hesabın var mı? giriş yap

  • giris gelisme ve sonuc taslagiyla anlatacagim olayi.
    amerikada bir ogrenci olarak saclarim erol buyukburc ekolunu yakalamisti. amerigali kizlardan saclar papaz olmus, turk elvis presley ine benzemissin uyarilari aldiktan sonra berbere gitmeye karar verdim. neyse bir berber tavsiye etti birisi oraya gittim.
    boyle modern falan biyer. ama kizlar var 20 civari yaslarda onlar kesiyolar saclari. e dedim bu bizim kuafor metin gibi degil istanbuldaki. neyse oturdum. tras toplam 5 dakka surdu ki turk berberini ozledim o sirada. cay gelecek. geyik muhabbeti donecek. futbol tartismasi yapilacak. hahahihi gulunecek. neyse kesim bitti. erol buyukburc degildim artik ama bir kustum. bu kadar kotu olabilecegini tahmin etmiyorum lakin otisabinin dedigi kadar varmis. 15 dolar sac kesimi ki bir de tip istedi utanmadan. ben de kibarca comak cikardim kendisine (bkz: nah) kredi kartiyla odedim omru hayatimda ilk kez berber parasini.
    ah ah istanbulda sac kesimi, yikama, sakal trasi ve doyumsuz muhabbet sadece 3 milyona maloluyo. anlatamadim derdimi tavuk gotu olsun diyemedim ingilizce. essek trasi olsun diyemedim. tarkan tarzinda olsun diyemedim. arko krem sur, yuzume masaj yap diyemedim. hey gidi.

  • illumınati.org'daki inanılmaz mantık hatası

    1. ülkeler arası saat farkı var. türkiye'de saat 00:00'a geldiğinde 7 aralık oluyor ama, amerika'da olmuyor. bunun açıklamasını borçlusunuz piçler.
    (dokunmatik portakal ?, 06.12.2011 23:27)

    2. @3 sana bırakıyorum
    (amuhaaa ?, 06.12.2011 23:28)

    3. @4 geç babam
    (orda bir dede var uzakta ?, 06.12.2011 23:28)

    4. onu biz ayarladık sen takma kafana
    (illuminati genel sekreteri ?, 06.12.2011 23:29)

    entry-nick kombosuna bak arkadaş*

  • bütün online platformlarla çalışan bir restoran sahibi olarak konuya açıklık getireyim. yazdıklarım sadece online sistemleri kapsıyor onu da belirteyim.

    kuryelerin yağmurlu, karlı, fırtınalı havada çalışmak gibi bir zorunluluğu yok. o an sistemi kapatıp evlerine gidebilirler. çalışmak isteyen zaten çalışıyor ve onlar düşünülen aksine paket gelsin de daha fazla kazanayım diye bekliyorlar. kısaca ayıp ya da vicdansızca bir durum yok. hatta çalışmayı göze alanların işine geliyor çünkü hem kurye sayısı azaldığı için boş durmadan paket atıyorlar (daha fazla paket atıp para kazanıyorlar) hem bahşiş alma ihtimalleri çok yüksek hem de acele etmeme lüksüne sahip oluyorlar.

    platformlar açısından bakarsak, migros yemek yağmur yağdığı an sistemi kapatıyor. trendyol bölge kısıtlamasına geçiyor( dar bölge) yemeksepeti arabalı kuryeleri fazla olduğu için kısıtlama yapmıyor ama isteyen kurye çalışmıyor. getir yemek kuryeleri serbest bırakıyor.

    edit: yazdıklarım ankara/çankaya için geçerli. ama eminim hemen hemen bütün şehir ve ilçelerde aynı durum söz konusu.

    edit 2: bölge kısıtlaması ne diyen soranlar için açıklayayım. normalde kuryeler restorandan en fazla 6 ila 9 km uzaklığa paket dağıtımı yapar. yağmur yağınca 2 km'ye kadar kapanıyor bölgeler. bir nevi her restoran sadece kendi mahallesine hizmet verebiliyor.

