ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
şarkılardaki dans edilmesini emreden zenci sesi
-
"dance now!!!!
move onto the dance floor!!! right now!!!!!!"
çeşit çeşit, tür tür şarkının içindeler. bazen hiphop oluyor bu, bazen rnb, bazen elektronik. müzik farklı, tarz farklı, hatta bazen dil bile farklı, ama dans edilmesini emreden zenci aşağı yukarı aynı. böyle hafif kaba, küstah, hoyratça bir ifade tarzı var. "dükkanın önünü kapamayın hadi hadi hadi!!!" diye kışkışlayan esnaf havasında.
apartmanının park girişinin önüne park etmişim sanki adamın, emrediyor direkt:
"şimdi dans etçeksin!!!" diyor, "şimdi gidip oynayacaksın, sallayacaksın, kıvırtacaksın!!!! hemen şimdi!!!! şimdi diyorum!!!" (ne acelen var pezevenk???)
hayır bir de bu sesi öyle bir seçiyorlar ki, insan aldığı komutu uygulamak zorunda hissediyor. karşımda sanki mr eko var, sanki simon adebisi var... hafif bir ürkme geliyor içimden, "peki abi dans edelim artik ne yapalim" gibi düşünüyorum. o adamın minyon olma ihtimali yok yani, tut ki zaten zenci.
bu şarkılara ancak gündüz arabadayken radyoda filan rastlıyorum, o anda bile etkisi oluyor. demek ki bu adam karşıma barda filan çıksa, arka planda hotel california filan çalıyor bile olsa, "dans et! şimdi hemennnn!!! right nowww!!!" tarzı bir diretmeyle karşılaşsam tın tın tın başımı önüme eğip gideceğim, hoplayıp zıplayacağım.
...eşi dostu ne yapar bu sesin sahibinin, bir de onun merakı içindeyim. "yemek saati gelmeden evde olacaksın demedim mi eşşek herif? right nooow!!! hava karardı!!! yeaaah!!!" diye kızsa evladına, o çocuğun itiraz edebilme olasılığını aklımdan dahi geçiremiyorum.
depresyondakilerin okuması için kitap tavsiyesi
-
(bkz: kurtlarla koşan kadınlar)
(bkz: clarissa p. estes)
herkesin okuyabilecegi bir kitap degil, belli bir birikime ve okuma kulturune sahip olmak gerekir. isminden de anlasilacagi uzere daha cok kadinlara yonelikmis gibi gozukuyor. dogru da keza. fakat hassas, duyarli ve karsisidakini anlamaya odakli erkeklerin de kendilerine cok sey katabileceklerini dusundugum bir kitap.
dunyaya, kendinize, insanlara ve her anlamdaki ikili iliskilere bakis acinizi degistirebilecek derinlikte bir kitap gercekten. kendinizle ve karsinizdaki kisilerle daha saglikli iliskiler kurdugunuzu fark edeceksiniz okuduktan bir süre sonra.
(bkz: düşünce gücüyle tedavi)
(bkz: louise hay)
kendine karsi sevgisiz ve ozguvensiz kisilere cok faydali olacagini dusundugum kisisel gelisim kitabi. bana cok sey katmisti okudugum donemde. hicbir zaman ozguven sorunu olan bir insan olmadim ama kendimi hic dusunmeden, sirf baskalarinin beklentilerine gore yasardim. sanki boyle yapmazsam kotu biri olurmusum gibi manasiz bir dusuncem vardi. fakat 'ben' demenin bencillik olmadigini, onemli olanin kendi isteklerim ve dusuncelerim oldugunu icsellestirmemi saglamakta ciddi manada etkisi oldu bu kitabin. baskalarinin yorumlarina ve yersiz beklentilerine kulak tikamakta zorlaniyorsaniz, kesinlikle okuyun derim bu kitabi. ve ayni zamanda bedensel rahatsizliklarimizin ve hastaliklarimizin tumunun zihnimizde urettigimiz hangi düşüncelerden kaynaklandigini da acikliyor kitabin sonunda. ayni yazarin 'kalp gucuyle tedavi' isimli diger kitabini da okursaniz cok daha etkili olur hatta.
(bkz: düğümlere üfleyen kadınlar)
(bkz: ece temelkuran)
ece temelkuran'in beyrut, libya, tunus ve misir'da gecen, 5 ayri kadinin hikayesini anlattigi romani. baslangicta fazlasiyla sinematografik ve melankolik bir anlatimi var kitabin. kadinlarin hikayesinin arka planindaysa her birinin ulkesinde yasanan siyasi cikmazlari ve toplumlarinin gosterdigi-goster(e)medigi reaksiyonlardan bahsediyor. mutsuz ve umutsuz bir sonla bitecegini dusunurken cok baska bir sonla karsilasiyorsunuz. kitabi bitiripte elimden biraktigimda, soyle dedigimi hatirliyorum: 'oh be! gercekten yahu!' cunku bu kitap bana kadin olmanin her seyden evvel ne anlama geldigini, bunun bana ve yasamima gercekte ne anlam kattigini kesfetmemi sagladi. evet, bir nevi bu kitapla kesfettim ben gucumu. ciddi bir uyanis ve cok icten bir 'iyi ki!' getirdi bu kitap bana. 'kadinim, ve iyi ki boyle. aklimla, kalbimle, vicdanimla, merhametimle ve gozu karaligimla iyi ki ben benim' diye dusunup yazmistim hatta bir yerlere. beni bana kavusturan kitaplarin basinda gelir, dugumlere ufleyen kadinlar. bilhassa kendini gucsuz ve savunmasiz hisseden kisilerin mutlaka okumasi gerek bence.
