hesabın var mı? giriş yap

  • ne diyorsa tam tersi olarak anlayın işte

    iki ay sonra gelen edit: raflar fuhuş yatağına döndü. işte feraset.

    bir yıl sonra gelen edit: fiyatlar 500%'e varan oranda arttı.

  • tayland'da yaşayan bir kabile. bu kabilenin kadınları boyunlarına metal halkalar takarak gelenekleri uyarınca süslenirler. bu halkalara her sene yenileri eklenir ve kadınlar uzun boyunlu, zarif bir görünüme kavuşurlar. ne var ki uzun boyunlu olabilmek her kadın için mümkün değildir. bu kadınlara ejderha kadınlar denir çünkü takvimin yalnızca ejderha yılında doğan kadınlar bu halkalardan takma ayrıcalığına sahiptir. yıllar içinde boyun uzadığından kadınlar bu halkalara bağımlı hale gelir. sözgelimi içlerinden birinin bir ihtiyacını görmek için boynundaki halkaları satmak zorunda kaldığını, fakat şiddetli boyun ağrılarına katlanmak zorunda kaldığını anımsıyorum. bu da böyle bir töre işte...

  • sarılmak, sarılırken koklamak. derin derin içine çekmek kokusunu. ne müthiştir.

    not: erkeğim, ibneliğin lüzumu yok.

  • 3 ayda 15 kilo verdim. sağlıklı kilo verdiğimi düşünüyorum. 3 ay önce bazı şeyler kafama dank etti. insanın nasıl bir varlık olduğunu anladım; daha doğrusu bunu sezinledim. o günden itibaren ne yapmam gerektiğini de pek iyi kavradım. size de bunları anlatayım ki belki ortak bir noktada buluşuruz.

    çok fazla abur cubur yiyen; bir başıma 2,5 litre kolayı gömen bir insandım. dürüm, lahmacun falan hiç affetmezdim. ama daha sonra farkına vardığım şey şu oldu ki; insan vücudu çevresiyle, ağacından tut; havasına kadar bir uyum içinde. bir sürü parametre var böyle. hayatının temposu da buna dahil.

    sonra dedim ki; ben bu canlı alemle içiçeysem, öyleyse önce kendi bünyemi tanımam gerekiyor. o noktadan sonra doğal olmayan, fabrikasyon her türlü ürüne elveda dedim. buna plastik poşetlere girmiş sözümona organik ürünler de dahil. gittim köy pazarından alışveriş yaptım. egeli teyzelerin zeytinlerini, yağlarını kullandım. ekmeği kestim, şekeri bıraktım. çünkü daha öncesine çok fazla şeker bağımlılığına sahiptim. temiz hava bol gıda diyerek günde en az 1,5 saat yürüyüş yaptım. portakal, mandalinayı mevsiminde aldım. yemek yerken hırslanmayı, aç gözlülüğü bıraktım. stresim de azaldı, vücut direncim de kendine geldi. şimdi çalışırken, bir şey okurken daha iyi odaklandığımı hissediyorum.

    ben size az az ama sık sık yiyin demem. ne bileyim organik satın alın, sabahları kibrit kutusu kadar peyniri 3-5 zeytine katık edin de demem. hatta gidip spora yazılın dahi demem. bu aletlere kendini adamanın çok ileri giden bir atraksiyon olduğunu düşünüyorum. eğer bu tempo devam ettirilemeyecekse olumlu da bulmuyorum. her hafta halı saha maçına gitmek bile daha mantıklı gözüküyor.

    neyse insanın yaşam temposunun frekansına kendini uydurması lazım. tüm fabrikasyon işleri bırakın. kilo verirken de sürekli bunu düşünüp stres yapmayın. sağlıklı ve dinç yaşamak lazım. size ne kadarı uygunsa o kadarını yapın. önemli olan bu dengeyi tutturmak. ne su içerken, ne protein alırken aşırıya kaçmayın. bakın ne güzel sakin sakin kilo vereceksiniz.

  • size saygısız davranan erkeklere/kadınlara aşık olmak, peşlerinden koşmak.
    daha doğrusu, genel olarak size saygısı olmayan, nezaketten haberi olmayan ya da nezaketi, centilmenliği, hanımefendiliği, kibarlığı zayıflık gibi gören insanlarla arkadaş olmak.