  • hürriyet internet sitesi güzel ifade etmiş bu cümleyi.

    "bu sözün ağırlığı türkiye'yi aşar" diyerek yorumlamışlar haberi. hakikaten de öyle.

    bu sözü kaldırmak çok kolay değil. enerji bakanı, çalışma ve sosyal güvenlik bakanı bu cümlenin ağırlığını hissetmeliler her an. ben bu ülkeye gerçekten inanamıyorum. ilahi takdir, iş bilmezliğin kamuflajı olmuş, çatal dillerde pelesenk olmuş. canlar gittikçe garabet diyarı türkiye'de rutin ölümlerin acısını tehlikeli bir biçimde normalleştiriyoruz.

    bir ülke düşünün, madenine dalgıçlar iniyor. başka yapacak yorum var mı ki?

    bir ülke düşünün madenine dalgıçlar iniyor.

    ve ekleme...

    muhafazakâr demokrat taife için rem'den gelsin...

    (bkz: using my religion)

  • cumhurbaşkanı erdoğan, atatürk havalimanı'na yaptığı ziyaretten sonra açıklamalarda bulundu. saldırının yaşandığı alana giden erdoğan, burada yetkililerden bilgi aldı.

    havalimanındaki bir taksicinin sosyal medyada, saldırının ardından şoförlerin yaralılardan ve yolculardan çok fazla para aldığına dair iddiaların hatırlatması üzerine, erdoğan, şu açıklamayı yaptı:

    "biliyorsunuz ben bu sosyal medyaya karşıyım. bundan dolayı da bana çok saldırı da oldu. ben bu twitter'a falan hepsine karşıyım ve bunları paylaşmıyorum. kendim de kullanmıyorum. benim adıma kullananlar var, o ayrı mesele. o ahlaksızlığı yapanların ahlaksızlığı kendi üzerinedir. bunları hiç takmayın" ifadesini kullandı.

    http://www.cumhuriyet.com.tr/…hepsine_karsiyim.html

    sosyal medyaya karşısınız tabi çünkü bütün pislikleriniz sosyal medya sayesinde ortaya çıktı, çıkıyor, çıkacak ve yayılacak. havuz medyası sizin sırtınızı sıvazlayıp, pisliklerinizi sürekli örtbas ettiği için, twitter ve facebook sayesinden haberimiz oluyor her şeyden.

    karşısınız çünkü olumsuz eleştiri duymak, okumak istemiyorsunuz.

    karşısınız çünkü insanların sosyal medya sayesinde nasıl haberleşip birlik olduğunu, size karşı omuz omuza mücadele verdiğini gördünüz.

    karşısınız çünkü yeni bir şeyler okumaya, öğrenmeye, paylaşmaya, yardımlaşmaya tahammül edemiyorsunuz. istiyorsunuz ki herkes bir başına olsun, cahil olsun, kandırmak kolay olsun.

  • türk kadınları gitsin, yerine italyan erkekleri gelsin ona bile razıyım. en azından muhabbet ederiz.

  • isterseniz 1 euro yapın. bütün elektronik ve gıda dışı envai çeşit alışverişimi amazon'dan yapıyorum. yapacağım. daha pahalı bile olsa!

    paramın yolsuzlara, hırsızlara, araplara, ekonomi coh eyicilere, geçmediğim köprülere, adımımı atamadığım saraylara, çocuk tecavüzcülerine gitmesi kadar rahatsız etmiyor inanın. bir de diğer yönden bakalım. satıcılar yönünden: dürüst, ahlaklı, beni önemseyen adamlar dururken şark kurnazı, malının arkasında durmayan adamları neden paramla semirteyim?

    dipnot: abd, gümrük vergisi sınırını geçtiğimiz yıl 200 dolardan 800 dolara yükseltmiştir. tabii orada tayyip gibi "halk adamı" bir yönetici olmadığı için normal.