(bkz: güneş çavması)
(bkz: esra van der wiel)
yasadigi hayattan mutlu olmayanlarin, 'olmam gereken kisi bu degil' diye dusunenlerin, kendini ve hayatini degistirmek isteyip bunu nasil yapacagini bilemeyenlerin ve kendindeki degisimden dahi korkan insanlarin muhakkak okumasi gereken cok da surukleyici bir roman.
kendi bedeninde ve beyninde 'baskalari' odakli yasamanin ne kadar sacma oldugunu, aslolanin mutlu olmak ve mutlu etmekten baska bir sey olmadigini, basit yasamak gerektigini ve baskalarini mutlu etmenin yolunun onlarin kontrolunde yasamak degil, kendi istek ve beklentilerimize göre yasamaktan gectigi sonucunu cikaracaginiz, okumasi keyifli bir kitap. kendinize, arkadasiniza, anne babaniza ya da sevgilinize; yani etrafinizdaki herkese benzeyen cok sayida karakterin oldugu 2 ciltlik roman. 'kendimi mutsuz hissediyorum' diyen herkese onerebilecegim bir kitap ayni zamanda.
rte kalp krizi geçirince müdahale etmeyecek doktor
-
insanlık hali, olur ya, rte dışarda kalp krizi geçirir, yanında kendi doktoru da yoktur, izindedir falan.
işte bu durumda yoldan geçmekte olan doktordur.
şüphesiz ki, hastaya izinsiz müdahale etmeyip ölmesine seyirci kalacak, kanunlara uyacak, 2 milyon tl ceza riskine girmeyecek, hayırlara vesile olacak olan doktordur. zira izini de o an bilinci yerinde olmayan hasta kişiden alması gerekmektedir.
not: müdahale edene suç duyurusunda bulunmak görevimizdir.
tez vakitte batması istenen şirketler
nikola tesla
-
elektroallah.
bokun içinde öldü,bokun içinde inatla yüzmeyi sevdi. kendini kurtarabilecek kadar dahi olmasına rağmen.
ssk'yı batıran adama ülkeyi yönet diye oy vermek
-
ssk, kâr amacı gütmeyen bir devlet dairesi. yani bir çaykur değil. ticaretle de uğraşmıyor. varlık fonuna alsan alamazsın...
ssk'nin kâr etmesi sosyal devlete aykırı bir durum. ssk batmaz kardeşim. devlet başka yerlerden işler yürüsün diye para aktarır. bir sürü pahalı ilacı karşılar ssk, önceki yıllarda süper emekli ettiklerinin parasını öder ölene kadar.
ssk batmaz, batarsa devlet batar.
atatürk'ün en net ve en yakın çekim görüntüleri
-
bedeni ruhuyla uyum içinde... daha ne ister, ne bekler ki kişi gözünün önündeki örnekten.
güne güzel başlamamı sağlayan izleti oldu.
hele ilk saniyeler, o gözler ışık saçıyor ya böyle; işte o gözlerin uğruna oğluma ışık adını koydum.
o saniyeleri her izlediğimde, aynı kalbe bıçak saplanma hissini yaşıyorum, hiç değişmedi.
bazen uzun uzun düşünüp hayret ediyorum, bir kişi nasıl bu kadar tastamam olabilir diye.
olabiliyormuş...hemde bize ait, bize özel,
adı; tanrı'nın varlığını istetiyor, güzel kişilerin sonsuzlukta yaşadığını bilmek...ne bileyim,
bir umut işte.
3 mbps internet hızıyla uhd video izlenebilir
-
aynı mantığa göre 56k dialup bağlantıyla da izlenir.
"videoyu sadece birkaç gün önce başlatmanız gerekiyor, onun dışında 56k yetiyor" denebilir, bu mantıkla.
beymen'de satılan 2345 tl'lik kültablası
-
+abi bu kül tablasına kaç para yazıyım?
- yaz la işte, 2 3 4 5 bişeyler, kafana göre
beymenin de aslında küçük esnaf olduğunu gösteren zerzevat.
debe: mutlu oldum lan, ilk defa girdim, teşekkürler :)
kinder çikolatası yerine gerçek yumurta koyan baba
-
asla bir battaniye içine michelin maskotu koyan baba değildir.
efenim bilen bilir,eskiden kamyonların üzerinde süs niyetine michelin maskotları takarlardı.
amcamın kamyonundaki süs bi şekilde bizim eve geliyor.
derdimi tam anlatamasam da şöyle bir şey ;
http://2.bp.blogspot.com/…elin-lastik-adam-foto.png
ben bebekken bana göz kulak olan babam,o sırada merdiveni süpüren anneme bi şakar yapar.
sarılı olduğum battaniyenin içinden beni çıkararak michelin maskotunu güzelce yerleştirir.merdivene çıkarak "-ulan bu çocuk ne çok ağlıyo bee !" deyip maskotlu battaniyeyi merdivene doğru fırlatır.annem de ne yapsın çığlık,feryat figan...
bu ne ki amk...
kezban vs nietzsche
-
nietzsche: tanrı öldü.
kezban: senin derdin tanrı olmuş, demek ki zamanında iyi koymuş.
çalındığı iddia edilen oylara yav he he diyen laik
-
çalmak sizin işiniz
biz siyasal islamcıların tepesinde çalmasınlar diye bekliyoruz.
(bkz: nasıl ateist oldum)