ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
istiklal caddesi'nin nehire dönmesinin sorumlusu
-
08/02/2014
8+2+2+1+4=17
mhp değil beyler.
plak şirketi
-
plak şirketleri esasen bir yatırımcıdır.
20-30 sene önce plak şirketleri (yeni sanatçılar için) yaptıkları anlaşmalarda sanatçıya beste-kayıt-klip-albüm-tanıtım vs için bir bütçe oluşturup parasal kaynak sağlardı.
albüm yayınlanıp satıldıkça da plak şirketi sanatçı için harcadığı yatırımı geri alırdı.
eğer eser gelirleri yatırımı geçerse, ilk başta yapılan sözleşmeye göre sanatçı ve plak şirketi geliri paylaşırlardı.
yani temelde banka'dan kredi almaktan çok farklı bir durum değil - daha özelleşmiş bir finansman şirketi konumunda idi.
sanatçının buradaki riski eğer ki eserlerin gelirleri başta yapılan yatırımı karşılamaz ise, eser satışından para alamazdı, plak şirketine borçlu kalırdı.
bu noktada plak şirketi sözleşme süresi boyunca sanatçıya tekrar yatırım yapmama yoluna giderse atıyorum 5 sene boyunca sanatçı yeni bir eser yayınlayamaz, eskisinden para kazanamaz, yeni eser yaratmadığı için popülerliği düşer ve konser gelirleri sınırlanırdı. sanatçı "arkadaş ver benim kontratımı" diye giderse plak şirketi "benim zararım bu, tazminat olarak da bu kadar para ver" diyebilirdi.
muzik tarihinde bu şekilde ilerlemiş sayısız örnek var. plak şirketinin agır şartlı (uzun süreli ve sanatçıyı bağlayıcı) anlaşmaları sebebiyle nice grup-sanatçı malesef potansiyellerini realize edemeden unutuldular.
günümüzde plak şirketlerinin konumu biraz değişti. öncelikle eser yayınlama süreci eskisi kadar büyük ve masraflı değil. özellikle teknolojinin gelişmesi, kayıt olanaklarının ev kullanıcılarına kadar inmesi, internet üzerinden uzmanlık satın alınabilmesi gibi kuralları değiştiren, disruptor dediğimiz olaylar oldu.
örnek olarak - önceleri atıyorum antalya'da yaşayan ve besteleri olan ahmet, 1990larda "kaset yapma" niyetiyle istanbula gelip, imç 6. bloktaki plak şirketlerine demo kaset bırakır, eğer "bu tutar" diye bir plak şirketi olursa sözleşme yapılır ve ahmet'e "albüm üretim ve tanıtım bütçesi" olarak atıyorum 30.000 lira bütçe verilirdi. bu bütçeden stüdyo, muzisyen, miks vs masrafları, fotograf çekimi, lansman tanıtım partisi, gazete dergilere röportaj - haber vs ayarlayacak tanıtım işlerinde uzman halkla ilişkiler danışmanı ücreti, kral tv gibi ücret karşılığı klip gösteren tv kanalları (klibi döndürmek için para alıyorlardı aynı reklam filmi gibi) üretim ve dağıtım masrafları vs gibi sürüyle kalemin olduğu masraflar düşerdi.
ahmet'in kaseti kitapçı-kasetçi vs'ye dagıtılır, posterler asılır, tv'de klip döner insanlar dinler, hoşuna giderse gider kaseti alırlar, gelirler yukarı doğru geri dönerdi.
plak şirketi de başta anlattığım şekilde yatırımını karşılayacak meblayı mahsup eder, sonra sözleşmeye göre artık kime ne pay verecekse paylaştırırdı.
ama mesela sezen aksu gibi büyük sanatçı olursanız - plak şirketi "zaten gelir getirmesi garanti" diye düşünüp, sanatçıya baştan para verir, sanatçı da kendi gücüne göre sözleşme yapardı. burası kaymak yeme seviyesi haliyle. burada plak şirketinin yatırımı eser üretim masrafları + sanatçıya verdiği hava parası şeklinde düşünülebilir. ama sezen aksu kaset çıkardığı zaman yıllarca sattığı için eser haklarına sahip olan firmaya uzun soluklu ve karlı bir getiri aracıdır.
