hesabın var mı? giriş yap

  • kanım dondu resmen, böyle canilik görmedim. 1 değil 2 değil, 239 keçi ne demek, insan sinirlenir duvara yumruk atar bir kendine gelir durur. anlık bir öfke, cinnet hali kesinlikle değil bu, 239 tane hayvanı öldürmek zaman alır sonuçta, bildiğin psikopat... ömrü boyunca tımarhaneden çıkmamalı.

  • yardım kampanyasını ciddiye alacak saflıkta birinin insanların beyniyle ilgili endişelendiğini de öğrendiğimiz beyan. vergi kaçakçılığının da es geçilmesi için laf salatası yapılmış. arsızlık ve aptallık örneği bir açıklama.

  • soygun için bu kadar salağı bir araya getirebilmek için profesör değil, burhan kuzu olmak lazım

  • nerde oğlum bu güneş? saat 8 oldu güneş yok lan! sizin yüzünüzden her gün geç kalıyorum. böyle saçmalık mı olur, gece yatıyom gece kalkıyom, güneş efendinin ancak keyfi oluyor da 8den sonra doğmaya başlıyor.

    gece gözümü açıyorum, lan niye uyandım gece gece, akşam çayı fazla kaçırdım heralde diye düşünürken alarm çalıyor meğer sabah olmuş.

    21 aralık’a kadar asker gibi şafak sayıyorum, en azından dipten dönelim diye, 20 aralık’ta şafak doğan güneş diyorum o güneş bile doğmuyor.

    psikolojim bozuldu, çok gerginim çok.

  • özgecan için yaptıkları şey sanırım verilen tepkilerin en samimisiydi. şimdi biz internet sahibi bireyleriz bunu yapan firmanın filli boya olduğunu biliyoruz ama inanın milyonlarca insan bunu bilmeyecek. yani kendi reklamlarını yapıyorlar falan demek için gerçekten çok gaddar olmak lazım. kaldı ki viral bile olsa bir şey değişmez.

    kendilerini tebrik ediyorum. gerçekten yüreklere dokunur bir olaya imza atmışlar.

  • evet dogrudur, acilmamasi gerekir cunku pantograf katenere temas ederken hotorofler poturder.

  • tek mekanli filmleri cok severim, bu da onlardan biri. bunun yaninda izledigim en iyi savas filmi kesinlikle. yaklasik 3.5 saat surmesine ragmen kesinlikle daralmiyorsunuz. soyle daraliyorsunuz ki kucucuk yataklarin, kucucuk tuvaletin oldugu, yemek yiyecek masanin bile olmadigi (kaptanin masasi haric) bir denizalti. her yatakta 2 kisi yatiyor, 55 adam 1 tuvalete giriyor. izmir'de inciralti'ndaki denizaltinin icine girdigim icin ne kadar klostrofobik bi alan oldugunu da az cok bildigimden arada daralmalar geldi tabi. u-bot yuzeye cikinca ben de oksijen alabilmis kadar rahatladim.

    direkt savasin icinde degil bu film mesela pearl harbor gibi. film esnasinda arada savasi hissettiren olaylar oluyor o kadar, bir de sonu tabi. bunun disinda butun murettebatin psikolojik hallerini izlemeniz, aralarindaki muhabbeti, farkli olaylardaki ironileri gormeniz daha muhtemel.

    ben bu filmi sevdim, hatta cok sevdim. simdiye kadar okudugum en fantastik, en heyecanli ve orijinal konulu romani da gordum biraz bu filmi izlerken. aslinda konular cok farkli ama, o psikolojik degisikleri gordugumde o kitap geldi aklima. romanin adi hayalet gemi (filmi cekilen degil, bu farkli), yazarlari neil r. burger ve george e simpson. turunun bence en iyi orneklerinden biri, tavsiye ederim.

    filme donecek olursam diger savas filmleri gibi, ki bence savasin yaninda dram kismi daha agir basiyor, aglak unsurlar yok. dram ama gereksiz bir dram degil. illa aglatacagiz diye ugrasmadan o duyguyu cok net hissettirebildiler bende acikcasi.

    --spoiler--

    filmde u-bot'umuz batacak diye odumuz patliyor, ama karsi tarafta batan destroyerde ve denizaltlardaki insanlari dusunmemek elde degil. biz gordugumuz murettebati seviyoruz ve tutuyoruz ama karsi tarafi da seven bekleyen bir suru insan var. onlarin denizin dibinde caresizce kaldigini dusunmek ya da destroyerdeki yangindan sonra suda can ceken insanlari gormek insanin icini dagliyor tam anlamiyla. cunku bu olaylar gercekten yasandi zamaninda.

    bir yerde 25000 marklik bir suru torpidonun oldugundan ama 50 feniklik bir tane kablo bulunmamasindan yakiniyordu kaptan. trajikomik bir olay.

    ekmeklerdeki kufleri temizlerken ispanya'ya yanasmalari ve ordaki gemiye binince var olan ziyafet sofrasi da bana oyle geldi.

    u-bot'u denerken 230 metreye kadar indiklerinde her an denizalti ordaki ikinci subayin demesine dayanarak kagit gibi olacak diye baya tirstim. cebelitarik'ta batirildiklarinda ve 270 metreyi gorduklerinde filmin yasattigi heyecani az filmde bulursunuz sanirim.

