hesabın var mı? giriş yap

  • içeriği (çoğunlukla) aşağıdaki gibidir:

    şeker (fruktoz, sorbitol, inositol), proteinler ve amino asitler (glutathione, dna, kreatin), mineraller (fosfor, çinko, magnezyum, kalsiyum, potasyum), vitaminler (c vitamini, b12 vitamini, j vitamini), hormonlar (testosteron, prostaglandin) ve diğer yan ürünler (laktik asit, üre, ürik asit, nitrojen).

    bir çay kaşığının 5 kalori içerdiği, bir batında ortalama 15 kalorilik (1 yemek kaşığı) çıkarıldığı hesaplanmış. protein oranı karbonhidrat, şeker ve yağ oranından kat kat fazla. kısaca aşırı tüketildiğinde (ne kadar aşırı tüketebilirsiniz ayrıca?) şişmanlatmaz, ancak alternatif besin kaynağı olarak kullanılması tıp çevrelerince önerilmez. (bkz: meni yutmak)

  • çocukluğumdan beri oyuncak bebeklere yönlendirmem beklenen ilgiyi arabalara yönlendirdiğim için, hakkında biraz bilgi verebileceğim araç.

    klasik otomobiller ile elektrikliler arasındaki farka değineyim. klasik otomobillerde kullanılan içten yanmalı motorlar basitçe, yakıtın havayla karışıp tutuşmasının neden olduğu küçük patlamalar aracılığıyla çalışırlar. meydana gelen bu ufak patlamalar pistonların itilmesini sağlar. krank mili, ortaya çıkan doğrusal hareketleri dairesel hareketlere, yani dönmeye çevirir. bu da tekerlekleri döndüren şeydir.

    elektrikli bir arabada invertör bulunur. lityum iyon piller burada devreye girer ve doğru akım üreterek invertöre gönderirler. elektrikli otomobillerdeki pil sayısı birkaç bini bulur. bu kadar çok olmalarının amacı hem gereken miktarda enerjiyi araca sağlamak hem de yüzey alanını genişleterek sağlıklı şekilde soğumayı sağlamaktır. piller tarafından üretilen ısı fazladır. bunun için de bir radyatör, soğutucu görevini üstlenir.

    özel olarak indüksiyon motoru kullanan otomobiller için konuşursak;

    invertör, pillerden gelen doğru akımı alternatif akıma dönüştürür. 3 fazlı alternatif akım, stator ve rotordan oluşan indüksiyon motoruna uygulanır. rotor, hareketli olan bir parçadır. alternatif akım, indüksiyon motorundaki bobinler aracılığıyla (kutup sayısı tasarıma göre değişecek şekilde) dönen bir manyetik alan üretir. bu alan, rotorun kendi ekseni etrafında dönmesini sağlar. alternatif akımın genlik ve frekansını değiştirerek rotorun devir sayısın artırmak veya azaltmak mümkündür ki bu da aracın hızını kontrol eden mekanizmadır. akımın fazı değiştirilirse rotor da diğer yöne doğru dönmeye başlar. bu da geri vitesin işini kolaylaştırır.

    indüksiyon motorunun ürettiği güç buradan tekerleklere iletilir. yine klasik araçlarda olduğu gibi diferansiyel ve şanzıman aracılık eder buna ancak dönme hareketinin torkuna dayanıklı olması için açık diferansiyel kullanılır.

    ***

    tipik bir elektrikli otomobil tek pedalla çalışır. normalde 2 pedallı olan bu araçlarda debriyaj bulunmaz ve bir düğme aracılığıyla, kullanılacak pedal sayısı 1'e indirilebilir. bu pedal sadece gaz pedalı olarak çalışır. yavaşlamak için ayağınızı pedaldan çekmeniz yeterlidir. bu sayede araç kademeli şekilde yavaşlar ve sonunda durur ancak iki pedalı birden kullanmak daha mantıklı olacaktır çünkü ani fren yapılması gereken durumlarda tek pedal, gereken çabukluğu sağlamaz ve herhangi bir şeye çarpabilirsiniz.

    tek pedal sistemini çalıştıran parça rotordur. araç seyir hâlindeyken rotorun hızı, manyetik alanın hızından daha düşük durumdadır. tek pedaldan ayağınızı çekerek yavaşlamak istediğinizde invertör devreye girer ve rotorun hızı, dönen manyetik alanın hızını geçecek şekilde artırılır. bu esnada fazladan enerji üretilmiş olur ve bu da pil bölmesine gönderilerek orada depolanır.