bağımsız - independent indie kavramı da zaten bu sisteme dahil olmak istemeyen (veya plak şirketlerinin uğraşmaya değer görmediği) sanatçılardan çıktı. indie bir müzik tarzı değil, ticari olarak sanatçının stratejisiyle alakalı bir tanım esasen.
peki bugün sistem nasıl işliyor?
besteleri olan ahmet, youtube üzerinden kayıt yapmayı ve kendi evinde bilgisayarıyla bestelerini üretmeyi öğreniyor. gidiyor makul fiyatlı bir kayıt yapmaya uygun ses kartı, mikrofon, bu kayıtları yapmasını sağlayacak yazılımlar ve ilgili aksesuarları satın alıyor, başlıyor evde şarkılarını kaydetmeye.
ahmet eğer boyundan büyük bir işe giriştiğini düşünürse fiverr gibi freelance sitelerinden müzisyenden tut miks yapacak uzman ses mühendislerine, kapak tasarımı yapacak illüstrator'den tut şarkı söylemesini öğretecek vokal koçuna kadar tüm dünyadan parasını verip uzmanlık satın alabiliyor. akustik gitarı teksas'taki john'a, kontrbas'ı ukraynadaki alexey'e , davulu brezilayadaki christian'a çaldırıp, miksi isveçteki sven'e yaptırıp, bitmiş ürüne makul ücretlerle erişebiliyor.
eser yayınlanmaya hazır hale geldikten sonra online ortamlara dagıtabileceği sürüyle dagıtımcı firmadan birine yıllık 20 dolar gibi komik ücretlerle üyelik açıp, spotify-itunes-google play vs gibi sürüyle online muzik dagıtıcısına şarkılarını yüklüyor. itunes üzerinden satılan her şarkının kendi payına düşen ücretini aracı şirket ahmet'e direk yolluyor.
ahmet isterse istanbul'da herhangi bir pr uzmanı ile 3 aylık anlaşma yapıp radyo programı tv programı neyse gezdirme - röportaj ayarlama vs işlerini yaptırabiliyor, pr uzmanına parasını ödüyor ve gerekmedikçe tekrar bir ücret ödemeden hayatına devam ediyor.
instagram, facebook, youtube vs üzerinden çok ucuz reklam vererek 10.000lerce hedef kitle üyesine kolaylıkla ulaşıyor.
peki plak şirketi bu sürecin neresinde duruyor?
öncelikle eski model hala var. hala plak şirketiyle anlaşıp, plak şirketinin yatırımıyla eser üretip yayınlayan ve geliri paylaşan sanatçılar mevcut. fakat şu nokta da önemli - eğer kendi kaynaklarınız varsa (para varsa) plak şirketinin parasının harcandığı tüm kalemleri kendi paranızla da satın alabilirsiniz. kendi paranız yoksa plak şirketine borçlu olmaktansa bankadan kredi çekerek bankaya borçlu olmayı avantajlı buluyorum. zira banka paranızın nerden geldiğine bakmadığı gibi sanatçı olarak hangi şarkıyı ne zaman yayınladığınıza karışamaz. bankaya olan borç bellidir, aylık ödemeyle ne zaman biteceği de bellidir ve size "borç ödeme yükümlülüğü" harici hiç bir yükümlülük getirmesi sözkonusu değildir.
