. bir eyaletin valisi ile askeri yöneticisinin aynı kişi olması geleneğini kaldırmıştır. böylece valiler yani eyaletin en üst yöneticileri sivillerden seçilir olmuştur. daha o zamandan yaptığı bu tercih ile politika felsefesi açısından saygıyı hak ediyor bence. yönetimin en tepesi için uygun görüp kurduğu tetrarşi ise insanların taht için birbirini gözünü kırpmadan boğazladığı bir dönem için oldukça radikal bir yaklaşım olsa gerek.

    hakkında tarihi belge az dedim ama o kadar da az değil; istenirse buraya sayfalarca entry döşenebilir ama ben o kadar uzatmak istemiyorum; yukarıda önemli gördüğüm bir iki noktaya değindim zaten. diocletianus'un atıyla ilgili bir hikayeyi anlatıp bitireceğim:

    ms. 297 yılının bahar aylarında, diocletianus* ve damadı galerius* sasanilerle (özelde ermenistan krallığının durumu ile) ilgilenmek üzere doğu’dadır. birinci şapur'un oğlu sasani şahı narses* ordusuyla suriye ve anadolu topraklarına yani o dönem roma topraklarına doğru sefere çıkmış, tetrarşinin 4 üyesinden biri olan galerius da emrindeki lejyonların başında narses’in ordusunu karşılamak üzere harekete geçer. iki ordu carrhae yani harran yakınlarında karşı karşıya gelir; 350 yıl önce partların marcus crassus’u yendiği carrhae’de bu kez bir başka romalı, galerius, iranlılara* yenilir. doğu’da böyle bir sorun sürmekte iken o sırada roma’nın en önemli eyaletlerinden mısır’da ayaklanma başlar. sasaniler ile mücadele devam ederken böyle bir ayaklanmanın çıkması olayın arkasında pers parmağının olduğunu düşündürmüştür ancak ayaklanmada yakın zamanda yapılması planlanan oy sayımının etkisinin olduğu da söylenir. zira oy sayımı demek yeni vergiler demek olabilirdi.

    diocletianus, galerius’u doğuda bırakıp mısır’a doğru harekete geçer. 297’nin sonuna doğru mısır’da büyük oranda ayaklanma bastırılır ancak iskenderiye şehri hala direnmektedir. iskenderiye, o dönem 1 milyon civarındaki nüfusuyla roma’dan sonra en büyük imparatorluk şehridir. 297 sonbaharına doğru iskenderiye’yi kuşatma altına alan diocletianus, yaklaşık 8 ayın ardından 298 baharında şehrin direnişini kırar. doğuda sasanilerle olan gerilim ve çatışma hali sürerken bir de mısır’daki isyanla uğraşmak durumunda kalmış olan imparator diocletianus öfkelidir. iskenderiye düşünce, imparator diocletianus, sokaklarda akan kan, atının dizlerine değene dek şehirde katliam yapılmasını emreder. bu emri verdiği sırada diocletianus'un atının yere çöktüğü söylenir. yere çöken atın dizlerine kan bulaşmıştır. bu duruma şahit olan diocletianus bunun tanrılardan bir işaret olduğunu düşünür ve katliam emrini geri çeker. hikayeye göre imparator şehri terk ettikten sonra, iskenderiyeliler minnettarlıklarını göstermek için diocletianus'un atının bronz bir heykelini dikerler. hikaye muhtemelen gerçek değil ancak gerçekte yaşanan olaylar hakkında ipucu verdiği ve tarihin anlatımını "renklendirdiği" de bir gerçek. böyle hikayelere tarihmiş gibi inanmayalım ama hikayesiz de kalmayalım.