    ***

    bu araçların yaygınlaşmasının önündeki en büyük engeller şu an için şarj istasyonlarının sayısı, pillerin sağlayacağı enerjinin ve şarj edilmelerinin süresidir. hızlı şarj modunda şarj durumu 1 saate kadar çıkabilirken hızlı şarj özelliği olmayan araçların şarj süresi 10 saati ya da daha uzun süreleri bulabilir. ayrıca şarjın birkaç saatten daha uzun yollara dayanması genellikle mümkün değildir.

    genel olarak lityum iyon pillerin ömrü, aracı 20 seneye kadar idare edebilir.

    edit: düzeltme ve ekleme için weirdfish'e teşekkürler.

  • hayatım çok iyi durumda değil, çoğu günüm "eh işte" olarak ifade edilebilir. sabah akşam hüzünlü ama motive edici parçalar dinleyip herşeyin daha iyi olacağına dair umudumu korumaya çalışıyorum ve bu şekilde bütün bir haftayı geçiriyorum. evet belki daha iyi olması için çalışabilirim, bazen çalışıyorum da ama yine de tadım yok...

    çarşamba günleri 1.5 lira vererek uykusuz dergisi alıyorum. genellikle tüm yazar çizer kadrosunu beğenerek okuyorum ama tüm dergi bittiğinde üçüncü sayfaya dönüp hala okumadığım işimdeyim gücümdeyim köşesini açıyorum. burada çok yardırıyor, koparıyor olarak ifade edilen türden bir etkisi olmuyor üzerimde.

    dergiyi katlayıp derin bir "offf" çekiyorum çünkü:

    -üniversite yıllarında kareli gömlek içine t-shirt giymiş mühendis benim.

    -odtü de okumuş top sakallı ve çerçevesiz gözlük takan bir yığın arkadaşım vardı.

    -otobüste en arkaya oturup sonra binen güzel kızları beyhude yere kesmeye çalıştım.

    -maaşa mayış denilen yerlerde çalıştım.

    -bulgar ya da arnavut göçmeni değil eğirdir li olduğum için asla ilgi görmedim.

    -kitapçılarda saatlerce "belki" diyerek hakkında bir şeyler bildiğim kitaplar okuyan kızları kolladım(bir kaç kere de hamle yaptım ama bugün üstünden 10 yıl geçmiş olsa bile utanarak hatırladığım sonuçları oldu)

    bunlar harici bir çok şeyi yaptım çünkü umut sarıkaya ile yaşıt bir adamım. aynı yıllarda büyüdük, benzer okullarda okuduk, ortamlarımız benzerdi dolayısı ile de benzer şeyler yaşadık. ben bunlardan kurtulmak için zihnimin en derinliklerinde bir çelik kasa oluşturdum ve sanki 1987 yılında doğmuş gibi, hiç oduncu gömleği giymemişcesine bir hayat kurdum kendime. o ise sürekli bu kasanın bulunduğu yere dadanıyor her hafta.

    hayatım çok da iyi değil demiştim hatırlarsanız. haftada bir gün, toplamda akşamları bir saatliğine beş altı adet karikatüre bakarak "aslında herşeye rağmen çok güzel şey yaşamak" diyorum. ki kıymetini bilen için fazla bile.

  • sarılmak, sarılırken koklamak. derin derin içine çekmek kokusunu. ne müthiştir.

    not: erkeğim, ibneliğin lüzumu yok.