öte yandan plak şirketi sanatçının konser gelirine de ortak olabilir, 5 sene boyunca 2. bir şarkı yayınlatmayabilir, sizin sözleşmeniz bittikten sonra atıyorum dizide kullanıldığı için "patlayan" şarkınızın gelirlerinden tek kuruş görmeyebilirsiniz. banka bu işlerle ugraşmaz. ödemesini aldığı sürece istediğinizi yaparsınız.
plak şirketlerinin hiç mi avantajı kalmadı? tabi ki hayır. dediğim gibi uzmanlaşmış bir yatırımcı olarak eserlerin üretim aşamasında, tanıtım aşamasında strateji aşamasında faydaları olacaktır. minimumda büyük plak şirketlerinin youtube üzerinde yüksek abone sayılı kanalları var ve kendilerinden çıkan şarkıları doğrudan o kanalda yayınlıyor ve hızlıca tanıtılmasını sağlıyorlar. itunes store'a girdiğiniz zaman en tepede banner şeklinde reklam vermek mesela, bireysel indie sanatçıların kolaylıkla yapabileceği bir şey değil.
hatta bugünlerde sanatçı, tüm produksiyonu yine kendisi yapıp geliyor ve plak şirketine "eserimin dijital hakları (youtube, itunes vs geliri) senin olsun, sen de tanıtımı kendi kanallarından yap" şeklinde sözleşmeler imzalıyorlar. burada amaç tanıtımı hızlandırmak ve konser gelirlerini bir an önce başlatmak.
ancak albüm kaydetmek gibi bir eforu kendi imkanlarıyla gerçekleştiren kişilerin tanıtım işine aynı eforu harcasa yine iyi yol katedeceğini düşünüyorum. bunun örnekleri de çok sayıda var. 3. yeniler adı verilen grupların bir çoğu tam olarak bu yöntemle önce kendi fan kitlesini yarattı, sonrasında plak şirketleri ile daha eli kuvvetli sözleşmelere girdiler.
(bkz: youtube/@moresk)
mauro icardi
-
türkiye'ye gelince terkedildiği için türk statüsünde oynaması gereken futbolcu.
15 temmuz'da atm kuyruğundaydım hemen eve kaçtım
-
-15 temmuz 2016'da eğlenmeye gidip, sevgilimle kavga etmiştim. zar zor eve geldim ki arkadaşım aramış. darbe oldu dedi. e dedim telefon çalışıyor lavuk.. bu nasıl darbe? açtım twitter'ı evet olmuş. lan dedim twitter facebook her bok çalışıyor...
- twitter ne dede?
-o zamanın iletişim şeysi işte evladım... neyse dedim ki tv'ye bakayım. açtım, fetöcüler darbe yaptı diyor.
-fetöcü ne dede?
*beyle i..e gibin p..t gibin bişey evladım. neyse, dedim ki "eğer bu darbe başarılı olursa, bu fetöcüler, akp'lileri skertir. yok başarılı olamazsa akp bunları skertir... demek ki benlik bir durum yok. yesinler birbirilerini. o esnada camiden sela verilmesin mi?
-cami ne dede?
-o da işte o zamanın alışkanlıklarından biri...
para verilmek istenmeyen şeyler
-
(bkz: emlakçı)
laptop kamerasını bantlayan insan
-
paranoyak değil, tedbirli insandır. paranoya gerçek olmayan kaygı ve korkular üzerine kuruludur. art niyetli birinin sizin haberiniz olmadan webcaminize erişim sağlayabileceği ise kanıtlanmış bir gerçektir.
bergen'i öldürdüğüm için hiç pişman değilim
-
bergen'i öldürdüğüne "pişman edilmediğin" için pişman değilsin tabii mk dediğim beyan.
adaletin de mk.
trt 2
-
yayınladığı belgeseller, konserler, filmler ile edebiyat, sinema, arkeoloji ve mimari üzerine programlar başta olmak üzere çeşitli içerikleri bizlere sunan canımın içi kanal. bu sezon ve geçtiğimiz sezonlarda bir çok güzel yapımın altına imza attı bu kanal. sevdiğim programları derlemek istiyorum:
— listeye anadolu arkeolojisi ile başlamasam olmazdı:
arkeolog ümit ışın bu programda adeta açıkhava müzesi olan anadolu'nun arkeolojik ve kültürel zenginliğini çok güzel ve sade bir şekilde anlatıyor. bu programın bende yeri çok ayrıdır, sayesinde önce arkeolojiye merakım daha sonrasında da likya yolu maceram başladı. anadolu arkeolojisi maalesef bitti ancak yerine yine ümit ışın'ın içerisinde yer aldığı hafir geldi.
