hesabın var mı? giriş yap

  • "zor zamanlar yaşıyorum, ağır sınavlardan geçiyorum. bu günler bittiğinde, sularım durulduğunda, dengemi bulduğumda, huzuruma kavuştuğumda geleceksen eğer, gelme. ben o gün, daha güçlü, daha katı, bir dağ gibi kıpırtısız ve heybetli olacağım. oysa şefkate bugün ihtiyacım var."

    edit: söz şahsıma aittir.

  • şu anda ankara'dayım. az evvel kardelen çakırlar dolmuşundan indim. (kardelen çakırlar paralel bir evrende harika bir sahne ismi olabilirdi fakat ankara'da bir dolmuş hattı olarak kalacak.)
    yarım saatlik dolmuş yolculuğumda gözüme çarpan tabelalar: gimat, ostim, gimsa, oleyis sitesi, arı kovanı 3 sitesi, ılkyerleşim mahallesi, güvengirkent, detca 2 sitesi vs.
    bu ve benzeri örneklerden kolayca yapabileceğimiz bir çıkarım var ki o da ortalama bir ankaralı gün içerisinde konuşurken birkaç yüz anlamsız kelime, kısaltma ve rakam kullanıyor. çarşıda pazarda "gimat, ostim, pursaklar, bala, çinçin, oleyis dört" diyerek dolaşıyorlar.
    anladığım kadarıyla ankaralılar sürreal bir gerçeklikte yaşıyorlar ve bu yüzden ankara'yı çok seviyorlar. çünkü ankara onlara dışarıda bulamayacakları fantastik dünyayı sunuyor. mesela yarın bir taksi çevirip " çıkınçıkmazına gidiyoruz " demek istiyorum. taksicinin " mordor yolu kalabalık olur, ayrıkvadiden kavaklıdere'ye inelim abi" diyeceğinden eminim.
    eminim çünkü ankara'dayım.
    eminim çünkü bu iletiyi kuzenimin ankira 1 sitesi'ndeki evinden yazıyorum.

  • "varoş mekanlarda eller havaya yapmak" kitabımızın 76. sayfasında bulunan rehberdir.

    öncelikle herkes kitabın ön sayfasını açıp baksın, çünkü en geç 2010 tarihli olmalı basım yılı kitabın.

    evet,

    ders1: ikilemeler, tekerlemeler, kulak aşinalığı olan yerel söylemler

    örn: baş ucumda portakal olsan ilaç olurdun bana(portakalı soydum baş ucuma koydum)

    ders2: esnaf ağzı hölölöyler, lololar, savuşturma tarzları

    örn: tartacak bir şeyim yok, sinek avlar bu halim(boş bakkal taşak tartar, sinekli bakkal ve müthiş uyum)

    ders3: baskılı söylemler, bağlaçlı-edatlı tekrarlar

    örn: döneceksen dön, boş kaldı bak defterim, seveceksen sev artık veresiye sevgilim(yine bakkal ağzı var burada)

    ders4: kalple ilgili şeyler söyle prim yapar hep

    örn: kalbim tezgah altı, bir tek seni istiyor, zamlar devam ederse o mahşeri bekliyor.

    şimdi bakalım neler çıktı;

    baş ucumda portakal olsan ilaç olurdun bana
    severdim yarım yarım, sıkardım ara sıra.
    kalbim çarpar oldu, hep turuncu turuncu,
    kimseler dokunamaz, pütürlüdür vücudu.
    tartacak bir şeyim yok, sinek avlar bu halim,
    yarım kilocuk da olsa, yine benimsin sevgilim.

  • #46901145 numaralı yazıdakiler o denli yanlış ve araştırılmadan yazılmış ki aydınlatıcı bir şeyler karalamak şart oldu.

    birincisi; freddie mercury, dışarıdan queen'i domine eden adam olarak gözükse de aslında queen çok kollektif bir grup. herkesin eşit söz hakkı olduğu, beste fikrini getiren kişiye credit yazılmasına karşın o şarkıyı herkesin benimseyip üzerine bir şeyler koyduğu bir grup. brian ve roger, freddie mercury'yi çok yetenekli buldukları için smile grubunun niteliğindeki queen'e dahil etmişlerdir.
    ikincisi; freddie'nin hastalığından ötürü artık katkı sağlayamadığı son 3 queen albümündeki birçok hit parçayı (innuendo, the show must go on, too much love will kill you, headlong, i want it all, scandal, vs.) brian may yazmış, ama freddie'nin şarkılara katkı sağlayamadığı ortaya çıkmasın diye ilk kez queen albümlerinde kişiler yerine -words and music by queen- olarak yazılmıştır. o derece mütevazi bir kişiliktir.
    üçüncüsü; brian may, hiçbir zaman red special'ın üretimlerinden tatmin olmadı. birkaç kez piyasadan toplatılmasını bile istediğini biliyoruz.
    gelelim müzikal kısma. jimmy page, eric clapton gibi isimler gördüm. bu kişileri o kadar çok seviyoruz ki, brian may ile kıyaslamak her birine ayrı saygısızlık olur. brian may o denli çok yönlü bir müzisyen ve gitaristtir ki; bu durum çok nadir kişiye nasip olmuştur. birkaç örnek vermek gerekirse.

