ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
camiye gitmeye devam edeceğiz hareketi
-
cahilin dili dini ırkı mezhebi yoktur malesef
temizliğe gelen kadına öğlen yemeği verilir mi
-
sadece temizliğe değil; 10-15 dk.'lık işler dışında eve uzun soluklu iş yapmak için gelen herkese (usta, servis vs.) yemek saatlerine denk gelen işlerde yemek verilir. kimse sultan sofrası kurun demiyor, ama bir dürüm ısmarlamak da çok zor bir şey değil bence.
kabirde sorulacak sorular ve cevapları
-
(bkz: atanamayan müslümanlar)
mesut özil
-
her şeyi sittir edin, adam çıksa, ''babalar ben bir gece telegol seyrettim ve alman milli takımını seçtim'' dese kim ne diyebilir bu çocuğa??
aşk bu kızılötesi yaralı müzesi hareket edemem
caner eler
-
öncelikle yazıdan bir bölüm:
"kahve tiryakisi de olmuştum. en sevdiğim şeylerden biri evde kahve yapmaktı. ama onu taşıyamıyordum. daha doğrusu ayakları swing dans hareketleriyle yönlendirip salona geçiyordum. ya da benim için taşıyanlar oluyordu."
eurosport'ta staj yaptığım dönemdi. kafayı kaldırıp etrafa bakındı. her zamanki gibi gözüm üzerindeydi. "hey stajyer!" dedi, "senden bir şey rica edebilir miyim?"
caner eler, yani benim spor spikerliğine başlama sebebim, bisiklet tutkumun ses bulmuş hali, idolüm, benden bir şey rica ediyordu; bense ricasını zaten emir telakki etmeye dünden hazırdım.
"buyur abi, tabii ki" dedim.
"köşedeki starbucks'tan kahve alabilir misin bana?" diye sordu.
ben hala benden bir şey istediği için şaşkın bir mutluluk içinde ona bakarken açıklamaya yapmaya girişti:
"ben alırım aslında da, taşıyamıyorum.."
nasıl üzüldüğümü ama onun için bir şeyler yapma şansına eriştiğim için de nasıl sevindiğimi anlatamam. yazıdaki mavi kısımla yazılan kelimelerin altına saklanan yüzlerce insandan biri olmanın mutluluğu vardı içimde.
ah be caner abi.. ağladığım yazının sahibi..
adliye diyalogları
-
bu diyalogu başkasından duydum.
mahkemede hüviyet tespiti yapılıyor :
-doğum tarihiz ?
-15 temmuz
-hangi yıl ?
-her yıl
sınıf annesine tepki gösteren ilkokul öğrencisi
-
doğru söylüyor "sana ne?"
bu işsiz güçsüz kadınların ortalık karıştırma makamı değil mi sınıf anneliği?
sanki dünyanın ağası.
aferin çocuk.
eşine kavuşmayı bekleyen 958 öğretmenin çağrısı
-
- tercih yaparken kimsenin tercih etmek istemeyeceği yerler seç (check)
- ataman gerçekleşsin (check)
köylü kurnazı mode on
- yaşadığın yerde birisiyle hemen evlen (check)
- eş durumundan tayin iste (check)
- ağlamaya başla (check)
içi boş çağrıdır.
cem yılmaz'ın o. kavala ve s. demirtaş yorumu
-
"şu demirtaş suçlu ama..." yorumlarında gına geldi. onu da savunduruyorsunuz adama. arkadaş, suçluysa cezasını çeksin, mahkemelerimiz yargılasın, suçunu kanıtlasın, tck'da ne yazıyorsa o suçla ilgili, o kadar süre yatsın, bunu istemeyen şerefsizdir zaten. keza kavala için de aynı süreç işlesin. evrensel hukukta da böyle. olması gereken bu. gerek yasin börü ve arkadaşlarının başına gelenler, gerek 15 temmuzda yaşananları hepimiz biliyoruz, bunlarla ilgili kim suçluysa gün yüzü görmesinler. bu olması gereken şey.
ama ya suçlu değilse, soruşturma için içeride tutuluyorsa, yeterince suç bulunamıyorsa...
bu neden bu kadar önemli biliyor musun sevgili meriç? yarın aynısı sana da, bana da, bir tanıdığına da yapılabilir. ergenekon sürecinde, balyoz sürecinde yapıldı. şu anda hukuksuzca tutuklu binlerce khk'lı var. (neden hukuksuzca diyorum, devletin zamanında izin verdiği şeyleri yaptıkları gerekçesiyle suçlu gösteriliyorlar, legal bir bankaya, kendi hesabına para yatırdı diye işinden atılmış, hapse girmiş insanlar var. ha bu arada bankanın kurucusu bugün spk başkanı vs.)
iyi oku meriç. yarın şuursuzun biri gelip, seninle ilgili bir iddia ortaya atar, 4-5 yıl hapiste kalırsın daha hüküm almadan. bunu ister miydin? kendine istemeyeceğini başkasına da isteme. özgürlük çok kıymetli, bir saatini bile sana geri verecek kimse yokken, insanların yıllarını yiyorlar zindanlarda.
tanım: olması gerekeni savunmuş komedyen.
gelen mesajlar üzerine edit: yazdığım şeyin arkasındayım. anlatmaya çalıştığım bu soruşturmaların hala sürmesinin adalete güveni sarstığının anlaşılması. bu devletin savcısı/hakimi/polisi 4-5 yıl boyunca işlenen suça yönelik delil bulamıyorsa/dava açamıyorsa/davayı sonuçlandıramıyorsa adaletten nasıl bahsedebiliriz? adalet demek af demek değildir, suçluysa cezasını vermek, suçsuzsa haksızlığa uğramasını engellemektir. demirtaş o sözleri söylemiştir, halkı sokağa çağırmıştır ve bunun sonucunda insanlar ölmüştür. tamam, o zaman cezasını verelim, "dur biraz bekle (4-5 yıl) iddianame yazıp, seni yargılayacağız" denebilir mi? başımıza gelse "nerede bu devletin adaleti" demez miyiz?