youtube link
(bkz: anadolu arkeolojisi/@niye zahmet ettiniz)
(bkz: likya yolu/@niye zahmet ettiniz)
— hafir:
anadolu arkeolojisi sadece o medeniyet ve antik kent üzerine programken hafir'de bütün bu işlerin nasıl yapıldığını görüyoruz. arkeolojik kazılar, kazı başkanları ile röportajlar, kazı ekiplerinin çalışmaları hakkında bilgiler ediniyoruz.
youtube link
— eve dönen miras:
yeni sezonda başlayan bir yapım. ülkemizden kaçırılan ve yoğun hukuk mücadelesi sonucu geri getirilen sanat eserlerinin hikâyesi anlatıyor.
youtube link
— istisnai renkler:
bu da yeni sezonda başlayan bir yapım. renklerin bilinmeyen yönleri ve çok özel öyküleri işleniyor. aşırı sevdim bu programı çünkü farklı adlarla bildiğim renklerin eşdeğerinde anadolu kökenli renkler olduğunu öğrendim. indigo mavisi ile çivit mavisinin aynı renk olduğu, türk kırmızısının hikayesi…
youtube link
— koca sinan:
mimariye tutkulu biri olarak yapıtlarıyla çağları aşan mimar sinan'ın sanat hayatı ve eserleri üzerine bu program listemin olmazsa olmazı.
youtube link
— eşik
yine mimari üzerine yapıların inşa süreçleri, sosyolojik arka planları ve binaların barındırdığı anlamları içeren program. yeni atatürk kültür merkezi, salt galata, arter konu edinen yapılardan bazıları.
youtube link
— resme yolculuk
yurt gezileri adıyla anadolu'nun dört bir yanına gönderilen, ülkemizin doğal güzelliklerini, insanımızın gündelik hayatını çizen ressamların ve yolculuklarının izi sürülüyor.
youtube link
— coğrafyadan kültüre bağ
kültürel olguların, coğrafya ve insan ile bağları, bilimsel temellerle irdelenip açıklanıyor.
youtube link
— müzelerin yıldızları
bazı müzelerde, o müzeyle özdeşleşmiş, müzenin ismini duyunca hemen akla gelen eserler vardır. bu programda her bir müzenin diğer objelerine göre yıldızlaşmış eserleri ekrana geliyor ve eser derinlemesine inceleniyor.
youtube link
— geziyorum
müzeler, sergiler ve saraylar geziliyor bu programda.
youtube link
— sanatı izlemek
galeriler, müzeler ve etkinlikleri küratöryel perspektifle mercek altına alınıyor.
youtube link
— mecaz
mecazlar bir metafor üzerinden ele alınıyor.
youtube link
— selçuklu mirası
selçuklu devleti'nin kuruluşundan yükselişine tüm zamanları uzmanlarla ele alınıyor.
youtube link
bu programları ve daha fazlasını trt izle'den de izleyebilirsiniz. sansür uyguladığı ve aralarda reklam gösterdiği için yayınladığı filmleri izlemiyorum genelde sadece listesine bakıp beğendiklerimi kendim izliyorum daha sonra. keşke hep böyle orijinal programlara odaklansalar.
bellini'nin bir eseri bu kadar ucuz olamaz
-
bir haftadır yapılan bu kadar para verilir mi tandanslı algı çalışmları halk üzerinde karşılık bulamamış olacak ki bu sefer tablo çok ucuz sahte olabilir demeye başladılar. bakalım haftaya hangi moda geçecekler.
kızlardaki tayt giyme hastalığı
-
valla kızları bilemem de teyzem için hastalıktan çok iyileşmek için yapılan bir eylemdir tayt giymek. bacağındaki ağrılara ve huzursuz bacak sendromuna iyi geldiğini söylüyor, her gece etrafta arı maya gibi dolaşıyor.