hesabın var mı? giriş yap

  • evrim teorisine inanmayanlardaki en büyük mantık hatası, evrim teorisini bilenlerin buna "inandıklarını" sanmaları. evrim teorisine inanılmaz, evrim teorisinin gösterdiği bilimsel gerçekler "görülür". cahilsen, bakmasını bilmiyorsan, ya da kafan çalışmıyorsa bu evrim teorisinin sorunu değil, senin sorunun.

  • silinme ihtimaline karşı ilk entry görsel
    not: silinmiş.

    --- alıntı ---
    -- kiranı ödeyebilirim istersen.
    + öde.
    -- ne kadar istersen gönderirim almanya'dan?.
    + nasıl göndereceksin?
    -- whatsapptan numaranı yazar mısın?
    + kendini kanıtlamadan hiç bir şey yazmam.
    -- bu 1 tane hesabim. alman bankasi. görebilirsin yukaridan.
    + 10 bin euro para ile mi tüm üniversite hayatıma sponsor olcaksın hahahaha ben de bir şey sandım seni ezik.
    --- alıntı ---

    adam çomar da kız ne peki?

    t: karşısındakiyle fiyatta anlaşamayan doktordur

  • "düğün videomuzu tersten oynattıkça sevinçten uçuyorum. yüzükler çıkıyor karım salondan çıkıp arabaya binip gözden kayboluyor."

  • "bir kisi bir yere bakiyorsa orada ilgilendigi bir sey vardir. bir kisi bir seye ozellikle bakmiyorsa orada ilgilendigi bir sey kesinlikle vardir."

    tarzinda bir cumlesi vardir freud amcamizin. cok severim. guvenirim ve kendimde test yapip onaylamisligim da vardir...

    simdi hal boyle olunca digerleri de boyledir diyebiliyorum kendimce. kendi kendime. su an olmasa da benim de vaktiyle platonik takildigim birisi vardi.

    karsilasiriz: kafasini one egip yere bakar.
    yan yana yurumek zorunda kaliriz: tam aksi istikamete bakar.
    ayni ortamda bulunuruz: telefonuyla ilgilenir.

    falan filan. n.s.a. bu kiz beni siklemiyor, belli. boyle dusunuruz. ama isin icine freud girince "hatun bana hasta. acilsa da kurtulsa garibim" falan diye dusunup sanki ben ona degil de o bana platonikmis triplerine giriyorum. ortada yanlis bir sey var ama cozemedim.

  • amsterdam'da bir cafe'de oturmusuz arkadasla. geceyarisi olmus artik ve kalkmak uzereyiz. derken arka masamizda oturan hatunlardan biri koklaya koklaya boynuma kadar geldi. ve "parfumun cok hos la, markasi nedir?" diye sordu. hatun fransizdi o yuzden la dedi sanirim.
    benim de basima ilk kez boyle bisey geldigi icin sasirdim ve de acikcasi o parfumu ilk kez almistim. ilkin adi aklima gelmedi. sonra kiza dondum "victor hugo" dedim.
    "sahi mi? emin misin? victor hugo bizim bi vatandas ama ilk kez adina parfum duydum erkek arkadasima onerecem de" dedi.
    "cidden la, yalan borcumuz mu var la sana, victor hugo'dur parfumun adi" dedim.
    ben de ankarali oldugum icin la dedim sanirim.
    sonra kizlar peki tesekkur ederiz deyip kalktilar. telefonu cikardim ulan neydi harbiden adi diye baktim. viktor rolf cikti amk. viktor rolf & spicebomb. onceki parfumum de hugo boss oldugu icin benim beyin free style takilip viktor hugo diye bir parfum uretmis. mantiksiz da degil hani dusununce kizamiyorum da kendime o yuzden.
    yine de kotu bi izlenim birakmayayim diye kizin pesinden kostum ve parfumun adi viktor rolf'mus ya kusura bakma dedim. bu fransiz kiz da hemen oracikta birak simdi parfumu chàpchàlle deyip dudaklarima yapisti demek isterdim ama degil malesef ok deyip gitti.

    au revoir!

