hesabın var mı? giriş yap

  • hayata çaylak kalmak, sevgililerin yanındaki üçüncü kişi olmak, sevgilisi olanları kıskanmak, ilişki nasıl bir şeydir merak etmek ve de en önemlisi gerçekten yalnız olmak gibi sonuçları vardır..

  • ülkenin imajı o kadar önemli ki, yaşadığımız yerin gerçek görüntüsünü zerre umursamıyoruz, yeter ki başkası görmesin. elalemin sadece "misafir odası"nı görmesi yatak odamızdaki rutubeti geçirmeyecek bunu anlamıyoruz.

  • yeni tanıştığı güven patlaması yaşayan yarışmacıya "sen" diye hitap eden acun ılıcalı'nın, yarışmacıya "yeni tanışılan birine 'siz' diye hitap edilir, sana bunu öğretememişler galiba. bir davranış bozukluğu var sende." diye ayar vermeye çalıştığı program. al birini vur ötekine. yarışmacı kovulmayı haketti, orası ayrı.

    ah keşke biz de acun ılıcalı'yı kovabilsek bu şekilde.

  • kız isteme, söz, nişan, kına, düğün, balayı şeklinde seri albüm yapan, her albüme ortalama 200 fotograf ekleyen bağyan arkadaşın duvar'ına doğru;

    "aman bu gazla gerdek gecesi resimlerini de koymayasın banu'cum"

  • kırmızı başlıklı kızdır. bir insan, yatakta yatan etçil bir hayvanla, babaannesi arasındaki farkı anlamıyorsa yıkılsın bu dünya.

  • eve gelen bir koli üzerinde adım, soyadım ve evlilik soyadımı gören 9 yaşındaki ege şaşırır...

    ege: anne, senin amerikalı arkadaşın fazladan bir soyadı yazmış yanlışlıkla.
    romica: fazladan değil, o benim evlenmeden önceki soyadım.
    ege: nasıl yani?
    romica: evlenince babanın soyadını kullanmaya başladım.
    ege: neden?
    romica: yasalar gereği öyle oldu.
    ege: ama o yasa değişmiş, şimdi kızlar soyadını kullanabilirmişsin...
    romica: ama son on yılda yaptığım her şeyi babanın soyadıyla yaptım, o yüzden değiştiremem.
    ege: babamla evlenmeden önce yaptığın her şeyi de kendi soyadınla yapmıştın ve değiştirdin ama!
    romica: öyle oldu maalesef...
    ege: garip...
    romica: ?
    ege: hep senin kadar tuhaf biriyle evlenmek istediğimi düşünürdüm...
    romica: eee?
    ege: ne bileyim soyadını değiştirmişsin, çok... ezik... evlenmek için soyadından vazgeçecek biriyle asla evlenmezdim!
    romica: ezdin oğlum beni cidden :)
    ege: eee? niye sırıtıyorsun o zaman?
    romica: hiiiç, hoşuma gitti :)
    ege: öfff, hala çok tuhafsın...

  • klasik mantığın doğru-yanlış {1,0} ikili savlarına karşılık bulanık mantığın önermeleri toplumsal hayatta, fizik dünyasında ve zihin (düşünce) dünyasında büyük yankı uyandırmıştır. doğru-yanlış, ak-kara, sıcak-soğuk vb. ikili önermeler yerine çoklu değerler önerilmektedir. “herkesin bir gerçeği vardır.” özdeyişi bulanık mantıkta yerini bulmaktadır.

    bulanık mantık, bir-boyutlu uzayda, iki boyutlu uzayda ve üç-boyutlu uzay- da değerlendirildiğinde düşünce dünyamızı zenginleştirmekte, hayata bakış açımızı olumlu yönde değiştirmekte, dönüştürmekte ve en önemlisi toplumsal gerginlikleri asgari düzeye indirgemektedir.

    bunu bir örnekle açıklayalım:

    bir xy-düzleminde (bkz: orijin) noktada kulplu bir bardağı kulpundan tutarak havaya kaldırdığımı varsayalım. bu durumda bardağın kulpu bana göre bardağın sağında, karşımdaki kişiye göre solunda, sağımdaki kişiye göre bardağın önünde, solumdaki kişiye göre bardağın arkasında bulunmaktadır. orijin noktasında sonsuz tane y=ax ve y=-ax doğrusal fonksiyonu çizilebilir. bu doğrusal fonksiyonların herhangi bir noktasında bulunan bir kişi bardağın kulpunun farklı pozisyonlarda olduğunu söyler. aynı zamanda yukarıda bulunan bir kişi bardağı gözlemlediğinde, bardağın bardak olmadığını ancak bir çember olduğunu, aşağıdan bakan bir kişi ise daire olduğunu söyleyecektir. dolayısıyla herkes bulunduğu yerden olaya bakınca her birinin değerlendirmesi bize yanlış gelse bile kendisine göre doğrudur. o halde herkesin bir gerçeği vardır. bu temel paradigmayla olaylar ve olgular değerlendirildiğinde, toplumsal gerginliklerde önemli ölçüde azalmalar olacağı açıktır.