    12 telli akustik ile brian may'in en ünlü akustik performansı: love of my life
    naylon, ispanyol, vs: bir defa innuendo gibi bir parçayı ve bunun gitar solosunu yazmış bir kişiden bahsediyoruz. gerçi kayıtta tamamını kendisi çalmamıştır ama dünyada akıllarda en çok yer etmiş flamenko partisyonunun yazarıdır brian may. ayrıca who needs you parçası da ayrı bir güzel örnektir.
    ayrıca queen şarkılarının vazgeçilmezi ukuleleyi de çok iyi çalar brian. mesela good company.
    veya queen konserlerindeki efsane bring back that leroy brown performansı.
    veya love of my life şarkısında çaldığı arptan mı bahsetmeliyiz?
    ya da the prophet's song şarkısının başlarında çaldığı japon enstrümanı toy kotodan mı bahsetmeliyiz?
    ya da queen'in birçok parçasında brian may'in de piyano çaldığından mı bahsedelim?
    akıl dolu attığı birçok soloya ekstra trackler ekleyerek daha da derinleştirmesi veya delay'i dünyada en etkin kullanan ilk gitaristlerden olması da mı brian may'i enstrümanına yeteri kadar hakim kılmıyor?
    ayrıca red special halen dünyanın en değerli gitarlarından biri olarak sayılıyor. tipini sevmeyebilirsiniz veya sesini. ama halen tam anlamıyla taklit edilemeyecek kadar özel bir gitar. kıssadan hisse, queen'in herhangi bir üyesi hakkında "vasıfsız" damgası vurmadan önce hangi şarkılara ne katkıda bulunmuşlar bunu araştırmak lazım.

  • geçen gün tarlabaşı'nda gezerken yerde bir kredi kartlarını buldum. soyadı başarır olan birisine aitti. anında kartı alıp hsbc'nin 444 0 111 numaralı telefonunu aradım. çıkan ince sesli adama dedim ki "kanka bi kart buldum yerde iptal ediyosan et etmiyosan ben tekel bayiye girip bi kasa bira alıyorum". neyse bu adam hemen kart numarasını aldı benden, ismini cismini söyledim, kapattım, dedi.

    yalnız telefondaki müşteri temsilcisi çok mutlu oldu. kart sahibi adına defalarca bu duyarlılığımdan dolayı teşekkür etti. o kadar duygulandı ki eminim dudakları da titremiştir konuşurken çünkü sesi de çatallaştı 1-2 yerde.

    sonra da benden adımı ve telefon bilgimi istedi ve verdim. kartı kırıp atmamı söyledi, kırdım, 7 parçaya böldüm ve her bir parçasını taksim alt geçit inşaatının farklı bir köşesine attım.

    ben de sanıyorum ki bana maddi değeri yüksek, teşekkür babında hediyeler, parfümler filan gönderecekler. beklediğim gibi çıkmadı. sesi titreyen müşteri temsilcisinin de sesi dürüstlüğümden duygulandığı için değil kerizliğimden umutlandığı için heyecandan çatallaşmış.

    3 günde bir kredi vermek için arıyorlar.

    bu ara krediye ihtiyacı olan olursa mesaj ışığımı yaksın.

    bana düşük faizli kredi veriyorlarmış. çeker veririm size, siz ödersiniz bana aydan aya. ne olacak.

  • annenin yakın arkadaşlarından oluşan bir whatsapp grubuna katılmasıyla asıl etkilerini hissedersiniz. her gün kadim dostlar whatsapp grubunda neden onun da özlü sözler içeren görseller paylaşamadığı, o görselleri bulanların nasıl bulduğu (- "kızları buluyor tabi onların sen bana hiç bulmuyorsun") ama kendisinin bulamadığı, ayşe hanım'ın son gönderdiğine nasıl bir cevap yazması gerektiği ayrı bir olay oluyor. ama grubu okuması çok zevkli ehehe:

    - günaydın hanımlar bugün hava yağmurlu
    - günaydın neclacığım, evet hava yağmurlu
    - kızlar günaydın (her arkadaş grubundaki gönlü genç teyze) burada yağmur var (2 ilçe öteden bahsediyor asdf)
    - günaydın, nasılsınız, yağmur berekettir
    - günaydın gülerciğim, haklısın. şemsiyenizi almayı unutmayın.

    anne: acaba ben ne yazsam, bir şey söylesene.
    ben: hepiniz yazınca bugün havanın yağmurlu olduğunu nihayet anladım, saolun kızlar yaz ahahsd.
    anne: git.

  • iphone'da cihaza isim verilirken kullanilan default parametrenin "isim's iphone" oldugunu bilmeyen, kisisel erisim noktasi kullanilarak wi-fi yayini yapilabileceginden haberi olmayan mal beyanati.

  • sebebi siyasi girişimlerde bulunmamak olmayan başarısızlıktır. daha düz bir ifadeyle, cem yılmaz başarısız olmuştur çünkü doğanın kanunu bu. siyasetle ilgisi yok. 2000’de güldüğün adama 2019’daki yeni gösterilerinde gülmen zor. hem o yaşlandı hem nesiller değişiyor. yenilik yapmaya çalışıyor gerçi ama artık tutmuyor. 20 senede bütün türkiye cem yılmaz oldu. hepimiz onun gibi espri yapıyoruz. o kafadan çıkabilecek bütün esprileri tükettik. artık yenilerinin gelmesi gerekiyor.