ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sealand
-
kktc ile yaptığı milli maç sonucu 6-1 yenilen, üzerinde sadece 4 kişinin yaşadığı, arması çok afilli dünyanın en küçük ülkesi. garip
resmi sitesi
türk yıldızlarının kezbana verdiği efsane ayar
-
oğlunun çükünü kestirirken tüm gün davul zurna çaldıran, askere gidecek oğlu için kornayla kafa beyin patlatan, düğününde dakikalarca havai fişek attıran densizlere verilen şahane bir ayar.
kedi
-
fizik kurallarıyla aralarındaki pürüzsüz aşk beni hep cezbetmiş canlılardır.
fakat dün akşam öyle bir tesadüf (yoktur ama var sayalım şimdi) oldu ki o bile "ehehehe nooldu yav" diye çıktı kutunun içinden.
bunların hepsi kutu manyağı. bunu biliyoruz. bir kedi düşünün henüz bir yaşında değil ve 4.5 kilo. konuşkan ve göbekli bişi.
üst kata çıkarmak için merdivenlerin yarısına kadar getirip bıraktığım kutuyla oynarken, sen bunun içine gir, arka patilerle ite ite basamak başına kadar getir ve ordan da aşağa kay, kutunun içinde! ve o kutu her biri ayrı ölçüdeki basamaklardan inerken hiç takla atmasın.
içinden çıkıp "miiik" derkenki halinden anladım ki acayip hoşuna gitti ama nasıl olduğunu anlayamadı. neyse ki!
bir de anlasaydı kardeşleri de öğrenecekti ve buyrun bakalım merdivenden kayan kediler varyetesi.
o değil de bir anda olan bu şeyin ne vidyosu var ne fotoğrafı... peh.
masum türbanlı yerine domuz yemiş kızla evlenmek
-
anlamadım. şimdi bu kız, masum türbanlı yememiş de domuz mu yemiş?
japonya başbakanının dua etmesi
-
kendisini sempatik bulan şakirtler, aynısını misal veriyorum kılıçdaroğlu bir kilisede yapsaydı, yerin dibine sokarlardı.
90'lı yıllardaki zenginlik belirtileri
christian bale'in bale yapmaması
-
alen boksic'in bok sıçıyor olması gerçeğinin yanında sönük kalan bir durumdur.
edit: başlık bana yıkılmış, ama sıkıntı yok xd
22 mart 2021 meclise yıldırım düşmesi
yıldız tilbe'nin hülya avşar'a maymun demesi
-
kendisine çirkin diyen bir kadına, ruhunun tüm güzelliği ile maymun demiş kadındır.
abartılacak birşey değildir. haklıdır yıldız reyis
aşkım şarjım az kaya beni bırakacak sabah ararım
-
- aşkım şarjım az, kaya beni bırakacak, sabah ararım.
- bak yavrum, iyi dinle: facebook'u açıyorum. önce arkadaş listende kaya adında kimse var mı kontrol ediyorum, öyle birini bulamıyorum. sonra, çalıştığın şirketin linkedın hesabını beğenmiş herkesi tek tek tariyorum, kaya diye birini bulamıyorum. sonra, akşam gideceğini söylediğin barın ismini twitter'a yazıp orada check-in yapanların arasında kaya adlı birinin olduğunu görüyorum. tüm tweet'lerini okurken, nikimyok caddesi'ndeki trafikten şikayet ettiği bir tweet'ine rastlıyorum. bu bilgiyi cebe koyup, kaya'nın instagram hesabına tıklıyorum. fotoğrafları tararken, bir arabanın önünde çektiği bir selfie görüyorum. bu bilgiyi de cebime koyuyorum. az önceki check-in olayına geri dönüp foursquare'de paylaştığı yer bildirimi fotoğraflarına bakıyorum. bi kahvecide çektiği fotoğrafı görüyorum. o kahvecinin sayfasına tıklıyorum ve tahmin ettiğim gibi kaya yavşağının o mekanda en çok check-in yapan kişi olduğunu görüyorum. nikimyok caddesi yakınlarındaki kahvecinin adresine bakıp o bilgiyi de cebe koyuyorum. evden çıkıp kahvecinin olduğu sokağa gidiyorum. o sokakta ve yakınındaki sokaklarda, fotoğraftakine benzer bir araba arıyorum. iki sokak ötede söz konusu arabayı buluyorum. arabaya tekme atıp alarmın ötmesini sağlıyorum. az sonra bi apartmanın ikinci katındaki bi dairenin penceresi açılıyor ve beyaz atletiyle kaya beliriyor. bi iki bakınıp alarmı susturuyor ve pencereyi kapatıyor. apartman kapısına gidip o dairenin bi üst katının ziline basiyorum. kim o diyor bir ses, "ya ben kaya'ya geldim de zili çalışmıyor sanırım, kapıyı açabilir misiniz?" diyorum kibarca. kapı açılıyor, ikinci kata çıkıyorum. kaya'nın dairesinin kapısını çalıyorum. kapıyı açıyor sormadan. kimsiniz diyor. dairenin içine adımımı atıp "ben meltem'in sevgilisiyim, şarjı bitiyormuş da şarj aleti getirdim" diyorum. aletin kablosunu kaya'nın boynuna dolayıp sıkmaya başlıyorum. gürültüyü duyunca sen geliyorsun, üzerinde bornoz var. kaya'yı bırakıyorum, suçun büyüğü sende çünkü. beni görünce korkup odaya kaçmaya çalışıyorsun. peşinden geliyorum. yüzüne tükürüyorum. yazıklar olsun diyorum, niye yaptın bunu diyorum. ağlıyorsun, açıklayabilirim diyors...
- ay tamam, tamam! bitmiyor şarjım. of, taksiye binip eve geliyorum hemen. bişey lazım mı? yoğurt felan?
edit: niye bu kadar sevildi anlamadım ama beğenen, paylaşan herkese eyvallah... 3 vakte kadar, bu entry'yi temel alan bi kısa filmle karşınızda olacağız inşallah. haber ederim.
seneler sonra edit: hala mesaj atıp kısa film n'oldu diye soranlar oluyor. bir şey olmadı tabii ki, olacağı da yoktu. "abi izin ver ben bunu kısa film yapayım" diyen sayısız genç sinemacının ayağını kesmek için yazmıştım bu notu. işim gücüm vardı ve kısa filmcilerle uğraşmak gündemimin en son sırasında bile değildi. uğraşılır mı lan?
tunç soyer'in osmanlı'ya hakaret etmesi
-
ülkenin kurtarıcısı ve cumhuriyetin kurucusu atatürk'e hakaret edilirken sus pus olan ya da sevinenleri rahatsız edendir.
sadece askerde karşılaşılan olaylar
-
tüm ısrarlara, baskılara, dayatmalara rağmen banyo yapmayı reddedip koğuşu tek başına ahır gibi kokutan "arkadaş"ı elbirliğiyle soyup, kafasından aşağı sıvı sabun döktükten sonra araba yıkar gibi hortum ve fırçayla yıkamak.
yaz sıcağında iyi gelmiş olacak ki, bi on gün sonra gelip "beni tekrar öyle yıkasanıza" demişti ayının evladı.