    sonuç olarak,
    bir olayın ya da olgunun klasik mantık bakımından olma olasılığı; bir-boyutlu uzayda 21=2
    iki-boyutlu uzayda 22=4
    üç-boyutlu uzayda 23=8 olurken,
    üç uzayda da bulanık mantık sonsuz değere sahiptir. dolayısıyla üç durumda da bulanık mantık, klasik mantığı içermektedir.

    japonya'daki " sendai subway ", bulanık mantıkla oluşturulmuş bir tren teknolojisidir.

    (bkz: sendai subway fuzzy logic)

  • afedersiniz de, ben öyle ağır içici değilim. akşamları iki duble anca içerim. 8+8 16cl, hadi elimin ayarı kaçtı diyelim, 20 cl. bu da demek ki bir şişe viski bana en fazla 4 gün gider. chivas’ın fiyatı takribi 400 lira. bana günlük maliyeti 100 lira, dublesi 50 lira demek. be amkyum, evimde içtiğim içki nasıl bu kadar para tutar?

    millet kokoyu avantadan buluyor, lüks araçlarda burundan çekip poz veriyor, ben alnımın teriyle kazandığım parayla bir duble viski içemiyorum. biz başka devletin milletiyiz belli ki? günde 5 vakit namaz kılıp, aralarda koko çekseydik biz de premium arabalara binebilirdik belki...

  • insan gerçekten garip bir canlı. nbc’nin sözüydü galiba “insanın evrendeki tüm karmaşadan daha karmaşık bir yapıya sahip olduğuna inanıyorum” demişti.

    royal british awards ha... cem yılmaz’ın diamond elite plus platiniumu gibi.

    sıradan bir oyuncu ama eminim sinema tarihine iz bıraktığını, çığır açtığını falan düşünüyor engin.

    salak bir adam olduğu için değil, insan olduğu için. çevrendeki herkes sana olduğundan fazlası gibi davranırsa, sen de inanıyorsun mecburen. bir insta postunun altına binlerce urdu dilinde yorum gelince, pakistan’da tanrı olduğunu bile düşünürsün.

    bu adam kalkıp pakistan’a gidiyor, 525 bin dolar alacağına inanıyor, üç gün pakistan gezintisi, hop iş tamam diyor. ulan ben geçen robert de niro’yu show haberde gördüm. hem de ingilizce bilmeyen bir muhabirle konuşuyordu. engin sana pakistan’a gittin diye kim 525 bin dolar verecek.

    doğal olarak bi tiktokçunun reklamını yapmakla kalıyor pakistan gezisi. 3,238 km pakistan türkiye arası. engin elinde zavallı bir yavru kaplanla poz veriyor.

    sonra kalkıyor, ingiltere’ye uçuyor, british royal awards için... gören sanar ki aslan yürekli richard’dan beri veriliyor ödül. ama ingiltere’de restoran işleten pakistanlı çıkıyor işin içinden. restoranının reklamını yaptırıyor ucuza. 3,938 km ingiltere türkiye arası. teneke bir ödül de cabası.

    orhan pamuk’a sallayan ibneler, oğlum düşünün adam gerçek nobel aldı lan. hem de isveçliler verdi, pakistanlı aşçılar değil.

    hülasa 5 sezon ağır çekimde tepük atarak olmuyor bu işler. o ödüller, saygınlıklar falan; “abi türk dizileri pakistan’da çoğ seviliyo mk” sonucunda geliyorsa kuşkulanacaksın. pakistan’ı üzerine ektikleri salatalık ciddiye almıyo ama işte insan garip bir canlı dedik. inanmak istiyor. içinde bir şey fısıldayıp duruyor sürekli. ercan kesal’ın nasipse adayız filmi gibi. engin altan da aynı şeye inanıyor. dünya kendi etrafında dönüyor. kmlerce gidiyor bunun için. bakalım sırada ne var? hangi üç orta doğulu yan yana gelip engin altan’a ödül verecek.

    edit: entrye referans haberler (bkz: engin altan düzyatan'ın 525 bin usd dolandırılması)

    yavru aslanlı poz. (hayvan istismarı içerir.)

    verilen ödül düğün salonunda yemek çıktı & sözde ödül törenine imza atan şirketin istanbul zeytinburnu’nda olduğu ortaya çıktı.