hesabın var mı? giriş yap

  • 4 kişi bir vatandaşı silahla gasp edip olduresiye dövüyor yetmeyip 7 metre yüksekliği olan bir yerden asagiya atip, parasini ve telefonunu caliyorlar. bunu yapanlar bulunup mahkemeye cikariliyor ve serbest bırakıliyorlar. söyleyecek tek kelime bulamıyorum artik.

    kaynak

    edit: yahu kaynagini belirtip bir haber paylastim, yemedigim hakaret kalmadi, burasi da dahil olmak üzere memleket ruh hastasindan geçilmiyor, gidip tedavi olun, manyak misiniz nesiniz.

    edit 2: bassavcilik olaya ayni gün itiraz etmis, ayrıca prof.dr. ersan şen'in olayla ilgili ayrintili bir yorumu var.
    kaynak 2

  • ucuz, pratik, basit ve çok miktarda kahve yapmaya yarayan alet. bir diğer adı ise otomatik drip kahve makinesidir.

    bu makineler percolatorlardan esinlenilerek geliştirilmiştir. çalışma mantıkları neredeyse aynıdır. makineye ihtiyaç duyulmasının sebebi ise percolator, suyun kaynamasını sağlardı ve bu kaynamış su 96-97 santigrat derecede olduğu için kahvedeki acı tatları ortaya çıkartıyordu.
    (bkz: percolator/@ridefort)

    elbette bu istenmeyen bir durumdu ve bunn şirketi ilk filtre kahve makinesini restaurantlar için üreterek yeni bir dönemi başlatmış oldu. aynı zamanda geleneksel bez filtre yerine kağıt filtre kullanmaya da başladı. bu makineyi ilk defa evlere sokan marka ise mr. coffee'dir. bu markanın arkasında ise vincent marotta vardır. marotta yaptığı makinenin isminin duyurulması için yollar arıyordu. bir cumartesi sabahı telefon rehberinden numarasını bulup efsane beyzbol oyuncusu joe dimaggio'yu aradı. marotta, reklam kampanyası için oynamasını istediğini söyledi. dimaggio ise bi golf turnuvasından mr. coffee makinesi kazandığını hatta şuan kız kardeşinin şuan o makine ile kahve yaptığından bahsetti. dimaggio ilk başta ilgilenmediğini söylese de sonrasında marotta onu reklamlar için ikna etti ve mr. coffee, dimaggio sayesinde büyük bir marka değerine sahip oldu.

    yahu ben suyun tanktan kahveye akışına dair birkaç cümle yazacaktım yine tutamadım kendimi. neyse çıkış hikayesi bittiğine göre artık teknik konulara geçebilirim.

    anlatmaya başlamadan önce bir tane resmin elimizde olması işleri kolaylaştıracaktır(filtre kahve makinesi). başta da bahsettiğim üzere çalışma prensibi percolator'a benzer. su ısınır, yukarı çıkar ve kahveye dökülür, filtreden geçip sürahide birikir. peki makinenin altında ısınıp nasıl yukarı çıkıp kahveye dökülür?

    üzgünüm yanlış tahmin, bir pompa yok. aksine oldukça basit ve ucuz bir mekanik sistemle çözülmüş bu problem. şöyle ki resimde görüldüğü gibi su tankına koyulan ılık su yer çekimi etkisi ile ısıtıcı elemana doğru bir borudan akar. ısıtıcıya gelmiş olan bu su ısınmaya başlar, ısındıkça basıncı artar, baloncuklar çıkarmaya başlar. bu da suyun boru içerisinde kahve yönüne doğru yükselmesini sağlar. suyun ilk yükselmeye başladığı yükseklikte de tek yönlü bir valf bulunur. bu valf suyun yukarı çıkışına izin verirken aşağı inmesini engeller. böylece kaynamış olmayan bir sıcak su elde edilmiş olur. ve bu sıcak su yavaşça kahvenin üzerine akar. sonuç olarak güzel bir kahve demlemesi olur ve ortaya lezzetli bir kahve çıkar.

    bu tarz makinelerde bence en iyi sonuçlar kaliteli bir kağıt filtre ile elde ediliyor. çeşit çeşit her bütçeye uygun yüzlerce filtre kahve makinesi var. hoşunuza gideni alıp bol bol kahve içebilirsiniz. ayrıca 1-2 ayda bir kirecini çözmeyi de unutmayınız. (bkz: descaling/@ridefort)

    afiyet olsun!

  • 60 olabilir. bilemedim. belki de 70...