  • baskı balatasının aşınıp aşınmadığının kontrolü:

    1. motor çalıştırılır.
    2. el freni çekilir.
    3. ikinci vitese takılır.
    4. sanki arabayı hareket ettirecekmiş gibi kavrama yapılıp abartmadan gaz verilip ayak debriyajdan çekilir.

    motor stop ediyorsa baskı balatanız cillop gibidir. yok eğer motor stop etmiyorsa servise gitmeniz önerilir.

  • özellikle pazaryeri kültürünün gelişmesi ve pandeminin eticarete olan yönelimi inanılmaz artırdığı bu son 2-3 yılda oluşan ver çılgınlık boyutuna ulaşan bir başka konu da iade çılgınlığı.

    iade her tüketicinin en doğal hakkı. bir ürün sipariş eder, ürün geldiğinde aslına benzemiyordur, hoşuna gitmemiştir, bir hatası vardır ya da fikri değişmiştir, ürünü iade eder. her internet satıcısının riskini aldığı bir masraf kalemidir iade, zira iki yönlü minimum 2x12tl kargo parası çıkar cebinizden ve kar yapacağınız satıştan zarar yazarsınız. o yüzden mümkün olduğunca iyi paketleme, sunum ve iyi açıklama önemlidir.

    ama son yıllarda özellikle trendyol'da oluşan, ardından diğer pazar yerlerine sıçrayan bir kültür var ki aman allahım.. 5 desen elbisenin her birinden 3 beden sipariş edip, kargo gelince deneyip 14'ünü iade eden, pazaryerlerini "bunun bir boy büyüğü varsa onu da verin ikisini beraber deneyim" diyeceği tezgahtar olarak kullanan bir kültür.

    artık insanlar o kadar kaptırmış ki kendini otomatik alışverişe, açıklamaları okumuyor bile. ürün adında "köpek tasması" yazan ürünü ben arama kutusuna kedi tasması yazmıştım ne bileyim diye iade eden mi ararsın, adında "küçük boy oyun topu" yazan ve açıklamada çapını yazdığınız topu "küçükmüş" diye iade eden mi ararsın, aynı anda 4 renk, 2 beden ürün sipariş edip 7'sini iade eden mi arasın. şu anki kargo trafiğinin %20'sini bu kitlenin gitti geldisi oluşturmakta.

    mağazalarda bu siparişleri performans puanı ve ceza sistemi gereğince karşılamak zorunda kalıyor. yine denebilir ki kardeşim bize tanınıyor bu hak, kullanırız sana ne! tabii ki kullanırsınız, ancak bu oluşan ekstra maliyetin çözümünü satıcılar fiyat ve karlılık artırarak çözmek durumunda kalıyor. o yüzden ne yazık ki 20tl'te mal edip 40tl'ye satabileceği ürünü aradaki iadelerin yaratacağı masrafı da göz önünde tutarak 50tl'den satışa sunuyor.

    pazaryerleri müşteri memnuniyet odaklılığının faturasını satıcılardan çıkardığı için zaten onların açısından bir problem yok. o yüzden koşulsuz iadeler vs havada uçuşuyor. olan satıcılara ve fark etmeden aynı ürün için daha fazla ödemek zorunda kalan normal alışverişinde olan müşterilere oluyor..

    en basit örneğini vereyim, yurtdışından distribütörlüğünü aldığım markaların satışını araya petshop sokmadan direk tüketiciye yapıyorum. iş modeli 50tl ye malolan ürünü 15tl pazaryeri komisyonu, 12tl kargo 6tl sarf malzeme ve operasyon maliyeti ekleyip 20tl de kar koyup 100tl ye satmak. zira toptancılık yapıp aynı ürünü 70tl ye petshopa verirsem petshop ürünü 130-150tl bandında satacak (aksesuar kar marjları bu seviyede). bu şekilde iyi kalite ürünü tüketiciye daha uygun fiyata satabiliyorum. ama gelinen nokta da 100tl ye satılacak ürünün fiyatı artık 110tl. artık ürünü alan herkes habersiz bir şekilde gelecek %20 iade oranının yarattığı operasyon bedelini ürünü 10tl daha pahalıya alarak ödüyor (bu oranın sadece %1-2 si tasmanın bedeni uymadığı için vb haklı sebeplerle, gerisi birden fazla beden sipariş verenlerin iadesi) sonuç, artan fiyat ve aynı ürünü daha pahalıya alan normal tüketici.

