hesabın var mı? giriş yap

  • "nec arare terram aut exspectare annum tam facile persuaseris quam vocare hostem et vulnera mereri. pigrum quin immo et iners videtur sudore adquirere quod possis sanguine parare."

    -----------------------

    "onlara tarlaları sürüp, bir yıl bekleyip mahsül almaktansa, düşmana saldırarak alınan yara ile övünmek daha uygun gelir. gerçekten başka birinin kanını dökerek kazanılabilecek bir şeyi çalışarak, alın teriyle elde etmeyi sıkıcı ve aptalca sayarlar."

    ünlü tarihçi cornelius tacitus, cermenleri anlatan, m.s. 98'de yazdığı germania isimli eserinde cermenleri böyle tarif ediyordu.

    bu eser yazıldıktan yaklaşık 18 yüzyıl sonra cermen kavimlerinin ardıllarından biri, kurdukları sömürge imparatorluğu üzerinde güneş batmaması ile övünecekti.

    (bkz: merdi kipti sirkati ile övünür)

  • ya sen osmanlı ocakları başkanısın. osmanlı imparatorluğu bütün sistemini devşirme sistemi üzerine kurarak yükselmedi mi ? hangi padişah tam türk oğlu türk'te bu adama ermeni deyip hakaret etmeye çalışıyorsun.

  • iç burkan röportajdır. 11 yaşındaki çocuğa ailesinin nasıl geçineceğini, ekonomik durumu düşündürenler utansın diyeceğim de onlarda utanma olsa hala koltuklarında oturamazlardı zaten.

  • gidin efendim. damak çatlatan cağ kebabını bir tadın. ya da emirşeyh'de köfte ziyafeti çekin. ardından kadayıf dolması ile lezzetin nirvanasına ulaşın. üstüne güzel bir semaver çayı için. taş mağazalarında dolaşın, çifte minareyi görün, erzurum evlerini ziyaret edin. aziziye tabyalarında tarihi hissedin. sonra ilk otobüse veya uçağa atlayıp geri gelin. yaşanmaz olum orada.

  • bir ortadoğu uzmanına göre, başına gelen en basit musibet de bile "ben/biz nerede hata yaptım/yaptık" diyerek ders almak yerine "bunu bana/bize kim yaptı" paranoyası ile komplo teorileri üretmesidir. bu nedenle "bir musibet bin nasihatten iyidir" atasözü de, olan bitenden ders almamakta ısrarlı, bildiğini okuyan ortadoğu insanı için geçerli değildir.

  • kanser olmuş iett hatlarından biri.
    özel halk otobüsü olması sebebiyle rezil bir durumdalar şehirler arası gitmelerine rağmen duraklara gelmeleri 40-50 dakikayı buluyor(en erken 25 dakikada geldiğine tanık olmuştum).bir otobüsü kaçırdıysanız eğer geçmiş olsun gideceğiniz yere yolla birlikte en az 1,5 saat geç kaldınız çünkü bir sonraki otobüs en iyi ihtimalle şanslı gününüzdeyseniz yarım saatte gelecek.sıklıkla iki seferin yerine tek seferle gidiyorlar dolayısıyla duraklarda insanlar yığılıyor,otobüsün içi tıklım tıklım.merdivene oturmak ya da yere oturmak artık normal bir durum bazen keşke merdivene bari oturabilseydim diyor insan.arabalar çok eski sürekli arıza yapıyorlar .çift akbil basıyorsunuz (3,90 öğrenciye falan indirim yok,aylık yok).adına ekspress denmiştir ama kesinlikle değildir.özellikle taksimden binip son durağa gidenler için eziyet,önce bütün taksim tarafını sonra vatan caddesini daha sonra ıspartakuleyi ve bahçeşehiri tavaf ettikten sonra gidecekleri yere varabiliyorlar.
    şöförlerine de laflar hazırladığım bir hat aynı zamanda genellikle pertevniyal valide sultan durağından biniyorum malum orada aşağıda ışıklar var buradan yukarı çıkıp durağa gidiliyor şimdi,be yedi sülalesine sövdüğüm otobüsçü oradayken alsan insanı nolur amk? maaşından mı kesiyolar kodumun ibnesi? sen almayınca ben o durakta en az yarım saat daha otobüs bekliyorum akşam trafiğindeysem eğer eve gitmem 2 saati buluyor ışıktasın zaten az yavaşlayıp alsan bir yerin eksilmez.
    kısacası parayla rezil olmak sözünün vücut bulmuş halidir 76e.

  • polis her zamanki gibi masum'un ölümünü izleyip katil'in linçten kurtarılmasını sağlamıştır.

  • gogol, 1800'lü yıllarda yazdığı portre adlı öyküsünde, çartkov isimli bir ressama kendi resimlerini yaptırmaya akın akın gelen insanlardan şu cümlelerle bahsediyor; bu öyküyle birlikte, eğer uygulayabilirsem, günümüz instagram çılgınlarına artık o kadar da kızmama kararı aldım:

    "...kadınlar çoğunlukla ruh güçlerinin, karakter yüceliklerinin yansıtılmasını istiyorlar; portrelerinin kendilerine benzemesinden çok, fazlalıkların törpülenmesini, kusurların küçültülmesini, hatta mümkünse eğer, bunların hiç gösterilmemesini önemsiyorlardı. kısacası, görüldüğü anda aşık olunacak değilse de bakılabilir bir yüzleri olmalıydı resimde. o nedenle de poz vermek için oturduklarında öyle birtakım havalara bürünüyorlar, öyle ifadeler takınıyorlardı ki, şaşıp kalıyordu çartkov. kimi melankolik, kimi hayallere dalmış bir havaya bürünüyor, kimi de ağzını küçük gösterebilmek için dudaklarını büze büze toplu iğne başı kadar bir ağız çıkıyordu ortaya. bütün bunların üstüne bir de, portrelerin zorlama olmaksızın, doğal biçimde kendilerine benzemesini istiyorlardı. erkeklerin de onlardan kalır yanı yoktu. kimi, portresinin, başları sert, enerjik bir biçimde yana dönük olarak yapılmasını istiyor; kimi, esin perisini arar gibi, gözlerini yukarı çeviriyordu. muhafız alayından bir teğmenin, gözlerinde savaş tanrısı mars'ın görünmesini istemesi ilginç taleplerden biriydi. yüksek makam sahibi sivil memurlar, yüzlerine dürüstlük, soyluluk anlamı vermeye çabalıyor, bu duyguyu güçlendirmek için de kapağında okunaklı şekilde 'her zaman dürüstlükten yanaydı' yazılı bir kitap tutuyorlardı ellerinde..."

  • sıkı bir nat geo takipçisiyim ama adamların bu huyunu hiç sevmiyorum. arkadaki sarıklılara sözüm yok ama ulan bütün sehir sanki sarıkla geziyormuş gibi gösterilmesi gerçekten komik olmuş. birde bunu travel hesabında paylaşıyor.