    ömrünü sizinle geçirmiş, size evlatlar vermiş, bayat esprilerinize bir ömür gülmüş, sizi olabileceğiniz en iyi versiyonunuza çevirmiş...

    ve bunların hepsini sadece sizi sevdiği için yapmış kadını, kucağında torununuzla otururken seyreder ve içinizden söylersiniz, "ne güzel kadın ya bu" diye.

    evet, bir kiza öyle aşık olun ki, hiçbir kadın ona olan sevginizi kendi güzelliğiyle satın alamasin. yaslaninca kaybedeceği fiziksel çekiciliğine, geçmiş günler hatırına katlanmayin. o günleri görmek zaten asıl amaciniz olsun. bugün ona sarilinca düne ve yarina da sarılmış gibi hissedin.

    bir kadına olan sevginiz güzellik anlayışınızı bu tür bir noktaya getirmiyorsa evlenmeyin o kadinla siz. çünkü aşık falan degilsiniz.

  • felsefe sınawı :
    -"nasıl olsa kader yok mu, felsefe ne işime yarayacak diyen birine felsefeyi nasıl savunurdunuz?"
    maniaque: savunmazdım , birakirdım allahından bulsun...
    sonuc: 11/100

  • dostlar alışverişte görsün durumu. sanki bilmiyorlar durumun böyle olduğunu. neymiş zorla polis eşliğinde araca alınmayan yolcu bindirilicekmiş.

  • kendi elinle hazırladığı sözlük yazarı modelinin hışmına uğramış. yapma etme diyerek sözlüğü terk eden yüzlerce iyi yazarın arkasından el sallayıp, ''işimdeyim gücümdeyim'' modunda takılmıştı. nazmiye demirel'in söylediği gibi ''hayata tersinden bakan herkesin buluştuğu yer değil artık ekşi sözlük''. hayata tersinden az bir şey bakana dava açıldığı, ''sen sus lan denişik'' diye saldırıldığı yer.

    az bir şey uzun yazı okudu mu kafası karışan, türkiye'de ortalama hakim düşüncenin ötesinde bir şey duymak, okumak, dinlemek istemeyen insanların çoğunluk olduğu bir yer burası. onun içindir ki, kendi kurduğu platformda, 'her şey benim bilgim dahilinde' dediği sözlükte değil, bambaşka yerlerde otisabisinin yazılarının linkini paylaşıp bir anlamda o'nun savunmasını yapıyor.

    aslında o da ''denişik'' ve onun da susturulması lazım. şimdilik acun gibi kısa yoldan köşe dönmede rol modeli olduğu için idare ediliyor. yarın ne olur bilinmez.

  • katılmadığım önerme.

    ___________________________________________________________________________________
    i5-2500k@4.50ghz ocz vendetta 2 cpu cooler and ac mx4 termal compound*-*msı p67a-gd65 motherboard*-*gskill ripjaws 4*4gb 1866 mhz ddr3*-*ati hd7870 pcs+ ez edition display card*-*tagan force ıı 800 watt psu*-*1tb caviar black*-*2tb seagate hdd
    aerocool s9 pro case

  • tepkiler gelince dil sürçmesi mi oldu bugün bu büyük yalan? siz var ya, neyse...her haltı yap, yine mağdur ol dünya bunlara güzel.

  • birçok şeyi çok ustaca anlatmış film. o kadar filmini izledim bu adamın, ve her filmi ustalıkla akıyor, istediğini anlatıyor, siz film izleyeceksiniz sanırken o film o kadar geçekçi geliyor ki film gibi gelmiyor. woody allen ın en sevdiğim yönlerinden biri de anlatmak istediğini izleyiciye dayatmaması, "bahsetmesi" "göstemesi". ve bunu hep çok zekice yapması, replikleri falan.. evet böyle şeyler konuşabilirim, henüz izlediğim için bu kadar çenem düşmüş olabilir, zira evde kimse yok ve bu durumda kimseyle de konuşamadığım için bunu anlatmam lazımmış gibi hissettim. ama görüyorum ki anlatmakta da pek başarılı olduğum söylenemez, biraz daha devam etsem ilkokul müsamereleinde kompozisyon yazan küçüklüğüme dönücem, hem de bi karış sakalla elimde birayla. ki bu benim için müthiş bir deneyim olabilirdi.

    bu adam bu filmi çekmiş. ve sanırım en iyi yapıtlarından biri.

  • kardeşim babama bağırır.
    ben: niye bağırıyosun adama yaa?!
    annem: babana adam demeye utanmıyo musun sen!
    ben: babacım sana adam dediğim için özür dilerim.
    babam: ulan ben adam değil miyim yani?!

  • uzayda kaybolan bir astronotun büyük çilesi. uzaylının seninle iletişim kurabilen, isterse seni dünyaya geri gönderebilecek teknolojiye sahip türüne denk gelmişsin ama güneş diyorsun bakıyor, samanyolu diyorsun bakıyor. senden daha açıklayıcı bir tarif bekliyor seni geri gönderebilmek için. sen de ona bakıyorsun, kamera gözlere zumluyor...