    edit: konuyu "hey ben vergilerini veren bir vatandaşım adamım, benim haklarım var" diye yorumlayanlara istinaden; konu ürünlerin her renk ve bedenden alınıp denenerek iade edilmesi değil. buyurun dilerseniz milyon tane sipariş verip bir tanesini alın ve gerisini iade edin. konu günün sonunda bunun satıcılara yarattığı kargo maliyetinden dolayı x birime satın alacağınız ürünü x + %10'a almanız. maliyet hesabında artık aynı fire hesaplar gibi iade kargo bedeli oranı hesaplanarak fiyata eklenmesi. yoksa tüketici kanunlarının da, haklarının da farkında ve sonuna kadar arkasındayım. ileride bu davranışın düzelmesi konusunda da herhangi bir beklentim yok, hatta daha da beter olacağına eminim. sadece 100 kişiden 80'i bu bahsettiğim şekilde alışveriş yapan 20 kişinin yarattığı ek masrafın bedelini daha yüksek fiyata ürün alarak ödüyor, bunu belirtmek istemiştim. yoksa sikmişim ingiltere'sini..

  • edit: diyen gitti arkadaşlar, uçuruldu.

    böyle olunca bize de tanım yapmak düştü. bi hikaye var bilen var mı? o geldi başlığı görünce aklıma, durun anlatayım;

    şimdi almanya'da iki tane türk çok sıkılmışlar türk olmaktan, itilip kakılmaktan, barbar/hor görülmekten. düşünmüşler taşınmışlar alman olmaya karar vermişler. ama nasıl alman olacaklarını bilmiyorlarmış. başlamışlar her önlerine gelene sormaya 'nasıl alman oluruz' diye. en son biri bakmış bunlar saf, dalga geçmek için almış bunları karşısına, başlamış sallamaya;

    - bakın demiş, şu dağı görüyor musunuz? adamlar görüyoruz deyince devam etmiş. işte o dağın tepesindeki büyük kayayı görüyor musunuz? görüyoruz deyince adamlar, yine devam etmiş bizimki. bakın demiş o kayanın tepesine çıkıp 3 kez 'ben almanım' diye bağırırsanız alman olursunuz.

    bizimkiler daha adamın lafı bitmeden fırlamışlar dağa. tırmanmışlar, tırmanmışlar kayanın dibine kadar gelmişler. bakmışlar bu kayaya birbirlerinin yardımı olmadan çıkmanın imkanı yok, biri demiş ki sen eğil, ben senin üstüne basıp çıkayım, sonra da seni yukarı çekerim. peki demiş öbürü ve eğilmiş. ilki basmış alttakinin sırtına ve çıkmış kayanın tepesine. ve hemen 3 kere bağırmış ben almanım diye. aşağıdaki heyecandan duramaz olmuş, hadi demiş kardeş beni de asıl yukarı, ben de alman olayım deyip uzanmış yukarı doğru. yukarıdaki buna tekmeyi bastığı gibi ''de amina goduumun türkü'' deyip yuvarlamış arkadaşını aşağı.

    şimdi bunu niye anlattım. başlığı açıp giden arkadaş da yazar olunca kendisini adamdan saymış ve çaylaklara basmış bu başlıkla tekmeyi. ama bu sefer kayadan uçan kendisi olmuş.

    vayy bea ne bağladım amma!!!

    edit: orjinali türk/kürt şeklinde idi ve çok ırkçıydı. komik mi evet, lakin içeriği dolayısıyla hem kürtlerden hem türklerden özür dilerim. hatta dur bunu türk ve avrupalı diye değiştireyim...

  • eve kız arkadaş getirilir.anneyle tanıştırılır.anne evden giderken bombayı patlatır;

    -kızım bak oğlumu üzme,ne isterse ver.
    +...?!