    edit: çok mesaj aldım. amazon'dan alınca da yine vergi alıyor devlet deniyor. evet yine vergi ödüyorsun ancak doğrudan türkiye'deki bir satıcıdan aldığınızda devletin kasasına daha çok para giriyor. ürünü satın aldığın firma ülkeye ithal ederken gümrük vergisi ödüyor, sana satarken fiyata ötv, kdv, yerine göre trt bandrol payı vs. ekliyor. tüm bunlar devlete giden kalemler oluyor. bitiyor mu? bitmiyor. türkiye'deki firma; sana yaptığı satıştan elde ettiği karın %30 civarını yine gelir vergisi olarak devlete ödüyor.

    buna ek olarak hb ve n11'den yapılan her alışverişle bu kokmuş düzeni destekliyorsunuz. çünkü bu firmaların büyük çoğunluğu hükümet yandaşı. yani paralarınız size yol, su, elektrik olarak değil; daha çok hakaret, daha çok baskı, daha büyük kazık olarak geri dönüyor.

    şayet amazon'dan yaptığım alışveriş; bir kuruş bile olsa bu hükümete daha az para aktaracaksa yurt dışından alışveriş yapmaya devam edeceğim. nasıl ki devlet yemiyor içmiyor ufak hesaplarla milleti daha nasıl soyarım diye düşünüyorsa ben de bu konuda ufak hesap yapıyorum. unutmayın eğer biz doğrudan yurt dışından aldığımızda bunların cebine daha fazla para giriyor olsaydı bırakın limiti düşürmeyi limiti tamamen kaldırırlardı. hatta yurt dışından alışveriş yapmamız için bizi teşvik bile ederlerdi. cari açık filan umurlarında değil.

  • 1787'de, britanya'daki azat edilmiş kölelerin yaşaması için koloni olarak kurulan ülke. bu da kölelik kalkmasına rağmen siyahların britanya'da pek de hoş karşılanmadığının göstergesi.

    biraz geriye, 1706'ya, gidersek; dönemin ''lord chief justice''i olan john holt'un, ingiltere'ye gelen siyahların özgür olduklarını bildirmesiyle bir nevi köleliğe karşı bir karar aldığını söyleyebiliriz. buna rağmen britanya dışındaki ingiliz bölgelerinde, yani kolonilerde, kölelik devam ediyordu. ancak 1772 yılında, somersett's case olarak bilinen dava sonucunda siyahların hakları tanınmaya başlandı. bu davada ''efendisi'' tarafından ingiltere'ye getirilen james somersett, kaçmaya çalışıp yakalanınca jamaika'ya gönderilmek üzere gemiye bindirilir. bu olay lord mansfield'ın kulağına gider ve mansfield hüküm vermek üzere tarafları mahkemeye çağırır. davada somersett'in mülk değil, özgür bir birey olduğu, ingiltere'deki hiçbir kölenin zorla ülke dışına çıkarılamayacağı hükmü verilir.

    yasalar köleliği yasaklamasına ve köleliğe karşı olmasına rağmen kölelik devam eder, ingilizler pek de yasaları takmaz. ancak yine de bu süreçte köleler yavaş yavaş özgürlük kazanır. en başta da bahsettiğim gibi, bu özgür kalmış köleler de afrika'ya gönderilir, sierra leone kurulur.

    ingiltere'deki bu kölelik belirsizliği 1807'de köle ticaretinin, 1833'te birkaç bölge dışında köleliğin yasaklanmasıyla sona ermiştir. kalan bölgeler 1843'te bu kanunlara dahil edilmiştir.

    sierra leone ise 1961'e kadar ingiliz himayesinde, bu tarihten sonra da bağımsız bir devlet olarak sömürülmüştür. insanların köle olmadığı yıllarda ülke halinde köle gibi kullanılmıştır, kullanılmaya da devam ediyor.