    filmin sonunun mutlu sonla bitmesini beklemiyordum, hatta sasirdim vatanlarina kavustuklarinda. ta ki ucaklardan ates acilincaya kadar. en cok makine dairesindeki johann'a, ikinci subaya, sevgilisi hamile olan gence ve tabi ki kaptana uzuldum. gazeteci genc de hayatina bi kafayi siyirmis olarak devam eder artik.

    filmde surekli limon yenmesinin sebebi yukardaki entrylerden ogrendim, iskorbut hastaligina yakalanmamak icinmis.

    film bittikten sonra en basindan tekrar actim filmi, murettebattaki degisim inanilmaz. adamlar resmen 10 yil yaslanmislar ve bunu acayip yansitmislar filme, bayildim.

    yalanci kahramanlik gosterileri hic yok, askerler gercekten korkuyor ve bunu belli etmekten de cekinmiyorlar. bu da filmin gercekciligini artıran bir durum.

    filmin artilarindan biri de sacma vatan millet hayranligina girilmemesi. bana en cok koyan seydir, bastaki insanlarin hirslari, kararlari yuzunden dunyanın her gun daha kotuye gitmesi. elinizde olmayan sebeplerden, tamamen insanoglunun hirslari yuzunden bir dunya savasi baslayabiliyor. agizlarindan cikan iki kelimeyle sevenler, aileler birbirinden, evlerinden ayriliyor. sonuc olarak olen bir suru insan, dagilan bir suru aile, bekleyen sevenler, cokmus hayatlar. bunu filmlerde cok gurur verici bir seymis gibi gosterirler genelde. "oo vatan icin savasiyoruz, mukemmel bir is yapiyoruz, harika." bu sacma dusunce bu filmde yok, bunu cok net gosterdi bazi diyaloglar. onlardan ikisi:

    - hep bugunu hayal etmemizi istemislerdi. korkusuz, magrur ve tek basimiza olacagimiz anlari. bunun erkekligimizin sinamasi olacagini, vatan icin her seyi feda ederken kimseye ihtiyacimizin olmadigini soylemislerdi. ben yalniz olmak istemiyorum. tek hissettigim sey korku.

    kaptan eski seyir defterlerine bakar:
    -su hale bakin. ne zaferler ama! "dusman ucagindan kurtulmak icin daldik." "destroyerin sualti bombalarindan kacmak icin daldik."

    bir de ingilizlerin destroyerlerinden, ucaklarindan kurtulup 270 metreden tekrar yuzeye cikip karada olmek cok aci oldu be. halbuki denizin dibinden 260, 250, 240... diye yuzeye cikarken nasil da sevinmistik.

    --spoiler--

    simdi baktim da baya uzun bi yazi olmus. bu film icin yazilacak cok sey var aslinda da yeterli simdilik.

    edit: italya degil, ispanya'ymis.

  • kadın gerçekten bir yere el bombası falan atıp 1-2 kişiyi öldürse zaten şimdiye yatıp çıkmıştı. devlet bazen taktı mı takıyor.

  • albümü dinledikçe favoriler ve pek de favori olmayanlar olarak ayrılmaya başladı zaten. çıkış parçası olarak seçilen hey, ma içinde çok güzel anlar barındıran hem ikinci albümün şarkılarının yapısını kullanması ve bir önceki albümün etkilerini taşıyan tam sentez bir şarkı olmuş. bu nedenle çıkış şarkısı olarak seçilmesi manidar bence. vurmalılar bu albümdeki diğer bir çok şarkıda olduğu gibi inanılmaz güzel aranje edilmiş.

    şunu söylemeliyim albümün düzenleme, kayıt işi tam bir usta işi olmuş. ilk veya üçüncü albüm gibi justin vernon'un kişisel bir projesi gibi durmaktan ziyade çok daha grup albümü olmuş bu nedenle. albümün bir yarısı elektronik örenklerle bezeli şarkılar (ki kimi ritmler olduka ucuz geliyor kulağa), diğer yarısı da zaten şekline katkıda bulundukların 2000'ler folk/indie müziğine yakın duruyor.

    benim sorunum şu son iki albüm ile ilgili olarak; her nekadar içinizde müzik dehası bir adam olsa da, herkes herşeyi çok iyi veya çığır açıcı bir şekilde yapamaz. bu yapmak istediğinizi frank ocean, james blake hatta kanye west epey iyi bir şekilde önümüze koydular, bunların üzerine çıkamayacaksanız, yeni bir şey getirmeyecekseniz bu toprakta debelenmenin anlamı var mı emin değilim.

    albümü isimlere bakmadan bütün halinde dinlediğim için şarkı şarkı yorumu sonraya bırakmak istiyorum ama her ne kadar memnuniyetsiz gibi yazsam da albümü beğendiğimi ama maalesef yılın en iyi albümlerinden biri olmayacağını şahsi fikrim olarak söyleyebilirim. ama tüm bunların yanında naeem diye bir şarkı yapmış bu adamlar; uzun süredir dinlediğim en güzel şarkılardan biri. nefis tek kelimeyle. imi, faith, hey ma, salem çok beğendiğim şarkılar ama naaem bambaşka olmuş. isminin hakkını vermiş.