  • konuşmanın içeriğinden/fikirden çok konuşmanın hangi yılda yapıldığının, 1925'de ses kaydı teknolojisinin olup olmadığının, ilk sesli filmin yapımından bile önce yapıldığı falan daha çok ilgi çekmiş.

    oysa bu video 1930 yılına ait.
    amerikan büyükelçisi joseph c. grew (bkz: joseph grew) ile atatürk, atatürk orman çiftliği'ni geziyor. gezi bittikten sonra da bu konuşmayı kayda alıyorlar.
    bu tip bilgilere, bu konuşmadan önce atatürk'ün ve amerikan büyükelçisi ile yaptığı gezinin görüntüleri, bu konuşmanın yılı vs. gibi şeylere, resmî bilgi kesinliğinde şuradan ulaşılabiliyor;
    http://cankaya.gov.tr/sayfa/ata_ozel/video/

  • 2017 itibariyle hiçbir starı popülaritesini günümüze kadar ulaştıramamış yarışma. 2003'te ilkokula yeni başladığımda bu program da yeni yeni başlıyordu, elemelerini tv'de hayal meyal hatırlıyorum. ana yarışmada 12 kişi vardı ve her hafta bir kişi elenmekteydi, belki de güzel sesler harcandı ilk elenenler arasında.

    abidin özşahin'in birinci olduğu yarışmanın ardından 12 kişi arasından sadece 4 kişiye ercan saatçi destekli doğan music company çıkışlı albümler yapıldı: abidin özşahin'in aşktan yana, firdevs güneş'in firdevs, bayhan gürhan'ın hayal edemiyorum ve eser bayar'ın aşkımı itiraf ediyorum albümleri. (ilk çıkan albüm tabiki de birinci olan abidin'in nisan 2004 çıkışlı albümüydü, onun albümünü aynı yıl ağustos'ta çıkan bayhan'ın, aralık'ta çıkan eser'in ve mart 2005'te çıkan firdevs'in albümleri takip etti.) bu albümler genellikle ortalama ve popüler kitleye hitap eden soundlara sahipti, ki künyelere bakıldığında bu 4 albümde müzisyen kadrosunun pek değişmediği, gitarların, vurmalıların, yaylıların hemen hemen aynı müzisyenler tarafından çalındığı anlaşılabilir, keza kayıt, mix, mastering konusunda da aynı şey geçerlidir, hemen hemen aynı kişiler çalışmıştır (serdar ağırlı, orbay zobi gibi isimler). 4 albümde şarkılar ağırlıklı olarak ercan saatçi eserlerinden oluşmaktaydı. aranjör kadrosunda ise başrolde yine ercan saatçi vardı, piyasadaki en eski arkadaşlarından eski ortağı ufuk yıldırım'ı ve doğan music company albümlerinde aranjörlük yapmış, yine saatçi'nin yakın dostu ve hali hazırda iki albüm de çıkarmış (biri dmc'den) kanun sanatçısı reha falay'ı yanına alarak. iskender paydaş, mustafa ceceli, genco arı, ümit kuzer gibi kimisi genç kimisi tecrübeli isimler de bu albümlerin aranjör kadrosunda bulundular.

    bu 4 isim dışında, dmc'ye ve ercan saatçi'ye bağlı kalmadan albüm çıkaran isimler de oldu, serkül kan dokuz sekiz müzik'ten alın yazısı, selçuk yapar ise şahin özer'den 10'da 10 albümlerini çıkardılar (ikisi de 2005 senesi içinde çıkarılmış), 2007'de ise barış kömürcüoğlu armoni müzikten iz albümünü çıkardı. geri kalan yarışmacılardan ise hiç albüm çıkarmayanlar da oldu, aydan kaya, müge ökten, alpay kulay gibi taa 2010'lu yıllarda albüm çıkartanlar da.

    abidin özşahin birkaç sene önce rock tarzında bir albüm yaptı, bayhan gürhan en son evlendirme programında bulunmaktaydı, eser bayar'ın amerika'da yaşadığı yazılmıştı sanırım sözlükte, firdevs güneş ise acaba nerelerde ne yapmakta bilinmemekte. diğer şarkıcılardan da sadece müge ökten o ses türkiye'de yarışmacı olarak göründü. sonuç olarak bu yarışmamızın hiçbir starı popülaritesini günümüze kadar ulaştıramadı.

    edit: firdevs uzun süredir amasra'da bir barda çıkıyormuş.

  • aynı şeyi ev sahibime yapmıştım ama o doktor değil* whatsapp üzerinden kira pazarlığı yapıyorduk yazışarak, ben her hitabımda "siz" yazdıkça o ısrarla "sen" diyor, en son "senin dediğin gibi olmuyor" diye yazınca hemen telefondan aradı gerildiniz sanırım diyor, yoo dedim sende nerden çıkarıyorsun böyle şeyleri diyerek ardından yalancı bir kahkaha patlattım. bir daha asla sen demedi.

    size "sen" dilini kullanan kim olursa olsun "siz" dilini kullanmayın, başka dillerde olanlar o dilin kullanıcılarının sorunu, bu dilin nezaket kuralları var ve nezaket karşılıklı olursa bir anlamı olur...