  • dikkat ettiyseniz böyle cümle kuran aşko kuşko kızlar hep mutlu. benim gibi karşısındaki insanı yormak istemeyen,zorlamayan güçlü kızların anasından emdiği süt burnundan geliyor. başka sözüm yok sayın hakim.

  • seneler önce (2007-2008 sanırım) mecidiyeköy metrobüs durağından binip yenibosnaya falan gidicektim sanırım. yanımda 100 lira vardı tekli banknot, dedim ki sanırım bu aletlere parayı sokuyosun (cahillik ile çok bilmişlik arası) heralde sana kaç para yatırıcaksan sorucak ve sende 20 lira diyceksin ve geri kalanını vericek sanıyorum.. anasını avradını, daha yanımda ki adam aman abi napıyosun diyene kadar baş parmağımdaki akbili bastım.. daha bekliyorum mal gibi, yanımdaki adama sordum geri verip vermediğini, adam sanki kendi 100 lira basmış gibi hüzünlü bi şekilde durumu izah etti, bende sakin olması gerektiğini, böyle şeylerin olabileceğini söyledim.. enteresan bir halde bulduk birbirimizi ahahah ondan sonra sanki akbil sonsuzcaymışçasına bastım, bi ona bastım "geç abla", bi ona bastım "geç dayı" diyerekten.. daha 60 lira falan vardı kayboldu bizim alet, halâ basamadığım seferleri düşünür düşünür içlenirim..

  • mal mıdır nedir, bırakmış koltuğu gidiyor? bak hong-won kardeşim, bu işler böyle olmaz. sana şimdi bu işlerin nasıl yapılacağını öğreteceğim. aşağıdaki cümleleri salyalar saçarak höykürüyorsun:

    --- hava durumu lobisinin oyunları bunlaaaaar!!

    --- biz gemi batırmayı da, çıkarmayı da iyi biliriz!!

    --- allah'ın takdiri, çocuklar güzel öldüler. ölmek öğrencilerin kaderinde var.

    --- geminin sahibinin dedesi cehapeli. hep aynı zihniyet!!

    --- farkettiyseniz gemide ölenlerin hepsi, çok afedersiniz, şinto dinine mensup. soruyorum sizlere, bu bir tesadüf olabilir mi?

    --- geminin altını kendileri delmişler. hükümetimizi yıpratmak için ölüyorlar.

    --- kurtarma ekiplerimiz destan yazdı. kurtarmayı en iyi biz biliriz, zaten halkımız sandıkta bunu defaatle onayladı.

    --- ölen yarısını görüyorsunuz da, hayatta kalan yarısını niye görmüyorsunuz? böyle oyunlarla bizi yıpratabileceklerini sanıyorlar ama icraatlerimizi halk görüyor!!

    --- binmişler gemiye kızlı erkekli, zaten kadınlar mı, kızlar mı belli değil. denizin altindan soju şişeleri çıkıyor.

    --- 500 bin trilyon ağaç diktik, 3829266495 kilometre duble yol yaptık

    --- kore'yi global güç yaptık, bunu çekemeyenler, bizden korkanlar istikrarımızı yok etmek istiyor. ama benim halkım bunu yemez!!

    hadi iyisin keranacı, kurtardık koltuğu yine. bir dahaki seçimden sonra yerim bi duble iskenderini.

  • eşşek gibi çalıştıktan sonra kendine yemek yapmak gibi bişey. asıl sorun eşşek gibi çalışıp evde yemek yapmak zorunda olmak. yani eşşek gibi çalışıyorum ulan dışardan söylerim lüksünün olmaması. çünkü para yetmez. yahut eşşek gibi çalışmana rağmen, evde yemek yapacak birini istihdam edemiyor olmak sorun. öyle ki, çocuğu anane babanne elinde büyütmek zorunda kalmak, okul başlayınca bakıcı parası verilmesin diye fellik fellik etütlü okul aramak zorunda kalmak gibi.

    çare zengin koca! asdfgfgdsd